01-10-2007 |

Otistik Çocukların, Düşünme, Anlama ve Öğrenme Özellikleri (2)

Bundan önceki yazıda anlatılan otistiklerin anlama, düşünme öğrenme özelliklerini etkileyen diğer faktörler;

1-Becerilerin gelişim alanlarına göre farklılık göstermesi,

2-Taklit/ becerileri model almada yetersizlik,

3-Merak duygusunun ve öğrenmeye yönelik motivasyonun yetersizliği,

4-Bellek mekanizmasındaki farklılıklar,

5-Katı ve tekrarlayıcı davranışlar,

6-Oyun azlığı veya tekdüze oyunlar,

7-Duyusal/algısal farklılıklar

8-Aşırı anksiyetedir.

1-Becerilerin gelişim alanlarına göre farklılıklar göstermesi:

Normal çocuklarda her gelişim alanındaki beceri düzeyi birbirine yakındır. Oysa otistik birey bir alanda “yetenek adacığı”, ama diğer pek çok alanda yaşının çok altında beceri düzeyine sahip olabilir. Örneğin arabaların markalarını, modellerini tanıma konusunda son derece başarılı olurken, araba resmi çizemeyebilir veya sabah ne yediğini hatırlamayabilir. Temel pek çok kavramı öğrenmekte güçlük çekerken, okumada çok iyi olabilir. Otistik çocukların gelişim alanlarındaki bu çok büyük farklılıklar eğitimin içeriğini, niteliğini etkiler.

2-Taklit, becerileri model almada yetersizlik:

Normal bir çocuğun çevresindeki kişileri gözlemleyerek ve taklit ederek öğrendiği pek çok beceri, by by yapma, el yıkama vb otistik çocuk için özel olarak öğretilmesi gereken becerilerdir. Otistik birey çevresindeki kişilerden çok nesnelere ilgi duyar, bu nedenle insanların davranışlarına dikkat etmez. Bu davranışlar onun için anlamlı olmadığından onları taklit etmez. Bu nedenle diğer çocukların kendiliğinden, çevresindeki kişileri gözlemleyerek, taklit ederek öğrendiği pek çok beceriyi, otistik çocukların eğitimle öğrenmeleri gerekir.

3-Merak duygusunun olmayışı ve öğrenmeye yönelik motivasyonda yetersizlik:

Merak duydukları alanlar, ilgileri son derece sınırlıdır. Bir veya birkaç alanla ilgili motivasyonları ve konsantrasyonları yüksektir. Ancak, ilgilendikleri alan dışında bir etkinliğe yönlendirildiklerinde, bir şey yapmaları istendiğinde yapmak istemezler ve çoğu zaman direnç gösterirler. İlgi alanlarının sınırlılığı nedeniyle öğrendikleri de sınırlıdır. Çevrelerinde olup bitene ilgisizlikleri, öğrenmeye yönelik motivasyonlarının olmayışları, nasıl bir öğrenme stratejisi belirlememiz gerektiğini etkileyen temel faktörlerdendir.

4-Bellek mekanizmasındaki farlılıklar.

İlgi duydukları konuları öğrenmelerindeki hız ve ezberledikleri sayıların, isimlerin, metinlerin, şarkıların vb çokluğu şaşırtıcı düzeyde olabilir. Ancak bu ezbere bildikleri bilginin ne anlama geldiğini ve içeriğini kavrama konusunda güçlüklere sahiptirler. Yapılan bellek çalışmalarında, bir sayı veya sözcük dizisini ezberleyen otistik çocukların bunları aynı sırada hatırladıkları, normal çocukların ise ezberlenenler arasındaki ilişkiyi kurarak hatırladıkları belirlenmiştir. Bu ise, otistiklerin öğrenilecek bilgiyi birbiriyle ilişkisi olan bir bütünün parçaları olarak değil, ayrı ayrı/ kopuk bilgiler olarak algıladıklarını ve böyle öğrendiklerini; öğrendikleri sırada hatırladıklarını yani kodlama yetersizliği gösterdikleri anlamına gelmektedir. Bilgileri, birbirleriyle ilişkisiz parçalar halinde öğrenmeleri nedeniyle anlamını kavramakta yetersiz kalırlar. Örneğin “yağmur yağdı, şemsiyeni aç” cümlesini ilişkisiz dört ayrı kelime olarak bellerler ve size aynen tekrar edebilirler. Ancak “neden şemsiyeni açtın?” sorusuna cevap veremezler. Çünkü yağmur yağması ile şemsiye açılması arasındaki bağlantıyı kuramamış, sadece arka arkaya gelen bir dizi kelime olarak öğrenmiş ve tekrar etmişlerdir.

5-Katı ve tekrarlayıcı davranışlar:

Otistik bireyler aynı şeyleri takıntılı bir şekilde tekrar tekrar yapmaktan hoşlanırlar. Bu nedenle öğrendiklerini, yeni ve biraz farklı bir duruma transfer etmekte güçlük çekerler. Masada öğrendikleri bir beceriyi yerde oturunca veya başka odaya gidince yapamayabilirler. Çubuklarla 10’a kadar sayabilirken, toplarla sayamayabilirler. İşte bu aynılığı koruma isteği, davranışlardaki katılık ve tekrarcılık hem yeni şeyleri öğrenmelerini zorlaştırır, hem de öğrendiklerini yeni durumlara uygulamada/genellemede sorunlara yol açar.

6-Oyun azlığı veya tekdüze oyunlar:

Bir etkinliği, oyunu, bir oyuncağı hep aynı biçimde oynamaktan hoşlanırlar veya hiçbir oyuncakla ilgilenmeyip etrafta amaçsızca dolaşabilirler Yap-bozlar, legolar gibi takılıp çıkarılıp, dizilen oyuncaklarla tekdüze oyunlar oynarlar. Ya da oyuncaklarla ağza sokma, atma, bir yere vurma gibi amacına uygun olmayan bir şekilde oynarlar. Bu nedenle oyunla öğrenecekleri, keşfedecekleri pek çok beceriyi kazanmakta zorluk çekerler. Özellikle oyun taklidi ile kazanacakları, geliştirecekleri becerileri, kavramları kazanamazlar. Örneğin kendilerinin yalnızca üst üste dizdikleri küplerle yol, köprü, ev yapan birini taklit ederekaynı şeyleri yapamazlar. Bu nedenle yeni, daha gelişmiş oyunları, oyuna katılıp diğer insanları taklit etmedikleri için öğrenemezler. Ya da yeni şeyler deneme yerine, hep aynı şekilde oynadıkları için deneme yanılma yoluyla, yeni oyunlar geliştiremezler. Bir ayakkabı kutusunu garaj olarak kullanmak gibi, yaratıcı, hayali oyunlar oynayamadıkları için, ilişkilendirme, akıl yürütme gibi bilişsel beceri gelişimleri ve oyunla öğrenmeleri sınırlıdır.

7-Duyusal/Algısal farklılıklar

Otistik özellikleri olan bireylerin görme, işitme, dokunma, tatma, koklama, hareket ve acıyı hissetme duyularında işlemleme farklılıkları vardır. Bu nedenle tuhaf sesleri dinlemek, dönen bir nesneyi seyretmek, titreşimleri duymak için cisimlere yanağını dayamak, kendini dolapla duvar arasına sıkıştırmak, acı verebilecek bir çarpmadan rahatsız olmamak, tuhaf yiyecekleri tercih etmek vb. gibi farklı duyusal tepkileri vardır. Otistiklerin uyaranlara yönelik farklı duyusal tepkileri, öğrenme biçimlerini etkiler.

8- Aşırı anksiyete

Otistik bireyler çoğunlukla aşırı anksiyete, kaygı, ajitasyon gösterirler. Bu davranışlarının çevrelerinde ne olup bittiğinin anlaşılamaması, kendilerinden ne beklendiğinin anlaşılamaması ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Otistik bireyler bulundukları ortamda, gürültü, düzensizlik olduğunda, beklemek gereken durumlarda, yanlış yapan birinin olduğu durumlarda, “hayır” dendiğinde, bir eşya kaybettiklerinde ve engellenmeye yönelik toleranslarının düşük olması nedeniyle, engellendiklerinde stres yaşarlar; bağırma, kendine veya başkasına yönelik saldırganlık, stereotipik hareketler vb yaparlar. Eğitim sürecinde alıştıkları dışında, yeni davranışlara yönlendirildikçe kaygılı, endişeli ve ajite olurlar.

Yukarıda birinci ve ikinci bölümde anlatılan anlama, düşünme ve öğrenme özelliklerini belirleyen üç temel faktör ise; zihinsel yeteneğin düzeyi (zeka kapasitesi), otizmin derecesi ve dil becerilerinin düzeyidir.

1-Zihinsel yeteneğin seviyesi: Otistik bireylerin % 10- 15′i normal ve normal üstü zeka, % 25-35′i sınır zeka ile hafif zeka geriliği, geriye kalanlar ise orta ve ağır düzeyde zeka geriliği grubundandır. Zeka kapasitesi, NEYİ, NE KADAR? öğreneceğimizi belirler. Zeka kapasitesi bireyin sembolik, kavramsal bilgiyi kazanabilme düzeyini, yani algılama, akıl yürütme, belleme, hatırlama gibi bilişsel süreçlerindeki kapasiteyi, NE KADAR öğrenebileceğini belirleyen temel faktördür.

2-Otizmin derecesi: Otizm, hafif otistik davranış özelliklerinden, ağır otistik özelliklere kadar geniş bir yelpazedir. Otistik özelliklerin düzeyi, birinci bölümde anlatılan algılama, anlama, akıl yürütme, belleme, hatırlama gibi bilişsel süreçlerin NASIL işleyeceğini ve NASIL öğreneceğini etkiler. Otistik bireyler bilgiyi “normal”lere göre farklı bir bilgi işleme sürecinden geçirirler.

3-Dil becerileri: Nasıl düşündüğümüzü, ne hissettiğimizi anlatmanın aracı olan sözel dildeki ve konuşmanın/iletişimin diğer formları olan yüz ifadeleri, mimikler ve beden dilindeki güçlükler otistik bireyi diğerlerinden ayıran temel özelliklerdendir. Alıcı dil düzeyi, eğitimde kullanılacak dil düzeyini, ifade edici dil düzeyi kendini ifade edebilme, sözel iletişimi eğitimde kullanabilme kapasitesini etkiler. Her bireyin bu alandaki güçlüğünün derecesi anlama, düşünme ve öğrenme düzeyini etkiler.

Her otistik çocuğun zeka düzeyi, otizminin derecesi ve dil düzeyi farklıdır. Bu nedenle, bu üç faktörün etkileşimi ve dengesi her bir bireyin nasıl düşüneceğini ve öğreneceğini etkiler. Zihinsel kapasitesi normal ve normal üstü çocuklar kavramsal /bilişsel becerileri öğrenme konusunda daha az zorluk yaşarlar, otistik özellikleri daha hafif çocuklar sosyal becerileri ve dilin iletişim amaçlı kullanımını daha kolay kazanırlar. Bu nedenle zeka düzeyi 70 ve üzeri olan, otistik özellikleri hafif (değişikliklere karşı dirençleri çabuk kırılan, agresif davranışları olmayan, stereotipik davranışları sosyal bir ortamı bozmayacak düzeyde olan ve sınırlı da olsa sosyal etkileşime giren) yüksek işlevli otistikler eğitimden maksimum düzeyde yararlanırlar, okul yıllarında çoğu formal eğitim sürecine adapte olabilirler. Çok hafif otistik özellikleri olan ancak daha ağır derece zihinsel yetersizliği olan çocuklar sosyal beceriler konusunda iyi düzeye ulaşarak arkadaşlık becerilerini geliştirebilirken, bilişsel alanda soyut kavramları ve akademik becerileri öğrenme düzeyine ulaşamazlar. Hem ağır otistik özellikleri olan hem de ağır düzeyde zihinsel yetersizliği olan çocuklar özbakım becerileri gibi temel günlük yaşam becerilerini iyi bir eğitimle kazanabilirler.

Bundan sonraki yazıda, otistiklerin bu özelliklerinin eğitime yansımasını, NASIL BİR PROGRAM’la daha iyi öğrenebileceklerini, TEACCH ve HANEN programlarından yararlanarak otistiklerin eğitimini anlatmaya çalışacağım.

Hepimize kolay gelsin.

Kaynak: Yardımcı Doçent Doktor Alev Girli - ABA-Turkce grubundan alıntıdır

Yorumlar (2)

[ Üyelere Özel ] 04-10-2007 00:50:35

Alev Girli izmir de akademik çalışmalrına devam etmektedir.
Kurumundaki PDD li çocuklara yaklaşımları da ciddi -özenli bir durumda güven vericidir.
nurşin

[ Üyelere Özel ] 01-10-2007 19:36:50

şermin hanım bugünlerde hiç kimse ya yazılanları okumuyor yada bir ilgisizlik var yazan kişiye bir teşekkür ederiz bile denmiyor çalışmalarınızın devamını dileriz hocam

Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.