16-08-2005 |

eğitim, tatil ve rehabilitasyon üçlemesi

 

Bir tek neden göstermek yetmez;Birkaçını vermeli,bir teki  doğru  olsa da

                                                                                                                      Lucretius

 

Rehabilitasyon.com' da  uzman üye  sayısı ikibini aştı. İlk günlerde ikindi saatleri en çok on olan sayı şimdi yüze yaklaşıyor.Yazın durgun günlerinde olsak da soru cevap sayfaları vızır vızır işliyor. İlk günlerin boş kalan forum bölümlerine sayfalar dayanmıyor. Rehabilitasyon. com, 17 Eylül doğumluymuş. Astroloji meraklıları için hatırlatalım, doğum günü başak burcuna rastlıyor ve Web master'ımızın evlilik yıldönümü ile aynı gün.Site'nin yükselen burcu  bence  terazi…Kutlamalar için herkes makaslarını faaliyetlerini ve çiçeklerini hazırlasın .Rehabilitasyon .com bir çok insanın eğitbilim üstüne açıp, ilgi görmeyen sitelerine önemli bir yarıt veriyor.Site,  aktif ve gereksinimi karşılayıcı ama insanoğlu doyamıyor işte, daha çok makale ,daha çok vaka, daha çok iletişim istiyor.Başlamak bitirmenin yarısı derler.En azından, artık  sokak çocuklarından tutun zaman zaman geriatriye dek uzanan, özel eğitim ağırlıklı geniş bir yelpazede  rehabilitasyonun  konuşulduğu bir site var.

 

Kıyıköyden eğitim ve insan manzaraları 

Çocukluğumdan bildiğim Midye nahiyesinin adı değişti artık,Kıyıköy diyorlar. Üstelik de artık belde oldu, bucaklıktan yükselip.Kırklareli'ne bağlı ama en yakın kasabası Saray Tekirdağ'ın. Karadeniz kıyısında bir burun arkasından da geniş bir dere geçiyor.Rüzgara göre ya batısında ya da doğusunda rüzgar almayan denize girilecek bir yer var .Halkı da güleç ve cana yakın insanlar.

Kurmay subay bir arkadaşınız oldu mu  bilmem, bir tepe gördüklerinde gözleri sabitlenir "şurda ne güzel savunma yapılır" ya da "şurdan ne güzel taarruz yapılır derler" heyecanla.Kendimi bazen onlara benzetirim; "şu ev ne güzel eğitim merkezi olur şu köy özel eğitim için ne uygun demekten kendimi alamam.Yıllardır öğrencilerimi Kıyıköye götürürüm.Sakin,karıncaların su içtiği Osmanlı Lale devrinde gibi sadabat  eğlencelerini anımsatan geniş bir derede can yelekleri ile  kayıkta kürek çekme ,uzun kumsallar boyunca yürüme, ormanda gezme,meyve toplama  ve yeme, denizde yüzme,kendi başına alışveriş,kendi başına berbere gitme, ev dışında tuvalet ve uyku ve yemek alışkanlıklarını geliştirme  çalışmaları yapılabilecek güvenli yerler, her şey eğitim için çok uygun.

    

Sabahın erken saatlerinde en güzel çay  asmaların altındaki yaşlılar kahvesinde,Kahve, tepesine dokuz tane baz istasyonu dikilmiş ilkokulun karşısında.Gazetesini ilk alan Aziz oluyor.Aziz, engelli ,artık kırklarına yaklaştı. gazetelere bakmayı seviyor ve her sabah bir Gözcü alıyor.Yaşlılar onun gazetesine bakmak istedikçe, çok  tanıdığım hızlı, ritmsiz, şarkı gibi bir konuşmayla “banane babanınızın malı mı ben bunu para verdim aldım” dedikçe ona takılıyorlar.Aziz de yanıma bordalayanlardan, Gözcü Gazetesini yanıma koyuyor.Aziz beni gösterip,”bak Almana bak Almana, Alman gazte mi almaz almaz",dedikçe kahvedekiler gülüyorlar Hergün ve yıllardır konuştuğumuz halde Aziz tarafından vatandaşlığa bir türlü  kabul edilmedim.

Garsonumuz; Erhan.Erhan,otuz yaşlarında önemli oranda işitme ve konuşma engelli. Kola isterseniz kemerini gösteriyorsunuz, Fanta isterseniz dişinizi,kahve için dilinizi, neskafe için sol baş parmağınız ile işaret parmağınızı fincan gibi birleştirip sağ elinizin işaret parmağı ile kaşıkla karıştırma hareketi yapıyorsunuz.

Köşede varolan sol tek kolunu dizine dayamış tespih çeken elli yaşlarında bir Terazedein çocuğu var.Hani altmışlı yıllarda ağrı kesici olarak sunulan ve hamilelikte kullanıldığında kolsuz bacaksız çocukların doğmasına neden olan ağrı kesici .Yine konuşma ve işitme engelli Burak da onun oğlu.İşitmesi çok az, konuşamıyor ama her sabah Fantası için bizim yanımızda,Erhana dişini gösteriyor, günlük gazete haberlerini bizden alıyor.Her resmi soruyor, onu okula almamışlar kendince çaktırmadan okuma yazma öğrenmek için her sabah geliyor Henüz dokuz yaşında, tüpçüde calışıyor Yaz güneşinin altında tüp taşırken bile kaşı gözü ile bir şeyler anlatabiliyor.Herkesin özel yaşamı hakkında bizi bilgilendirdi.Kahve sahibinin karısının dindar ama kendinin içkici olduğunu, parmaklarını içkiliyken kestiğini ve hatta kimilerinin cinsel tercihlerini bile anlatıyor.Vokalizasyon yapamama yetisi asla dedikoduyu engellemiyor demek ki...

Asmalı kahvede her oturduğumda çevremde yirmibeş kişi sayıyorum ve  beş engelli görebiliyorum, aslında oran yüzde ondur ama burada daha yüksek.Köyde akraba evliliği oranı yüksek,akıl hastalıklarının oranı da hatırı sayılır derecede

Köyde okula gitmeyen ama gidebilecek engellileri görüp köyün baz istasyonlu ilkokuluna bakıp kalıyorsunuz.Radyasyonlu çaylardan dem vurup cep telefonlarının gereğini anlatıyorlar.Saray'lı bir şöför çok  kızgın baz istasyonlarına ,kaymakama başvurmuş kimse ilgilenmemiş”Sus beyav” diyorlar, “sen erbişeye kızıyon zaten”Yani,.Şöförün adı çıkmış dokuza, inmiyor sekize ..

 

Kıyıköy adeta Türkiye'nin küçük bir örneklemi gibi yapılabilenler ve yapılamayanlar ortada .

Öğretmenler tatilde.Yazın köyde hiçbir eğitsel etkinlik yokEğitimin yalnız başına okullarla  sınırlı kalması ulusal bir gelenek haline gelmeye başlamış sanki.Eğitim bir yaşam biçimi değil de iş olarak yapılıyor adeta.

Herkesin çoğunlukla denize girdiği doğu koyuna geçiyorum çok sabah,

Orada yazlık çay bahçeleri var.

İstanbul'dan aileleriyle gelen çocukların bir kısmı okul öncesi eğitimlerini Fransız eğitim kurumu Papyonda, bir kısmı Saint Michael de yıllık üçbin beşyüz avroya alıyorlar. Bizim tombik Burak da tüpçüde çalışıyor.Topoğrafik olduğu kadar eğitimsel bir uçurum var onun çalıştığı tepe ile plaj arasında.Kumsaldaki çardakta  Marpuççular pasajından alınmış her çeşit renkte boncuklarımızı diziyoruz.Köylünün biri kulağıma eğilip," yanlış anlama ,delinin pösteki sayması gibi”dedi ben de “karı -koca, gelin- kaynana kavgasına son, rehabilitasyon nokta kom “ dedim, tatilcilerden dört yaşındaki Şan da annesine bilezik yapıyor “yeyebilitaşyon” diye diye.Akşamları da sünnet düğünlerinin sesi geliyor köyden üç yaşından küçüklerin yatmadılarsa bile ilgilenmediği bu sesler.dört yaş üstü sünnetsiz şehir  ödipuslarının büyümüş gözlerinde sessiz bir merakla bir  korku anlatıyor sanki .Otizmli Mahmut geçen yıl berbere diye sünnetçiye gidip yaşadıklarını organını tutup denize bakarak hatırlıyor gibi.Tüm bu görünüm pek yakında sünnet üstüne yazmanın gereğini çakıyor insanın kafasına kafasına.

Kıyıköy'de savunma tekniklerini öğrenmek amacıyla Roma'yı yakmasıyla ünlü  Neron veliahtken prenslik yapmış,bu kasabaya savunma benzerliklerinden ötürü küçük Konstantinopol,yani İstanbul derlermiş.Küçük İstanbul adeta küçük Türkiye gibi.Kurmay subaylar gibi düşünürsek tam da  yatılı özel eğitim yapılacak yer.Rehabilitasyon.com müdavimlerine burada kamp  düzenlense neler olurdu  diye düşünmeden de edemiyor insan..

X  X X

 

Eğitim ve özel eğitim

Bugune dek  yerli yabancı eğitimcilerin dikkatini çeken en önemli olgulardan biri de okul öncesi eğitim anlayışımızın oturmamış olması. Okul öncesi eğitim kurumlarının yetersizliği nedeniyle okul öncesi eğitim ve bakım geleneğinin yaygınlaşmaması ve yerleşmemesi özel eğitimde de görmeyi engelleyici  bir sis yaratıyor.Olanakları olan bir kesimin çocuklarına gösterdikleri ilgi gerçekten dikkat çekici.demek ki ”Kötü eğitim yapma klavuzu” yazdığım en çok okunan yazı olmadığına göre bir sorun var demektir.Normal çocuklar tuvalet eğitiminin geciktirilmesine beslenme ve özbakım eğitimlerinin gecikmesine katlanabilirler,bunu telafi edebilirler ama gelişim gecikmelerinde gerçekten çocuk bakımı ve eğitimi bilgilerini tazelemek ailelein ilk işi olmalı.Burada görev çocuk gelişimcilerimizin omuzlarına biniyor.Normal şartlarda bile çocuğun gelişimini geri bırakabilecek bir bakımı yoksayarak çocukları özürlü kabul edip özel eğitime almak bu şartlar altında en azından iş ahlakı bakımından çok doğru olmuyor.Çocuğunu bir ana okuluna tam gün bırakmaya kıyamayan iki buçuk yaşına dek ağzına yemek veren beslenme eğitimini gerçekleştiremeyen bir ailenin özel eğitimciden çok önce çocuk gelişimi uzmanına  gereksinimi olduğu bir gerçektir.Gerçekten de  komşularımızın sosyo kültürel açıdan düşük düzeyde olanları,    çocuklarının doğuştan hazırlıklı olduğu gelişim alanlarında bile yeteneklerini gözlerimizin önünde ketlerken hiçbirşey yapamıyoruz.Çocuklarının anaokullarında yıpratıldığını sanan bir çok insan çocuklarını abur cuburla eksik besleyebiliyor.Günlük beden aktivitelerine zaman ayırmıyor,kendi yaş grubu içinde bulundurulmuyor."Gelişmiş" ülkelerde sosyal hizmet görevlilerinin böylesi durumlarda ailelere ciddi uyarılar verdikleri de bir gerçek. Özel eğitimimize yansıyan ana sorun okul öncesi eğitimin ve aileye verilen sosyal hizmetin gözardı edilmesi.Çocuk gelişimcilerimiz de sosyal hizmet uzmanlarımız da sayfalarında yakınıyorlar, haklılar ama gelecek onlarsız olamaz.Onlar olmadan hiçbir eğitimin temeli olmayacağı da açık.Nörolojik gelişimin yönü de bize aynı şeyi söylüyor; gelişim basitten karmaşığa, kabadan inceye , genelden özele doğru sürer çünkü.

 Tüm bu manzaralar karşısında yeni bir döneme doğru giriyoruz, dağ gibi sorunlara karşın gelecekte herşeyin güzel olacağını söylemek  yalnızca sitemize bakarak mümkün. Çünkü bu site de tıpkı Kıyıköy gibi ülkemizin küçük bir örneklemi.

 

 

 

 

 

Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmadı
Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen