15-03-2008 |

Farkında Olmak

Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır onun gelişini  iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem  çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken  ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir,  'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksın babanla?' diye çıkışır, beni odama gönderirdi. Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım.  Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir odam  olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim. Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli bir şey  varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak  yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım. Önce resim yaparak başladım  işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna  işte.' diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. 'Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye komşulara anlatıyordu annem  halimi. Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı topla!'diye  odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum. Ben bunlarla  uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum. Annem odama  gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım.' dedi bir gün. Susuyor olmamı  usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım? Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı  kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel olmuş. Bu  adam benim herhalde.' dedi. Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'dedim.  O 'Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'dedi.  Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da  annem.' dedim. Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi. Heyecanla başladım anlatmaya. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup  çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak  istediğinizde 'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve bir  de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne  istiyorlar' diye. Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Duyduklarına inanamıyorlardı. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydiler.

Farkında olmalı insan... Kendisinin, Hayatın, Olayların ve Büyüyen Çocuğunun... 

www.gcn.org.tr

Yorumlar (2)

[ Üyelere Özel ] 27-03-2008 17:20:03

Elinize sağlık. Çocuklarımızla kurmamız gereken iletişim konusunda çarpıcı bir örnek olmuş.

[ Üyelere Özel ] 23-03-2008 09:31:20

benzeri makale kalitesinde yazıların olması önemli bir ihtiyaç.

Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Okul Öncesi Öğretmeni