Motopedik Terapi
Burada motopedi, motopedagoji, motoloji, mototerapi gibi sözcükler anlam kazanır ve öne çıkar.
Motopedagoji : Eğitbilimin bütünsellik konsepti olarak tanımlanabilir. Bu bütünsellik idrak etmek, yaşam süreçlerine katılmak ve hareket etmek şeklinde üç temel olguya dayanır (Schilling, 1981: 187).
Mototerapi : Psikomotor alandaki yetersizliklerin hareket yoluyla tedavi edilmesidir (Schilling, 1986: 738).
Çocuk motopedik yöntem uygulamalarında birden fazla deneyim kazanır.
-Bedensel deneyim / Özdeneyim
-Materyal deneyim
-Sosyal deneyim kazanır (Zimmer, 1999:23).
Motopedik alan aynı zamanda öğrenme alanlarının belirlenmesinde de önemli işleve sahiptir.
1- İdrak-algılama alanı
2- Hareket alanı
3- Duyusal sosyal alan (Kiphard, 1981: 73)
Aslında motopedik yöntemin asıl amacı duyu organlarının işlevselliğinin artırılması ya da geliştirilmesidir. Piaget çocuğun zihinsel gelişim öğrenim sürecinde duyular ve motor gelişimin çok önemli yeri olduğunu savlarken iki temel ilkeden söz etmektedir. Bunlar Assimilasyon ve Akkomodasyon ilkeleridir.
Assimilasyon: Çocuğun yaşantılarını, deneyimlerini, kendi davranış ve düşünce yapısı içinde düzenlemesi, dikkatini tanıdığı ve güvendiği objeler üzerinde yoğunlaştırmasıdır. Yani dış dünyanın içe alımıdır.
Akkomodasyon: Çocuğun çevrenin sunduklarına tepki verme alışkanlığını kazanmasıdır. Yani çevre uyumudur.
DUYU ORGANLARI
Dokunma-temas duyu organı (Taktil modalite)
İşitme duyu organı (Auditif modalite)
Görme duyu organı (Visuel modalite)
Tat alma duyu organı (Gustatorik modalite)
Denge sağlama duyu organı (Vestibuler modalite)
Koku alma duyu organı (Olfaktorik modalite)
Derinlik-güç kullanma duyu organı (Proprioseptif modalite)
Dokunma duyusu: Gündelik yaşamda en çok kulanılan duyu organlarının başında gelir.Çocuk anne rahmindeyken ilk gelişen duyu organıdır.
Denge sağlama duyusu: Otururken, kalkarken, yürürken, bisiklet sürerken, çzgi üzerinde yürürken bu denge organının yardımına ihtiyaç duyulur.
Derinlik algılaması ya da gücünü kullanma duyusu: Bu duyu organı kaslarla ilgilidir. Kuvvetini, gücünü kullanmayı sağlar. Bazen bir çocuk 1 kglık bir yükü bile taşıyamaz, derin bir yerden yukarı çıkamaz, merdivenleri tam olarak çıkamaz, elleri, dizleri sanki takma gibidir .
Aslında duyu organlarını ikiye ayırmak gerekir.Bunlardan işitme ve görme duyuları bedenden uzak duyulardır. Diğer duyuların hepsi bedene yapışık duyulardır. Duyularla ilgili son araştırmalarda klasik tanımlamaların dışına çıkılıyor ve yeni duyulardan söz ediliyor. Bazı araştırmacılar 13 duyudan söz ediyor, hatta duyu sayısının 15 olduğunu belirten araştırmacılar da mevcut. Örneğin klasik anlamda görme, işitme, koku alma, tat alma duyularının yanı sıra ısı duyusu, ağrı duyusu, duruş duyusu, gerilme duyusu, pozisyon duyusu, dönme duyusu, organ hissetme duyusu, konuşma ve sözcük duyusu, düşünce duyusu ve ben duyusu eklenmiştir (Kaya F, 2003).
Duyular ile beyin arasında çok yakın bir ilişki vardır. Dış çevreden alınan bilgiler ya da uyarılar duyular aracılığı ile beyne ulaşır. Bu bilgiler ham bilgilerdir. Affolter bu ham bilgilere Modalite-Spesifik-İdrak adını veriyor. Sonradan bu bilgiler, beyindeki diğer bilgilerle bağlantılandırılır. Yani her bilgi bilgisayarda olduğu gibi işlem merkezinde (beyin) yerli yerine oturtulur. Bu işlem sürecine de Enter-Modalite-İdrak deniyor. Görme ve idrak etme ya da kavrama bu süreçlerden sonra oluşur. (Affolter, 1975/ Piaget, 1978/ Olbrich, 1989). En son olarak da Serial-İdrak basamağı gelir. Bu aşamada beyine duyular aracılığı ile gelen dış uyarılar alınır ve beyinde yerleştirilmesi gereken bölüme yerleştirilir. Beyinde yerleşik durumda bulunan bu bilgiler gerek duyulduğunda çağrılır ve kullanılır. Bu işlemin alıcı kanalında ya da verici kanalında bir tıkanıklık varsa o zaman sorunlar ortaya çıkar .
Oyun ve hareket ağırlıklı bir çevre ilişkisine dayalı bu yöntem, eğitbilimde hem normal, hem de engelli çocuklar için öngörülen en son aşama olarak kabul edilmektedir. Bu yöntem hareket, zihinsel gelişim, çevre üçgeni üzerine inşa edilir. Çocuğun kendi bedenini, yeteneklerini duyu organlarını tanıması, kendi kendini ölçüp tartabilmesi ve özgüven kazanmasında belirleyici rol oynar (Kaya F, 2003).
Burada motopedi, motopedagoji, motoloji, mototerapi gibi sözcükler anlam kazanır ve öne çıkar.
Motopedagoji : Eğitbilimin bütünsellik konsepti olarak tanımlanabilir. Bu bütünsellik idrak etmek, yaşam süreçlerine katılmak ve hareket etmek şeklinde üç temel olguya dayanır (Schilling, 1981: 187).
Mototerapi : Psikomotor alandaki yetersizliklerin hareket yoluyla tedavi edilmesidir (Schilling, 1986: 738).
Çocuk motopedik yöntem uygulamalarında birden fazla deneyim kazanır.
-Bedensel deneyim / Özdeneyim
-Materyal deneyim
-Sosyal deneyim kazanır (Zimmer, 1999:23).
Motopedik alan aynı zamanda öğrenme alanlarının belirlenmesinde de önemli işleve sahiptir.
1- İdrak-algılama alanı
2- Hareket alanı
3- Duyusal sosyal alan (Kiphard, 1981: 73)
Aslında motopedik yöntemin asıl amacı duyu organlarının işlevselliğinin artırılması ya da geliştirilmesidir. Piaget çocuğun zihinsel gelişim öğrenim sürecinde duyular ve motor gelişimin çok önemli yeri olduğunu savlarken iki temel ilkeden söz etmektedir. Bunlar Assimilasyon ve Akkomodasyon ilkeleridir.
Assimilasyon: Çocuğun yaşantılarını, deneyimlerini, kendi davranış ve düşünce yapısı içinde düzenlemesi, dikkatini tanıdığı ve güvendiği objeler üzerinde yoğunlaştırmasıdır. Yani dış dünyanın içe alımıdır.
Akkomodasyon: Çocuğun çevrenin sunduklarına tepki verme alışkanlığını kazanmasıdır. Yani çevre uyumudur.
DUYU ORGANLARI
Dokunma-temas duyu organı (Taktil modalite)
İşitme duyu organı (Auditif modalite)
Görme duyu organı (Visuel modalite)
Tat alma duyu organı (Gustatorik modalite)
Denge sağlama duyu organı (Vestibuler modalite)
Koku alma duyu organı (Olfaktorik modalite)
Derinlik-güç kullanma duyu organı (Proprioseptif modalite)
Dokunma duyusu: Gündelik yaşamda en çok kulanılan duyu organlarının başında gelir.Çocuk anne rahmindeyken ilk gelişen duyu organıdır.
Denge sağlama duyusu: Otururken, kalkarken, yürürken, bisiklet sürerken, çzgi üzerinde yürürken bu denge organının yardımına ihtiyaç duyulur.
Derinlik algılaması ya da gücünü kullanma duyusu: Bu duyu organı kaslarla ilgilidir. Kuvvetini, gücünü kullanmayı sağlar. Bazen bir çocuk 1 kglık bir yükü bile taşıyamaz, derin bir yerden yukarı çıkamaz, merdivenleri tam olarak çıkamaz, elleri, dizleri sanki takma gibidir (Kaya F, 2003).
Aslında duyu organlarını ikiye ayırmak gerekir.Bunlardan işitme ve görme duyuları bedenden uzak duyulardır. Diğer duyuların hepsi bedene yapışık duyulardır. Duyularla ilgili son araştırmalarda klasik tanımlamaların dışına çıkılıyor ve yeni duyulardan söz ediliyor. Bazı araştırmacılar 13 duyudan söz ediyor, hatta duyu sayısının 15 olduğunu belirten araştırmacılar da mevcut. Örneğin klasik anlamda görme, işitme, koku alma, tat alma duyularının yanı sıra ısı duyusu, ağrı duyusu, duruş duyusu, gerilme duyusu, pozisyon duyusu, dönme duyusu, organ hissetme duyusu, konuşma ve sözcük duyusu, düşünce duyusu ve ben duyusu eklenmiştir (Kaya F, 2003).
Duyular ile beyin arasında çok yakın bir ilişki vardır. Dış çevreden alınan bilgiler ya da uyarılar duyular aracılığı ile beyne ulaşır. Bu bilgiler ham bilgilerdir. Affolter bu ham bilgilere Modalite-Spesifik-İdrak adını veriyor. Sonradan bu bilgiler, beyindeki diğer bilgilerle bağlantılandırılır. Yani her bilgi bilgisayarda olduğu gibi işlem merkezinde (beyin) yerli yerine oturtulur. Bu işlem sürecine de Enter-Modalite-İdrak deniyor. Görme ve idrak etme ya da kavrama bu süreçlerden sonra oluşur. (Affolter, 1975/ Piaget, 1978/ Olbrich, 1989). En son olarak da Serial-İdrak basamağı gelir. Bu aşamada beyine duyular aracılığı ile gelen dış uyarılar alınır ve beyinde yerleştirilmesi gereken bölüme yerleştirilir. Beyinde yerleşik durumda bulunan bu bilgiler gerek duyulduğunda çağrılır ve kullanılır. Bu i şlemin alıcı kanalında ya da verici kanalında bir tıkanıklık varsa o zaman sorunlar ortaya çıkar (Kaya F, 2003).
Yorumlar (0)
Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.