27-05-2006 |

Yalnızlık, Aidiyet Duygusu, İnternet kafeler

İnternet kafeler

Ufacık ve izbe bir mekan, 20-25 tane daracık masa, masaların başında yaşları 10 ile 25 arası gençler, her birinin önündeki ekranda, çok amaçlı kullanımı olan bir sanal silah ve önünde hedef olarak yine insanlar. İlginç olan şu: hedef seçilen insanların düşmanlığı falan yok. Sadece hedef… Yani eli silah tutan bir insan acımasızca, ruhsuz, gayesiz bir şekilde önüne çıkan birini nişan alıp öldürüyor. Neden vuruyor, hangi amaç için vuruyor belli değil. Sadece vuruyor… Vurduğu hedeften etrafa yayılan et parçaları ve sıçrayan kan; vuranın çehresinde mutluluk ve dudaklarında zafer çığlıklarına dönüşüyor.
Ve gözler tekrar öldürmek için ekranda, köşeden çıkacak bir başkasını gözetliyor, onu da öldürüyor ve bu bir gün içinde bile saatlerce böyle sürüp gidiyor.
Sonra; masadan o ruh hali içinde kalkıyor. Dışarı çıkıyor, tam köşeyi dönerken tanımadığı biri ile karşı karşıya geliyor; kaza ile omuz omuza değiyor. Sanal ortamda vurmanın, öldürmenin hazzını alarak kafeden çıkan gencin işte; o ruh hali içinde, dünya umurunda değil, ekrandaki vurduğu kişiyi gerçek hayatta görüyor, kendisine kasıtlı yapılan bir hareket sayarak bıçağını çekiyor ve rakibine saldırıyor. Rakip o anda terk-i dünya ediyor. Gencin yüzünde yine tebessüm… Hiçbir şey olmamıştır. Sadece bir hedef daha saf dışı edilmiştir.
Böylece masanın başındaki gençte öldürme ve vahşet duyguları gelişiyor, sonra da bunu gerçek hayatta tatbik ederken hiç acı duymuyor. Öldürme içgüdüsü ile hareket eden genç artık suç makinesi haline geliyor.
İlköğretim okullarında, liselerde artık masum sayılabilecek arkadaş kavgaları yok. Onların yerini tabancalı, bıçaklı kavgalar aldı. Defter kitap tutan eller; hemen her kavgada bele gidip silah çıkarmaya başladı. En fazla kızıp kulağını çekmeye alıştığımız çocuklarımız, adliye koridorlarının, cezaevlerinin yolunu tutar oldu.
Anne ve babaları çalışan çocukların büyük çoğunluğunun çok uzun saatlerini internet kafelerde geçirdikleri söylenebiliyor. İnternet kafelerde yetişkinlerle çocuklar aynı ortamı paylaşıyor. Sigara içilen, çoğu loş, pis ve sağlıksız yerler."
Patolojik internet kullanımı olan kişiler incelendiğinde bazı önemli ipuçları elde edilmiştir: Bu kişilerin genellikle yalnız, sosyal soyutlanmışlık içinde, depresif özelliklere sahip, çoğunda dürtü kontrol bozukluğu ve daha azında obsesif kompulsif bozukluk olduğu saptanmıştır. Bu sonuçlar patolojik internet kullanımının bir neden mi, yoksa sonuç mu olduğunu göstermez. Yine de, patolojik internet kullanımı için bazı özelliklerin bir yatkınlık oluşturduğu çıkarsamasında bulunulabilir. (1)
Maslow insan gereksinmelerinin sıralarken "sevgi ve ait olma"yı üçüncü sıradaki temel ihtiyaçlardan saymıştır. Birey; bir gruba, topluma, kültüre ait olduğunu, bunların bir üyesi olduğunu hissettiğinde ve bildiğinde kendini daha güvenli hisseder.
Günümüzde ait olma duygusu, çok hızlı toplumsal değişmeye ve değerlerin değişmesine bağlı olarak zayıflamıştır. İnsanlar sadece yaptıkları işe değil; kendilerine, ailelerine, yaşadıkları çevreye, topluma, bir bütün olarak yaşama yabancılaşmakta, yalnızlaşmaktadır. Özellikle hızlı köy-kent olan Büyükşehirlerde değişime ayak uydurmak daha da zor olmaktadır.
İnternet aracılığıyla bu eksiklikler giderilmeye çalışılmaktadır. İnternet kullanıcıları "Ben salt internet ortamında iyiyim.", "İnternet benim tek arkadaşım.", "İnternet bana saygı duyulan tek yer." biçiminde bilişsel şemalar geliştirmektedirler. İnternet dünyasında yüz yüze bir etkileşim olmamakta, ilişkide toplumsal sınırlamalar ortadan kalkmakta, hiyerarşik bir ilişkiden uzaklaşılmakta, gerçek yaşamın sorunları bulunmamakta; yapay, görece daha eşit ve sansürsüz bir dünyada yaşanmaktadır. Bu durum insanların geçici olarak "yalnızlığını" gidermekte, kendilerini değerli hissetmelerini ve toplumsal sınırlardan uzaklaşmalarını sağlamaktadır.
Ancak tüm bu "yararlar" geçicidir ve insanları gerçek dünyadan uzaklaştırma tehlikesini beraberinde taşımaktadır. Yapay olarak oluşturulan bu dünyayı, insanların bir bölümü daha güvenli bulabilir, bu durum bağımlılık benzeri durumları yaratarak gerçek yalnızlığı artırır. Bir süre sonra insan kendisi olanla kendisi olmayanı ayırmakta güçlük çekebilir; gerçek kendisinden uzaklaşabilir.
Bütün bu tesbitleri yaptıktan sonra olaya başka bir açıdan bakmak istersek: AC Nielsen'nin araştırmasına göre Türkiye'de İnternet kullanıcılarının %65 i internet kafelerden internet'e girmektedir
Sadece İstanbul'da 3000 civarında internet kafe var. İstanbul'daki ilk ve orta öğretim okul sayısı da 3000 civarında. Okul sayısına denk internet kafe…
Gençlerimize sanal düşünme yeteneklerini birbirleriyle sınama fırsatı veren İnternet Kafelerin eğitim kurumlarımızla da iş birlikteliği yapmalarının sağlanması halinde aile, okul ve İnternet Kafe üçgeninde bu yerlerin gençler için birer eğitim ve gelişim merkezleri haline gelmesi, eğlenerek öğrenmeleri ve sosyal gelişimlerine katkı sağlayacak merkezler halinde faaliyet göstermeleri söz konusu olacaktır. ( 2 )
Gençlerin en çok rağbet ettiği bilgisayar oyunlarıdır. Bu oyunların öncelikler kültürümüzün öğelerini taşıyan nitelikte olmasına özen gösterilmelidir. Bunun için de bu tür yazılımlar teşvik edilmeli ve desteklenmelidir.
Bilgisayar oyunlarının hangilerinin yararlı ve eğitici olduğunun tespit ve değerlendirmesi çocuk gelişimi konusunda uzmanların, sağlık görevlilerinin, öğretim görevlilerinin veya sivil toplum örgütlerinin de görüşleri doğrultusunda yapılmalıdır.
İnternet kafeler temiz, bakımlı, özenli ve insan sağlığını tehdit eden mekanlar olmamalı ve Milli Eğitim Bakanlığı'yla işbirliği içerisinde, belirli saatlerde, tüm kafeler derslik olarak okullara verilebilmelidir.

Kaynak:
1. Küreselleşmenin Psikososyal Boyutu Üzerine; Prof. Dr. Orhan Doğan (Mart 2006 Sivas)
2. Serdar Akyay Or.Yük.Müh; Tiev (Tüm İnternet Evleri Derneği) 2.Bşk.
Kinkder (Kocaeli İnternet Kafeler Derneği) Gn.Bşk."

Yorumlar (1)

[ Üyelere Özel ] 04-05-2007 23:43:49

çok güzel yorumlamışsınız elinize sağlık

Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.