15-08-2005 |

OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE ZİHİN ENGELLİ ÇOCUKLRIN SOSYAL BÜTÜNLEŞMESİNİN SAĞLANMASI

1. OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE ZİHİN ENGELLİ ÇOCUKLARIN SOSYAL BÜTÜNLEŞMESİNİN SAĞLANMASI

Kaynaştırma, gerektiğinde sınıf öğretmeni ve/veya engelli öğrenciye destek özel eğitim hizmetleri sağlanması koşuluyla, engelli öğrencilerin normal eğitim ortamlarına yerleştirilmesidir (Kırcaali – İftar, 1995).

Eğitimde fırsat eşitliği ve normalleştirme, kaynaştırmanın temel felsefesini oluşturmaktadır. Bu bağlamda, eğitimde fırsat eşitliği ve normalleştirme ilkesinden kaynağını alan kaynaştırma, engeli türü ve derecesine bağlı olarak, engelli ve normal gelişim gösteren çocukların eğitsel ve sosyal yönlerden bütünleştirilmesi süreci olarak tanımlanmıştır (O.E.C.D., 1995, Kuz, 2001).

Normal eğitim ortamında  eğitim gören özel gereksinimli öğrenciler, özürlü olmayan öğrencilerle birlikte eğitim almakla, etkileşmeyi, iletişim kurmayı, arkadaşlıklar geliştirmeyi, birlikte çalışmayı ve bireysel olarak güçlü ve zayıf ortaklık alanlarda birbirlerine yardımcı olmayı öğrenmektedirler (Batu, 2000, s. 5)

Okulöncesi dönem zeka ve sosyal gelişmenin yoğun ve hızlı gerçekleştiği bir dönemdir. Bu dönemde diğer çocuklarla oyun oynarken daha uzun süre bir aktiviteye odaklanabilirler ve daha iyi bir iletişim kurabilirler (Kotulak, Connaughtan, 2002). Kendi yaşıtlarıyla birlikte olabilme de okulöncesi zihin engelli çocuğun temel ihtiyaçlarından biridir. Bu birlikteliğin de en çok görüldüğü etkinlik ise oyundur (Oktay, 2000, s., 130).

Zihin engelli bireylerde okulöncesi dönemde normal çocukların geçtiği evrelerden geçtiklerinden dolayı bu dönemde normal çocukların yararlandığı eğitim ortamlarından yararlanmak durumundadırlar. Özellikle 573 sayılı KHK ve PL 94 – 142 nolu yönetmelikler incelendiğinde zihinsel engelli çocukların ihtiyaçları olan eğitim ortamlarında eğitilmeleri esastır. Normal öğrencilerle, zihin engelli öğrenciler açısından sosyal bütünleşmenin sağlanmaması; zihin engelli çocuğun normal eğitim fırsatından yararlanmasını sağlamaktadır.

1.1. Okulöncesi Dönemde Zihin Engellilerin Sosyal Bütünleşmesinin Önemi 

Okulöncesi dönemde çocukların temel ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu ihtiyaçları; iyi bakım, beslenme, sevgi, güven, hareket, yaratıcılığı destekleyici ve estetik duygusunu geliştirici ortam, kendini tanıma, kanıtlama, özgürlük, diğer çocuklarla birlikte olma ve oyun olarak sıralayabiliriz (Oktay, 2000). Özellikle bu sıralanan ihtiyaçların karşılanması – ki bunlar zihin engelli çocukların da ihtiyaçlarıdır – çocuğu sosyal çevresiyle bir bütün olarak görmek gerekir.

Özürlü çocukların normal gelişim gösteren çocuklardan soyutlanması duygusal ve sosyal gelişimlerini olumsuz yönde etkilediği kadar dil ve zihin kapasitelerinin gelişimi açısından da çok önemli fırsatlardan yoksun kalmalarına neden olmaktadır. Sosyal bütünleşme hem normal hem de zihin engelli çocuklar için önemli bir fırsatın başlangıcıdır (Atak, 1999) bu nedenle engelli çocuklar normal çocuklarla daha fazla bir arada olmaları açısından desteklenmelidirler. Özellikle yukarıda sayılan, bir çocuğun ihtiyaçlarını tanımlayan bu  maddelerin zihin engelli bireyde gelişimi açısından okulöncesi dönemde de sosyal bütünleşme ortamından yararlanmasını gerektirir. Okulöncesi eğitimin amacı, çocukların gelişim özelliklerini, yetenek ve bireysel farklılıklarının göz önünde  bulundurmak, onların dil, zihin, motor, sosyal ve duygusal beceri gelişimlerini desteklemektir. Normal gelişim gösteren çocuklar için olduğu kadar özürlü çocuklarında yeteneklerini geliştirmeleri, çevreleriyle uyumlu olabilmeleri, olumlu sosyal iletişim kurabilmeleri okulöncesi dönemden itibaren desteklenmelidir. Böylece zihin engelli bireyin topluma uyum göstermesindeki ilk adım atılmış olacaktır (Atak,1999). zihin engelli bireyler okulöncesi dönemde sosyal bütünleşme ortamına girdiğinde normal çocukları gözleme ve onları model alma fırsatını yakalamış olacaktır. Bu da okulöncesi dönemde zihin engelli çocukların sosyal bütünleşme ortamlarında bulunması gerektiğinin önemini göstermektedir. Çocuk okulöncesi dönemde yapması ve gelişmesi gereken özellikleri açısından önemli bir fırsat yakalamış olacaktır.

1.1.1 Sosyal Bütünleşmenin Normal Çocuklar Açısından Önemi

Sosyal bütünleştirme programlarında normal ve zihin engelli çocukların birbirleri üzerindeki etkileşimleri yalnız o döneme yönelik kazançlarla kalmayıp, ileriki yaşamlarında da kazançlar elde etmelerini sağlamaktadır. Örneğin okulöncesi dönemde edinilen deneyimler daha sonraki yaşlarda karşılaşılacak olan farklı ve engelli bireylerin de toplum tarafından sosyal kabul görmeleri için uygun davranışlar kazanmasına katkıda bulunmaktadır (Karamanlı, 1998). Sosyal bütünleştirme, normal bireylerin engelliler hakkında daha duyarlı hale gelmelerini sağlamaktadır. Ayrıca normal çocukların zihin engelli çocuklarla sosyal bütünleşme içerisinde bulunması onları;

Ø       Diğer insanların ihtiyaçlarına duyarlı olma

Ø       Engelli bireylerle olan ilişkilere değer verme, geliştirme

Ø       Diğer insanlara karşı gösterilen tolerans düzeyinde artış

Ø       Kişisel gelişim

Ø       Benlik değerinde yükselme

Ø       Akranlarla olan kişisel statüde olumlu yönde değişiklikler

Ø       Bireyler arası farklılıkları daha iyi değerlendirme

Ø       Sosyal bilişlerde gelişim

Ø      Sıcak arkadaşlık ilişkileri geliştirme, yönlerinden geliştiklerini göstermektedir (Kuz, 2001).

1.1.2. Sosyal Bütünleşmenin Zihin Engelli Açısından Önemi

Yapılan araştırmalar göstermiştir ki; zihin engelli çocuklar iyi planlanmış, organize edilmiş ve gerekli koşulları yerine getirilmiş bir kaynaştırma eğitiminden, ayrıştırılmış eğitimden elde edecekleri kazançlardan daha fazlasını edinmektedirler. Öğrencilerin akademik ve psikososyal gelişimleri açısından normal çocuklarla bir arada olmaları, zihin engelli çocukların normal çocuklarla oynadıkları oyunlarda kendileri gibi engelli çocuklarla oynadıkları oyunlardan daha fazla ilerleme gösterdikleri bulunmuştur (Kuz, 2001). Zihin engelli çocukların sosyal bütünleşmesinin sağlandığı ortamlarda hem sosyal hem de sözel etkileşimlerinde artış gözlendiği ve engelli çocukların, akranlarıyla oynadıkları oyunlarda daha yüksek bir bilişsel seviye sergilediği gözlenmiştir (Fisher, 1999).

Refleksiv davranışlar dışında insan davranışlarının hemen tamamı öğrenme sonucunda edinilen davranıştır. Çocuklar çevrelerindeki akranlarını ve yetişkinleri gözleyerek ya da onların davranışlarını öyküleyerek davranışlarını biçimlendirir, yeni davranışlar edinirler. Dolayısıyla çocuk, normal ortamlar içerisinde olağan insanlarla birlikte olduğu ölçüde toplumun beklentilerine uygun davranışlar edinme olanağını elde edebilecektir (Eripek, 1986).

2. Okulöncesi Dönemde Zihin Engellilerin Sosyal Bütünleşmesinin Sağlanmasında Oyunun Kullanımı

Geri zekalılık tanımına bakarak, zihin engellilerin oyun etkinliklerinin kullanılmasıyla sosyal bütünleştirilmesinin sağlanmasını açıklamak daha uygun olur. AAMR’ye göre “geri zekalılık hali hazırdaki işlevlerde önemli sınırlılıklar göstermektedir. Bu zihinsel işlevlerde önemli derecede normal altı, bunun yanı sıra uyumsal beceri alanlarından (iletişim, özbakım, ev yaşamı, sosyal beceriler, toplumsal yararlılık, kendini yönetme, sağlık ve güvenlik, işlevsel akademik beceriler, boş zaman ve iş), iki ya da daha fazlasında sınırlılık gösterme durumudur (Eripek, 1996, s. 9). Bu tanımadan da anlaşılacağı gibi zihinsel engelli bireylerin eğitim ihtiyaçları belirgin başlıklar altında ortaya çıkmaktadır. Bu başlıklardan, özellikle çocukların sevgi, güven, hareket, yaratıcılığını destekleyici ve estetik duygusunu geliştirici ortam, kendini tanıma, kanıtlama, özgürlük, diğer çocuklarla birlikte olma (Oktay, 2000) gibi ihtiyaçları belirginleşmektedir. Çocuk oyunları, bu sıralanan ihtiyaçların karşılanması ve bunların yanında; çocuk eğitimi ve gelişimi ile toplumsal kültür açılarından önemli olduğu gibi, eğitim bilimi ve ruh bilimi açısından da önem taşımaktadır. Eğitimbilimine göre çocukların eğitiminde en etkin yol oyundur. Çocuk yaşam için gerekli davranış, bilgi, beceri vb. şeyleri oyun içinde kendiliğinden öğrenir. İnsanlık ilişkileri, yardımlaşma, konuşma, bilgi edinme, alışkanlık ve deneyim kazanmak, yaşam rollerini (annelik, babalık, mesleki vb.) anlama vb. olguları oyun içinde kavrar ve pekiştirir (Seyrek, Sun, 2000). Bu nedenledir ki; çocuk oyunları, işlevselliği ve bir o kadar da zihin engelli bireylerin okulöncesi dönemde eğitim ihtiyacı ve sosyal bütünleşmelerinde etkin rol oynamaktadır.

2.1. Sosyal Bütünleşmede Kullanılabilecek Çocuk Oyunlarının Önemi

Oyun çocuğun hayattaki en önemli işidir. Oyun yoluyla hayatta kalma becerilerini öğrenir ve içinde doğduğu karmaşık dünyaya ilişkin bir düzen arar ve bulur. Oyun yoluyla bedenini kontrol etmeyi öğrenir. Oyun yoluyla çevresindeki somut dünyayı araştırır ve keşfeder. Buna ilişkin bilgiler toplar ve düşünmeyi öğrenir. Yine oyun yoluyla duygusal sorunlarını dışa vurur ve ilkel duygularını kontrol etmeyi öğrenir. İnsanlarla daha duyarlı ve sağlıklı ilişkiler kurmayı öğrenir. Oyun yoluyla sosyal bir varlık olmayı ve kendi toplumu içinde yer almayı öğrenir. Kendini iyi hissetmeyi sağlar ve yaşamı dolu dolu yaşayabilmesi için gerekli becerileri kazanmasına yardımcı olur (Tüfekçioğlu, 2003, s. 8). Özellikle refleksiv davranışlar dışında insan davranışlarının hemen tamamı öğrenme sonucunda edinilen davranışlardır. Çocuklar çevrelerindeki akranları, yetişkinleri gözleyerek ya da davranışlarını öykünleyerek davranışlarını biçimlendirirler (Eripek, 1996). Oyun, bu derece geniş öğrenme ortamlarını zihin engelli çocuklara sunan etkinlikler bütünüdür. Bu nedenle sosyal bütünleşmede kullanılabilecek oyunlar, zihin engelli çocuklar açısından onların hem aktif öğrenme yaşantısı içerisine girmesine hem de sosyal bütünleşmesini sağlamaktadır.

2.1.1. Çocuğun Eğitimi Açısından Önemi

Çocuk oyunları, çocuk eğitimi  ve gelişimi ile toplumsal kültür açılarından önemli bir unsurdur. Eğitimbilimine göre çocukların eğitiminde en etkin yol oyundur. Çocuk, yaşam için gerekli davranış, bilgi, beceri ve alışkanlıkları oyun içinde kendiliğinden öğrenir. İnsanlık ilişkileri, yardımlaşma, konuşma, bilgi edinme vb. şeyleri oyun içinde kavrar (Seyrek, Sun, 2000). Çocuğun her alanda kendisini daha fazla tanımasına olanak yaratmaktadır. Çocuk canlandırdığı bir kimsenin özelliklerine bürünürken, kendini ve insanları farklı açıdan görmeye çalışır. Hayal ve yorum gücünü kullanarak çevresini geliştirir. Çocuk bu etkinlikler ile bir çok yaşantıyı öğrenip bunları kendi yaşantısıyla birleştirip yeniden düzenlemeler yapar. Hareketli, yaratıcılığa dayanan ortam, çocuğun zevkle çalıştığı ortamdır (D. ve Gönen, 2000).

Oyun dil, bilişsel, sosyal, motor ve özbakım gelişiminin yansıtıldığı bir etkinliktir. Özellikle zihin engellilerin eğitimlerinde temel gelişim alanları olan bu; dil, bilişsel, motor ve özbakım gelişiminin olumlu yönde geliştiği etkinlikler bütünüdür. Zihin engellilerin eğitimlerinde bu gelişim alanlarının oyun sayesinde gelişmesini şu şekilde belirtebiliriz: zihin engelli birey oyun ile

Ø       Özbakım ve oyun: Kendini ve vücudunun parçalarını en doğal yolla tanımasını sağlar. Vücut parçalarının işlevlerini en doğal yolla öğrenir. Vücut parçalarını başka fonksiyonlar için kullanmasını öğrenir. Günlük hayatı içinde kullanacağı çeşitli davranışları en doğru olarak kazanmasını öğrenir.

Ø       Motor gelişim ve oyun: Büyük kasların motor gelişimi baş, gövde, kollar ve bacakların hareketlerini kapamaktadır. Küçük kasların hareket gelişimi ise, el ve ayak parmakların gelişimi ile ilgili becerilerdir. Çocuklar oyun sayesinde ince ve kaba motor gelişimlerini içeren bir dizi etkinlikleri yaparak motor gelişimlerini sağlayabilirler.

Ø       Dil gelişimi ve oyun: Oyun konuşma ve taklit gibi unsurlardan yararlanarak doğa ve toplum olaylarının hayali bir ortamda canlandırılmasını sağlar. Oyun zihinsel engelli çocukların konuşurken kendine güveninin gelişmesi, konuşmanın gelişmesi, akıcılığın gelişmesi, kelime haznesinin gelişmesi, fikirlerin ifade edilmesi, insanlarla ilişki kurma becerilerinin gelişmesi, dinleme becerilerinin kazanılması ve gelişmesi, farklı durumlarda farklı dilin kullanılması, tanımlama, tartışma ve değerlendirme becerilerinin gelişimine katkıda bulunur. (Dalkılıç, Gönen, 2000)   

Oyun ile zihin engelli çocuk duyduklarını, gördüklerini sınayıp denediği, öğrendiğini pekiştirdiği bir deney alanı bulacaktır. Sosyal bütünleşmenin sağlandığı ortamlarda zihin engelli çocuklar eğitimleri açısından uygun model bulma şansını elde edeceklerinden, eğitimleri yönünden uygun gelişme sağlanmış olacaktır.

2.1.2. Çocuğun Ruhsal Gelişimi Açısından

Oyun, çocuğun eğitimi açısından önemli olduğu gibi ruh gelişiminin de sağaltım aracıdır. Çünkü çocuklar oyun ile bastırdığı duygularını açığa vururlar ve böylece yetişkinlerin, onları daha iyi tanımasını sağlamış olacaklardır. Oyun sırasında çocuk gözlenip, oyun içindeki ve oyuna karşı davranışlarından ruhsal durumunun nasıl olduğu konusunda fikir edinile bilinir. Yetişkinler tarafından, daha iyi tanınan çocuğun gösterdiği davranış problemleri, gerektiğinde anne baba ve ruh hekiminin işbirliğinde bulunmasını ve çocuğun davranışlarının düzeltilmesini sağlayacaktır. Özellikle zihin engelli çocukların engelinden kaynaklanan davranış ve ruhsal sorunları ve bu çocukların gösterdiği savunma mekanizmaları –saldırganlık gibi- oyun etkinlikleri içerisinde düzeltilme olanağı ve bu davranış problemlerini uygun şekilde nötüralize etme olanağı bulunmuş olacaktır.

2.1.3. Çocuğun Sosyal ve Duygusal Gelişimi Açısından Önemi

Bir araya gelen iki küçük çocuk, daha birbirinin adını bile bilmeden oyun oynamaya başlarlar. Çünkü oyun çocukların ortak dilidir. Ancak birlikte oynayabilmek için oyuncakları paylaşmak gerekir. oyunun çekiciliği 3 yaşından başlayarak çocukları işbirliğine iter. Böylece oyun çocuğun toplumsal bir varlık olarak gelişmesinde en doğal ortam olur. Başlangıçta, küsme, mızıkçılık, çekişme gibi davranışlar görülse de bu davranışlar oyun içerisinde kaybolur. Çünkü oyunun tadı bencilliği geriye iter. Oyun aracılığı ile gelişen bu arkadaşlık ilişkisi giderek toplu oyunlarda daha düzenli bir işbirliğine yol açar.

Sevgiden yoksun bir çocukluk gibi oyunsuz bir çocukluk da düşünüleme. S. Freud (1939) ruh sağlığını “sevmek ve çalışmak” olarak tanımlar. Bu nedenle oyun çocuğun sevme ve sevilme davranışları kazanmasında en etkin bir araçtır (Seyrek, Sun, 2000).

2.2. Sosyal Bütünleşmeyi Sağlayan Çocuk Oyunlarının Özellikleri

Oyunda içten gelen motivasyon vardır. Oyun bir süreçtir. Eylem sonunda elde edilecek sonuçlar değil eylemin kendisi önemlidir. Oyun haz vericidir. Oyun oynamayı ve oyunu çocuk kendisi seçer. “hadi sen ..... ol, -miş gibi yapalım, şimdi ..... olursa” gibi rol alma davranışlarını hayali oyunları da içerebilir. Oyunda çocuk kendi kendini yönetir. Oyun, oyunu oynayanların sözel, zihinsel ya da fiziksel olarak aktif katılmalarını gerçekleştirir (Tüfekçioğlu, 2003). Oyun çocuk için yetişkinlerin dünyasını keşfetmeye olanak tanır ve özgürlük ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılama olanağı sağlar (Önder, 2001). Engelli birey toplumun kendisinden beklediği davranışları oyun yoluyla öğrenme fırsatı yakalar. Topluma uyum süreçlerindeki ilk adımı oyun sayesinde atmış olacaktır. Toplumsal rolleri zihin engelli çocuk oyun içinde anlama, araştırma, keşfetme ve gerçekleştirme fırsatı yakalamış olacaktır.

Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmadı
Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Özel Eğitim Uzmanı