Milli Eğitim Bakanı için "özel" ziyaret programı
Mutlu olmak istiyorsanız, mutlu olduğunuzun bir kaç katı da mutlu etmek istiyorsanız, sayın Bakanım, ilk olarak Büşra’nın annesini bulmalısınız. Büşra’nın annesi öğretmen. Bana çok şey öğretti. Bir zahmet giderseniz, cesaret ve metaneti, şefkat ve dirayeti nasıl harmanladığını gözlerinizle görürsünüz. “Bu çocuk özürlü doğacak, aldırın!” teklifi karşısında saniye bile tereddüt etmeden kararını verdi. Ömür boyu bir Down annesi olmayı göze aldı, doğurdu. Zorlanmıyor değil ama hiç yılmadı. Meşakkatleri var ama hep ümitli oldu, ümit verdi. Bakanlığınızın yaptığı gibi heveslenip bırakmadı. Down’lı Büşra’nın annesi, birilerini yüreklendirdikten sonra “ne haliniz varsa görün!” tavrının çirkinliği, hadi göreyim sizi diye gaz verdikten sonra ortalıktan kaybolmanın acımasızlığı üzerine size çok özel şeyler söyleyebilir.
Büşra’yla tanıştıktan sonra, Büşra’ya nefes nefese hizmet veren, Büşra ile sevinip Büşra ile üzülen özel eğitimcinin, psikologun, çocuk gelişimcisinin, fizyoterapistin de hatırını sormanızı tavsiye ederim. Bakanlığınızın halka ümit vererek açtığı bu yolda, her gün bin bir emekle özel çocukların yüzlerinde oluşturmayı başardıkları belli belirsiz tebessümlerle sizin adınıza mutlu oluyorlar. Bakanlığınızı mahcup etmemek için, yüzünüzü ağartmak için kalıplarıyla değil kalpleriyle de mesai yapıyorlar. Ellerini değil yüreklerini koyuyorlar taşın altına. Bu tanıklığınız Bakanlığınızın unuttuğu, sıkışınca yangında ilk atılacaklar sınıfına koyduğuna inandırdığınız özel eğitim merkezlerine güveninizi yeniden onarır umarım.
Birkaç saatinizi de, bürokratlarınızla birlikte, spastik özürlü Serhat’ın babasına ayırmanızı isterim. Serhat, 18’lik bir delikanlı. Babası da bir o kadar “delikanlı”. Uzaktan hayranlık beslerim o babaya. Yürüyemeyen bir delikanlıya, onurunu zedelemeden, kişiliğini ezmeden nasıl da incelikle hizmet edildiğini Serhat’ın babasında görebilirsiniz. Serhat’ın onuru da Serhat’ın babasının onuru da Bakanlığınızın özel çabaları sayesinde korunuyor. Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri sizin onurunuz adına hizmet veriyor. Bu gerçeği yeniden gördüklerinde, belki de bakanlığınızın teftişleri, Atatürk resmi saymaktan, ne işe yaradığı bilinmez nöbet defterini sormaktan, bayrak direği boyunu ölçmekten öteye geçer. Serhat ve babası, hiçbir şey söylemeseler de, gözlerindeki mutlulukla, bu özel insanlara sunulan özel hizmetlerin saygıdeğer ve vazgeçilmez olduğuna yeni baştan inandırabilirler sizi.
Gelmişken, Mongol yüzlü ağabeyi yüzünden utandırılan Buse’nin de hatırını sormalısınız. İnanın bana, bizim kurumdan (aslında sizin kurumunuzdan) içeri girdiğinde gözlerinin içi gülüyor Buse’nin. Özel eğitim merkezinde ağabeyine aşağılanarak bakılmayacağını, kendisinin de utandırılmayacağını çok iyi biliyor. Kaldırımda ağabeyiyle dolaşmaktan utanmadığı günler için yeni baştan ümitleniyor. Bu konuda cahillik edenlerin cezasını bize kesmiyor. Bir başkasının suçuyla bir başkasını suçlamaya kalkmıyor. Cahillik edenleri bile affediyor, kabalıklarını anlayışla karşılıyor. Ümidim o ki binde dördün yaptığı suiistimal ve yolsuzluğun cezasını, binde dokuz yüz doksan altılık özel eğitim merkezlerine kesmenin adaletsizlik olduğunu Buse kızımız size hatırlatır.
Haksızlık etmeyeyim. Özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetini sizin bakanlığınız başlattı. Sayıları bir milyonu aşan engelli ailelerin umudu oldunuz. Nasıl olduysa, yine sizin bakanlığınız hizmetin beynini dağıtan, yetişmiş insan gücünün alt üst eden tuhaf bir yönetmelik çıkardı. İstihdamı baltaladığı gibi, hizmet verimliliğini de duman etti. Dolayısıyla işe yarayabilecekken işsiz kalmış, yetkili olması gerekirken yetkileri alınmış potansiyel eğitimcileri de bayramda evlerinde bulmak mümkün. Onlardan tanıdıklarım var; sembolik olarak sizin yerinize ben ziyaret ederim.
Az kalsın unutuyordum. Yetersiz ve hedefsiz denetimler yüzünden hak ettikleri eğitimi alamayan, altın dönemini RAM izdihamı yüzünden kaçıran özel eğitim gereksinimli çocuklar özellikle sizin yolunuzu gözler. Ancak, bunun zor olduğunu hatırlatmam gerek; çünkü sisteminiz onları henüz özel öğrenci olarak tanımıyor bile.
Çok yorulmanızı istemem. Diğer bakanlarımıza da iş düşüyor bu günlerde. Sağlık Bakanlığı’nın organize organizasyonsuzluğu ve ilgili devlet bakanlığının ısrarlı ilgisizliği nedeniyle uzak bir günde rapor almak için uzak bir güne randevu bile alamamış engelli aileleri hiç olmazsa bir teselli umar hükümetimizden. Sayın Akdağ’ın ve Sayın Kavaf’ın teklifinizi boş çevirmeyeceğini umuyorum.
Bir de ilköğretim öğrencisi Mustafa Ahmet’le tanışmanız gerekiyor. Özel eğitime ihtiyacı yok M. Ahmet’in. Babasına özürlülere pozitif ayırımcılık sözü veren anayasa paketini desteklediği için sövüldüğüne tanık oldu. Onurlu bir ergen. Hala daha olayı hatırladıkça yumruklarını sıkıyor. Neyse ki, M. Ahmet babasından epeydir istediği bilgisayardan vazgeçti. M. Ahmet’in küçük kardeşi Zeynep de çok sevdiği bileziğini bileğinden çıkardı. Niye mi? Bürokratlarınızın hiçbir insafa sığmayan orantısız ödenek indirimiyle açık veren özel eğitim merkezi masraflarını denkleştirmek için borç arayan babalarına destek olmak için. M. Ahmet ve Zeynep’i görmek için bize buyurabilirsiniz. En sonunda da gelseniz, başımızın üzerinde yeriniz var.
Karar sizindir Bakanım. Biz yolunuzu gözlüyoruz.
[ Üyelere Özel ] 03-12-2010 08:26:49
kendimizi de eleştirebilmeliyiz..
[ Üyelere Özel ] 02-12-2010 20:52:14
engellilerin eğitim sektörü ülkemizde ne yazık ki çok vasat... neden vasat derseniz bunun sorumlusu tamamen siyasilerdir.
[ Üyelere Özel ] 03-12-2010 08:25:43
siyasilerin hesaplarını bilmem ama sektör olarak bizim kendi hesapsızlıklarımızı da özeleştiri olarak ortaya koyacak cesaret ve dürüstlükte olmamız gerek. değerli dostlarımıza bir özeleştiri daveti yapıyorum. saygılarımla.dr. senai demirci