KANSER VE PSİKOSOSYAL DESTEK
Hastalık yaşamın karanlık yüzüdür. Her doğan insan çifte vatandaştır; sağlık krallığına
ve hastalık krallığına ait... Güzel olan pasaportumuzu kullanmayı tercih etsek de er ya da
geç hepimiz diğer tarafın da vatandaşı olduğumuzu kabullenmek zorundayız
SUSAN SONTAG
Kanser: genel anlamıyla; hücrelerimizin kontrolünü kaybedip aşırı çoğalması, bir kitle oluşturması, çevreye yayılması ve damarlara girerek uzak organlara da yayılması ile kendini gösteren ölümcül bir hastalıktır.
Kanser oluşumu: tıp dünyasında yoğun araştırılan konuların başında gelmektedir. Hastalığın ortaya çıkmasında rol oynayan nedenler ve mekanizmalar günümüzde oldukça iyi anlaşılabilmiştir. Kanser dokuları oluşturan hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalması sonucu ortaya çıkan genetik bir hastalıktır. Burada "genetik" tanımlaması kansere ailevi yatkınlıktan öte, genlerdeki mutasyon denilen değişikliklere bağlı kazanılmış işlev bozukluklarını tanımlamaktadır. Çeşitli hücre içi ve dışı etkenlere bağlı olarak hücrelerde önce sınırsız çoğalma yeteneği (ölümsüzlük) ortaya çıkmakta, ardından eklenen mutasyonlar hücrelerin sadece bulundukları yerde değil daha uzak yerlerde de çoğalabilmesini mümkün kılmaktadır (metastaz).
Kanserin nedenleri:. Kanser hastalığı için iki grup risk faktörü vardır. Kanser için risk faktörleri yaşam şekillerine, yaşa, cinsiyete ve aile öykülerine bağlı olarak değişir. Bir başka risk grubu ise çevresel faktörlerdir.
- Sigara alkol kullanımı
- Uzun süre ve tehlikeli saatlerde güneş altında kalma
- Aşırı dozda röntgen ışınına maruz kalma,
- Bazı kimyasal maddeler (katran, benzin, boya maddeleri, asbest v.b.)
- Bazı virüsler
- Hava kirliliği
- Radyasyona maruz kalma,
- Kötü beslenme alışkanlığı
Sık görülen kanserler:
- Meme kanseri
- Akciğer kanseri
- Prostat kanseri
- Mide kanseri
- Kalın barsak kanseri
- Rahim ağzı kanseri
Erken tanı için tarama yöntemleri nelerdir?:
1. Meme Kanseri:
Kendi kendine meme muayenesi: 20 yaşından başlayarak her ay yapılması önerilir.
Klinik meme muayenesi: 20- 40 yaş arası 2- 3 yılda bir, 40 yaş üzerindeki kadınlarda ise her yıl doktor tarafından yapılması önerilir.
Mammografi (meme rontgeni): 50 yaş üzerindeki kadınlarda yılda bir yapılması önerilirken, 40- 50 yaş arasındaki kadınlarda meme dokusu daha yoğun olduğu için şüpheli kitleleri gösterme başarısı daha düşüktür. Bu yaşlar arasında yapılıp yapılmayacağı, yapılacaksa da hangi sıklıkta yapılması gerektiği tartışmalıdır. Amerikan Kanser Cemiyeti mammografi çekimlerinin 40 yaşında başlamasını ve her yıl tekrarlanmasını önermektedir.
Ultrason: Tek başına bir tarama testi değildir. Gerekli görüldüğünde diğer testlere eklenmelidir.
Meme MR'ı: Ailesinde meme kanseri olan, yüksek riskli kişilerde faydalı olduğu düşünülmektedir. Bu kişilerde tarama testi olarak kullanımını inceleyen çalışmalar devam etmektedir
2. Serviks Kanseri:
Amerikan Kanser Cemiyetinin önerileri şunlardır:
-İlk cinsel ilişkiden itibaren ilk 3 yıl içinde veya en geç 21 yaşında serviks kanseri tarama testlerine başlanmalıdır. Her yıl kadın doğum muayenesi ve Pap testi yapılmalıdır.
- 30 yaşından sonra peş peşe yapılan son 3 tarama normal bulunmuşsa tarama arlıkları 2- 3 yılda bire çıkartılabilir. Eğer anne karnındayken dietilstilbesterol (DES) kullanılmışsa, HIV enfeksiyonu varsa, veya organ nakli, kemoterapi tedavisi yada uzun süreli kortizon içeren ilaçlar kullanması nedeniyle bağışıklık sistemi baskılanmışsa kontrollere yıllık devam edilir.
- 30 yaş üstü ve normal sonuçları olan kişiler için diğer bir öneride 3 yılda bir yapılacak olan Pap testi ve HPV-DNA testidir.
-70 yaş ve üstü kadınlarda son yapılan Pap testlerinden 3 veya daha fazlası veya peş peşe yapılan testlerden 10 tanesi birden normal gelirse serviks kanseri için tarama sonlandırılabilinir. Yukarıda belirtildiği gibi bağışıklık sistemini baskılanmış hastalarda tarama yıllık olarak devam etmelidir.
- Histerektomi (rahmin rahim ağzı ile birlikte tamamen alınması) ameliyatı olan hastalarda tarama yapılmayabilinir.
3. Kalın Barsak Kanseri:
Kalın barsak kanseri taramasında 5 test kullanılabilir. Bunların başarı oranları birbirine eşittir.
a. Dışkıda gizli kan aranması: Dışkıda sadece mikroskopla görülebilen kanamaları bu test saptayabilir. Farklı günlerde alınan 3 dışkı örneği test edilir. Yılda bir tekrarlanır.
b. Sigmoidoskopi: Makattan ince ışıklı bir tüple girilip kalın barsakların bir kısmının incelenmesidir. Eğer şüphelenilen bir bölge, polip, ülser, v.b. görülürse aynı zamanda biyopsi yapılmasına da olanak sağlar. 5 yılda bir tekrarlanmalıdır.
c. Sigmoidoskopi ve yıllık dışkıda gizli kan incelenmesinin birlikte yapılması.
d. Baryumlu kolon grafisi: Makattan özel bir ilaç verildikten sonra çekilen rontgenlerdir. 5 yılda bir tekrarlanmalıdır.
e. Kolonoskopi: Makattan ince ışıklı bir tüple girilip tüm kalın barsak incelenir. Eğer şüphelenilen bir bölge, polip, ülser, v.b. görülürse aynı zamanda biyopsi yapılmasına da olanak sağlar. 50 yaş ve üzerindeki kişilerde mutlaka yapılması gerektiği bildirilmekle birlikte hangi sıklıkta yapılacağı tartışılmaktadır. Daha önceleri sonuçların tamamen normal olduğu kişilerde 5 yılda bir yapılması önerilirken Amerikan Kanser Cemiyetinin son önerisi 10 yılda bir tekrarlanmasıdır. 50 yaşından itibaren kadın ve erkeklerde bu tarama testlerinden birinin yapılması önerilmektedir. Bu testlerden herhangi birisi şüpheli çıkarsa mutlaka kolonoskopi yapılmalıdır.
Rektal tuşe: Makattan parmakta muayenedir. 40 yaş üzerindeki kişilerde her yıl yapılmalıdır. Sadece bu yöntem tarama için tek başına yeterli değildir. Aşagıda belirtilen risk faktörlerine sahip olan kişiler kalın barsak kanserine yakalanma olasılıkları yüksektir. Bu nedenle tarama testlerini yaptırmaya daha erken yaşlarda başlayabilirler ve daha sık yaptırmaları gerekebilir.
- Daha önce adenomatöz polip veya kolorektal kanser tanısı alanlar
-Ailesinde yoğun kolorektal kanser veya polip görülenler (1. derece akrabalardan -anne, baba, kardeş yada çocuklar- birinde 60 yaşından daha erken yaşta veya 2. derece akrabalardan ikisinde herhangi bir yaşta kolorektal kanser veya polip olması)
- Kronik inflamatuvar barsak hastalığı tanısı olanlar
- Ailevi adenomatöz poliposis veya herediter non-poliposis koli gibi genetik geçişli kolorektal kanser hastalıkların ailede görülmesi 4. Melanom (cilt kanseri): Kendi kendine muayene her ay yapılmalıdır. Doktor muayenesi daha önce cilt kanseri geçirmiş hastalarda yapılmalıdır.
Tarama testi ile erken tanı konulamayan kanserler nelerdir?:
Tarama testlerinin her zaman yüzde yüz kanseri göstermez. Bazen kanser olmayan hastalarda varmış gibi bulgular verebileceği ve bazı kanser vakalarını da atlayabileceği hiç bir zaman unutulmamalıdır. Aynı zamanda kanser tanısının konmasında faydası olsa dahi hastaların sağ kalımını uzatmayan testler de günlük kullanıma girmemişlerdir.
a. İdrar torbası (mesane) Kanseri:
Mesane kanseri riskini arttıran faktörler şunlardır; sigara içme, yaşlılık (60 yaşından büyük), erkek olmak, kömür, lastik, kağıt, boya veya tekstil sanayilerinde çalışmak, kuru temizlemecide çalışmak, yüksek oranda arsenik içeren su içmek, sık idrar yolu infeksiyonu geçirmek, uzun süre mesane içinde sonda kalmasır, bazı kanser ilaçları ve ışın tedavileri yapılması, böbrek nakli yapılması ve genetik bir hastalık olan Herediter non-poliposis coli sendromu olmasıdır.
Mesane kanserini erken dönemde saptamak için yapılan bir tarama testi yoktur. Mesane kanseri olan hastalar genellikle kanlı idrar yapma şikayeti ile başvurur.Mesane kanseri tanısı konmuş hastaların izleminde sistoskopi (idrar torbasının içine girin bakmak) ve idrar sitolojisidir (idrarla dökülen hücrelerin boyanarak patologlar tarafından mikroskop altında incelenmesi).
b. Karaciğer Kanseri
c. Mide Kanseri
d. Yemek Borusu Kanseri
e. Rahim Kanseri:
Rahim kanserinin erken tanısında faydalı bir tarama testi olmamasına karşın beklenmedik ara kanama veya iç çamaşırında görülen şüpheli lekelerin mutlaka doktora bildirilmesi gerekir. Yüksek riskli kişilerde (kendisinde veya ailesinde herediter non-poliposis kolon kanseri olanlar) ise rahimden her yıl biyopsi yapılması ve 35 yaşından itibaren bu işleme başlanılması önerilmektedir.
f. Testis Kanseri
g. Prostat Kanseri:
Makattan parmakla muayene ve prostat spesifik antijen testi (PSA kan testi) prostat kanserinde tarama testleri olarak halen araştırılmaktadır. 50 yaşın üstünde olan ve önümüzdeki 10 yıl süreyle sağ olacağı düşünülen erkeklere bu taramalar önerilmektedir. Yüksek riskli kişilerde (bir veya daha fazla 1. dereceden akrabada erken yaşlarda prostat kanseri tanısı olması) bu testlere 45 yaşında başlanılmalıdır. Çok riskli kişilerde ilk testler 40 yaşında yapılıp sonuçlar normal gelirse 45 yaşından sonra yıllık taramalara da devam edilebilinir. Doktora testler hakkında bilgi almak için gelen kişilere tartışmalı noktalar anlatılmalı, fakat testleri yaptırmaları önerilmelidir.
h. Over Kanseri:
Kadın doğum muayenesi, transvajinal ultrason ve CA-125 testleri tarama testi olarak halen araştırılmaktadır.
i. Ağız İçi Kanserler
j. Nöroblastom
k. Akciğer Kanseri:
Akciğer grafisi, balgamın mikroskop altında incelenmesi sıklıkla çalışılmasına rağmen bu kansere bağlı ölümleri azalttığı gösterilememiştir. Son yıllarda spiral bilgisayarlı tomografi ile çalışmalar yapılmaktadır.
Kemoterapi :
Kemoterapi, tümörün ilaçla tedavi edilmesi demektir. Cerrahi ve ışın tedavisi ile birlikte tümör tedavisinin çok önemli bir parçasıdır. Kemoterapi ile tümör hücreleri öldürülür veya tümörün büyümesi durdurulmaya çalışılır. Bazen tek, bazen birkaç ilaç çeşitli yollarla verilerek uygulanır. Tümörün cinsine ve hastanın özelliklerine göre değişik nedenlerle kemoterapi uygulanabilir.
- Tümörü tamamen yok etmek ve hastayı iyileştirmek için
- Tümörün yayılmasını engellemek için,
- Tümörün büyümesini durdurmak veya yavaşlatmak için,
-Tümörün sebep olduğu belirtileri yok etmek için kemoterapi uygulanır.
Etkili bir tedavi yöntemi olmasına rağmen bazı durumlardatümörü tamamen yok edemeyip sadece belirtilerini düzelterek rahat yaşamayı sağlayabilir.
Bazı tümörlerde tek tedavi yöntemi kemoterapidir. Diğerlerinde ise kemoterapi diğer tedavilerle (cerrahi ve radyoterapi) peşpeşe veya eş zamanlı olarak uygulanır. Örneğin ameliyat öncesinde tümörü küçültmek amacıyla, veya ameliyattan sonra yayılmasını önlemek için kemoterapi yapılabilir. Aynı uygulamalar radyoterapi öncesinde ve son- rasında yapılabildiği gibi, radyoterapi ile aynı anda çeşitli yöntemlerle de kemoterapi uygulanabilir.
Kemoterapinin Yan Etkileri:
Kemoterapi büyüyen ve bölünen hücreleri öldürdüğünden bu tür özellikleri olan normal hücrelere de zarar verebilir. Bu tür hücreler kemik iliği, sindirim ve üreme sisteminde ve saç foliküllerinde bulunduğu için yan etkiler daha çok bu bölgelerde görülür. Yan etkiler kullandığınız ilacın türüne, dozuna, hastalığınızın türüne ve yapınıza göre değişiklikler gösterir. En sık görülen yan etkiler bulantı kusma, saç dökülmesi ve yorgunluktur. Yan etkilerin çoğu kemoterapi aldığınız sürece oluşur ve tedaviniz tamamlandığında kaybolur
Tedavi Dönemini İyi Geçirmek İçin Neler Yapılabilir?:
Sakin, dayanıklı, ve her- şeye rağmen umutlu olmanız durumunda bağışıklık sisteminiz de güçlü olur ve hem hastalığınızı daha kolay yener hem de tedavinin yan etkilerini daha az hissedersiniz. Yan etkilerin çoğunun geçici olduğunu unutmayın. Neler olabileceğini ve sizin ne yapabileceğinizi iyi bilirseniz yan etkilerle rahatlıkla başa çıkabilirsiniz. Sıkıntılı durumlarınızda çevrenizden ve doktorunuzdan yardım istemekten, soru sormaktan çekinmeyin. Vücudunuzun sesini dinleyin. Kolay yoruluyorsanız yaptığınız işleri veya etkinlikleri azaltın. Kendinizi iyi hissettiğiniz zamanlar gücünüzün yettiği ve doktorunuzun izin verdiği ölçüde iş ve aile hayatınızı sürdürün. Dengeli beslenin. Besinler vücudunuzun kendini tamir etmesini sağlar ve enerji verir. Tedavi düzeninizi asla bozmayın. Tedavi günlerinizi çok acil durumlar dışında kesinlikle aksatmayın. Doktorunuzla koridorlarda ayaküstü görüşmenin hatalara yol açabileceğini unutmayın. Her zaman poliklinikte, dosyanızla birlikte ve sakin bir ortamda doktorunuz size daha çok zaman ayıracak, daha doğru değerlendirme yapabilecek ve daha yararlı olacaktır. Hastaneden ayrılırken bir sonraki gelişinizin zamanını ve neler getirmeniz gerektiğini mutlaka sorun. Randevu almadan hastaneden ayrılmayın.
Kanser Hastasının Ruhsal Durumu:
Kanser hastalarının temel kaygıları ölüm korkusu, başkalarına bağımlı kalmak, yetersizlik ve sosyal ilişkilerin kesintiye uğramasıdır. Sevdiklerini kaybedecek olmak, bitirilmemiş işleri geride bırakmak ve geride bir çocuğun olması ölüm korkusunu daha da arttırır. Kemoterapinin yan etkileri kişide bedensel değerini kaybetme endişesini yaşatır. Bu ise olağan uyum mekanizmalarının tümünün sarsılması, yeterli biçimde kullanılamaması, geleceğe yönelik beklentilerin, planların bozulması, sahip olunan gücün yitirilmesi anlamını taşır.
Ölüm Gerçeği Karşısında Tutum:
Terminal hastalar üzerinde yaptığı araştırmalara dayanan Kübler-Ross ölüme
doğru giden süreçte hastaların şu aşamalardan geçtiğini göstermiştir:
1. İnkar: İlk tepki budur. Tedavi sürecini engellemedikçe başlangıçta ortaya
çıkan yüksek düzeydeki anksiyete ile başa çıkmakta yararlı sayılabilir.
2. Öf ke: Neden ben? İnkar dönemi sona erdiğinde isyan süreci başlar.
Bu dönemde hastalar kolay irrite olmakta, sürekli birşeyler talep etmekte, eleştirmekte, kendilerine, bakıcılarına, ailelerine, arkadaşlarına veya Tanrıya karşı öfke göstermekte dir.
3. Pazarlık: Tamam ben, ama... Öfke dönemi aşıldıktan sonra hastalar
Ölümü kabul ederler ama bu kez süreyi uzatmak için pazarlık davranışlarına
geçerler. Daha uzun süre yaşayabilmek için etrafa sözler verirler, iyilikler
yapmaya başlarlar, organ bağışında bulunurlar. Böylece Tanrının kendilerine
daha uzun bir ömür vereceğine inanırlar.
4. Depres yon: Tamam ben. Hastalar pazarlık aşamasından sonra sonunda
neler olacağını ve olacakların kimin başına geleceğini tamamıyle kabul
etmiş durumdadırlar.Yaşamın sonuna gelindiğine dair kesin inanç sonucunda
hastalar depresyon hali yaşarlar.
5. Kabul: Tamam ben ve artık hazırım. Bu dönemde herhangi bir depres
yon ya da pazarlık söz konusu değildir. Ölüm gerçeği olduğu gibi kabul
edilmektedir.
Sosyal Destek:
Sağlıkla ilgili önemli konulardan birisi de diğer insanlarla etkileşimimizdir.Bu hem kişisel
düzeyde ilişkiler hem de bir topluma ait olmaktır. İlk bakışta bu konu ile hastalığa
duyarlılık ya da yaşam süresi arasında pek bağlantı yok gibi gözükse de aslında önemli bir
faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.Diğer insanlarla olan bağlarımızın sağlımızı etkilediği bir gerçektir.
Sizinle ilgilenen biri olduğunda siz de ihtiyacınız olduğunda doktora gitmeye, diyetinize dikkat etmeye ve kötü alışkanlıklardan kaçınmaya dikkat edersiniz. Başka bir açıdan hasta olduğunuzda sıkıntınızı paylaşan birine sahipseniz yalnız olduğunuzdan daha güvenli olursunuz ve bu durum daha az korkutucu hale gelir.Sonuç olarak diğer insanlarla olumlu ilişkiler içinde olmanız sağlıklı yaşam alışkanlıklarını sürdürmenize ve daha uzun yaşamanıza yardımcı olduğu için önemlidir.
Hastaya Nasıl Yardımcı Olabiliriz?:
Hastanın psikolojik bozukluğunu en aza indirmeye çalışmalıyız. Kaygılarını paylaşmaya hazır hatta istekli olduğumuzu hissettirmeliyiz. Sözlerimiz ve hareketlerimizle hastaya güven vermeliyiz. Gerçekçi umudu desteklemeliyiz.
Umutlu hastalar ölümden daha çok yaşamayı düşünürler. Biraz daha yaşayıp yakınlarıyla birkaç mutluluğu daha paylaşmak isterler. Hastanın yalnız kalma korkusunu ortadan kaldırmaya çalışmalıyız.
Psikoterapiler: Kanser tedavileri boyunca bazı zamanlar üzgün ve endişeli hissetmek normaldir.
Gerçekten de kanser sözcüğü taşıdığı anlamla bu hisleri uyandırmaktadır. Aile ve
arkadaşlarınızın yardımıyla iyi baş edebilen biri olabilirsiniz, diğer taraftan bazı
günler başa çıkamadığınızı düşünebilirsiniz. Böyle zamanlarda bir danışmanla
görüşerek yardım alabilir ya da sizinle aynı deneyimi yaşamış kişilerle duygularınızı
paylaşabilirsiniz.
1.Bireysel Psikoterapiler :Terapilerde amaç, hastanın zedelenmiş olan benlik değerini yeniden kazanmasına yardım etmek, yanlış anlamaları düzeltip, yeni bir yaşam dengesi kurmasını desteklemektir. Ayrıca stresin başa çıkılır düzeye indirilmesi, kendilik imajını korumak bu yolla mümkün olabilmektedir. Sonuçta hastanın kontrol algısı yükselmekte ve anksiyetesi azalmaktadır. Hastanın en temel meseleleri yaşam süresinin azalmış olduğu ve yaklaşan ölüm gerçekleridir . Kayıpları kabullenmeye ve yeni bir yaşam planı oluşturmaya yardım edilir. Hastanın, güçlü yönlerini fark etmesi ve krizle mücadelede kendine özgü başa çıkma yollarını geliştirmesi desteklenir.Ailenin birlikte zaman geçirmesi ve konuşmalarının
yüreklendirilmesinin yanı sıra bazı seanslara aile bireylerini dahil etme aile içi ilgi ve
yakınlaşmayı, destek alma ve vermeyi arttırır.Bazen hastanın iyileşmiş bir hasta ile görüşmesini sağlamak yardımcı olabilir.
2.Grup Terapisi:Grup tartışmaları sıklıkla öfkenin dışa vurumu şeklindedir. Kızgınlık , kanser olma,doktor, kemoterapilerin yan etkileri sağlıklı insanların davranış ve tutumları diğer insanlar tarafından anlaşılmamak ile ilgili olabilir. Grup bu tür duyguların açığa vurulması için uygun bir ortamdır. Grup bunları saygı ve empatiyle kabul eder.Peki gruba katılmanın negatif yönleri nelerdir? Sizden daha iyi durumda olan birini görmek zor gelebilir, belki daha kötü durumda olan birini görmek çok daha zor olabilir. Grupta bir arkadaşın kaybı doğal olarak üzüntü yaratır.
Hasta Aileleri:
Hasta yakınları, ailede meydana gelen rol değişiklikleri, hastanın işlevlerini üstlenme,
çalışamayan kişi ile azalan gelir kaynakları ve hastalıkla artan giderleri karşılama çabaları içinde yorgun ve depresif olabilirler. Sevdiklerinin acıları karşısında çaresizlik sık
yaşanan bir duygudur. Hastaya bakım veren kişi kendine vakit ayıramaz, suçluluk duymadan dinlenebilmesi, kısa süreli de olsa evden uzaklaşabilmesi güçleşir. Böyle bir durumda mümkün olduğunca diğer aile bireylerinden yardım alınması tükenmeye karşı iyi bir önlemdir. Yakın ve sıcak ilişkileri olan ailelerde genellikle bilgiler açıktır. Tanı, endişeler konuşulur. Hastayı koruma isteği, ne söyleyeceğini bilememe ya da hastanın tepkisi ile yüzleşmekten korkma ailenin tanıyı hastadan gizlemesine neden olabilir. Oysa çoğunlukla hasta tanıyı bilmekte, bilmediği kısımlar içinse en kötü yorumları yapmaktadır. Konuşmama, karşılıklı yabancılaşma ve uzaklaşma duygusunu arttırır. Hem hastalar, hem de eşleri iyimser ve güvenli gözükmek için endişelerini, ümitsizlik duygularını gizleyebilirler. Duyguların açıkça konuşulması, sağaltım kararlarının paylaşılması uyumu arttırır. Bu boyutları ile
kanser, bir aile hastalığı olarak tanımlanabilir.
KAYNAKÇA:
DERGİ VE KİTAPLAR:
- Arıkan,K.(2003).Kanserde Psikolojik Destek.Güncel Klinik Onkoloji Sempozyum Dizisi no:37 s. 119-132
- Ateşçi,F.Oğuzhanoğlu,N.ve ark.(2003). Kanser Hastalarında Psikiyatrik Bozukluklar ve
- İlişkili Etmenler.Türk Psikiyatri Dergisi.14(2):145-152
- Elbi,H.(2001).Kanser ve Depresyon.Psikiyatri Dünyası.5:5-10
- Elbi-Mete,H.Önen,Ö.(2001).Kanserli Hastalarda Depresyon.Duygudurum Dizisi.4:184-191
- Holland,J.C.Lewis,S.Kanserin İnsan Yönü.çev:Yamaç,D.
- Işıkhan,V. Kanserli Olgulara Bakım Verenlerde Tükenmişlik Durumu.Powerpoint Sunu
- Kömürcü,Ş. Kanserde Destek Tedavisi.Powerpoint Sunu
- Okyayuz,Ü.(1999).Kanser Hastası ve İletişim.Sağlık Psikolojisi.TPD:221-236
- Özyılkan,Ö. Kanser Hastalarında Yaşam Kalitesi (QOL).Powerpoint Sunu
- Şener,Ş.Günel,N. ve ark.(1999). Meme Kanserinin Ruhsal ve Sosyal Etkileri
- Üzerine Bir Çalışma .Klinik Psikiyatri. 2:254-260
LİNKLER:
www.kanser.org
www.sosyalhizmetuzmani.org
www.bilkent.edu.tr
[ Üyelere Özel ] 13-10-2006 22:10:22
annesi kanser olan ben için,güzel bir yazıydı...teşekkürler
[ Üyelere Özel ] 12-10-2006 17:35:30
13 yıl ilik nakli yapılan hastalarla çalıştım. Hastalarla bireysel ve grup çalışmaları yaptım. Bu alanda hizmet vermiş uzman bir sosyal çalışmacı olarak, makalenizi son derce yalın ve yararlı buldum. Teşekkürler, çalışmalarınızda kolay gelsin diyorum.
Nazmiye Atalan