ÖDÜLLENDİRME VE İÇSEL MOTİVASYON
Son zamanlarda bir grup bilişsel teoremci kurumlarda pekiştirme prosedürlerinin kullanımına karşı çıkmaktadırlar. Bu görüşün destekleyicisi olarak ise bu çalışmalardaki olası dışsal pekiştiricilerin içsel olarak güdülenmiş davranışları bozduğunu aktarmışlardır. Fakat bu araştırmaların bir incelemesi de dışsal pekiştiricilerin devam eden davranışları bozduğuna dair net olarak bir delilin bulunmadığını açıklamaktadır. Ne yazık ki özerk süreçler hala ne bu süreçleri netleştirmeye ne de insan görev performansını arttırmaya devam etmektedir. Pekiştirme analizi daha verimli bir seçenek ve alternatif olarak önerilmektedir.
1950 li yılların başlarından bu yana, pekiştirmeci teoremciler yetişkin insanın çevresini tanımladığı söylenen bazı daha karmaşık olasılıkları ayarlamakta ve analiz etmektedir. Sonuç olarak özerk merkezi süreçleri de içeren çok daha karmaşık davranış sınıflarını araştırmakta mümkün hale gelmektedir. Şu konu çok açıktır: Öğrenilecek çok şey vardır ve aynı anda bilişsel teoremciler insanın önemli davranışlarını pekiştirme analizine karşı hassas olduğu varsayımına itirazı kayıt altına almaktadırlar. Bu tip eleştiriler, eğer yeni gerçeklere götürebilirlerse faydalı amaçlar ortaya koyabilirler. Fakat sıklıkla hiçbir amaç ortaya koymazlar.
Bu noktada esas mevzu ortaya atılan son iddiadır. Bu iddiaya göre; bazı pekiştirmeci sınıflar, davranışçı sınıfların ihtimalini azaltmaktan çok arttıracaklardır. ( De Charms, 1968; Deci, 1971,72a, 72b) Örneğin De Charms içsel güdülenmiş bir davranışla, dışarıdan ödüllendirilerek güdülenmiş davranışı ayırmaktadır ve daha sonrasında da olası pekiştireç girişinin içsel motivasyonu azaltacağına çekmektedir. Aslında öneri oldukça belirsiz olmasına rağmen, geniş anlamda reklamı yapılmıştır.
İçsel Motivasyonun Tanımı
Biraz önemi olan bir soru içsel motivasyon teriminin anlamıyla ilgilenmek zorundadır. Deci (1971) başlangıçta içsel motivasyonun doğasıyla yada gelişimyle uğraşmayı tercih etmez ama daha sonra ise içsel motivasyonu uygulamak için daha fazla önemin verilmesi gerektiğini kabul eder. De Charms, içsel olarak motive olmuş bir davranış ile içsel motive olmamış bir davranışı ayırt etmenin zor olduğunu belirterek, bizim bu terimi anlamamıza küçükte olsa bir katkıda bulunmuştur. Netlikten uzakta olsa De Charns (1968), içsel motivasyonu kişisel çaba ile bir şeyi başarmışlığın bilgisinden sonuçlanan içsel durum olarak nitelendirirken, dışsal motivasyonu ise dışarıdan verilen ödüller ile oluştuğunu nitelendiriyormuş gibi görünmektedir. De Charms bu iki durumun birbirinden ayırt edilebileceği konusunda ısrar etmektedir. Sözü edilen bu iki durumda kendisi tarafından varsayım olarak ortaya atıldığı için en azından yargılanabilir.
Bu yüzden, birey sadece içsel motivasyonun dahili durum yapısı olduğunu ve bu yapının; pekiştirme durumlarının meydana gelişinin neden olduğu bir olaydan ayrılabileceğini ve içsel motivasyonun tahminen davranış belirleyicisi olarak önemli olduğu tahmin edebilir. Bize bu durumun nasıl davranış ürettiği yada üretemediği söylenmedi. Ayrıca bireyin bu durum altında nasıl değişiklikler üretebileceği de açık olarak ortaya konulmamıştır.
Sunulan Kanıtın Eleştirisi
İlk kez ve geniş bir şekilde sözü edilen araştırmalar anlamlı bir şekilde oraya koyuyor ki; olası harici pekiştiriciler, Harlow, Myer (1950) tarafından yürütülen içsel motivasyon tarafından devam ettirilen davranışta bozulma yada gerileme meydana getirir. Bu araştırmada; sekiz maymun ahşap bir zeminden oluşan bir bulmaca ile karşı karşıya getirildi. Bu ahşap zemine, iğne ile tutturulmuş bir kanca tarafından tutulan bir menteşe iliştirilmişti. İğne ve kanca, menteşe yükseltilmeden önce sıralı bir şekilde açılmak zorundaydı. Dört deneğe kafeslerinde tamamlanmış bir bulmaca (grup A) ve diğer dört deneğe ise tamamlanmamış yada yapılmamış bir bulmaca verildi (grup B). Bütün denekler periodik olarak 12 gün boyunca gözlemlendi. Daha sonra 13ncü ve 14ncü günlerde deney uzmanları kafeslerdeki bulmacaları 10 farklı durumda bir araya getirdi ve 5 dakika boyunca her bir deneğin bulmacaya verdiği tepkileri gözlemlediler. 14. günde yapılan son gözlemden iki saat sonra deney uzmanları bitişikteki test kafesinin içindeki yem kabını kuru üzümle doldururken, grup A denekleri engelleme kafesinin içerisinde tutuluyordu. Daha sonra ise bulmaca, yemlerle doldurulmuş yem kabının üzerine yerleştirildi ve her deneğin test kafesinin içine girilmesine izin verildi. Her bir grup A deneği daha sonra kendi kafesine geri döndürüldü ve hemen kuru üzüm ile yemlenmiş kendi bulmacaları üzerinde bir patika verildi. 5 dakikalık gözlem sürecinin ardından bulmaca yiyeceksiz olarak tekrar bir araya getirildi. Deneklerin davranışları tekrar bir 5 dakika gözlemlendi. Deneklere yiyecek gösterilmeden önce, başlıca bağlı değişkenler 13ncü ve 14ncü gün boyunca ki bulmaca çözümleri toplam sayısıydı. Bütün hatalar menteşenin altındaki yiyecek konulmuş test kafesinde ve yiyecek konulan ve konulmayan normal yaşam kafesinde yapıldı.
Grup B denekleri bulmaca için sadece 4 çözüm üretebilmişken, grup A denekleri, 13ncü ve 14ncü günde 40 patikada toplam 31 çözüm ürettiler.
Test kafesi ve yaşam kafesindeki bulmacayı kuru üzüm ile yemlemenin ve daha sonra kafesteki kuru üzümleri geri çekmenin etkileri oldukça değişken nicelikteydi. Harlow (1950) başarılı bulmaca çözme sayılarını rapor etmedi, fakat 4 adet grup A deneğinin üç tane beşer dakikalık gözlemler süresince 39 hata yaptığını ve kuru üzümler verilmeden önce geçen bölümler boyunca 17 hata yaptığını rapor etti.
Birey, bu araştırma sonuçlarına göre şu fikre ulaşabilir: Bir davranış, açık olarak verilen pekiştirici olayların yokluğunda da edinilebilir ve devam ettirilebilir. Daha da önemlisi açık şekilde bir pekiştiricinin verilmesi, devam eden bir performansı bozabilir yada engelleyebilir. Fakat önemli başka bir detay ise, kafeslerdeki testlere bakıldığında her bir deneğe test kafesinde yerdeki tepsiye kuru üzümler konulmasından oluşan bir adaptasyon süreci sağlandı. Bu süreç 4ncü günden 13ncü güne kadar olan her gün tekrar edilerek sürdürüldü. Sadece 9 ncu gün ile 13ncü günlerde yiyecek kaplarının üzerlerine, deneklerin kuru üzümleri almadan önce örtüyü kaldırmalarını sağlamak için örtü konuldu.
Harlowun belirtmiş olduğu bir diğer nokta da şudur: Test tepsisi, 14ncü günde yapılan testlerde kullanılan tepsilerle aynı ölçülerdeydi ve bulmaca menteşesi test tepsilerinin üzerindeki örtüye benzetildi. Şu nokta çok açıktır ki; grup B denekleri, yükseltilmiş menteşe ile karşılaştıkları her seferde bulmacayı bir araya getirmeyi başaramadılar. Buna ek olarak, grup A denekleri bulmaca, test kafesi içerisinde yem konulmamış tepsi üzerindeyken menteşeye direk olarak atak yaparak yanılgıya düştüler. Aslında önceki bölümlerde grup A denekleri menteşeyi göz ardı etme eğilimindeydiler. Kuru üzümleri ele geçirmek maksadıyla örtüyü kaldırmak için her beş günde bir 20 patika için şartlandırıldıktan sonra , deneklerin örtüye benzer bir nesneyi aynı pekiştireci almak için kaldırması operantlara göre bir sürpriz değildi.
Harlow ve arkadaşlarının sıralı araştırmaları,bulmaca çözme performansı dışarıdan verilen pekiştiricilerin yokluğunda da öğrenilebilir ve sürdürülebilir gözlemini kabul etmiş görünmekteydi. Fakat Harlow ve arkadaşlarının aynı zamanda öne sürdüğü diğer bir konuda, yeni bir duruma verilen olası tepki pekiştiricileri başlatılmazsa, bu tür performansların çok hızlı bir şekilde düşeceği yada azalacağıdır. Örneğin Davis(1950)nin araştırmasında, kontrol denekleri birer saat aralıklar ile 36 günde tamamlanmış birleştirilmiş bulmaca ile sunuldu. 13ncü ve 24ncü günler boyunca, kuru üzüm son bulmaca aletinin altına yerleştirildi. Daha sonra ise kalan 12 günde denekler yiyecek konulmamış bulmacaya maruz bırakıldı ve hiçbir adaptasyon süreci başlatılmadı. Deneysel davranışların sonuçları hemen hemen aynıydı, fakat genele bakıldığında bulmaca çözme performansı denekler için baştan başa artarken, yiyeceksiz kontrol kafesi denekleri son 12 günde, problem çözme performansında ilk başta bir artış gösterse de daha sonradan bir düşüş meydana gelmiştir. Araştırmacıların belirtmiş olduğu bir husus da şu şekildedir: İkinci periodda kuru üzüm pekiştiricilerinin başlatılması, bulmacaya daha fazla yiyecek konulmamasından sonra devam eden performansta ki ilerleme tarafından takip edilen ilk 6 gün boyunca yıkıcı bir etki meydana getirmiştir. Araştırmacılar sonuç olarak , yiyeceğin verilmeye başlatılmasını takip eden son ilerlemenin, performansa başka bir pekiştiricinin katılmasının fonksiyonu olarak kabul edilebileceğini belirtmişlerdir. Araştırmacıların ortaya koyduğu diğer bir noktada şöyledir: Yiyecek gibi dışarıdan verilen pekiştireçler tarafından kolaylaştırılan dahili olarak güdülenmiş davranışlara sayısız örnekler vardır. Tabi ki bu durum De Charmsın hipotezine zıt düşmektedir. Harlow ve arkadaşlarının araştırma sonuçları gördüğümüz kadarıyla tam olarak aynı değildir. Belirtmek istedikleri nokta , eğer yeni pekiştiriciler verilmeye devam edilmezse, davranışlarda bozulma yada zayıflama meydana gelebileceğidir. Davranışsal-belirleyici süreç olarak içsel motivasyonun doğası hakkında söyleyebilecekleri çok az şey vardır ve olası pekiştirici durumlarının başlatılması davranışı olumsuz etkiler hipotezine hemen hemen hiç destek sağlamazlar. Aslında ulaşılan kanıt zedeleyicidir. Bir başka deyişle, Deci hipotezleri destekleyici kanıt sağlayan bir takım araştırmalar oluşturdu. Bu sebeple Decinin araştırmalarını da titizlik ile incelemekte yarar vardır.
İlk deneyinde Deci (1971) 24 tane psikoloji bölümü birinci sınıf öğrencisinden faydalandı. Bütün denekler ilk önce samo adı verilen bir bulmaca üzerinde uğraşmayla meşgul edildiler. Deney için Samo adlı bu bulmaca seçilmişti çünkü çoğu üniversite öğrencisinin bu bulmacayı yapmak için zaten doğal olarak içsel yönden motive olacağı tahmin ediliyordu. Bulmaca yedi parçadan oluşuyordu ve bu yedi parça kullanılarak değişik figürlerin yaratılabilmesi mümkündü. Deney seansları, üç günlük bir periyodu kapsayan 16 saatlik üç ayrı zaman diliminde yapıldı. Deneklerden 12 si deney grubuna , diğer kalan deneklerde kontrol grubuna dahil edildiler. Bütün deneklerin görevi bulmaca parçalarını kullanarak bir kağıdın üzerinde çizilmiş ve uzmanlar tarafından deneklere verilmiş olan çeşitli değişik figürleri yeniden oluşturmaktı.
Birinci bölüm boyunca her gruptan birer denek deney odasına getirildi ve üzerinde bulmaca parçaları, sağ tarafında yeniden oluşturulması imkansız olan üç tane figür çizimi ve sol tarafında da New Yorker. Times ve Playboy dergilerinin son sayıları bulunan bir masaya oturtuldular. Her bir deneğe, üç bölümlük zamanı bulmaca parçalarını kullanarak değişik figürler oluşturmaya çalışarak geçirecekleri söylendi. Deneklere aynı zamanda deneyin problem çözmeye bağlı çeşitli kavramları araştırmak için yapıldığı da söylenildi. Bunun yanında deneklere, deneyi yapan uzmanın onlara iki adet figür çizimi vereceği ve bu uzmanın sonuçları bilgisayara yükleyeceği de bildirildi. Aslında bu durum deneyi yapan uzmanın deney odasından ayrılmasını ve 8 dakika boyunca denekleri objektif olarak gözlemlemesini sağlamak için küçük bir hileydi. Uzman deney odasından çıkarken deneklere, birkaç dakika için ayrılacağını ve bu süre içinde yapmak istedikleri her şeyi yapabileceklerini söyledi.
İlk bölüm süresince hem deney grubundaki hem de kontrol grubundaki deneklere uzman tarafından iki tane figür gösterildi. Eğer herhangi bir denek figürü 13 dakika içinde yeniden oluşturamazsa, o denek durduruldu ve şeklin nasıl oluşturulması gerektiği söylendi. Her bir figürün tamamlanmasını müteakip deneklerin figürü ne kadar zamanda tamamlayabildikleri bildirildi.
Muhtemelen daha sonra her bir değin gitmesine izin verildi ve sonraki günlerde kalan iki oturum için geri gelmeleri istendi.
Geriye kalan iki oturumda da kontrol grubundaki deneklere yukarıda ki şekilde davranıldı.
İkinci oturumun başında, deney grubundaki deneklere oturumun formatının birincisi ile aynı olduğu fakat 13 dakikalık zaman limiti içerisinde çözdükleri her bir problem için kendilerine 1 dolar ödeneceği söylendi. Bize deneklere ne kadar veya ne zaman ödeme yapılacağı söylenmedi, fakat sonraki bir çalışmada (Deci, 1972a) deneyi yapanların aslında deneklere oturumdan önce veya sonra bir ödeme yapmadığı fakat daha ziyade deneyi yapanların Şimdi 3 dolar kazandınız vb. gibi şeyler söyleyip, oturumun sonunda ödeme yapıldığı ima edildi.
3. oturumun başında deneklere bu oturumda ödeme yapılmayacağı, çünkü sadece bir oturum için yeterli ödenek bulunduğu bildirildi. İlk iki oturumdaki gibi deneyi yapan, denek grubuna iki figürü sağladı, sonra onları 8 dakika gözlemledi ve daha sonra iki tane daha figürü sağlamak için geri döndü.
Decinin kanaatine göre, ortaya konan şarta bağlı para ödülü esas motivasyonu azaltır, hipotezini test etmek için uygun istatistik denekler tarafından 3. oturumdaki 8 dakikalık süreçte problemi çözmek için harcanan zamandan 1. oturumda harcanan zamanın çıkarımından aynı yöntemle kontrol grubundan elde edilen değerin eksiltimesidir. 77.6 saniyelik fark 10. seviyede (tek kuyruklu t testi kullanılarak) önemli bulunmuştu ve Deci ortaya çıkan verinin hipotezi oldukça desteklediği kanısına vardı.
Calder ve Stawın (1975) belirttiği gibi yukarıdaki araştırmada belli sayıda metodolojik problemlerin olduğu apaçık ortadadır. Decinin, kullandığı istatistik testini neden uygun bulduğu merak konusudur. Öyle görünüyorki eğer denekler bu muameleye rastgele tayin edilirlerse, ve eğer 2. oturumun başında verilen para verme sözü dışındaki tüm muameleler aslında aynı ise o zaman 1. oturumdaki ödeme yapılmayan period süresince operant seviyedeki (operant level) farklılıklar önem teşkil etmeyecektir, ve operant seviyeyi en güvenilir şekilde yansıtan istatistik birinci, bütün deneklerin 1. oturumdaki saniyelerinin ortalama rakamı olacaktır. Ayrıca deneyi yapanların deneyin şartlarına karşı kör olmaları, objektif bir yöntemle deneklerin 8 dakikalık süre içerisinde gerçekten sorulan problem üzerinde çalışıp çalışmadıklarının belirlenebilme zorluğu ve önceki deneylerde elde edilen çelişkili bulgular ışığında tek kuyruklu t testinin şüphe götürür bir şekilde kullanılması gibi problemler bulunmaktadır.
Fakat en önemli sorun oturumların tümünde hem deney hem de kontrol grubu içinde yer alan kontrol edilmeyen ve farklı özellikleri olan şartlanmaların gerçek olmayan kesinliğidir. Üniversite öğrencilerine bir problem çözme görevine dahil olacaklarını bildirmek ve sonra problem çözme süresini ölçüp onlara bildirmek veya 13 dakikalık çabalarından sonra onları durdurup problemin nasıl çözüleceğini onlara göstermek güçlü bir şartlanma prosedürü oluşturur. Denekler 8 dakikalık süre içersinde yerine getirilmesi imkansız olan konfigirasyonlarla karşı karşıya bırakıldığı zaman, bir sonraki problem çözme davranışında konfigirasyonun tamamlanmasında nedensel bir faktör olasılığını engellemek için bir konfigirasyonun tekrar üretilmesinin kuvvetlendirici olacağını Deci üstü kapalı şekilde takdir ediyor. Mutlaka Decide kabul edecektir ki, tahsis edilen zaman içerisinde bir figürün tekrar üretilmesinde yapılacak bir hata da nedensel bir faktör olacaktır. Öyleyse figürü tekrar üreten deneklerin sayısını ve 8 dakikalık gözlem sürecinden önceki denemelerde deneklerin tekrar üretebildikleri miktarlarını bilene kadar herhangi bir sonuca varılamaz.
Bağımlı ölçümün açıkça görülebilen istikrarsızlığı ve bunun içindeki tutarsızlık olasılığı kontrolsüz fakat farklılaşmış şartlanmanın bir sonucu olduğu Decinin 3. deneyinin sonuçlarında da gösterilmiştir (Deci, 1971a). Bu deney paradigması, kuvvetlendirme olasılığının ortaya koyulması dışında tamamen aynıydı. 1. oturum esnasında bütün deneklere görünüşte rapor edilen deneydeki gibi davranıldı fakat ilk 8 dakikalık süreçte problemleri çözmek için harcanan ortalama zaman deney grubu için sadece 134 saniye iken (1. deneydeki 215 saniyeye kıyasla) kontrol grubu için ayrılan süre 246.8 saniye idi (215.9 saniyeye kıyas ile). 2. oturum başında deneklere 1. oturumdaki problemleri iyi yaptıklar söylendi. Daha sonra 2. oturumundaki her bir denemede ya performanslarının çok iyi olduğunu yada o figürü için ortalamanın üstünde olduğu bildirildi. 13 dakika içinde ki figürü başarıyla tamamlayamayanlara ise bunun zor bir figürü olduğu, bir çok deneğin bunda başarılı olamadığı dolayısıyla bunun çok kötü bir sonuç olmadığı söylendi. Bu nedenle 3. çalışmadaki kuvvetlendirici olayların sadece farklı olmayıp, daha da önemlisi 1. çalışmadaki gibi görevin başarıyla çözümlenmesinden ziyade görevde ısrar etme olasılığı ve davranışı da önemliydi. Decinin sonuç olarak belirttiğine durum, sosyal açıdan onaylamanın içsel motivasyonu para kadar etkilemediğidir. Fakat yine de deney grubu ve kontrol grubundaki deney öncesi durumlara bağlı meydana gelmiş olabilecek farklılıklar bakımından tam olarak emin olamayız.
Geliştirilmiş diğer bir deneyde, Deci (1972) , deneklerin samo bulmacasını kullanarak 4 adet figürü yeniden oluşturmaları için bir saatlik bölüme katılmalarını sağladı.Tekrarında, 96 deneğe yapacaklarının bir Problem Çözme çalışması olduğu söylendi, her bir figürü tamamlamaları için geçen süre bir kronometreli saat ile tespit edildi. Eğer denek 10 dakika içinde figürü yeniden oluşturamazsa durduruldu ve nasıl yapılacağı söylendi.A grubu, 10 dakika içinde yapamamışlarsa durdurulup nasıl yapılması gerektiği söylenmesi dışında hiçbir şekilde pekiştireç verilmedi.(Kaçının başarısız olduğu söylenmedi.) B grubundaki denekler, figürü yeniden oluşturup oluşturmadıklarına bakılmaksızın dört denemenin her birinde sosyal onayla güdülendiler. (Örneğin deneyi yapan görevli:Güzel! Bu şu ana kadar yapılan en iyi zamandı veya figürü 10 dakika içinde oluşturamadıysa ise:Bu gerçekten çok zordu ve deneklerin çoğu başaramadılar, bu yüzden sen çok kötü yaptın sayılmaz dedi. C grubu denekleri seansın başında, figürü 10 dakika içinde yeniden oluşturdukları takdirde para ödeneceği söylendi ve denemelerin sonunda gerçekten de para ödendi. D grubu deneklerine, başarılı oldukları her denemenin ardından para ödenmesi dışında aynı işlem uygulandı.
E grubu denekleri, B ve D gruplarının birleştirilmiş pekiştirme ihtimaline tabi tutuldular. Bir saatlik şartlandırmanın ardından tüm deneklere:Sorulaının tümünü tamamladıkları ve ne yapmak isterlerse yapabilecekleri söylendi; bu sırada deneyi yapan görevli, deneklere sorulacak soruları tespit etmek makdadıyla ayrıldı. Daha sonra başka bir deney görevlisi bağımsız olarak 8 dakika gözlemledi ve çözemedikleri bulmacalar üzerinde ne kadar süre ile çalıştıklarını kaydetti.
İnanılmaz bir şekilde, bir saatlik denekleri şartlandırma işleminin ayrıntıları ne rapor edildi ne de açıkça denetlendi. Bize, herhangi bir gruptaki çeşitli deneklerin figürlerden kaçını başarı ile yeniden oluşturabildikleri söylenmedi. Buna ek olarak, C,D,E ve F gruplarındaki deneklerin ne kadar kazandığı da söylenmedi. Serbest zamanda bulmaca üzerinde harcanan zamanın değişmesi şartlandırma işlemindeki farklılığın muhtemel sonucu olduğu için bir sonuç çıkarılamaz. Eğer şartlandırma işleminin tüm gruplardaki denekler için aynı olduğu varsayılırsa, Decinin sonuçları; başarılı çözümler üzerine gecikmesiz para ödenen grup (D grubu) ile ısrar üzerine sosyal onay ile başarılı yeniden oluşturmaların parayla derhal ödüllendirme yönteminin birleştirildiği grupta (F grubu), sonraki bulmaca manipülasyonlarında daha kuvvetli etkileri olduğu ironik olarak görülmektedir.
Decinin çalışmalarında ciddi tasarım sorunları olduğu için, bu çalışmalar içsel motivasyonun anlamını çok sınırlı şekilde açıklar. Tam tersine, çalışmalar bu konunun doğası hakkında ve çalışma şekli hakkında yeni sorular doğrurur.
De Charms (1968, 329) ilk olarak dışarıdan verilen pekiştireçlerin içsel motvasyonu azaltacağı varsayımında bulundu; örneğin işini ödeme yapmaksızın iyi yapan kişinin ödüllendirilmesi durumunda tahmin edilen etki, yapılan işin kalitesinin kötüleşmesidir. Bu ifadelerde varsayımı test etmek için dışardan sürdürülen prosedürü önermek söz konusu değildir. Bunun yerine pekiştirme olasılığının eklenmesi, içsel olarak motive edildiği varsayılan davranışta kötüleşmeye neden olacaktır. Ancak ek bir olasılığın tanımlanmasının ve/veya gerçek bir olasılığın yöneltilmesinin davranışsal etkileri değerlendirirken , Decinin ilk üç deneyindeki denek gruplarında ikinci kısımda içsel motivasyonu yansıttığı varsayılan davranışlarda artış gösterdiği farkedilebilir. Belki de, Decinin bu etkiyi görmezden gelmesinde ve De Charmın bir dışarıdan güdüleme süreci sırasında varsayımı desteklediği düşünülen davranışlara gönderme yaptığı için pekiştirilen kişinin çekilmesine bakmasında hata bulunamaz. Buna rağmen soru hala olduğu yerdedir ve Deci yenilerini sormaya devam etmektedir.
Deci, ilk üç deneyinin kaçamaklı sonuçlarının neticesi olarak birkaç teorik yenileme sundu. Deci pekiştirme faktörlerinin sadece belli bir kısmının içsel motivasyoda düşüşe neden olduğunu oysaki diğerlerinin artışa neden olduğunu farketti ve bu özel farklılaşmayı hesaba katmak için bir bilişsel değerlendirme porsedürü ortaya konuldu. Öyle görünüyor ki bir parasal olasılığın sunulması, içsel motivasyonu ve dolayısiyle performansı azaltan bir bilişsel yeniden değerlendirme süreci ortaya çıkarır. Bununla birlikte sosyal pekiştireçler içsel motivasyonu olumsuz etkileyen bilişsel bir eylem ortaya çıkarmazlar. Tam tersine kişinin rekabetçilik ve azim duygularını kuvvetlendirecek içsel motivasyonu arttırdığı düşünülür. Öte yandan, Deci parasal pekiştireçlerin kaçınılması olarak içsel bakımdan motive edildiği düşünülen davranışta azalma ortaya çıkarmadığının farkına vardı. Aslında bu tür davranışlar sıklıkla artışlar ortaya çıkarırlar ve bu farklılığı hesaba katmak için Deci bize zamanlamanın, ödeme miktarının çokluğunun ve eşitlik eşitlik teorisinin tahmini gibi aşırı ödeme yapılan kişilerin çalışmaya devam ettiği tahmininin önemli olduğunu hatırlatır. Öyle gözüküyorki büyük miktarda paranın serbest zamanın öncesinde olasılı bir şekilde ortaya çıkması, eşitsizlik hissi yaratmasının yanısıra, içsel motivasyonun azalmasına da sebep olur.Ancak birinci durum ikincisinden daha hızlı ortaya çıkar. Öyle ki; kişi sıkı çalışarak içsel motivasyonunun engellenmesine rağmen, ödeme sonrasında sıkı çalışacaktır.
BAZI ÖNERİLERÖyle gözüküyorki; davranışları sürdüren olasılıklar kolayca ayırt edilemediklerinde, meslekten olmayanlar ve benzer davranış bilimciler, içsel mekanizmaya katkıda bulunan davranışları yönlendirmeyi sağlayabilirler Ben elbette, davranışın alışılmış pekiştireçlerin yokluğu konusunda ısrarcı göründüğünde , daha belirsiz olası cevap durumlarını aramanın daha güzel bir şekilde kanıtlayabileceğini öneririm.
20 yıl kadar önce, Skinner(1953)in tavsiye ettiği diğer bir nokta ise; organizmalar, insan ve insan altyapısının sıradan dünya davranışları ile de pekiştirilebileceğidir. Bu zamandan beri, araştırmaların çoğu (Kish 1966) göstermiştir ki herhangi bir modeldeki hassas teşvik, daha alışılmış çeşitlerle aynı özelliklere sahiptir. Alışılmış pekiştiriciler gibi, teşvik edilen olayın pekiştirici etkileri, doyum veya yoksun bırakma ile nitelendirilebilir. Duygusal pekiştiricilerini daha uzun bir süreye yaymak, uyarım geri çekilmesi etkileriyle birlikte artış gösterirken diğer taraftan da etkinliğini azaltır.
Daha ileriki noktalarda gösterilmiştirki; inceleme, idare yada diğer aktivite çeşitliliğinin yaygınlığı bu tür davranışlar tarafından oluşturulan uyarım değişiklikleri tarafından edinilebilir ve devamı sağlanabilir. Görevler, psikolojik sonuçların idrak edilmenin yokluğunda dizayn edildiği için, bazı görevlerin diğerlerine nazaran daha pekiştirici özelliklerde olması yüksek bir olasılıktır. Fakat önemli olan şu soru hala hatırlanır: Daha az net duyusal pekiştiriciler tarafından her hangi bir seviyede devam ettirilen davranış üzerindeki diğer alışmış pekiştiricileri başlatmanın etkileri nelerdir.? Fonksiyonel analizler üreten bizler, düzenli bir şekilde planlanmış eklenmiş pekiştiricilerin başlatılmasının cevap oranını yükseltebileceğini doğal olarak ümit edebiliriz. Ama pekiştirici olayların çoklu etkileri olduğu ve tahmin yapılmadan önce değerlendirilebileceği herkes tarafından bilinir.
Örneğin, pozitif pekiştirici uyarımı, devam eden duruma zıt olan cevaplayıcıları etkileyebilir. En son otomatik şekillendirme çalışmaları (Jenkins&Moore,1973) göstermiştir ki; ana pekiştiriciler ve onlarla eşleştirilen uyarımlar tür yaklaşımını ve varsayılan cevapları ve buna ek olarak kasların ve bezlerin özel tepkilerini de yoğun bir şekilde etkileyebilir. Bu şekil bir etki Davisin araştırmasında da, kuru üzümlerin deney grubuna ilk verilmeye başlandığı zaman gösterilmiştir. Fakat, tam olarak emin olamayız. Bunun sebebi ise bütün denekler laboratuarda yaygın teste maruz bırakılmışlardır.
Pekiştirici uyarımlar, aynı zamanda, pekiştirilmiş duyusal uyarım tarafından sürdürülen operantlar ile karşıt davranışların varlığındaki ayırt edici uyarımlar olarakta meydana çıkabilirler. Bu tür bir durumda birey, pekiştirici olayların başlatılmasının devam eden operantları bozabileceğini bekleyebilir. Genel olarak emin olabileceğimiz diğer bir konu ise, Harlow (1950)un adaptasyon prosedürünün kuru üzümleri ayırt edici uyarı olarak yerleştirmiş olduğudur. Bu konuya ek olarak, örtünün altındaki kuru üzümlerin varlığı örtüye hamle yapılması durumunu ayarlar ama bu problem çözmeye zıt bir durumdur.
Eklenmiş bir pekiştirici, daha önceki durumlardaki gibi diğer pekiştiriciler tarafından sürdürülen operantlar ile zıt olan davranışları ortaya çıkarabilirler, fakat diğer şartlar, operant cevaplaması oranındaki ve olasılığındaki açık bir artışı meydana getirebilir. Pekiştirici sayısının yada kalitesinin çeşitlilik etkileri araştırması göstermiştir ki; cevaplama oranı negatif doğrulama fonksiyonu olarak artmıştır. Bu çalışmaların önerdiği nokta şudur: Cevaplama oranı, pekiştirici olasılıklar tarafından yüksek oranda zaten devam ettirilmiştir. Genel olarak, eğer cevaplama oranı ve olasılığı düşük ise beklide bunun sebebi onu destekleyen duyusal pekiştiricilerin doyum ile zayıf düşmüş olması yada etkisiz bir şekilde planlanmalarından dolayıdır. Halbuki, düzenli bir şekilde planlanmış ek pekiştiriciler çok yüksek seviyelerde artış ortaya koyabilirler.
Olası pekiştiricilerin eklenmesinin daha çapraşık etkileşimli etkiler üretebilmesi mümkündür. Diğer bir açıdan ise eklenmiş bir pekiştiriciler, etkin süreli yada oran programı üzerinde yürütülebilirlerse, cevaplama düzeyindeki en son artış , cevap üretimli duyusal pekiştiricilerin pekiştirme etkinliğinde azalmaya neden olabilir. Bu koşullar altındaki performans etkilerini tahmin edebilmek zor olabilir ve Decinin desteğinin bizi bu özel karmaşıklığa ve onun önemine karşı bizi alarmda tuttuğu söylenebilir.
Sonuç
Bilişsel teoremciler, içsel ve dışsal güdülenmeyi birbirinden ayırma girişiminde bulundular ve belirli dışsal güdüleme sınıflarının bireyin bir görevi yürütmek için gereksinim duyduğu içsel motivasyonu bozacağı savını doğru çıkartmayı başardılar. Fakat. İddiayı desteklemek için sözü edilen kanıt çok fazla zarar verici olarak değerlendirildi ve içsel motivasyonun anlamı belirsiz olarak kaldı.
Tavsiye edilen diğer bir durum ise; olası pekiştirme olaylarının yokluğunda da devam ediyormuş gibi görünen davranışın aslında cevap üretimli duyusal uyarım tarafından sürdürülebildiğidir. Pekiştirme üzerinde çalışan araştırmacılar, tekli pekiştirme durumunun çoklu etkileri üzerinde çalışabilmiş ve bu durumu tanımlayabilmişlerdir. Daha sonraları ise araştırmacılar, çoklu olasılıkların etkilerini araştırmış ve ayarlayabilmişlerdir. Sonuç olarak, çok açık olan diğer bir konu ise, araştırmacılar, De Charms(1968) ve Deci (1972b) nin ileri sürdüğü gibi basit eklenmiş etkileri beklemeyeceklerdir. Bizim karmaşık olasılık bilgimizin tam olarak net olmadığı da diğer bir husustur. Fakat, eğer anlamsız değil ise, olası pekiştireç yönetimini ortaya sürmek için durum henüz erkendir.
Kaynak: www.duygusalzeka.com
Yorumlar (0)
Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.