02-04-2008 |

Çocuğumu Aşılatmalı Mıyım?

Dünya Sağlık Örgütü tarafından iyi beslenmeyen çocuklar üzerinde bir araştırma yapıldı. Bu araştırmaya göre kızamık geçirmeye yatkın bir grup çocuk ele alındı, gurubun yarısına kızamık aşısı yapıldı yarısına ise aşı yapılmadı. Bu araştırmaya göre kızamık aşısı yapılmayan grubun %2.4 kızamığa yakalanırken kızamık aşısı yapılan grubun %33.5 i kızamık hastalığına yakalandı.

1975 yılında Japonya bebek aşılama yaşını 2 yaşına çıkardı. Sonuç olarak SIDS (Ani Bebek Ölüm Sendromu veya Beşik Ölümü) ve bebek havalesi gözle görülür bir şekilde azaldı. 1983 Japonya bebek aşılama yaşı yeniden 3 aya indirdi bunun uzerine bu hastalıkların oranı eski seviyesine geri döndü.

Avusturalya da bir grup gönüllüye kızamıkçık aşısı yapıldı ve bu gönüllülerin hepsinin vücutları beklenilen bağışıklığı üretti. Ancak ileriki dönemlerde bu gönüllüler kızamıkçık hastalığı ile karşılaşınca bunların %80'i kızamıkçık hastalığına yakalandı.

Amerika Birleşik Devletleri Milli Çocukluk Çağı Aşı Hasarları Yönergesine göre (1986 yılında kabul edildi) eğer aşının zararlı etkileri 4 saat içinde görülürse kişi tazminata hak kazanmıştır. Son derece sert kısıtlamaları olmasına rağmen 28 Şubat 1998 tarihi itibari ile tazminat ödemeleri 871.800.000 doları buldu. Bu rakam endişe verici, çünkü her 4 davacıdan 1 i bu tazminata hak kazandı.

Bazı araştırmacılara göre canlı viral aşıların kullanımı yabancı genetik maddelerin insan vücuduna girmesine sebep oldu. Bu nedenle geçen yıllarda olağan dışı bir şekilde otoimmün hastalıklarda artış görüldü. (multipl skleroz, romatoid eklem iltihabı, lupus, kanser, crohn hastalığı, astım vb.)

Yukarıdaki gerçekler aşılamanın değişik yönlerinin altını çizmektedir; tesirlilik, ters etkiler ve uzun süreli sonuçlar. Bu durumda şu sorular akla geliyor; neden insanlar bu deliller ışığında uyarılmadılar ve neden aşılama çocuklarımızın sağlığı için çok gerekli ve pozitif bir olgu olarak sunuldu.

Yeni doğmuş bir çocuk annesi olarak, bebek ve çocukluk dönemi aşılamanın yararları ve bu prosedürün gerekli olup olmadığı konusu, benim için çok önemli. Bu nedenle aşılama konusundaki bu araştırma 4 ay sürdü.

Aşılar Gerçekten İşe Yarıyorlar mı?

Bu konuyu araştırırken, birçok klinik araştırmaların ve tarihsel verilerin aşıların güvenlik ve etkinliği olgusunu çürüttüğünü hayretle keşfettim. Malesef, aşılar hakkında bu propaganda kampanyası çok geniş olduğundan birçoğumuz bu aşıların ciddi çocukluk dönemi hastalıklarını kökünden halledeceğini düşünmektedir. Gerçekte, eğer Lancet, WHO ve UNICEF'in verilerine bakılacak olursa bu tamamen değişik bir yön göstermektedir.

1800 den günümüze kadar mevcut bir çok hastalık, daha aşılar bulunmadan önce hijyenik çevre şartlarının düzeltilmesiyle kontrol altına alınmış, yayılması bulaşması engellenmiştir. Temel olarak, insanların genel sağlığı ve bağışıklık sistemleri iyileşti ve hasta olmadılar. Doktor W.J. McCormick in söylemine göre 1950'de (kızamık, kabakulak, kızıl ve ateşli romatizma hastalıklarının aşısı bulunmadan önce);

"Difteri, boğmaca ve tifo vakalarında görülen azalma, bu hastalıklara karşı geliştirilen aşılamanın başlamasından 50 yıl öncesine rastlamaktadır. Bu kontrol ölçülerinin adaptasyonundan sonraki döneme bakıldığında aşılama öncesi ve sonrası dönemde bir fark olmadığı görülmüştür. Kızamık, kabakulak, kızıl ve ateşli romatizma vakaları için geliştirilen kontrol ölçülerinde belirgin bir gelişme olmamasına rağmen bu hastalıklarda aynı azalmayı göstermişlerdir."

Ek olarak, bulaşıcı hastalık patlaması görülen bölgelerde dünya çapında yapılan bir araştırmaya göre (kızamık, çocuk felci, kızamıkçık, çiçek hastalığı) aşılanmış ve aşılanmamış insanlarda bu hastalıklara aynı oranda rastlandı bazı durumlarda aşılanmış insanlar daha çabuk ve uzun süreli hasta oldular. Örnek olarak: 1961'de Amerika Birleşik Devletlerinin Massachusetts eyelatinde tip II çocuk felci hastalığı patlaması ile karşılaşıldı. 3 kez aşılanmış insanlarda aşılanmamış insanlara göre felce daha çok rastlanıldı.

1976 yılında Dr. G.T. Stewart'ın İngiliz Tıp Dergisinde yayınlanan raporuna göre 8092 boğmaca vakasının %36 sı (2940) tamamen aşılılarda ortaya çıkarken, sadece %30 oranında (2424) aşısız kişide boğmaca hastalığı meydana geldi.

1973'te Brüksel deki çevre konferansında konuşan Profesör George Dick'e göre İngiliz halkının %75 i çiçek hastalığına karşı aşılandı. Ayrıca çocukların %40 ıda aşılandı. Sonuçlara göre aşılanan insanlarda hastalığa yakalanma riski gozle görülür bir şekilde artı.

Eğer aşılama bu yaygın hastalıkların azalmasında rol oynamıyorsa ve aşılanmış çocuklar, aşılanmamış çocuklardan daha fazla riske sahipse, neden aşılama çocuklarımızın sağlığını korumada bir araç olarak sunuluyor. Aşılama yanlısı guruplar tarihsel verileri sunarken neden içeriğini değiştiriyorlar. Örnek olarak, Tayland da yapılan geniş çaplı bir aşılama operasyonunda;

"Aşılama kapsamı 1984 yılında %6 dan 1988 yılında %63 e çıkarıldı. Bunun sayesinde kızamık hastalığı 1984 yılında 93.7/100.000 kişi iken 1986 yılında 37.1/100.000 kisiye düştü."

Bununla birlikte, 1987 yılında 87.1/100.000 kişinin ve 1988 yılında 59.1/100.000 kişinin kızamık hastalığına yakalandığı raporun dışında tutulmuştur. Aslında 1982 yılında kızamık aşısı yapılmamış guruptan,57.1/100.000 oranında hastalığa yakalanma saptanmıştır. Bu oran ayrıca 1988 yılındaki orandan daha düşüktür ve bu yılda aşılama yapılmıştır.

Aşılamanın bulaşıcı hastalıklara karşı bir engel olmaması ve aşılanan çocukların bu hastalıklara yakalanma riskinin artığı görülmüştür, Ayrıca aşılamanın ters etkileri ve uzun süreli sonuçları düşünülmelidir.

Maalesef, aşılamanın gerçek zarar verici, yan etki reaksiyonlarını tespit etmek imkânsız. Örneğin, Bir İngiliz hükümet raporunun iddiasına göre DPT (difteri çocuk felci tetanos) aşısının kalıcı nörolojik zararı 300.000 de 1 kişi olarak belirtilmektedir. Oysa başka araştırmacılar bu seviyenin 62.000 de 1 kişiden 300 de 1 kişiye kadar çıkabileceğine inanmaktadırlar. Coulter ve Fisher tarafindan yapılan bir araştırmaya göre Amerika Birleşik Devletlerinde 3.3 milyon çocuğa DPT aşısı uygulanmış ve 48 saat içerisinde bu aşıyı alan 33.006 çocuk ta ciddi nörolojik reaksiyonlar olmuştur. (ansefalit, havale geçirme, bayılma)

Aşılama taraftarı gruplar bu ciddi problemleri sunarken, bu sorunların gerçek ve ciddi olmasına rağmen, bu problemlerin seyrek olduğunu belirtmektedirler. Örnek olarak;

"Aileler aşılamanın bu seyrek görülen fakat ciddi bir yan etkisi olan alerjik reaksiyon ve sara nöbetlerine karşı bilgilendirilmelidir. Aşıyı tavsiye eden her doktor bu immünolojik maddelerin reaksiyonlarını bilmek zorundadır. Eğer bu ciddi sorunlarla karşılaşılırsa ve hukuksal yola başvurulursa buna karsı en iyi korunma yöntemi, aşılamanın bu etkileri hakkında aileye ayrıntılı bilgi verildiği ve bu kararın karşılıklı olarak alındığı belirtilmelidir."

Bununla birlikte, aşılama sonucu oluşan sakatlıkların sıklığı ve tekrar oranı hakkında bir bilimsel delil yoktur. Sonuç olarak, bu reaksiyonların olağan dışı olduğu veya istatistiksel olarak belirgin olduğu konusunda bir bilgi edinilememektedir. Yukarıda belirtilen makalede olduğu gibi, bu tip makalelerden aşılamayla beraber oluşan bu seyrek reaksiyonların sıklığı konusunda bir bilgi edinilememektedir. American Bakteril Aşıları ve Toxoidlerinin Tenkiti Panelinin 15. Toplantısında aşağıdaki kanıya varıldı;

"Birçok doktor aşıların reaksiyonların bildirilmesi konusunda pek hassas değiller veya aşıların özelliklerinden pek haberdar değiller. İlave olarak, hekimler ve aşıları üreten bu firmalar yan etkiler sonucu zarar gören hastalara karşı sorumludurlar. Bütün bu faktörler üst üste eklendiğinde görülmüştür ki aşılama sonucu oluşabilecek zararların tespiti çok zordur."

Bu nedenle, aşıların yan etkilerinin ve aşıların çocuklarda görülen zararlı etkilerinin çok yüksek olduğu ancak tıp ve eczacılar toplumunun sundukları bilgilerin bununla uyuşmadığından şüphelenilmektedir. Buna ek olarak çocukları kalıcı olarak aşılardan zarar görmüş anneler aşı risk derneği kurmuştur. 1967 de Batı Almanya da çiçek aşısı yapılan çocukların 3296 sının kulakları zarar görmüş ve 71 i tamamen sağır olmuştur. Başka bir uç değer olarak Avustralya da yapılan bir aşılama programı sırasında aşılanan yerli çocukların %50 si hayatlarını kaybettiler. Albert Einstein Tıp Fakültesi doktorlarından Dr. B. Bloom göre bir çok aşı üreten firma bu hukuksal maddi kayıp nedeniyle yeni aşı geliştirmesine ara vermişlerdir.

Aşıların bu yan etkilerinin nerden kaynaklandığı tespit edilememiştir. Ters etkilerin bu toksik katkı maddelerinden veya aşının kendisinden kaynaklandığı sorusu halen cevapsızdır.

Aşılamanın Uzun Dönemdeki Etkileri Aşıların yukarda belirtilen bu kısa dönem etkilerinin endişe verici olmasına rağmen uzun dönemdeki etkileri daha da korkutucudur. Herhangi bir hastalıkla karşılaştığınızda virüs veya bakteri vücudunuza solunum yoluyla akciğerinizi geçerek girmektedir. Örnek olarak kızamık hastalığında havada bulunan bakteri öncelikle bademciklerle karşılaşır. Daha sonra bu virüsler lenflere girerler ve buradan da dalağa geçerler. Bu zincirleme işlem sürecinde vücut değişik reaksiyonlar göstererek örneğin öksürme ve hapşırma gibi virüsün vücuda girişini zorlaştırmaktadır. Fakat aşılarla bu yabancı antijenler direk olarak vücuda verildiğinden bu antijenler dokulara oradanda kan dolaşımına hızlı bir şekilde ulaşmaktadır. Böylece bu virüslerin vücudun önemli organlarına girişi kolaylaştırılmıştır. Bu erken yaşlarda vücudun savunma sisteminin elimine edilerek vücuda bu virüslerin verilmesi büyük problemlere yol açabilecektir. Ek olarak zayıflatılmış bu virüsler vücuda verildiğinden vücut önemli savunma sistemini aktif hale getirmemektedir.

Aşıların başka bir uzun dönem komplikasyonu da bir hücre bir antikor kuralıdır. Bunun anlamı şudur; bir B hücresi sadece bir antijene (hastalık yapan virüs veya bakteri) karşı etkin ise, bu B hücresi öbür hastalık yapıcı bakteri veya virüslere karşı etkin değildir. Eğer bir çocuk, çocukluk dönemi bir hastalığa doğal olarak yakalanırsa bu çocuğun vücudunun bağışıklık sisteminin sadece %7 si kullanılarak bu hastalığa karşı konulduğu tahmin edilmektedir.

Ancak, çocuk rutin olarak aşılanırsa bu çocuğun bağışıklık sisteminin %70 bu antijenlerle mücadelede olduğundan öbür hastalık yapıcı etkenlere karşı etkisiz kalmaktadır. Güncel bir araştırmaya göre bu azaltılmış bağışıklık sistemi kapasitesi vücudun öbür hastalıklara, alerjilere ve bağışlılık sistemi hastalıklarına yakalanma şansını arttırmaktadır. Ayrıca başka uzmanlara göre bu zayıflatılmış virüsler sebebi ile vücut sürekli atak modunda çalışmak ta ve bu sebeple vücudun doğal bağışıklık sitemi zayıflamaktadır.

İsveç'te yapılan bir araştırmaya göre aynı doğum yaş grubunda bulunan iki çocuk grubu kullanıldı. Birinci gruba aşı uygulandı, ikinci gruba aşı uygulanmadı. Bu deneme de aşılanan çocuklarda bakteriyel enfeksiyona ve bazı ölümlere rastlanıldı. Bunun sonucunda araştırmacıların kanısı bu aşılar bağışıklık sitemini baskı altına alarak bu ölümlere sebep verdi şeklinde oldu.

Başka bir delile göre aşılar gene bir denemede, bağışıklık sitemini baskı altında tutmuştur. Bu deneme de 2 grup çocuk kullanılmış. İlk gruba çocuk felci aşısı yapılmış ikinci gruba ise aşı yapılmamıştır. Bu araştırmaya göre aşı yapılan çocukların 200 ü çocuk felci hastalığına yakalanmış, ama aşı yapılmayan çocukların bir tanesi bile çocuk felcine yakalanmamıştır.

Harold Buttram, MD ve John Hoffman, PhD `a göre çocukluk dönemi aşı uygulaması çocuğun bağışıklık sistemine yardımcı olmamakla birlikte, çocuğun bağışıklık sistemini etkileyerek çocuğun başka hastalıklara yakalanmasına sebep olabilmektedir.

Aşıların bir başka endişe verici yönü ise bu yabancı genetik maddenin vücuda verilmesidir. Harvard dan Dr. R. Moskowitz, MD nin açıklamasına göre aşılama otoimmün hastalıklara sebep olabilmektedir;

"Aşılarda bulunan virüslerin kendilerine has bir genetik yapıları bulunmaktadır. Bu genetik yapı misafir hücrelere yapışarak bu hücrelerin bünyesinde uzun yıllar boyunca faaliyet gösterebilmektedir. Bu viral faaliyet nedeniyle bağışıklık siteminin etkisi azalmakta ve vücut herpes, siğil, çeşitli kanserler, merkezi sinir sistemi hastalıkları, paralizler ve beyinde iltihap ile karşı karşıya kalabilmektedir.

Ayrıca Dr. Markowitz `e göre aşılar orijinal hastalığın yumuşak ölçekli şekli olmakla birlikte, kendilerine has değişik belirtileri de ortaya çıkarmaktadırlar. Bazı durumlarda bu hastalıklar orijinal hastalıklardan daha ciddi bir durum oluştururlar. Bu durum da bu belirtileri teşhis etmek daha da zordur.

Amerikan Kanser birliğinin bir toplantısı sırasında, Rutgers Üniversitesinden Profesör R. Simpson bir uyarıda bulundu:

"Grip, kızamık, kabakulak ve polio hastalıklarına karşı yapılan aşılama programlarında insan vücudunda kolayca tespit edilemeyen hücre içi gizli-virüs hücreleri yapılanmaktadır. Bu gözükmeyen gizli- virüsler romatoid artirit, multipl skleroz, sistemik lupus erythematosus, parkinson hastalığı ve belkide kansere sebep olabilmektedirler."

Toplanılan bu bilgilerin büyük çoğunluğu göstermektedir ki aşılar etkili olmamakla birlikte çocuklarda başka hastalıklara da yol açabilmektedir. Ek olarak aşıların ters etkileri göz ardı edilmiş ve uzun dönem zarar verici etkilerine ise hiç değinilmemiştir.

Bu bilgilerin ışığında neden aşıların engelleyici etkiye sahip olduğu konusu vurgulanmaktadır. Dr. Raymond Obomsawin göre yoğun aşılamayı göz önünde bulundurarak, aileler ve bu aşılamayı yapan sağlık memurları genel de, bu ihtimalleri göz ardı etmektedirler.

Bundan da anlaşılmaktadır ki aşılama bir politik ve ekonomik olgudur. Çünkü bu aşıları üreten firmalar ve doktorlar maddi çıkar sağlamaktadırlar. Barbara Fiher `e göre;

"Aşı üreticileri çok büyük miktarda para kazanmaktadır. Bu nedenle doktorlar da bu firmaların planları ile beraber hareket etmektedirler."

Milyonlarca dolar göz önüne alındığında bu firmaların sorumluluğu sadece para kazanmaktır. Bu nedenle ben Oscar ı aşılattırmadım.

Birçok değişik alternatif ilaç bulunmakta bu bilgilere aşağıdaki siteden ulaşabilirsiniz; www.alternativemedicine.com

Eğer çocuğunuzu aşılattıracaksanız sadece çok önemli olanlarını yaptırınız. Örnek olarak difteri ve tetanoz aşılarını yaptırın ama DPT ve hepatit B aşılarından kaçının. Kabakulak aşısı ayrıca bazı ülkelerde yasaklanmıştır.

Eğer çocuğunuzu aşılatmak zorundaysanız, çocuğunuzun bağışıklık sistemini destekleyin . Bunu şöyle yapabilirsiniz; aşılamadan önce ve sonra çocuğunuza 1000 mg. Vitamin C, 500 mg. kalsiyum, 50 mg. Vitamin B6 verebilirsiniz.

Kendinizi eğitmeye devam edin ve aşılama hakkında araştırma yapın.

Jini Patel Thompson

Yorumlar (2)

[ Üyelere Özel ] 29-04-2008 22:14:18

Yazdıklarınızı samimi buluyorum,kalbinizle konuştuğunuza inanıyorum Alev Hanım.Sorularınıza tek tek cevap vermek isterdim ama bu zemin pek müsait gözükmüyor.
Ama bu imtihan meselesini şöyle anlıyorum : Bir Müslüman olarak ta baştan Allah’ta imtihan etme yetkisini gördüğüm için beni şöyle veya böyle imtihan et yoksa kabul etmem haa!deme yetkisini bir sınav adayı olarak kendimde görmüyorum,ister varlıkla ister yoklukla,ister sağlıkla ister hastalıkla imtihan etme, imtihan merciinin ona kabul görmüş olduğum imtihan etme hak ve yetkisi içerisinde olduğuna inanıyorum, eğer imtihan edilmeli miyim? imtihan edilmemeli miyim? neden? gibi bir soru gelirse o ayrı cevaplanır. Ama zamanını benim belirlemediğim bir zamanda,doğduğum coğrafyayı benim seçmediğim bir yerde ,benim tercih etmediğim anne ve babadan dünyaya gelmiş bulunuyorum ve böylece acizliğimi görüyorum. Aslında kendini ayıldığında sınav salonunda bulan ve çevresine baktığında kimilerinin ‘sınav da neymiş canım’ diyerek sınav sorularını beğenmeyen,’benim çalıştığım yerden çıkmadı,ne kadar mantıksız sorular,bu sorulara da böyle zulüm edilir mi’ diyen bir öğrenci olmak istemiyorum.. Eğer uyandığımda bir sınavda isem(sınavda olduğumu kabul ediyorsam) demek ki ben getiren el benim sınavı başaracağıma inanıyor çünkü başarmamam için hiçbir neden yok… Yeter ki öğrencilere sorulan soru sayıları,biçimleri,zorluk dereceleri farklı olmasına rağmen puanlamalarında da farklılık gözetecek kadar adil ve merhametli bir sınav yapma mercii olduğuna inanayım..
Özürlü çocuğuyla imtihan!(bunu sonra açıklayacağım) olan bir ailenin özürlü çocuğu olmayan bir aileye göre alacağı puanlarda muhakkak farklılık olacak yani 5 soru var her soru 20 puan, ama özürlü çocuğu olmayan aileye 50 soru var her soru 2 puan… Neden bana 20 puanlık 5 soru ,başkasına 2 puanlık 50 soru dersem,neden sınav salonundasın gibi daha da zor bir soruyu cevaplamak zorunda kalırım ve cevabım hiçbir yetkim ve bilgim yok , o zaman müsaade et de soru sayılarını da biz belirleyelim derler.
Ama asıl sorun bulunduğun salonu imtihan salonu kabul edip etmemek,eğer salonda soru kitapçıkları gezinmeseydi(varlıklar,yokluklar,sağlık,hastalık)ben bulunduğum salonu parti yapmak için bir araya gelmiş parti hazırlıkları yapan sınav kaçkınları gibi parti mahalli zannederdim.. Ama bu da öğrencilerin tercihi… Bu konu gömleğin ilk düğmesi ,bu düğmenin nereye ilikleneceği konusunda hem fikir olamazsak diğer düğmeler hakkında konuşmaya gerek kalmaz.Eğer siz dünyayı imtihan alanı olarak görmüyorsanız,engellilerle Allahın bizleri imtihan ettiği konusuna cevap bulamazsınız, tatminde olamazsınız.Kaldı ki insanoğlu dünyanın dengesini alabildiğine bozacak ve her geçen gün engelli çocuk doğma oranının yüzdesini, imal ettiği ve ilaç diyerek millete yutturduğu şeylerle artıracak sonra başımıza kendi elimizle getirdiğimiz şeyin faturasını Allaha keserek imtihan deyip oturacağız öyle mi.. bir araştırmaya göre Afrika daki aç insanların doyması gerekmesi için alınacak yiyeceğin fiyatı, Amerikadaki insanların köpeklerine(köpeklere bakılmasın demiyorum) yedirdiği mamanın fiyatına eşit veya diğer araştırmaya göre kadınların kozmetik için harcadığı paraya Afrikadaki aç insanları Allah mı aç bıraktı yoksa Aç gözlüler mi .Çocukları engelli yapan Allah mı yoksa ilaç tüccarları mı..Nede hemen faturayı Allaha kesiyoruz ve kısa yoldan imtihan diyoruz. Bence imtihan bu deyip durmak yerine neden böyle oluyor diyerek koşmak lazım eğer atalarımız bu imtihandır diyerek yatsalardı her halde Osmanlı’da engellilerle ilgili yapılan ve günümüze gelen hiçbir şey olmazdı.
İmtihan edilmeye inanmak beni hiçbir zaman pasivize etmedi,kaderine razı olan,susan bir adam kılmadı, bilakis direnen,araştıran,başarma umudunu yitirmeyen ve her an kendimce doğruları yapma mücadelesi veren bir adam kıldı..

Asıl soruya gelemedik.. Peki imtihan aracı olarak seçilen bu çocukların suçu ne….
Bu soruyu yukarıdaki anlattıklarım size inandırıcı(inanmanızı değil) gelip gelmediğini öğrendikten sonra cevaplamak istiyorum…. Tabi daha bir çok sorunuzu da
Diğer türlü konuşmama gerek kalmayacak.
Lütfen din hakkında konuşurken bizim gibi inananlara ahmak muamelesi yapmaz bizimde inancımızın kendi içinde tutarlılıklarla örülü bir duvar olduğunu düşünürsek ancak eleştirimizi duvarın dış tarafından değil ,iç(yani inanalar tarafından) tarafından bakıldığında en mantıksız şeylerin bile tutarlı görülebileceğini hesaba katarsak insanlık sınavımızda başarılı oluruz… bizim gibi inanan arkadaşlarınız olmasını istemez misiniz.. Birbirimizden alacağımız çok şeyler var en azından bu küçümencik ,çaresiz,yardım bekleyen çocuklar için yardımlaşalım, farklı düşünmemiz bizi bir birimize düşman kılmadan .Çalışmalarınızda kolaylıklar diliyorum..saygılarımla vesselam….

[ Üyelere Özel ] 08-04-2008 19:50:12

Otizm dışında da aşılardan yakınan ciddi bir grup mevcutmuş yani. Sanırım tarafsızca inceleme zamanı geldi artık bunu.
Çeviri için teşekkürler...

Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.