24-11-2007 |

Üstün Zekalılığı Anlama

Hemen hemen her çocuğun yaşdaşlarından daha iyi olduğu bir yanı vardır. Kimisi konuşmada, kimisi yazmada, bir diğeri resim yapma ya da şarkı söylemede yaşıtlarından daha iyidir.

Çocukların bir kısmı ise akranları çeşitli işler başarırken halâ temel bazı becerileri kazanmada büyük güçlüklerle karşı karşıyadırlar. Başka bir biçimde ifade edecek olursak, dört yaşındaki çocukların oluşturduğu bir kümede, çoğunluk tek ayakları üzerinde hoplama yeterliğine ulaşmışsa, bu kümenin küçük bir kısmı tek ayakla hoplayarak daireler çizerken, küçük bir kısmı da hiç hoplayamaz. İşte aynı bu örnekte olduğu gibi yetenek dağılımı açısından da çocukların büyük çoğunluğunu üç gruba ayırabiliriz. Ortalama, ortalama üstü ve ortalama altı. Normal okul sistemi içinde çocuklar genellikle üç düzeyin paraleli olan öğrenme kümelerine ayrılabilir.

  1. Ortalama öğrenme gücü olanlar,
  2. Ortalama üstü öğrenme gücü olanlar,
  3. Ortalama altı öğrenme gücü olanlar.

Bu üç ana grup dışında çok küçük sayıda oldukça ağır ve güç öğrenen öğrenciler de vardır. Bunlara bilindiği gibi "geri zekalılar" denir. Bu küçük sayıya eşit bir grup çocuk da oldukça ileri öğrenme düzeyine ulaşmıştır ki bunlara da "üstün zekalı" ya da "üstün yetenekli" çocuklar denir.

Öğrenme yeteneği açısından istatistiksel olarak açıklayacak olursak söyle bir dağılım ortaya çıkacaktır. Kuramsal olarak yüz öğrenciden oluşan bir grup düşünelim. Bunların hepsi beşinci sınıfta olsun. İstatistik bulgulara göre bunların 68'i ortalama öğrenme gücünde, 13 ortalama üstünde, 13 ortalama altında, üç geri zekalı ve üçü de üstün zekalı olacaktır.1

Gerek bizde gerekse gelişmiş ülkelerin çoğunda, yukarıda belirtilen dağılımın tabanında yer alan geri zekalılarla çeşitli özür grubuna giren çocuklara (körler, sağırlar, ortopedik özürlüler) özel eğitim olanakları sağlanmaktadır. Bu gruba duygusal güçlüğü olanları, kültürel yoksunluğu olanları ve korunmaya muhtaç çocukları da dahil edebiliriz. Ancak, benzer özel eğitim olanaklarının üstün zekalılara sağlanabilmesi söz konusu olduğunda ilgililer "nasıl olsa her ortamda yetişebilirler, kolay öğrendikleri, okuldan hoşlandıkları, genel olarak uyumlu oldukları ve diğer çocuklardan zekaca da üstünlükleri bulunduğuna göre ayrıca bir özel eğitime gereksinmeleri yoktur" savıyla sorunu önceliği olmayan bir biçimde ele almayı yeğlemektedirler.

Ancak, durumun hiç de böyle olmadığını kanıtlayan gerçekler vardır. Yapılan araştırmalar, gerekli önlemler zamanında alınmadığında yani en erken yaşta tanılanıp uygun eğitim olanakları sağlanmadığında, üstün zekalı çocukların büyük bir kısmının duygusal sorunları olabileceğini, normal çocuklar için düzenlenmiş okul programlarında çeşitli sorunları (özellikle öğrenme açısından) olan öğrenciler haline dönüşebileceklerini hatta, olağanüstü yeteneklerini boşu boşuna tüketeceklerini ortaya koymaktadır.2

Bir diğer noktada şudur: Sayıları doğa tarafından her kuşak için sınırlandırılmış olan bu çocukların 3 bir tekinin bile yetenekleri oranında yetistirilemeyişinin ortaya çıkaracağı ve giderilmesi mümkün olmayan kayıp.. Uygarlık tarihi incelendiğinde tarih öncesinden günümüze değin toplumların uygarlık düzeyinde almış oldukları ilerlemeler, büyük ölçüde bu sayısı az üstün yeteneklilerin ürünüdür.*

Erken yaşta tanılanıp uygun eğitim ortamı sağlanamadığı için üstün yetenekli ya da en azından bu yetenek gizilgücüne sahip olan bir çok kişi, çevrelerindeki kişilerin dikkatini çekemeden yaşamlarına devam edebilirler, en yakınlarınca önem verilmeyen kişi olarak görülebilirler, özel yeteneklerinin farkına varılmadığından sıradan bir insan olarak, keşfedilemeden, yok olup gidebilirler.

Prof. Dr. Ayşegül ATAMAN

Yorumlar (1)

[ Üyelere Özel ] 28-11-2007 18:40:47

bu ülkede sanırım önce insana yatırım yapmak en önemlisi değer verme ile ilintili projeler yapmalı ki,farkındalık oluşturulsun..öyle değil mi?elinize sağlık...

Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Beden Eğitimi Öğretmeni