Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTESİ OLAN BİREYLERE VERİLEN PSİKOLOJİK DANIŞMA HİZMETLERİ
Giriş
Çocuk ve ergenlerde görülen ruhsal bozukluklar içinde “dikkat eksikliği yıkıcı davranış bozukluğu” başlığı, disiplin ve öğrenme güçlüğüne yol açan benzer klinik görünümleri olan bir grup bozukluğu tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu bozuklukların temelinde birbirinden ayrı, ancak yakından bağlantılı üç davranış biçiminin yattığı düşünülmektedir. Bunlar; dikkat eksikliği/öğrenme güçlüğü, hiperaktivite/ataklık ve sorunlu davranışlardır (Şenol, İşeri, Koçkar, 2005).
Dikkat eksikliği/hiperaktivite temel özellikleri kalıcı ve sürekli dikkatsizlik ve / ya da benzer gelişim düzeylerindeki bireylere göre daha sık ve şiddetli hiperaktivite, fevrilik ve dürtüsellik olan bir bozukluktur.
Çocukluk çağı gelişimsel bozuklukları içinde özel bir yeri olan dikkat eksikliği ve hiperaktivitesi (DEHB) olan çocukların dikkatlerini ve davranışlarını bir amaca yönlendirmede güçlük çektikleri, beklenilen normlarda sosyal etkileşime giremedikleri, bu sebeple hem erişkinler hem yaşıtları ile ilişkilerinin bozulduğu ve zekalarına orantılı düzeyde akademik başarı göstermedikleri bilinmektedir (Polvan, 2000).
Yıllar boyunca bu durumun konunun uzmanları tarafından çeşitli terimlerle anıldığı görülmektedir. Bu tanımlamalar, bozukluğun değişik nedenlerine ya da en belirgin görünümlerine göre yapılmıştır (Şenol, İşeri, Koçkar, 2005).
Hiperaktivite ile ilgili ilk bilgilere 1844 yılında Doktor Hoffman tarafından yazılan Der Struwwelpeter adlı resimli çocuk kitabındaki hiperaktif çocuk tasvirleri ve gözlemlerinde rastlanmaktadır (Gottlieb, 1987, Akt., Erdoğan, 1999).
Bozukluk, 1983' de temel olarak dikkat eksikliği ve 1992' de zayıf engelleyici süreç gibi kavramlarla belirtilmiştir. En son görüş olarak 1993 yılında, “ters ve gecikmiş engellenme” kavramı ileri sürülmüştür. Bu görüşe göre DEHB olan çocuklarda beyinin dikkat merkezlerinin işlevlerinden olan engelleme düzeneklerinde gecikme bulunmaktadır.
Tanıyla ilgili geçerli ve güvenilir sınıflandırma çalışmaları ise Dünya Sağlık Örgütü' nün ICD – 9 ve Amerikan Psikiyatri Birliği' nin ruhsal bozuklukların sınıflandırılmasına yönelik kitapçığı olan DSM – II' de bozukluğu “çocukluktaki hiperkinetik sendrom” olarak belirlemesi ile başlamıştır. DSM – III' de dikkat eksikliği bozukluğu; aşırı hareketli ya da aşırı hareketlilik olmadan şeklinde tanımlanmış ve temel belirtiler dikkatsizlik, ataklık (impulsivite) ve huzursuzluk olarak belirlenmiştir. Ancak bu tanı DSM – III – R' de Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) olarak belirlenerek on dört belirti sıralanmış ve tanı için sekiz belirtinin olması şarta bağlanmıştır. Bozukluk, ICD – 10 ve DSM – IV' te bir önceki sınıflandırmalarda belirtilen şekilleri ile tanımlanmıştır (Şenol, İşeri, Koçkar, 2005).
DSM – IV' e göre DEHB' nin tanı ölçütleri aşağıda gösterilmektedir:
A. Aşağıdakilerden (1) ya da (2) vardır
(1). Aşağıdaki dikkatsizlik semptomlarından altısı (ya da daha fazlası) en az 6 ay süre ile uyumsuzluk doğurucu ve gelişim düzeyine göre aykırı bir derecede sürmüştür:
Dikkatsizlik
a. Çoğu zaman dikkatini ayrıntılara veremez ya da okul ödevlerinde, işlerinde ya da diğer etkinliklerinde dikkatsizce hatalar yapar.
b. Çoğu zaman üzerine aldığı görevlerde ya da oynadığı etkinliklerde dikkati dağılır.
c. Doğrudan kendisine konuşulduğunda çoğu zaman dinlemiyormuş gibi görülür.
d. Çoğu zaman yönergeleri izlemez ve okul ödevlerini, ufak tefek işleri ya da iş yerindeki görevleri tamamlayamaz (karşıt olma bozukluğuna ya da yönergeleri anlamamaya bağlı değildir).
e. Çoğu zaman üzerine aldığı görevleri ve etkinlikleri düzenlemede zorluk çeker.
f. Çoğu zaman sürekli mental çabayı gerektiren görevlerden kaçınır, bunları sevmez ya da bunlarda yer almaya karşı isteksizdir.
g. Çoğu zaman üzerine aldığı görevler ya da etkinlikler için gerekli olan şeyleri kaybeder (örn. Oyuncaklar, okul ödevleri, kalemler, kitaplar ya da araç gereçler).
h. Çoğu zaman dikkati dış uyaranlarla kolaylıkla dağılır.
i. Günlük etkinliklerinde çoğu zaman unutkandır.
(2). Aşağıdaki hiperaktivite – dürtüsellik semptomlarından altısı (ya da daha fazlası) en az 6 ay süre ile uyumsuzluk doğurucu ve gelişim düzeyine göre aykırı bir derecede sürmüştür:
Hiperaktivite
a. Çoğu zaman elleri, ayakları kıpır kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanıp durur.
b. Çoğu zaman sınıfta ya da oturması beklenen diğer durumlarda oturduğu yerden kalkar.
c. Çoğu zaman uygunsuz olan durumlarda koşuşturup durur ya da tırmanır (ergenlerde ya da erişkinlerde öznel huzursuzluk duyguları ile sınırlı olabilir).
d. Çoğu zaman, sakin bir biçimde, boş zamanları geçirme etkinliklerine katılma ya da oyun oynama zorluğu vardır.
e. Çoğu zaman hareket halindedir ya da bir motor tarafından sürülüyormuş gibi davranır.
f. Çoğu zaman çok konuşur.
Dürtüsellik
g. Çoğu zaman sorulan soru tamamlanmadan önce cevabını yapıştırır.
h. Çoğu zaman sırasını bekleme güçlüğü vardır.
i. Çoğu zaman başkalarının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer (örn. Başkalarının konuşmalarına ya da oyunlarına burnunu sokar).
B. İşlevsel bozulmaya yol açmış olan bazı hiperaktif – impulsif semptomlar ya da dikkatsizlik semptomları 7 yaşından önce de vardır.
C. İki ya da daha fazla ortamlarda semptomlardan kaynaklanan bir işlevsel bozulma vardır (örn. Okulda ya da işte ve evde).
D. Toplumsal, okuldaki ya da mesleki işlevsellikte klinik açıdan belirgin bir bozulma olduğunun açık kanıtları bulunmalıdır.
E. Bu semptomlar sadece bir yaygın gelişimsel bozukluk, şizofreni ya da diğer bir psikotik bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve başka bir mental bozuklukla daha iyi açıklanamaz (örn. Duygu durum bozukluğu, anksiyete bozukluğu, disosiyatif bozukluk ya da bir kişilik bozukluğu).
Alt tipleri şöyle tanımlanmaktadır;
Dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu – bileşik tip: Son altı ay boyunca hem A1 hem de A2 tanı ölçütleri karşılanmıştır.
Dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu – dikkatsizliğin ön planda olduğu tip: Son altı ay boyunca A1 tanı ölçütü karşılanmış ancak A2 tanı ölçütü karşılanmamıştır.
Dikkat eksikliği/hiperaktivite ve dürtüselliğin ön planda olduğu tip: Son altı ay boyunca A2 tanı ölçütü karşılanmış ancak A1 tanı ölçütü karşılanmamıştır (Muşlu, 2005).
Dikkat eksikliği aşırı hareketlilik bozukluğunun tanısına yönelik belirli kan, idrar, beyin görüntüleme ya da diğer testler olmadığı için ve bozukluğa ilişkin tanı ölçütlerinin zaman içinde değişimi nedeniyle sıklığına ilişkin kesin veriler bulunmamaktadır.
Ülkemizde yapılan araştırmalarda çocuk psikiyatrisi polikliniklerine başvuru sıralamasında dikkat eksikliği aşırı hareketlilik 7. ya da 15. sırada yer almış, gecekondu bölgesinde yapılan bir araştırmada anne – baba değerlendirmesi ile çocukların % 25,9' unda, öğretmen değerlendirmesiyle de % 21,4' ünde kıpır kıpır olma saptanmıştır.
Okul dönemi çocuklarının % 3 – 6' sının dikkat eksikliği aşırı hareketlilik bozukluğu olduğu tahmin edilmektedir. Bu sonuç farklı coğrafi ve sosyo ekonomik düzeylerden, farklı ırklardan toplulukları içeren araştırma sonuçlarına dayanan ve şimdiye kadar en fazla kabul gören bir orandır (Şenol, İşeri, Koçkar, 2005).
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun, ortalama rastlanma sıklığı % 3 – 17' dir. Erkeklerde 3 – 9 kez daha sık rastlanır ve 6 – 9 yaş arası çocuklar daha fazla risk altındadır (Szatmari, 1989; Akt., Korkmaz, 2000).
DEHB, nedeni bilinmeyen, birden fazla etkenin ortaya çıkardığı bir bozukluktur. Konu ile ilgili araştırmalar, genetik, nörokimyasal, kurşun etkisi, beyin görüntüleme, diyet ve psikososyal nedenleri belirlemeye yönelik olarak sürdürülmektedir. Günümüzde nörolojik kökenli bir bozukluk olduğu kabul edilmektedir.
Genetik araştırmaları ikiz, evlat edinme ve aile araştırmalarına dayanmaktadır. Bunlarda genetik geçiş ve olası özgül genetik bozukluklarla ilgili kanıtlar araştırılmaktadır. Ancak kesin sonuçlara henüz ulaşılamamıştır. Bu çocukların birinci dereceden kan bağı olan akrabalarında da bozukluğun sık olduğu bulunmuştur. Tek yumurta ikizlerinde çift yumurta ikizlerine göre daha fazla eş hastalanma olması ya da hiperaktif çocukların kardeşlerinde genel topluma göre iki kat fazla risk olması genetik kanıtlar olarak ileri sürülmüştür. Aile çalışmalarında DEHB olan çocukların anne babalarında DEHB olma riskinin 2 ile 8 kat daha fazla olduğu saptanmıştır. Bu veriler bize DEHB' de genetik etkenlerin önemli olduğunu göstermektedir.
DEHB olan çocuklarda silik nörolojik bulgular sık görülmektedir. Ancak çocukların önemli bir bölümünde beyinde yapısal hasara ilişkin bir belirti yoktur.
Bazı çevresel etkenlerin de DEHB gelişiminde sorumlu olabileceği öne sürülmüştür. Bunlar doğum öncesi, sonrası ve doğum sırasındaki sorunlar, toksinler (kurşun ve çeşitli besin katkı maddeleri), şeker zehirlenmesi ve DEHB olan çocuklarda artmış vitamin ve besin gereksinimi gibi bilimsel verilerle doğruluğu desteklenmemiş etkenleri içermektedir (Şenol, İşeri, Koçkar, 2005).
DEHB olan çocukların dikkatlerini toplayamama güçlüklerinin bir nedeni, bu çocukların çevrelerinde bulunan dış uyaranların birçoğu ile aynı anda ilgilenmeleridir. Normalde uyaranlar belli bir seçme sürecinden geçirilmekte ve uyaranların ancak belli bir kısmı algılanmaktadır. Seçilen uyaranlar algılandıktan sonra kısa süreli belleğe geçmektedir. DEHB' de algılama ve dikkati toplamadaki güçlükler, beraberinde bellek problemini de getirir. Nitekim bu çocuklarda uzun süreli bellek bozukluklarından daha çok kısa süreli bellek bozukluklarına rastlanır (Öktem, 1996; Akt., Kiriş, 2002).
Çocuklarda DEHB belirtileri aşağıdaki gibidir:
l Hiperaktivite ya da rahat duramamak
l Dürtüsel davranışlarda bulunmak; fazla düşünmeden akla ilk geleni yapmak
l Heyecanlı olmayan (okul çalışması gibi) işlerde dikkati yoğunlaştıramamak
l Sabahları, zor uyanmak, yavaş yürümek ve normalden daha fazla disorganize olmak
l Geceleri hemen uykuya dalamamak
l Sağ - sol ayrımında; yazı yazarken harflerin, kelimelerin ve sayıların seçiminde zorlanmak
l Öfke nöbetlerine yatkınlık
l Yatak ıslatma
l Nedeni açıklanamayan olumsuzluk hissi (Şenol, İşeri, Koçkar, 2005).
Ergenlerde DEHB belirtileri aşağıdaki gibidir:
l Rahat duramamak ya da bir miktar hiperaktivite.
l Dürtüsel davranışlarda bulunmak; fazla düşünmeden akla ilk geleni yapmak.
l Heyecanlı olmayan (okul çalışması gibi) işlerde dikkati yoğunlaştıramamak.
l Sabahları, eğer gün içinde planlanmış heyecanlı bir aktivite yoksa zor uyanmak.
l Geceleri zor uyumak, çok geç vakitlere kadar uyanık kalmak.
l Sağ - sol ayrımında; yazı yazarken harflerin, kelimelerin ve sayıların seçiminde zorlanmak; konuşurken kelimelerin yerini değiştirmek.
l Öfke nöbetlerine yatkın olmak; saman alevi gibi parlayıp başkalarına vurmak, eşyaları kırmak ve bağırmak.
l Yatak ıslatmak hala geçerli olabilir.
l Nedeni açıklanamayan olumsuz duygular, bazen depresyon ve intihar girişimi.
l En basit sorunlar karşısında bile kolayca umutsuzluğa kapılmak (Şenol, İşeri, Koçkar, 2005).
Son yayınlarda bozukluğa eşlik eden durumlar ve bunun kuramsal ya da uygulamadaki etkilerine sıklıkla yer verilmektedir. DEHB olan çocukların yarısında ya da daha fazlasında başka tanıların da bulunduğu bildirilmektedir. Hiperaktif çocukların % 40 ya da daha fazlasında eşlik eden karşı gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu görülmektedir.
DEHB ile birliktelik gösteren bozukluklar arasında belki de en zor baş edilebilir bozukluk gurubu “davranım bozukluğudur”. DEHB olan çocuklar da dikkatsizlik ve ataklık nedeniyle çevreye zarar veren davranışlarda bulunabilirler ancak bu kasıtlı olarak yapılmaz ve sonrasında pişmanlık ve üzüntü yaşanır. Davranım bozukluğunda ise yıkıcı davranışlar, kuralları bozma, yalan söyleme, çalma gibi sorunlar olabilir ve olaylar sonrasında çocukta pişmanlıktan çok huzursuzluk ve öfke duygularının hakim olduğu ve sonuçlarını bilmesine karşın yanlış davranışlarını tekrarladığı görülür.
DEHB olan çocuk hatalı davranışlarından pişmanlık duyar ve düzeltmeye ya da tekrarlamamaya çaba harcar. DEHB ve davranım bozukluğu birlikteliğinde ise çocuk hatasını kabul etmez ve gereksiz yere cezalandırıldığını düşünerek öfkelenir, hiddetlenir.
DEHB olan özellikle erkek çocukların %30 – 50' si karşı gelme bozukluğu tanısı da almaktadır. Bu çocuklar sıklıkla hiddetlenen, büyükleriyle tartışmaya giren, çoğu zaman isteyerek başkalarını kızdıran, kendi yaramazlıkları için başkalarını suçlayan, alıngan ve gücenik yapıda olan, çabuk darılan ve kolay kızdırılan çocuklardır. Çoğu zaman kincidirler ve intikam almak isterler.
DEHB olan çocukların yaklaşık %10 – 50' si özgül öğrenme güçlüğü (ÖÖG) tanısı alır. ÖÖG, zekası normal ya da normalin üstünde olan bireylerin, standart testlerde, yaş, zeka düzeyi ve aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda, okuma, matematik ve yazılı anlatımının beklenilenin önemli ölçüde altında olmasıyla tanısı konan bir bozukluktur.
ÖÖG çocuğun bilgiyi işlemesi ve kullanma becerilerini ve bu nedenle öğrenme becerilerini olumsuz etkileyen bir bozukluktur. DEHB ise çocuğun oturması, dikkatini vermesini ve tepkilerini etkileyerek öğrenmesini etkileyen bir bozukluktur. Altta yatan öğrenme güçlükleri ancak DEHB tedavisinden sonra fark edilir. Bunlar ilişkili bozukluklar olsa da aynı sorunlar olarak değerlendirilmemelidir.
Bir yıldan daha uzun süredir devam eden, birden fazla kas gurubunu tutan motor tik ve beraberinde boğaz temizleme, burun çekme gibi ses tiklerinin de görüldüğü kronik bir tik bozukluğu olan Tourette bozukluğu olgularının yaklaşık yarısında DEHB görülürken DEHB olan çocuklar arasında da tik bozukluğu olanlar vardır. Her iki bozukluk için de tedavide ilaç desteği gerekir.
DEHB olan çocukların bir kısmında kaygı bozukluğu ya da depresyon eşlik edebilir. Eşlik eden depresyon ya da kaygı bozukluğu erken tanınır ve tedavi edilirse çocuğun klinik belirtilerinde belirgin değişiklikler gözlenir. Kaygı ya da çökkünlük çocuklarda sıklıkla davranışsal belirtilerle kendini gösterir. Bu çocuklar daha hırçın, huzursuz, öfkeli, hareketli ve dikkatsiz olabilirler. Kaygı bozukluğu ve depresyon hem ayırıcı tanıda, hem de eşlik eden bozukluklar açısından ele alınması gereken bozukluklardır. Kaygı bozukluğu olan DEHB olgularında başaramama korkusu, uyku bozukluğu, güvensizlik, takıntılı düşünce ve davranışlar gözlenebilir. Gerçek dışı korkuları, sevilmedikleri düşünceleri ön planda olabilir. Bu çocuklar dikkat eksikliği ve hareketlilik nedeniyle tamamlanamamış ödevler için yoğun kaygı yaşar, küçük düşmek ya da ceza almaktan korkarlar. Okul reddi ve bedensel yakınmalar kaygı bozukluğunun eşlik ettiği olgularda sık görülür. Yüksek kaygı düzeyi DEHB belirtilerini de alevlendirir, impulsif davranışlar daha belirgin olabilir.
DEHB olan çocuklarda iki uçlu duygulanım bozukluğunun eşlik etmesiyle ilgili istatistiksel veriler eksiktir. Bunun yanı sıra DEHB ve iki uçlu duygulanım bozukluğunun çocukluk döneminde birbirinden ayırt edilmesi de güç olmaktadır. Temel bilgi olarak iki uçlu duygulanım bozukluğu, duygulanımda kabarma ve çökme şeklinde döngüsel bir klinik seyir gösterir ve bu döngüsel bozulmalar arasında tamamen sağlıklı geçen dönemler bulunur. Enerji fazlalığı ve uykusuzluk gibi bazı belirtiler hem DEHB, hem iki uçlu duygulanım bozukluğunda gözlenebilir.
DEHB ile zeka düzeyi arasında bir ilişki yoktur. Bu bozukluk her zeka seviyesinde tanı koyulabilen bir bozukluktur.
DEHB olan çocuklarda düşük benlik saygısı oldukça yaygındır. Benlik saygısındaki düşüklük DEHB olan çocuklarda uzun süre devam eden problemlerin başında gelmektedir. Benlik saygısı çocuğun çevresiyle etkileşimine ve deneyimlere bağlı olarak gelişir (Şenol, İşeri, Koçkar, 2005).
DEHB tedavisine ilişkin başlıca üç yaklaşımın varlığından söz edilebilir. Bunlar; ilaç tedavisi, davranışsal tedaviler ve bilişsel – davranışsal tedavilerdir. İlaç tedavisi genellikle uyarıcı ilaçların uygulanmasını, davranışsal tedaviler ilişkilendirme becerilerini ve aile eğitimini, bilişsel – davranışsal tedaviler kendini düzenleyici süreçleri içermektedir (Whalen ve Henker, 1991; Akt., Düzen, 1996).
Bozukluğun tedavisinde psikososyal ve tıbbi girişimleri içeren çok yönlü tedavi yaklaşımı gerekmektedir. Psikososyal girişimler aile, okul ve çocuk üzerine yoğunlaşmaktadır. Aileye yönelik girişimlerde bozukluk ile ilgili bilgilendirme yapılır, destekleyici guruplar, kitaplar önerilir. Amaç çocuğun ev içi yıkıcı davranışlarını azaltmak yanında ebeveynlerin baş etme konusunda kendilerine güvenlerini artırma ve aile içi sorunları azaltmaya yöneliktir.
DEHB olan bireylerle çalışırken asıl amaç benlik saygısını artırmak ve dürtü denetimini sağlamaktır.
DEHB olan çocuklardaki aile eğitimi programlarında, (1) ebeveynlik becerilerinin ve güvenin artırılması, (2) stresin azaltılması, (3) aile ilişkilerinin düzeltilmesi ve (4) bozukluğun hem birincil, hem de ikincil belirtilerinin azaltılması amaçlanır.
Aile bireyleri arasındaki iletişim becerilerini artırmaya ve karşılıklı destekleri geliştirmeye yönelik kullanılan aile terapisi yöntemleri DEHB tedavisinde öncelikli bir yöntem olarak kullanılmakta, hiperaktif çocuğa sahip olmanın yarattığı sorunlarla başa çıkmada yardımcı olmaktadır.
DEHB' in ilaçla tedavisinde santral sinir sistemi uyarıcıları, antidepresanlar, antipsikotikler, kaygı gidericiler, sara ilaçları, lityum, fenfluramin, klonidin ve guanfasin gibi ilaçlar kullanılmaktadır. Ülkemizde yalnızca Ritalin bulunmaktadır.
Çocuğa tanı konulması süreci tamamlandı ise bir sonraki aşama da çocuğa, aileye ve çocuğun okuluna DEHB ile ilgili pek çok açıklama yapmak gerekecektir.
DEHB' in çocuğa açıklanması onun yaşı ve onu değerlendiren uzmanların tarzına bağlıdır. Ancak çocuğun durumuyla ilgili bilgilenme hakkı vardır.
Çok küçük çocuklara DEHB' in tanımını iletmenin gerekli olduğunu düşünmüyoruz. Bazen yapılandırılmış ortamlara girdikten sonra bu çocuklar durulur ve DEHB belirtileri göstermezler. Bu nedenle bu tanıyı çocuklara erken yaşta öğretmenin de bir yararı olmayacaktır. Çocuğa açıklama yaparken “Bazen kıpır kıpır, hareketli oluyorsun oturmakta durmakta zorlanıyorsun işte bunlarla ilgili sana yardım edebilecek bir abla ile görüşmeye gideceğiz” denilebilir. Ancak bir uzmana giderken çocuğun ne ile karşılaşacağını ona önceden anlatmak gerekir. Böylece bu yeni durumdan korkmasının gerekli olmadığını öğrenerek rahatlayacaktır.
DEHB olan çocuk biraz daha büyüdüğünde ya da ilaca başlanması gerektiğinde bir miktar daha açıklama yapmakta yarar vardır. 7 – 8 yaşından itibaren DEHB terimi kullanılabilir ancak ilk açıklamada yine de bu gerekli değildir. Genellikle çocuğun dünyasından bir tanımlama yapmak en kolay anlaşılan şeklidir. Örneğin bisiklete binmekten hoşlanan bir çocuğa çok güzel bir bisikletinin olduğunu ancak bisikletinin frenlerinin bozulmuş olduğu söylenebilir. Bisikletinin daha iyi gitmesi ve bir yerlere çarpmadan istediği zamanda durabilmesi için frenlerinin tamiri gerektiği anlatılabilir.
Ergenlik döneminde ise daha ayrıntılı açıklamalar gerekmektedir. Ergenlik dönemi her çocuk için başlı başına zor bir dönem olabilir. Bu durumda ergende öğrenme bozuklukları varsa bu konular hakkında da bilgi vermek, onları desteklemek gerekir. Ayrıca “deli” olmadıklarını, bu durumun çok yaygın olabileceğini ve DEHB' e sahip olmanın olumlu yanlarını da belirtmek gerekir. Tüm bunları daha küçük çocuklara da açıklayabiliriz ancak bu düzeyde olması gerekmez.
Ergenlik dönemindeki çocuğa da bir tasvirle anlatmak iyi olabilir. Bu sefer de çok güzel sofistike bir arabası olduğunu ve bu aracın da pek çok güzel özelliği olduğunu düşünmesi istenebilir. Araç çok güzel hız yapabilir ve oldukça da havalı görünebilir. Ancak arabanın frenlerinin bozuk olması durumunda durması imkansızdır ve eninde sonunda bir yerlere çarpacak ve araç zarar görecektir. Bu tasvirler üzerinde durularak ergenin durumunu daha iyi kavraması sağlanabilir ve işbirliği oluşturulabilir.
DEHB olan bir kardeşe sahip olan çocuğun hayatı çok da rahat olmayabilir. Pek çok durumda kardeşlerin de bilgilendirilmesi gerekir. Onların da bu durumla ilgili pek çok soruları olabilir. Onları istedikleri zaman size soru sorabilecekleri konusunda destekleyin. Her zaman her şey ile rahatlıkla baş eden çocuk olmaktan onlar da zaman zaman yorulabilirler ve desteğe ihtiyaçları olabilir. Ayrıca ne kadar sakin ve sorumluluk sahibi olursa olsun her çocuk zaman zaman sınırları zorlayabilir.
Ayrıca kardeşlere bu durumla alay etmenin kesinlikle kabul edilemeyeceğini ve cezaya neden olacağını da belirtmek gerekebilir. Çocuklar alay edilebilecek her şey ile alay etme eğiliminde olduklarından bu konuda baştan sınırları belirlemekte yarar vardır.
Akrabalara ve aile dışındaki bireylere ne kadarının anlatılacağı onların anlayış ve kabul düzeyiyle ilişkilidir. Aile ve çocuk bu bozukluğun ne olduğunu tam olarak anlayıp kabul edene değin çok fazla kişiye durumun anlatılması ailenin kafasını karıştırabilir. Akrabalar destekleyici ise o zaman onlara da açıklamalarda bulunulabilir. Akrabalar bu konuda destekleyici bir anlayışta değiller ise bu durumu muhakkak onlara da anlatmak ve kabul ettirmek için ailenin çok fazla enerji harcamasına gerek yoktur. Henüz bunu öğrenmeye ve kabul etmeye hazır değiller demektir.
Son yıllarda okullarda DEHB' in ne olduğu hakkında öğretmenlerin de bilgilenmesiyle bu konuyu okula ve öğretmenlere aktarmak kolaylaşmıştır. İşbirliği yapan ve tutarlı bir ev – okul ve uzmanlardan oluşan bir takım başarılı olacaktır. DEHB ile ilgili olarak anne – babalar ve kurumların farkındalığı arttıkça bu takım yaklaşımı da daha fazla işe yarar hale gelecektir. Ancak bazı okullar ve öğretmenler DEHB' in varlığına halen karşı çıkmaktadır. Olumsuz ve haksız eleştiriler çocuğun özgüveni açısından oldukça zarar verici olabilir.
Tanı kesin olarak konduktan sonra okulu ve öğretmeni bilgilendirmek daha fazla yararlı olabilir.
DEHB' li bir çocukla çalışırken öğretmenlerin dikkat etmeleri gereken hususlar vardır. Bunlar;
l DEHB‘ li çocuklarla yapılacak çalışmalarda çocuklara fiziksel olarak yakın olmaya çalışın.
l Göz temasını kullanarak söylediğinizi anlayıp anlamadığını kontrol edin.
l Soru sormadan önce öğrencinin dikkatini çekmek için ismiyle hitap edin.
l Yapılan çalışmalarda sürenin yeterli olup olmadığına dikkat edin.
l Psikolojik danışman, özel eğitim uzmanı ve çocuk psikiyatristi gibi uzmanlardan yardım alın.
l Çocuğu gözleyerek nasıl öğrendiğini bulun.
l Planlama yapmasına yardımcı olun.
l Kurallar koyun ve kuralları görebilecekleri bir yere asın.
l Yapacağınız değişikliklerden öğrencinizi haberdar edin.
l İletişim kurmasına yardımcı olun, yol gösterin.
l DEHB‘ li öğrenciyi masanızın yanına ya da ders esnasında en çok bulunduğunuz yere yakın bir yere oturtun.
l Okul dışı zamanlarını nasıl değerlendirmesi gerektiği konusunda öğrencinizi yönlendirin.
l Dikkat ve dinleme oyunları oynayın.
l Kısa süreli olmak şartıyla sınıf dışına çıkmasına izin verin.
l Sık sık denetleyin ve gelişimini değerlendirin.
l Dikkatini çekebilmek için farklı etkinliklerden yararlanın.
l Sınıf duvarlarına dikkat dağıtıcı panolar asmayın.
l DEHB‘ li çocukları hoşlandıkları başarılı bir öğrenci ile eşleştirin.
l Olumlu yönlerini, başarılı oldukları alanları bulmaya çalışın, cesaretlendirin.
l Sınıf arkadaşlarına DEHB ile ilgili bilgi verin, dışlanmasını engelleyin.
l Kitap okurken ve dinlerken not alma tekniklerini öğretin.
l Yerine getirebileceği sorumluluklar verin.
l Etkinliklere katılmasını sağlayın.
l Ev ödevlerinin niceliğinden çok niteliğine önem verin.
l Büyük ödevleri küçük parçalara ayırın.
l Zamana dayalı sınavların sıklığını azaltın.
l Sözel testler uygulayın çünkü el yazısı DEHB‘ li çocuklara oldukça zor gelir.
l Arkadaşlarıyla yardımlaşması için olanaklar sağlayın.
l Öğrencinin velisi ile işbirliği halinde olun.
l Sık tekrarlar yapın.
l Müfredat programını çeşitli etkinliklerle süsleyin.
l Sözel olmayan ipuçlarından yararlanın.
l Dersi anlatırken dikkati dağıldığında yanına gidin ve omzuna dokunun.
l Tamamladıkları işlerde bir dosya tutmalarını sağlayın.
l Zaman zaman dinlenme fırsatı verin.
l Beklentilerinizi öğrenciye göre ayarlayın, diğer öğrencilerle kıyaslamayın.
[ Üyelere Özel ] 07-09-2008 10:00:36
\t \t\tinşallah daha iyi olur
\t \t