29-03-2020 |

MUSİBET Mİ? KAZANÇ MI? İSLAMİ PERSPEKTİFTEN KORONA VİRÜSÜ

İslami açıdan korna virüsüne nasıl bakmalıyız.

MUSİBET Mİ? KAZANÇ MI? İSLAMİ PERSPEKTİFTEN KORONA VİRÜSÜ

Malumunuz üzerine Çin Wuhan kentinden yaklaşık 3 ay önce gelmeye başlayan bir haber dünya gündemine oturmuştu. Başlangıçta bu hastalığın Çin için yerel bir hastalık olduğu düşünesi insanların zihninde yer ederken birden pandemi seviyesine ulaştığı hastalığın yayıldığı bildirildi.

İlk başlarda, yarasa veya fare gibi hayvanlardan insanlara geçtiği konuşuldu, ardından biyolojik bir silah olduğu insanlar arasında konuşulmaya başlandı. Hatta 2011 yılında Kore Yapımı bir film bu hastalığı kısaca özetliyor ve beyaz perdede korona hastalığını neredeyse bire bir canlandırıyordu.

Bir hastalığın musibet veya illet olması, o hastalığın ibret veya bir uyarı olması her kesim tarafından bu süreçte sorgulanır. Her kesim kendi inanç veya düşünce yapısı ile bu olaylara bir sebep arar. Bu insan olmamızın tabiatı gereğidir. Kimisi tabiat ananın cezası, kimisi hayvanlara edilen bir tecavüzün hayvanlara tarafından intikamı (niketim yarasaların kanını içtiği bir insanı takip edip onun sesinden onu bulduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır), dünya düzeninde ezenlerin ezilenler tarafından edilen ahlarının bir karşılığı, Allah’ın insanlara ikaz ve uyarı, manevi olarak bir ikaz ve uyarı gibi sebepler gündeme gelmektedir.

Kur’ana göre insanların başına gelen musibetler ise şu ayetlerde özetlenir.

"Size gelen musibet, işlediğiniz (günahlar) yüzündendir..." (Şura, 42/30)

"Sana gelen kötülük, kendindendir, (günahların yüzündendir)..." (Nisa, 4/79)

"...Bir millet, kendini bozmadıkça, Allah onların hallerini değiştirmez..." (Rad, 13/11)

Hadisi şerifler incelendiğinde ise musibetlerin geliş sebebi şu şekilde ifade edilebilir.

“İnsanların en çok musibete uğrayanları evvela peygamberlerdir, sonra derecelerine göre (veliler ve salihler) gelir. Kişi dinine göre bela ve imtihanlara maruz kalır. Eğer dine bağlılığı varsa, belası daha da artar. Fakat dininde gevşek yaşıyorsa ona göre musibetlerle karşılaşır. Kişiye belalar gelir gelir de artık onun üzerinde hiçbir günah kalmaz.” (Tirmizi, Zühd 57; Ahmed b. Hanbel, I/172, 174)

"Bir kul kendisi için (cennette) hazırlanmış olan makama ameliyle erişemeyecekse, Allah onun bedenine veya malına veya çoluk çocuğuna bir bela verir de bu belaya sabrı sebebiyle o makama eriştirilir." (Ahmed b. Hanbel, V/272)

Görüldüğü gibi insanlara aslında ibret alınması gereken, akli selim olarak düşünülmesi gereken bir durumdur. Nitekim dünya üzerinde insanların yaptıkları hal ve davranışların bazen bu dünyada bazen de ahrette bir karşılığı olduğu yine İslami kaynaklarda ifade edilmiştir. Ancak musibetlerin geliş sebebi kişilerin davranışlarını kontrol etmesi, belki kendini hesaba çekmesi, hatta genel olarak hesaba çekmesi musibetlerden der alması, ve kendine çeki düzen vermesi bu musibetten ders almasını sağlayacağı gibi avantaj elde etmesine de neden olacaktır. Yine İslami kaynaklarda yer alan musibetlerin insanlara vereceği avantajlar ise şunlardır.

1- Musibetler Cenâb-ı Hak’ın isimlerinin cilvelerinin görünmesine vesiledir.

2- Hayat, musibetler ve hastalıklarla safileşir, terakki eder, hayatın gerçek neticesi ortaya çıkar.

3- Şu Dünya imtihan meydanıdır, kulluk yeridir. Bazı musibetlerin her bir saati bir gün ibâdet hükmüne geçebilir.

4- Musibetzede, güçsüzlüğünü hissedip, merhametli Rabb’ine sığınır, O’na yalvararak ihlaslı bir kulluk yapar.   

5- Kısa ömür, musibet vasıtasıyla, uzun ve bereketli bir ömür hükmüne geçer ve şükre vesîle olur. 

6- Bir kısım musibetler, vazifelerimizde ciddî olmamız için şefkatli bir ihtardır.

7- Bir kısım musibetler geçmiş günahlara keffârettir.

8- Bir kısım musibetler, gafleti dağıtıp, insana aczini ve zayıflığını bildirerek Allah’ın huzurunda olduğunu hissettirir.

9- Musibetin hastalık olan kısmı, Cenâb-ı Hakk’ın bir iltifâtıdır.

10- Âhirete karşı kalp irtibâtını arttırır.

(Bkz. Lem’alar, 2. ve 25. Lem’a)

Özellikle koronavirüsten ölen vatandaşlarımız için yine yüce dinimiz islamiyetin bir müjdesi bulunmaktadır.

Hz. Âişe’den -radıyallahu anh- rivâyet edildiğine göre, kendisi Resûlullah’a -sallallahu aleyhi ve sellem- tâun hastalığını sormuş, o da şöyle buyurmuştur:

“Tâun hastalığı, Allah Teâlâ’nın dilediği kimseleri kendisiyle cezalandırdığı bir çeşit azaptı. Allah onu mü’minler için rahmet kıldı. Bu sebeple tâuna yakalanmış bir kul, başına gelene sabrederek ve ecrini Allah’tan bekleyerek bulunduğu yerde ikâmete devam eder ve başına ancak Allah ne takdir etmişse onun geleceğini bilirse, kendisine şehit sevabı verilir.” (Buhârî, Tıb 31; Ayrıca bk. Buhârî, Enbiyâ 54; Kader 15; Müslim, Selâm 92-95)

 

Görüldüğü gibi amansız hastalıklardan ölen vatandaşlarımızın sabır ve Allah’a sığınması inşallah onlara cenneti kazandıracaktır. Bu sebeple her başlangıcı olan bir olayın sonu olduğunu düşünürsek korona illetinin de elbette bir gün sona ereceği, burada yapılması gereken şeyin manevi hastalıklarımızın farkına varma, bunlardan ibret alma, maddi olarak devletimizin belirlediği tedbirlere uyma, vatandaş olarak üzerimize düşen titizliği göstermektir. İnanıyorum ki en kısa zamanda tüm insanlık sahil selamete çıkacak ve bu illetten daha iyi çıkacaktır. Yeni bir doğuş ve yaşamın başlangıcı olacaktır.

 

Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmadı
Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Özel Eğitim Uzmanı