16-08-2024 |

TOPLUMSAL CİNSİYET BAĞLAMINDA YAŞLILIĞIN KADINSALLAŞMASI VE YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN YAKINMALAR

Bu yazıda yaşlılık, yaşlılığın kadınsallaşması ve bu dönemde sık görülen yakınmalara yer verilmiştir.

 

Yaşlılık çevresel etkenlere uyum sağlama yeteneğinin azalmasıdır. Günümüzde 65-74 yaşta kişilere genç yaşlı, 75-84/89 yaştakilere yaşlı, 85+/90+ yaştakilere ise ileri yaşlı  denmektedir .(Kılıççı, 1988, ss. 41-45; Çohaz, 2005, s. 132).

 

Yaşlılığın Yapısal Değişimi

 

Günümüzde dünyadaki demografik değişim özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde belirgindir. Tufan'ın (2003) da vurguladığı gibi yaşlılıktaki genel değişimler şöyle

sıralanabilir: İnsan ömrünün uzaması; ortalama yaşam beklentisinde, yaşlı nüfusta, yeni yaşlıların ve ileri yaştakilerin sayısında artış.Yaşlılığın yapısal değişimi ise genelde yaşlılığın meslekten arındırılması, gençleşmesi, kadınsallaşması, tekilleşmesi ve çoğullaşması şeklinde gerçekleşmektedir (Tufan, 2003)

 

 Dünya genelinde yaşlı nüfus oranı artmaktadır. Hızla artış gösteren bu nüfus içerisinde, 65 yaş ve üzerindeki bireylerin %57,5'ini, 75 yaş ve üzerindeki bireylerin %60,5'ini, 85 yaş ve üzerindeki bireylerin ise %73,1'ini kadınların oluşturduğu görülmektedir. Bu durum yaşlılığın kadınsallaşması olarak tanımlanmaktadır

 

Yaşlılık döneminde toplumsal cinsiyete bağlı ortaya çıkan sorunlar, Türkiye gibi keskin farklılıklar içeren toplumsal cinsiyet rollerinin bulunduğu toplumlarda daha büyük önem arzetmektedir.  (Efe&Aydemir;2015)  . Geleneksel toplum yapısı içerisinde "evin reisi" olarak konumlandırılan erkeklerin karar süreçlerinin tamamında tek yetkili olarak görülmesi, kadınların toplumsal hayati çerisinde bazı deneyimleri yaşamasını ve sorumluluklar üstlenmesini önlemiştir. Bütünbunlardan hareketle gençlik ve yetişkinlik dönemlerinde eğitim ve meslek hayatına çok az katılabilme şansı olan bugünün kadın yaşlılarının büyük kısmı yaşlılık dönemlerinde kendilerini istedikleri gibi ifade edememe, günlük yaşamları içerisindeki temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk yaşama gibi olumsuz durumlar nedeniyle kendilerini güvensiz, huzursuz ve korku içerisinde hissetmektedirler (Tufan , 2003 ). Dolayısıyla yaşlı kadınlar toplum tarafından oluşturulan "yaşlılık bariyerleri"ile mücadele etmenin yanında , bu dönemde birde kadın olmalarının yarattığı dezavantajlar ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu noktada kadınların erkeklerden daha uzun yaşamasına bağlı olarak ortaya çıkan "yaşlılığın kadınsallaşması" olgusu her ne kadar biyolojik açıdan bir avantaj olarak görülse de, toplumsal açıdan yaşlılığın özellikle kadınların problemi haline geldiğinin altını bir kez daha çizmektedir. Bu nedenle yaşlı bireyler arasındaki eşitsizliklerin şekillenmesinde toplumsal cinsiyetin sahip olduğu işlevin daha iyi analiz edilmesi gereklidir.

 Bireylerin özellikle psikolojik ve duygusal  açıdan en kırılgan olduğu yaşlılık döneminde yanlarında güven duydukları eşlerinin olmaması yaşama güçlerini olumsuz etkilemektedir.

Bu noktada bireylerin hem kendi yaş gruplarındaki hem de farklı yaş grubundaki bireyler ile bir araya gelerek birlikte zaman geçirmeleri için fırsatlar yaratılması yalnızlık hislerinin azaltılmasına yardımcı olacaktır.

Yaşlılık döneminde  yaşanan eş kayıplarının kadınlar açısından en önemli ekonomik sonuçlarından biri hane gelirinin  azalmasıdır .TÜİK 2015 yılı verilerine göre Türkiye'deişgücüne katılım oranı kadınlarda %29,9 iken,erkeklerde %70,5 ve istihdamdaki nüfusun %70'inierkekler, %30'unu kadınlar oluşturmaktadır.

Buradan hareketle işgücü piyasasına katılımın düşük olması kadınların hayatları boyunca erkeklere bağımlı olmaları ile ilişkilendirilmekte ve buna paralel şekilde işgücüne  katılımın sağladığı emeklilik gibi imkânlardan da  yararlanılamaması, sağlıkla ilişkili haklara da eşler üzerinden erişilmesi bu bağımlılığın bir kat daha artmasına neden olmaktadır .

Yaşlı kadınlarda ekonomik açıdan  incinebilirliğe neden olan en önemli noktalardan biri de toplumsal yapı içerisinde kadınlara atfedilen  bakım veren rolüdür. Çünkü bakım hizmeti sunma sorumluluğu nedeniyle de kadınlar çoğunlukla çalışma yaşamı dışarısında bırakılmaktadırlar.

Yaşlılıkta cinsiyet farklılığı önemlidir. Yaşlı kadınların yarısı hayatlarının üçte birini yalnız yaşamaktadır. Kadınlarda yalnız yaşama oranı erkeklere kıyasla iki kat çoktur. Türkiye'de kadınlar zor ekonomik koşullar altında değiller ise tekrardan evlenmezler.

Çoğu toplumda cinsiyet normları kadınların rolünü ev içi sorumlulukları ve bakımla, erkeklerin rolünü ise ev dışındaki üretken faaliyetlerden sorumlu olarak tanımlamaktadır. Bu normlar, kadınların ve erkeklerin eğitim, istihdam, arazi ve kredi gibi üretim kaynaklarına erişimini tanımlayan kurumsal politikaları ve yasaları etkilemektedir. Dünyanın dört bir yanından birçok kanıt üretim kaynaklarına ulaşma konusunda kadınların erkeklere göre daha dezavantajlı olduğunu göstermektedir. Kalıcı cinsiyet eşitsizliği ile kadın ve erkek rolündeki farklılıklar, kadın yoksulluğunun nedenlerini, deneyimlerini ve sonuçlarını büyük ölçüde etkilemektedir. ( Aragon;2018)

Küresel düzeyde değerlendirdiğimizde yaşlı nüfusun içinde yaşlı kadınların fazlalığı göze çarpmaktadır. "Yaşlanmanın kadınsallaşması" kavramı ile ifade edilen bu durum, nüfus yaşlanmasına eşlik eden diğer bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu olgu, nüfusun yaşlanması sorunu ile karşı karşıya kalan ülkelerde çok ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Küresel anlamda yaşlı kadınların görünümü şu şekilde özetlenebilir:

Yaşlanan kadınlar, dünya nüfusunun önemli bir kısmını oluşturmaktadır ve sayıları giderek artmaktadır. 2000 yılında 336 milyon olan 60 yaş ve üstü kadın sayısı, 2050 yılında 1 milyarın üzerine çıkacağı tahmin edilmektedir (WHO, 2007:3). Küresel olarak, kadınlar yaşlıların çoğunluğunu oluşturmaktadır.

Yaşlanan kadınlar arasında en hızlı büyüyen grup, 80 yaş üstü olan en yaşlı gruptur. Bu yaş grubunda erkeklerden daha yüksek oranda, kadın nüfusunun olduğu dikkat çekmektedir. 60 yaş ve üstü her 100 kadın için, sadece 84 erkek vardır. 80 yaş ve üstü her 100 kadın için sadece 61 erkek vardır. Kadınlar ve erkekler arasındaki bu farklılık, çeşitli konulara da yansımaktadır. Hastalık ve sağlık durumları ile oranları farklıdır. Yaşlanan kadınların çoğu, yaşlılığın ilk dönemlerinde nispeten sağlıklı ve bağımsız iken, ileri yaşlılıktakilerin çoğu kronik bakıma ve desteğe ihtiyaç duymaktadır. Ayrıca bu farklılık, yaşlanma politikaları ile ilgili meselelerde de kendini göstermektedir. Toplumsal cinsiyetin bireylerin tüm yaşamını şekillendirdiği göz önüne alındığında bu durum daha da netleşmektedir. Kaynaklara ve fırsatlara erişim, cinsiyetler arasında aynı şekilde gerçekleşememektedir (UNFPA, 2012).

- Yaşlı kadınların en yüksek oranları gelişmiş ülkelerde olmasına rağmen, çoğunluğu nüfus yaşlanmasının hızlı bir şekilde gerçekleştiği gelişmekte olan ülkelerde yaşamaktadır.

Yaşlılığın kadınsallaşması, yaşlı nüfus  oranında kadınların daha çok olması anlamına karşılık gelmektedir. Bu durum özellikle Türkiye gibi hızlı yaşlanan ülkelerde bağımlılık ve yalnızlık problemlerini daha fazla ön plana çıkartmaktadır. Yaşlı gruptaki kadınların eğitimsiz ve sosyal güvenceden yoksun  olmaları daha izole bir yaşam sürmelerine neden olmaktadır. Bağımlılık seviyesi yüksek olan yaş grubu 80+ yaş grubundaki bireylerdir.

Yaşlılılarda  sık görülen yakınmalar

İleri yaştaki yaygın durumlar arasında işitme kaybı, katarakt ve kırılma hataları,sırt ve boyun ağrısı ve osteoartrit, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, diyabet, depresyon vedemans sayılabilir. Ayrıca, insanlar yaşlandıkça, aynı anda birkaç durumu birden yaşamaları daha olasıdır. (WHO,2017)

Ölüm korkusu ve gelecekle ilgili endişeler, çocuklarının eğitim, iş veya gelir gibi nedenlere bağlı olarak evden ayrılması, eşin veya yakın çevrenin ölmesi, güven azlığı, şiddete maruz kalma korkusu, emeklilik sonrası maddi imkanların kısıtlanması gibi hususlar yaşlı insanların duygulanım durumunu bozmakta, yalnızlık ve yabancılaşma duygularını arttırmaktadır

Yaşlılık dönemi bireylerin sosyal ve günlük işlerden kendini çektiği, daha az hareket ettikleri bir dönem olarak dikkat çekmektedir. Daha az hareket etmek ise sistemlerin fonksiyonlarını azaltarak kronik hastalıkların gelişmesini kolaylaştırmaktadır.

Fiziksel hareketsizliğin vücut sistemlerinde yol açtığı zararlı etkiler arasında kas kitlesi kaybı (kas atrofisi), kontraktürler (eklem hareket açıklığının belirli yönlerde kısıtlanması), ortostatik hipotansiyon (otururken ya da yatarken aniden ayağa kalkma sonrası olan tansiyon düşmesi), derin ventrombozu, glukoz intoleransı, pnömoni, konstipasyon, depresyon, cilt bütünlüğünde bozulma ve artar.

Yaşlanmayla birlikte genel olarak beyin işlevlerindeki fizyolojik gerilemeye bağlı olarak bellek, dikkat, algı gibi bilişsel işlevlerin olumsuz yönde etkilendiği belirtilmektedir. Bası yarası riski, iştah kaybı, idrar yolu taşları ve enfeksiyonları yer almaktadır.

Sağlık hizmetlerine ulaşılabilirlik, sağlık güvencesine kavuşma, sosyal hizmetlerden yararlanabilme, belediyelerin yaşlılık aktivite gruplarına katılımın sağlanması, kadın derneklerinin aktif çalışmaları , yaşlı ve genç kadınların dayanışması bu dönemde güçlüğü olan yaşlı kadınlara destek  sağlayacaktır.

Aragon J MM. Global Women's Issues: Women in the World Today, Extended Version. : United States Department of State; 2018
Efe A, Aydemir M. Yaşlı Kadın Olmak: Psiko-Sosyolojik Kuramlar Çerçevesinde Yaşlılık ve Kadın-Isparta Huzurevi Örneği. Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. 2015; 1(3): 193-223.
Tufan, İ. (2003). Modernleşen Türkiye'de yaşlılık ve yaşlanmak: Yaşlanmanın sosyolojisi. İstanbul: Anahtar.
Kılıççı, Y. (1988). Yaşlılığın uyum sorunları. Hacettepe Üniversitesi Eğitim F. Dergisi, (3), 41-45.

Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmadı
Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Psikolog