10-11-2009 |

Sadece Bir Saat

Sevgili Anne ve Babalar

ANNE ve BABA olmak belki de dünyanın en zor mesleklerinden bir tanesi.”Bu devirde anne baba olmak çok zor “dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ah bir çocuğum olsa,.. ah bir doğsa.. ah bir yürüse, okula gitse, ,sınavları kazansa,iyi bir mesleği olsa, iyi biriyle evlense,ah bir torunum olsa…… isteklerimiz hiç bitmiyor değil mi ? Evlendirdikten sonrada çocuklarımızın sorumluluğunu atamıyoruz üstümüzden..Çünkü bizim gözümüzde onlar hala çocuk…Çoğu zaman performanslarının çok üstünde beklentilerle yoruyoruz çocuklarımızı.. Okul döneminde bir yarış atından farksız koşturuyoruz onları. Daha çok ,daha çok çalışmasını bekliyoruz.. Bu arada onun bir çocuk olduğunu, hava su ve yemek kadar sevgiye  ve oyuna ihtiyacı olduğunu unutuyoruz. Bazen de tam tersi gün içinde yaşadığımız stresin yorgunluğun acısını çocuklarımızdan çıkarıyoruz.. Anne yada baba kelimesine bile tahammül edemiyor ‘of yeter artık.. git odana dersini çalış’’ diyerek başımızdan gönderiyoruz.

       İşten yorgun argın eve gelen ailenin babası ayaklarını uzatmış tam rahatlarken oğlu yanına gelmiş.

-Babacığım sen saatte ne kadar para kazanıyorsun?

-Bundan sana ne?

-Lütfen baba…

-Saatte 20 TL’ye geliyor.

Ne yapacaksın?

-Bana 10 TL verirmisin?

Baba oğluna 10 TL’yi verince, çocuk cebindeki 10 TL’yi buna eklemiş ve babasına iade etmiş.Ve babasına sormuş.

-Seni çok özledim. 1 saatini alabilir miyim?

      Baba ve çocuk arasındaki bu iletişim çocukların babaya ne kadar özlem duyduğunun iyi bir göstergesidir aslında. Toplumumuzda babaların çocukların sorumluluğunu üstlenme ve çocukla iletişimdeki duyarsızlıkları göz önünde bulundurulduğunda bu konuda annelerimizin yükünün ne kadar fazla olduğu  açıkça görülmektedir(istisna babalarımızı bu cümleden tenzih etmek doğru olur sanırım)

                                            Sevgili Anne ve Babalar

    Çocuklarımızı anlamak adına  üniversitede okurken  değerli hocam  Prof.Dr. Atalay Yörükoğlu’nun beni çok etkileyen ‘’Pulsuz Dilekçe” isimli yazısını  sizlerle paylaşmak istiyorum.

  PULSUZ DİLEKÇE Sevgili Anneciğim, babacığım; Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim: Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın. Deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. Oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşılarımda özgürlük tanıyın. Beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim. Bırakın kendi işimi kendim göreyim. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım?Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartmayın. Hep çocuk kalmak isterim sonra. Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz söz de vermeyin. Sözünüzü tutmayınca sizlere güvenim azalıyor.Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. Ancak, hiç kısıtlamayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum. Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder. Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. "Ben senin yaşında iken..." diye başlayan sözleri hep kulak ardına atarım. Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Bana yanılma payı bırakın. Beni, korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın. Yanlış davranışımın üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim. Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin; hiç değilse çabamı övün. Beni başkalarıyla karşılaştırmayın; umutsuzluğa kapılırım. Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın, bana süre tanıyın. Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın, yalana sığınmak zorunda kalırım.Sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı görebilirim, ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim. Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz, tersine beni size daha çok yakınlaştırır.Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur. Biliyorum ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum. Bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum.Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse birçoğundan vazgeçebilirim. Yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın. Benden "örnek çocuk" olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz ana baba olmanızı beklemem. Sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter. Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim

                                                                                                      ÇOCUĞUNUZ

                                                                      SEMRA ÖZTÜRK

                                                     ÖZEL ÖZGÜR YAŞAM ÖZEL EĞİTİM OKULU

Prof.Dr Atalay Yörükoğlu(çocuk ruh sağlığı)

Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmadı
Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.