Saldırganlıkla İlgili Kuramsal Görüşler
SALDIRGAN DAVRANIŞIN KÖKENLERİNİ İÇGÜDÜLERE BAĞLI OLARAK AÇIKLAYAN GÖRÜŞ
20.yy. Başlarında saldırganlığı içgüdüsel olarak açıklayan Lorens ve Froud’un genel kabul gördüğü bilinmektedir.
Lorens’e göre;insan saldırganlığı sürekli akan enerji pınarının beslediği bir iç güdüdür ve ortaya çıkması için dışarıdan bir uyarıcıya gerek yoktur.
Lorens’in saldırganlıkla ilgili modeli, Froud’un cinsellik iç güdüsü için öne sürdüğü gibi kapalı bir kapta depolanmış bir suyun ya da buharın uyguladığı basınca benzediğinden dolayı hidrolik model olarak adlandırılmaktadır.
Froud’e göre ölüm iç güdüsünün önemli bir türevi olan saldırganlık,aslında insanın kendine yönelik olan yıkıcı eğilimlerinin dış dünyadaki nesnelere çevrilmesidir.Kendini yok etme isteği yaşam iç güdülerinin gücü tarafından engellendiği için insan diğer insanlarla savaşır ve onlara karşı yıkıcı davranır.
Hem Froud hem Lorens, saldırganlığın eylem olarak dışa vurulmamasının sağlıksız olduğunu kabul etmektedir.Bu ortak noktaya karşı, saldırganlığın amacı konusundaki görüşleri farklılaşmaktadır.Froud saldırganlığın yıkıcı bir güç olduğunun ve ölüme hizmet ettiğini, Lorens ise yaşama hizmet eden bir dürtü olduğunu belirtmektedir.
SALDIRGAN DAVRANIŞLARI ÖĞRENME YAŞANTILARI VE ENGELLEME HİPOTEZİNE GÖRE AÇIKLAYAN GÖRÜŞLER
Saldırganlığın kökenlerine ilişkin ilk uzlaşmayı başlatanlardan biri olan Fromm, saldırganlığa ilişkin açıklamalarında iç güdüsel açıklamalada ağırlık vermekle birlikte öğrenmenin etkisini de göz arde etmemiştir.
Fromm, iki tür saldırganlık tanımlayarak, bu iki tür saldırgan eğilimini birbirinden ayrılması gerektiğini öne sürmektedir.Bunlar;
1. Kişinin kendi ve başkalarının yaşamını tehtit eden bir olaya karşı savunma ya da kendini özdeşleştirdiği görüşlerine yönelik saldırılara karşı bir tepki olarak kabul etmektedir.
2. Yalnızca insanda varolan ve yıkma bozma isteğinden başka hiçbir amacı olmayan yaşamı yok etme eğilimi olan zararlı saldırganlıktır.Bu tür saldırganlık, zalimlik ve yıkıcılık olarak adlandırılmaktadır.
Özellikle sosyal öğrenme kuramının öncüsü olan Bandura, saldırgan davranışın çevreyle olan etkileşim sonucunda öğrenildiğini ve korunduğunu, saldırgan davranışın diğer yeni davranışların öğrenilmesi gibi, pekiştireçler ve cezalar tarafından kontrol edildiğini savunmuştur. Bu görüşe göre kişi saldırganca davrandığında olumlu bir sonuçla ödüllendirilmişse saldırgan davranışlar kazanacaktır. Eğer saldırgan davranış cezalandırılırsa yeni saldırgan davranıştan kaçınacaktır. Bandura’ya göre saldırgan davranışlar model alma yoluyla da kazanılmaktadır.
Bandura, bireyin kitle iletişim araçlarını izleyerek, işbirliği yaparak ve yardımseverlik gibi birtakım sosyal davranışları taklit edecekleri gibi, saldırganlık vb. birtakım istenmeyen davranışlarda da taklide yönelebileceklerini belirtmektedir.
BİLGİYİ İŞLEMEYE VE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI KURAMA GÖRE SALDIRGANLIĞI AÇIKLAYAN GÖRÜŞLER
Bilgiyi işleme kuramına göre sosyal davranış,bireyin ön öğrenmeleri doğrultusunda geliştirdiği davranış programları tarafından kontrol edilmektedir.Bu programlar hafızada depolanan bilişsel yapılar olarak tanımlanmakta ve şema olarak adlandırılmaktadır.Şemalar, diğer bilişsel davranış stratejilerinde olduğu gibi kodlanmakta, tekrar edilmekte,depolanıp geri getirilmektedir.Çocuğun kritik gelişim dönemlerinde saldırganlıkla ilgili oluşturduğu şemalar, saldırganlığı olumlu bir davranış olarak tanımlıyorsa çocuk ileride de saldırganca davranışlar sergileyecektir.
Bilişsel davranışçı kurama göre belirli bir davranış ödüllendirildiğinde bir bireyin bu davranışı gelecekte yineleme olasılığı artacaktır; cezalandırıldığında ise bu olasılık azalacaktır.
SALDIRGANLIĞA İLİŞKİN TANIMLAR
Saldırganlıkla ilgili yapılan tanımlarda varılan ortak nokta, saldırganlığın zarar verici bir davranış olduğudur.
Bilgin’e göre saldırganlık genel olarak, diğerine zarar vermek amacıyla bir kişi ya da grup tarafından gerçekleştirilen davranış olarak tanımlanmaktadır.
Hellenhorst’a göre saldırganlık, başka bir insana veya nesneye zarar vermek amacı güden motor bir davranıştır.
ÇOCUKLARDA SALDIRGANLIK
Saldırganlığın, çocuğun aktif olarak yemek yemeye başladığı andan itibaren görüldüğü belirtilmiştir. Çocuk büyüyüp istekleri artınca her zaman istediği her şeye sahip olamayacağını anlar.Bu engellemelere karşın çocukların tepkileri farklı olabilmektedir.Aşırı derecede saldırgan olan çocuğun amacı,duruma hakim olmak,engelleri aşmak ya da bir şeyi bozmak olabilir.Saldırgan çocuklar bu hedeflere ulaşmak için, itme, kakma, ısırma, bağırıp çağırma ve öfke nöbetleri gibi davranışlar gösterebilir.Genellikle anne babalar çocuğun bu davranışı karşısında , onun istediğini yaparak çözüm bulmaya çalışmaktadır.Eğer çocuk bu yolla istediğini elde ederse, sözü edilen olumsuz davranışları tekrarlama eğiliminde olmaktadır. Çocukta gözlenen saldırganlık, ileride suç işleme, madde bağımlılığı ve kişilik bozukluklarına neden olmaktadır. Saldırgan çocuk sevilmediğine inanır, özgüveni ve öz saygısı azalır. Kendisine gösterilmemiş hoşgörüyü o da başkasına göstermez. DSM IV’te insanlara ve hayvanlara karşı gösterilen saldırgan davranış başkalarının temel haklarına saldırdığı bir davranış örüntüsü olarak betimlenerek tanı ölçütleri belirlenmiştir. Saldırgan davranış tanısı konulabilmesi için aşağıda belirtilen tanı ölçütlerden en az üçünün son 12 aydır gözleniyor olması gerekmektedir:
1-Çoğu zaman başkalarına kabadayılık eder, gözdağı verir ya da gözünü korkutur.
2-Çoğu zaman kavga-dövüş başlatır.
3-Başkalarının ciddi bir biçimde fiziksel olarak, yaralanmasına neden olacak bir silah kullanmıştır.
4-İnsanlara karşı fiziksel olarak acımasız davranmıştır.
5-Hayvanlara karşı fiziksel olarak acımasız davranmıştır.
6-Başkalarının gözü önünde çalmıştır.
7-Birisini cinsel etkinlikte bulunmadığı için zorlamıştır.
KAYNAK:HÜLYA ŞAHİN, Saldırgan ve öfkeli çocuk Doktora Tezi
[ Üyelere Özel ] 18-02-2007 12:26:45
Lorens’e göre;insan saldırganlığı sürekli akan enerji pınarının beslediği bir iç güdüdür ve ortaya çıkması için dışarıdan bir uyarıcıya gerek yoktur.
Bir yere kadar kabul edilir bu görüş ama öğrenilmeyen bir şey nasıl yapılır. Eğer Saldırı öğrenilmemiş ise kendinizi korumak için yaptığınız bir kaç savunma hareketini öteye geçmez epkilerimiz. Modeller onun için önemlidir, toplumların yaşam biçimleri bunun için önemlidir. Saldırganlık elbetteki yapıldığında yıkıcıdır. Heleki saldırganlık sonucu meydana gelen yıkımlar sonrası saldırgan kişi açıktan veya üstü kapalı ödüllendirilirse bu sürekli hale de gelecektir. Hrand Dink cinayeti gibi daha önce işlenen cinayetler sonrası katillerin ödüllendirildiği toplumda kaçınılmaz olarak da Hrand Dink cinayeti gibi saldırganlık meydana gelecektir. Eğer Saldırgan kişi kişiliğine zarar verilecek şekilde cezalandırılırsa saldırganlığı artıracatır diye düşünüyorum. Cezaların da yapıcı ve caydırıcı noktasında çok dikkat edilerek yapılması gerekir diye düşünüyorum. Gülcan hocam son bölümde çocuklarda ki saldırganlık bölümünde iyi bir noktaya değinmiş, eğitimin ve Toplumlarda saldırganlık eğiliminin ta çocukluktan başlama noktası olacağı fikrini vermiştir. Bebeklik döneminden Çocukluk dönemine kadar aile tutumu ve çocuğa davranışı ve çocuğun model aldığı şeylerin gelecekte saldırganlığa ne derece yakın olup olmamasını vereceğini düşünüyorum. Eğitimin ve toplumlarn yaşam şartlarının, hukuki yapılarının, saldırganlık sonrası tutumlarının saldırganlığı engellemede çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Saygılarımla