30-03-2007 |

Eğitim Tarihinde Cinler Ve Otizm

Sayın Murat Bardakçı Dellakname -i Dilküşa da eski yazı okuma yetisini bizlere devşirdikten sonra şimdilerde de devlet arşivlerinin ona sağladığı ayrıcalıkla cinler hakkında ki bilgileri ile bizi kendine bağımlı getirmeyi başardı. Bundan böyle istesek de istemesek de ,Bardakçının övüne dövüne dediği gib otizm eğtim tarihi için gerekli de olsa " iyi saatte olsunlar","cinler" ya da "üç harfliler" hakkındaki her bilgiyi ondan ve devletin yalnızca ona verdiği mikro filminden öğrenmek zorundayız Tü tü tü diyerek konuya girelim.

Bardakçı'nın cincilik ya da hüddamcılık üstüne bize ilettiği bilgiler eğitimbilim için neden önemlidir?Elbette birincisi ,eğitim tarihimiz için karşılaştırma olanağı vermesi bakımından, ikincisi halkın yanlış bilgilere yönlendirilmemesi açısından..

Otizmin eğitim tarihi üstüne düşünen birçok insan cincilerin ya da hüddamcıların teknikleri ile modern psiko pedagojik eğitim arasında paralellikler görebilir.

Batı dünyasında gelişmiş tekniklerden davranışcı temelli olanlar ve hala klasik koşullamanın sularında gidenler için Bardakçının batıda otizm tarihi özetine aynen katılmak mümkün, şöyle diyor Bardakçı batı uygulamalarına;

Batı dünyasında bu iş eski yüzyıllarda hastaya acı verilerek yapılır, başta kırbaç olmak üzere bazı âletler kullanılır ve öncelikle kan akıtmaya gayret edilirdi. Cin yahut şeytan çıkarmayı yapan kişi, Batı'da genellikle papaz idi, o devirlerin papazı bir elinde demirden bir haç, öbür elinde de kırbaç yahut çivili sopa benzeri bir âletle zavallı hastanın üzerine çullanırdı.

Bir yanıyla davranışcı eğitimde çocuğun üstüne çullanmasak da davranışı geliştirmenin dili de doğurduğunu varsayarak yaptıklarımız bazen papazları andırmakta dahası çullanmadığımızı yalnız kendimiz iddia edebilmekteyiz..Günah çıkarma tekniklerinin psiko terapide önemini yadsıyamayacağımız gibi geçmiş papaz tekniklerinden de kalmış eğitim yöntemlerimiz olduğunu yadsıyabilir miyiz.?

Ama işin en ilginci cerebullum fonksiyon sorunlarının ,öğrenme güçlüklerinin önemli bir bölümünde hüddamcıların teşhislerinin ve tekniklerinin bugunküyle paralel olabilmesidir.

Bardakçı bize kendine özel hüddam mikrofilmden alıntıyla şunları aktarıyor

. Cin çıkarma ameliyesi, bizde ise çok daha başka şekilde yapılırdı:

Bir kişinin "cinlerin saldırısına uğradığının" kesin olarak belirlenebilmesi için, o kişinin öncelikle bazı fiziki bozukluklar gösterip göstermediğinin belirlenmesi gerekirdi ve öncelikle hastanın gözbebekleri muayene edilirdi. Cin çarpmış kişinin gözbebeklerinin uyum yapmadığına, yani karanlıkta genişleyip aydınlıkta küçülmediğine inanılır ve gözbebeklerinin sabit olması, cin çarpmasının ilk belirtisisayılırdı. Cinin insan vücuduna ense kökünden girip beyinciğe yerleştiği düşünüldüğü için, gözbebeği muayenesinin ardından bir ense ve belkemiği muayenesi gelirdi.

Getirilen hastanın cinlerin saldırısına uğradığına kesin şekilde hükmeden cinci hoca, artık tedaviye başlayabilir, yani cini çıkartmaya çalışabilirdi.

Yani cerebbellum işlev sorunlarının cinli imajı verdiğini ve tarih boyunca otizm tanılarına çok benzeyen tanılara cinli olarak yaklaşıldığını artık yasaklı cinci kitapları ile öğrenmiş bulunmaktayız.

Böylece pupilla sorunları,göz teması eksikliği, özgül öğrenme güçlüğünde gördüğümüz bir çok bulgunun hüddamcıların çalışma alanlarında da olduğunu bilmemiz Türk Eğitim Tarihi açısından önemlidir.

Pupilla sorunlarına yaklaşımları ile CP lilerin davranışları farklı olanlarını ve beyincik sorunları dolayısıyla bugun otizm olarak tanımlanan davranışlara yaklaşımlarının olduğu açıktır.1800'lü yılların başından itibaren özel eğtim çalışmalarına vahşi çocuk çalışmaları ile yerleşen Fransız doktor Jean -Marc -Gaspard İtard dan çok önce ortaçağ dönemine inen ve eğitim anlamında İtard dan çok daha önde bir bilimsel tanımla çalışmalar yapılması eğitim tarihimiz için önemlidir.Peki hüddamcıların yaptıklarına eğitim denilebilir mi

Evet denilebilir.

Birincisi batı i tarihinde sözde sağıltım amaçlı işkenceler psikiyatri tarihi oluşturur.O günün tedavi anlayışının bizden farklı olması bugun kü uzantıları anlatıcıdır

İkincisi batıda şeytan olarak tanımlanan hastalıkların suçlusu Osmanlı da cin ve şeytan biçiminde ayrımlaşmış yine de hastaya şeytanın temsilcisi değil onun ulusundan bir cin geldiği düşünülerek bir anlamda bireye saygıya bir kulp takılmıştır.Bir başka deyişle hasta şeytanın temsilcisi değil onun ulusundan şeytanlarının kandırdığı bir kişi olarak tanımlanmış ve "onlar" gönderilmeye çalışılmıştır.Bu yaklaşım da eğİtimsel olarak bir sağıltım kaygısını gösterir

Üçüncüsü CP lilerin ve otistiklerin davranışlarında ki ortaklıklar tanımlanmıştır

Ve dördüncüsü hüddamcılar Psagordan bu yana matamatikteki yaklaşımları geometrik olarak açıklama ile başlayan ve edebiyata yansıyan yaklaşımları gösterirler ve batı eğitim tarihi de aynı kaynaktan beslenir.

Fatiha'nın kare olması her ayetinin eşit olmasından ileri gelir ,böylesi bir geometrik yaklaşımla tüm büyü ve hüddam çalışmaları geometrik şekilleri içerir .Remzi kitabevi yayınları arasında bulunabilecek anadolu büyüleri tamamen geometrik biçimleri ve aritmetik ritlmeri içerir.

Gestalt çalışmaları ve görsel algı çalışmalarının tarihinde pisagor ve insanlık tarihinin geçmiş geometrik yaklaşımlı psikolojik çalışmalar olduğu yadsınabilir mi .Gestantcı çalışmaların ökü batı eğitim tarihinde mi doğuda mıdır.?

Yani,hüddamcıların çalışmalarına bakarak bizlerin otizm eğitim tarihi,dolayısıyla özel eğitim tarihini ortaçağa dek uzatmamızda hiç bir sakınca yoktur.Hele müzik ile psikiyatrik sağıltım tarihine gelince bir başka boyutta da tamamlayıcılık elde edilir.Ne ki ritmlerin ve ayrımlaşmanın bilinmeyip hala sihir gibi yaklaşılan eğitimsel amaçlı psikolojik müzik te tıpkı hüddamcıların eğitimi gibi ulusal bir aşağılık duygusuyla çok da tanıtılmamıştır.Yine de hüddamcılar yaptıkları çalışmalar ile dikkat çekicidirler

Hüddamcıların ilginç tanıları dışında tedavileri de bugunkü bir çok teknikle paralel gözükmektedir.Bardakçı paralleliği şöyle aktarmaktadır

"cinci hoca bazı dualar, tütsüler ve özel bazı şifreler vasıtasıyla hizmetkâr olarak kullandığı üst seviyedeki cinlerle temas kurar ve onlara hastanın vücuduna girip kişiliğini esir almış olan "varoş cinleri"ni kollarından tutup vücuttan kapıdışarı etmelerini emrederdi. "

Evet ; kareler , üçgenler, daireler,cinlerin evlerini oluşturan beşgenler ,altıgenler yani görsel algıda ve görsel ayrımlaştırmada kullandığımız teknikler ve yöntemler bir yanıyla hüddamcıların çalışmalırını çağrıştırır.

Geçmişte insanların eğitim tekniklerini tanrıya ve dış varlıklara bağlamalarından daha doğal birşey de olamazdı.Krallar bile iktidarlarını sürdürmek için tanrının temsilcisi olduklarını söylerken o zamanın otizm eğitimcileri patolojik sorunları tanrıya değil elbette cinlere bağlayacaktı.İslamiyette sorunların şeytana değil de onun ırkı cinlere bağlanması ve Hazreti muhammed'in Muallim-i hüddam gibi bir ünvanının olması, resul-i sakaleyn(cinlerin ve insanların) peygamberi olması doğuda konuya daha farklı yaklaşıldığını göstermesi bakımından da dikkat çekicidir.Kuranda sözedilen cinlerin kimi tefsircilere göre yabancı,(tanınmamış yapılar) canlılar olduğunu belirtirsek zamanın islamı anlayışı içinde ruhsal hastalıklara yaklaşımda da eşitlik görürüz

Otizmdeki ip merakına ,aile ile olan bağımlılığa yaklaşım bakımından hüddamcıların psikoanalitik teknikleri gerçekten dikkat çekicidir.Onların tekniğine bir bakalım;

." Meselâ hastanın başına bir tesbih geçirir veya boynuna yahut parmağına ince bir ip bağlar, sonra ipi sert bir hareketle çekip kopartır ve koptuğu anda cinlerin artık vücudu terkettiklerini söyler ve bir dua edip hastayı gönderirdi."

Papazların günah çıkartma yapması psikoterapinin başı olduğu gibi ip bağlantılarının kesilmesi ve sallananan şeylerle ilgili streotipilere yaklaşımları hem bu semptonu saptadıklarını hem de üstesinden gelmeye çalıştıklarını gösterir.

Bardakçı rehabilitasyon merkezi görmese de bizlerin ayna ve bilgisayar karşısında yan yana öğrencilerimizle çalıştığımızı bilmese de bize şu tarihi bilgiden de sözediyor:

"Bir başka usulden de sözediliyor: Ayna kullanılmasından... Kitaplar, cinlerin vücudu terketmekte inad etmeleri hâlinde cinci hocanın hastanın yanına oturmasını, sonra hastanın karşısına bir ayna koymasını ve aynada göreceği cinleri çatır çatır yakması gerektiğini söyleyip bunun usullerini de anlatıyorlar...

Aynada gördüğümüz cinleri bugun da çatır çatır yakıyoruz.Karşımızdaki bilgisayar ekranında cine benziyen illüstrativ canlılarla sayılar sayıyor onları azarlıyor onlarla gülüyor bir şekilde cinler aleminde fersahlar katediyoruz:)

Otizmdeki bilişsel gerilikler artificialist eğilimler ve canlı kavramı konusundaki bilişsel yapı göz önüne alındığında suçun cinlerin başına patlamasına da pek şaşmamak gerekir.

Hüddamcıların bugunkü tekniklere yakınlıkları gerçekten dikkat çekicidir.Dışa açılma için "efrahim" sözcüğünü kullandıkları bilinir ki bu da kapıları açmak, kutuları açmak ,makası açmak gibi sözcüklerle yapılan psikoanalitik çalışmalar arasındadır.

Üç harfli lerin ,"iyi saatte olsun" ların üçgen pirizma cezvelerinde kahve içmek kime nasip olmuş bilinmez ama otizm ve benzeri nörolojik arazlarda oluşmuş aritmi sonucunda çocuklar dört sayısını tam tutturamayıp üç sayısına takıntı yapınca cinler dünyasındaki tüm hayvanların üç ayaklı olduklarını bilmemiz bilimsel eğitimcileri de hüddamcı yapar mı bilinmez.

Yine de Cinselnamede ki gibi cinsel eğitime girsek alıntılarına kapı tokmaklamadan geçemeyeceğimiz Sayın Bardakçı, otizm alanında da ilgi cini Urumhamatahayil'le ilişkisinin çift başlı dengesini yakalamış, yine karşımıza çıkmış bize modern pedagojideki hüddamcı yanlarımızın üstünden üzerlik atlatmıştır.

Murat Bardakçı eğitim tarihimiz de otizm ve genel olarak özel eğitim tarihimizde hüddamcıların mutlaka anılması gerektiğini bir kez daha bize hatırlatmıştır.Artık Hüddamcıların eğitim çabaları ile özel eğitim ve özellikle de cerebellum fonkison bozukluklarında otistik davranışlar ve otizm çalışmaları ortaçağda Osmanlı imparatorluğunda başlamıştır diyebiliriz.

Sayın Bardakçı' nın otistik ve psikozlu çocuklarımıza aileleri tarafından yapılan istismarı engellemesi bakımından hüddamcı teknikleri anlatması bugun ne yapacağını bilemeyen ailelerin eğitimi için ve bizim de bir otizm eğitim tarihimiz olduğu nu bilmemiz açısından önemlidir.

Kimilerinin cin çıkarma ve hüddamcılık gibi konulardaki bilgileri halkın bilmesi sakıncalıdır gibi bir "derin kütüphecilikle"sadece kendi yüksek ahlaki değerleriyle kaynakları tekel altına bulundurmasına gelince .Çevrelerinde dolaşan üç ayaklı köpekleri gördüklerinde ayna karşısına geçmelerini tavsiye etmekten başka çare kalmıyor tabii.

Kaynak: www.blogcu.com/otism

Yorumlar (3)

[ Üyelere Özel ] 17-04-2007 10:21:58

Slam Sarp ellerine sağlık, gerçekten duygularıma tercuman olmuşsun. Davranışçı yaklaşıma bu açıdan bakmak müthişti. Umarım hüddamcılık bir gün son bulur.

[ Üyelere Özel ] 07-04-2007 22:33:57

cinlerden sonra meleklerle otistikler arasında bi şeyler yazmaya sıra geldi sanırım. evet eskiden engellilerle bela arasında bi balantı kuruluyordu. ama artık bağımsız yaşamayı öğrenen engellilerle melekler arasında bi ilişki kurmaya sıra gelmedi mi. aslında meslek elemanları ile de peygamberler arasında bi ilişki kursak diyorum hani.....??????????????????

[ Üyelere Özel ] 01-04-2007 20:18:46

sayın sarp bengü siz bu yazdıklarınıza inanıyor musunuz?

Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen