01-08-2006 |

PSİKOLOJİK ANA-BABA OLABİLMEK

Her çağda ve her toplumda en temel ve doğal birim olarak var olan aile, tarihi ve sosyolojik bir gerçek olmanın yanında toplumlar için hayati bir anlam taşımaktadır. İşte bu öneminden dolayı geçmişte ve günümüzde aile ocağı olgusuna her zaman sahip çıkılmış ve benimsenmiştir. Yapılan çalışmalar ve kamuoyunun beklentisine göre de gelecek içinde de bu durum söylenebilir.

Gelişmiş sanayi toplumlarında çocuğa yönelik olarak aileye düşen görevlerin başında çocuğa “psikolojik destek”vermek olduğu ve başka hiçbir grubun bu görevi sağlıklı bir şekilde yapamayacağı kabul edilen bir gerçektir. Bu toplumsal kurum çocuğun ihtiyaç duyduğu şefkat, sevgi, güven ve ait olma açlığının karşılandığı en doğal kaynaktır(Özmen, 1989. S.1). İnsanlarda çocukluktan başlayan bir sıvazlanma (Fiziksel temas iletisi ) ihtiyacı vardır. Bu durum onların varlığının onaylandığına ilişkin en önemli göstergedir. Özel eğitime muhtaç veya gelişimi engellenmiş bir çocuğun sosyal, akademik, psikolojik ve diğer alanlarda kendisini ifade etmesi çok zordur. Çocuk bu durumda olumsuz bir şekilde de sıvazlanmayı sağlıyorsa (örneğin fiziksel ceza sonucunda) buna yol açan davranışları pekiştirir. Bu nedenle sevilmediğini ve istenmediğini hisseden, yoğun olarak sıvazlanmayı ancak dayak yediğinde hissedebilen bir çocuk dayak yemesine neden olabilecek davranışları sergiler (Akkoyun,1995. S.7). Anne-Babanın sevgisini koşulsuz olarak algılayan çocuk hayattan zevk alacak ve özelliği ne olursa olsun kapasitelerini geliştirebilmek için hem içsel hem de dışsal desteği bulacaktır. Çünkü o psikolojik yeterliliği olan ana-babaya sahiptir.

Biyolojik ana-babanın yanında bir de “ psikolojik ana-baba”dan söz etmek mümkündür. Biyolojik ana-baba çocuğa sahip olma olarak tanımlanabilir. Psikolojik ana-baba ise ister çocuğa sahip olsun ister çocuğa sahip olmasın kendilerinde analık ya da babalık nitelikleri bulunan kimsedir (Günçe, 1987. s.218).

Psikolojik ana-baba kavramının geniş bir alan kapladığı söylenebilir. Çünkü bütün yetişkinler psikolojik bir ana-baba görevi ile yükümlüdür. Öğretmen, dadı, doktor sürekli ya da zaman zaman ana-baba yerine geçen kişileri de içine alan bir kavramdır. Çocuk bakım konusuna önem veren bir seçmenin de psikolojik ana-baba olduğunu söyleyebiliriz. Çocuğa ve çocukluğa karşı duygu, düşünce ve davranışlarının temelinde sevgi bulunduran herkes psikolojik ana-babadır. Ana-babanın çocuklarını sevmesi, benimsemesi, güven duygularını geliştirmesi ruh sağlığı ve uyum açısından son derece önemlidir (Tanyeli, 1965. s.114). Çünkü fiziksel ihtiyaçların giderilmesi ne kadar önemli ise duygusal gelişim içinde psikolojik ana-babanın özelliklerinden olan sevgi, kararlılık ve koşulsuz kabul olgularına dayanan güven duygusu ihtiyacının giderilmesinde de o kadar önemlidir.

Psikolojik ana-babanın niteliklerini ana hatlarıyla aşağıdaki gibi belirmek mümkündür.

  • Çocuğunu bütün yönleriyle tanır.
  • Özelliği ne olursa olsun çocuğa saygı göstermesini bilir.
  • Hoşgörülüdür.
  • Sabırlıdır.
  • Rehberlik eder.
  • Çocuğun sosyal kimlik, akademik kimlik, psikolojik kimlik kazanma sürecinde ona dengeli ve tutarlı destek verir.
  • Çocuğun fizyolojik, psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarına karşı duyarlıdır.
  • Şefkat göstermesini bilir.
  • Olumsuzdan çok olumluya tepkide bulunur.

Zekâsı, yeteneği, öğrenme düzeyi ve gelişimi normal olan bir çocuğa yönelik tutumlarımız ile yukarıda sıralanan özelliklerden birinde veya birkaçında problem yaşayan çocuğa yönelik tutumlarımız arasında fark var mıdır? Tutumlarınız çocuklarınızın sahip olduğu yeteneklerin gelişmesinde katkı mı sağlıyor yoksa onların yetenekleri yanında kişiliklerinin de zarar görmesine neden oluyor? Birine çok fazla ilgi gösterirken diğerini ihmal mi ediyoruz? Çok fazla ilgi ve ihmalin çocuk gelişimi üzerinde yarattığı olumsuzluklar herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir.

Bir bayan için annelik olgun kadınlığın başlangıcıdır ve onun kadınlık kimliğine bir yön katar. Bir diğer insanın sorumluluğunu üstlenmeyi gerektiren bu olay, normal annelik sevgisini filizlendirdiği gibi, kendi bağımsızlık sorunlarını çözememiş bayanlarda bazı çatışmalara neden olabilir. Anne-çocuk ilişkisinde annenin duyguları çocuklarda da benzer duyguların yaşanmasına neden olur ve sonuçta annenin kendiside etkilenir. Anne iki ayrı özdeşim yapmak zorundadır. Bir yandan ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve bakımını üstlenebilmek için çocuğuyla özdeşleşmesi, öte yandan bunun için gerekli gücü bulabilmek için kendi annesi ile özdeşleşmesi gerekir. Özellikle ikinci tür özdeşleşme, kendi çocukluğu mutsuz geçmiş bir bayanda anksiyete duygularının yaşanmasına ve bastırılmış bazı anıların canlanmasına neden olur. Özellikle çocuk özel eğitime muhtaç bir birey durumunda ise buna yönelik duygulara eşlik eden daha değişik duygularda ortaya çıkmaktadır.

Anneleri ile güvene dayalı bir ilişki içinde olan çocukların, diğer yetişkinler ve akranlarıyla daha rahat ilişkiler kurmakta olduğu gözlenmiştir. Bu durum çocukların özellikle benmerkezci olmalarını engellemektedir. Çünkü çocuk bu süreçte benmerkezci olmayı engelleyen davranışlardan “ paylaşmayı” öğrenir. Bunu sağlamak için önemli olan annenin çocuğu ile sürekli birlikte olması değil, önemli olan birlikte olduğu sürede çocuğu ile iletişimini nasıl olduğudur ( Hortaçsu, 1991. s.58).

Doğumdan itibaren çocuk, fiziki ve sosyal çevresine uyum savaşı içindeyken, bu savaşta en büyük desteği anne-babasından alır. Çocuk bu sürecin sonucunda; ya kendini ifade edebilmeyi, kendi kendini yönetebilen bir birey olabilmeyi ve kişilikli olmayı ya da içine kapanmayı, pasifliği, kendini ifade edememeyi ve en önemlisi silik kişilik durumunu öğrenir. Bu süreçte çocuğun öğrenme yöntemi taklit olduğuna göre modelin de kişilikli, sosyal ve kendini bütün yönleriyle tanıyan birisi olması gerekir. Bunu başarabilen psikolojik ana-baba olma yeterliliğine sahip kişilerdir. Çocuk bu modelleri kendine örnek alır ve hayatı bu yolla öğrenir (Yavuzer, 1990. s.107).

Humphreys (1998), sağlıksız ve sağlıklı ailelerdeki iletişim kalıplarının listesini yapmıştır (akt: Nazlı,2000.s. 211). Ona göre sağlıksız bir ailenin iletişim kalıpları şöyledir:

  • Yargılama ve denetleme,
  • Nötralize etme ve üstünlük taslama,
  • Katılık ve çifte mesajlar,
  • Günah keçisi yapma ve fazla eleştirme,
  • Hedef değiştirme, kişiselleştirme ve sırlar.

Sağlıklı ailenin (psikolojik ana-baba) iletişim kalıplarını da şu şekilde belirtebiliriz:

  • Aktif dinleme ve yargılamama,
  • Özgür bırakma ve empati,
  • Hazır olma ve açık olma,
  • Eşitleme ve tutarlılık.

Ana-babaların çocuklarına kişilik özelliklerini geliştirebilmesi çocuğunu sevebilmesi ve çocuğunda kendisini sevmesine izin vermesine bağlıdır. Bunu verebilmek içinde ana-baba sevgisinin temelinde olgun sevgi olmalıdır. Olgun sevgi gören çocuk özelliği ne olursa olsun şöyle der “seviliyorum çünkü seviyorum”.

Özürlü çocuğa sahip ana-babanın çocuğa yönelik duygusal tepki alanlarının başında öfke ve suçluluk duygusu gelmektedir. Bu duygular o kadar yoğun yaşanır ki bunlar çocuğa yönelik tutumları belirleyen temel faktörler gibidir. Psikolojik ana-baba olma niteliğine sahip olan ailelerde bu tür çocuklar kendi durumlarını daha kolay ve gerçekçi bir şekilde kabul ederler. Çünkü çocuk kendini kabul etmeyi ana-babasından öğrenmiştir. Bunun sonucunda çocukta hem kendine ve hem de çevreye karşı oluşan sevgi şu ilkeyi izler “seviyorum çünkü seviliyorum” özürlü çocuğa sahip olmanın bir tür cezalandırılma olarak algılanması, anne-babaların çocuklarına yönelik tutumlarını belirleyen önemli bir faktördür. Çocuğa yönelik tutumlarının temelinde bu olumsuz duyguların etkilerin azaltmaya yönelik uğraşlar vardır. Çocuğun anne-baba tarafında bu şekilde algılanması onun kapasitesi ölçüsünde gelişmesini engelleyen en önemli hususlarda bir olarak karşımıza çıkmaktadır.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Woolfolk (1998), Kendini kabulü, bireyin kim olduğuna ilişkin oluşturduğu bilişsel bir yapı olarak tanımlamaktadır. Bu yapıda her şeyden önce kendimizi severiz, başkalarını severiz. Kendimizi sevmek zorundayız. En çok sevdiklerimiz, bize kendimizi en çok sevdirmesini bilenlerdir. En çok nefret ettiklerimiz bizi kendisinden en fazla soğutan kişilerdir. Sevdiklerimize karşı cömert davranırız. Onlarla kendimizin bildiği, başkasının bilmediği yönlerimizi paylaşır ve açılırız.

Yavuzer (1993)’e göre, ana-babaların çocuklarına korku silahını çevirmeksizin sorumlu, işbirliğine yatkın, kendi kendini disipline eden, yapıcı ve yaratıcı bireyler yetiştirebilmeleri ancak onlarla kuracakları sağlıklı iletişim ortamına bağlıdır. Bu da, anne babaların susmayı öğrenip çocuklarını dinlemeleri ile mümkündür (akt: Nazlı.2000.s.220).Başka bir ifade ile çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak için temelde onları duymak, dinleme becerisini gösterebilmek ve ne demek istediğini anlamaya çalışmak yatar.

Günümüz toplumunda aileler çocuk sahibi olmadan önce kendilerine bir takım sorular sorarlar. Genellikle sorulan sorular; “ biz çocuğumuzun geleceğini ne kadar garanti altına alabiliriz ve onun özellikle gereksinimlerini karşılayabilir miyiz” bu sorulara verilen cevaplar sonucunda belki de çocuk sahibi olunuyor. Anne-babanın çocuk sahibi olduktan sonra çocuğuna yönelik olarak atfettiği bir takım rolleri olmaktadır. Bu rolleri belirleyen temel öge, çocuk sahibi olmadan önce sorulan sorulardır. Anne-baba çocuğun geleceğine ilişkin olarak yaptığı şeyler daha çok onların maddi yönde bir engelle karşılaşmamalarına ilişkin önlemler olmaktadır. Bu tutum ister normal olsun, ister anormal olsun çocuğun kişilik gelişiminde olumsuzluklara yol açabilmektedir.

Ailelerin çocuk sahibi olmadan önce kendilerine sormaları gereken temel soru (biz psikolojik ana-baba olma özelliğine sahip miyiz?) Psikolojik ana-baba özelliğine sahip olup olmadığımızı aşağıdaki sorulara cevap vererek öğrenmek mümkün olabilir;

  • Çocuğumuzu sevebilir miyiz?
  • Çocuğumuzun kendisini sevmesine yardımcı olabilir miyiz?
  • Onun bizi sevmesine nasıl izin verebiliriz?
  • Hangi davranışlarımızı çocuğumuz olduktan sonra değiştirmeli ve ya kontrol etmeliyiz?
  • Çocuğumuzun ihtiyaçlarını ( fiziksel, sosyal ve psikolojik) karşılamada ölçülerimiz ne olmalı?
  • Kısacası biz yavrularımızın kişilik gelişimine nasıl katkıda bulunabiliriz.
  • Anne-babaların çocuklarına yönelik tutumlarını belirlemede kendilerine önerilebilecek hususları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
  • Çocuğunu bütün yönleriyle tanıması, güçlü ve zayıf yönlerini bilmesi,
  • Çocuğun özelliği ne olursa olsun onu benimsemeli ve kendisini o haliyle kabullenebilmeli. Çünkü toplumun çocuğa bakışını etkileyen faktörlerden biri de ailenin çocuğu algılama şeklidir.
  • Aile içi kaygının azaltılması ve kontrol edilmesi gerekmektedir. Çünkü kaygı bulaşıcı bir özellik taşır. Aile kaygılı ise çocuğun da kaygılı olması ihtimalinin yüksek olduğu söylenebilir.
  • Suçluluk duygusunun ortadan kaldırılması,
  • Çocuğa yönelik olumsuz tepkilerin değiştirilmesi,
  • Ben dilini kullanabilmesi sağlanmalı,
  • Çocuğa hem psikolojik davranış hem de sosyal yönden iyi bir model olunmalıdır.

KAYNAKLAR

  • Akkoyun, Füsun.(1995) .Transaksiyonel Analize Giriş. Ankara: Nobel Yayınevi.
  • Arthur T. Jersild.(1987) .(Çeviren Gülseren Günce). Çocuk Psikolojisi.
  • Hortaçsu, Nurhan (1991). İnsan İlişkileri. Ankara: İmge Kitabevi
  • Nazlı, Serap (2000). Aile Danışması. Ankara: Nobel Kitabevi.
  • Özmen, Berrin. (1989) “ Annesiz veya Babasız Büyüyen Beş- Sekiz Yaş Çocukların Kişilik Özelliklerinin İncelenmesi” Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi.
  • Tanyeli, D. (1995) “ Çocuğun Gelişiminde Ailenin Etkisi ve Ailesiz Çocuklar” Tıp Dünyası Dergisi. Cilt.38
  • Woolfolk, Anita E. (1998) Educational Psychology. Seventh Edition, The Ohaio State University.
  • Yavuzer, Haluk. (1991) Ana- Baba Okulu. İstanbul: Remzi Kitabevi.

Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmadı
Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık

Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinizde bir otomasyon programına ihtiyacınız mı var?
Engelli Çocuklar Otomasyon Programı (EÇOP) yenilendi, Demo indirip anında, MEBBİS'den bilgilerinizi yükleyerek hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.
  • SINIRSIZ Kullanıcı ve Öğrenci
  • Veritabanı sunucu hizmeti
  • Uzak sunucuya otomatik yedekleme
  • Web tabanlı veya Masaüstü kullanımı
  • MEBBİS otomatik veri aktarımı
  • PKT, KDF ve diğer formların kolayca üretimi
  • Bir yıl ücretsiz teknik destek