30-12-2004 |

beş duyu üstüne

Özellikle otizm durumunda çocukların ağızları ile dünyayı tanımlaması ailelerin yakındığı bir durumdur otistik çocuklar ağızları ile ne algılamaya çalışıyorlar?.Beş duyularında dengesizlik olduğu söylenen bu çocuklar ağızları ile beş duyuya nasıl ulaşmaya çalışıyorlar.Beş duyu nasıl çalışıyor ki ağız bunca görevi üstleniyor.

Beş duyu ve buna bağlı olan algılarımız davranışlarımızı belirler Duyulara gereksinimimiz öylesine yaşamsaldır ki birine bir zarar gelse diğerleri onun işini hemen paylaşmaya başlar.Duyuların birbirlerine yardımının ölçüsü kaçtığında  hepsinin birden dengesi oynayabilir.Peki nasıl bir denge bu.Anlamak için beş duyuya tek tek bakalım

İşitme bakma dokunma tad ve koku alma duyusu ile algılarımız düşünmemize ,analiz yaparak sentezlere gitmemize yardımcı olur ,bu anlamda ağız ayrımlaştırmayı yapan tek bir merkez durumuna gelebilmektedir.

İşitme duyusu ile gözün algılayamadığı durumlarda çevredeki değişiklikleri belirten çevre hakkında bilgi almamızı sağlarız ana organı kulaktır ağız ile bağlantısı vardır.Ses hızına bağlı olarak titreşim algılanır .İnsan 16 ile 16 bin desibel arasında işitirken kediler daha üst frekanslarda köpekler ise daha alçak frekanslarda işitebilirler.Kimi canlılarda yüksek ultrasonik hızlar kullanılır.İşitme  Avcı hayvanlarda çok gelişmiştir,yarasa gibi kulakları çok gelişmiş canlıların gözleri az görür.Seslerin ayrımlaştırılması birbirinden ayrılması çok önemlidir ortama sağlanan uyum giderek sesleri ayrımlaştırırak bir senteze varmamızı kolaylaştırır.İşitme duyusu az olan canlılar dokunma ve görme duyusu ile işitmenin eksiğini gidermeye çalışırlar ki seslerin havadaki ritm etkisi dokunma duyusu ile giderilebilmeye uygundur.Ne ki işitme ayrımlaştırılamadığında bir ses, bir gürültüdür. Çağlayan sesini yıkılan kaya sesinden ayırmak için bilgi gerekir.Bu bilgi deneyimle kazanılır.Genelde gördüğümüz bir duyunun kaybı ile diğerlerinin daha çok çalıştığı ve birinin fazla gelişmesiyle diğerlerinin görevi ona terk ettiğidir.Görme duyusu çok kuvvetli olanların işitmesinin diğerlerine göre az olması salt bir teori değildir.Belki de, büyük besteci Bethoven in yavaş yavaş geçtiği işitmezlik durumunda yaratımının daha da kuvvetlenip duygulanması da   tek duyu zayıflıklarının diğer algılara görev yükleyip duyumların duyularda  güçlenmesini sağlamaktan gelmiştir. Piyano çalan besteci ses dalgalarını anlatımını yaptığı dokunsal yol gibi algılayarak da yapmış olabilir ,kimbilir. 

Görme duyumuzun organı göz, sese dayalı işitme organına göre  ses hızının ışık hızına oranı denli hızlı olduğu gibi geniş bir algıdır.Görüntü yolu ile algılanan nesne sayısı çok fazladır.Yakın temas olmasa da çok uzaktan çevre hakkında bilgi verebilir.Çok hızlı avcı hayvanların gözleri çok gelişmiştir.Görüntü ise insana seslerden daha fazla bilgiyi iletir ancak ayrımlaştırması zordur.Fotoğraf ile yazı arasındaki fark görsel gücü bize anımsatır.Ne ki görmeyi tamamlamak için işitme ve dokunma duyularının çok kuvvetli olması gerekir.Bakıp görmeme, görmedeki ayrımlaştırmanın önemini vurgular. Bakmak bütünseldir görmek ise ayrımlaştırma ile gerçekleşir.Bakılan bir alanda aradığını görmek için aranılan şekli bilmek gerekir bu bilgi deneyimle sağlanır.Görmenin olmadığı durumlarda insanların dokunma duyusu ve işitme duyusu daha da gelişir.Dünyaya dokunarak yaşayan yılan görme duyusunun eksikliğini dokunma duyusunu daha da geliştirerek çözer ve dokunma duyusunu geliştirerek termal olarak ; ısıyla algyarak görme eksiğini üstelik fazlasıyla giderir.Teknolojinin gelişmesiyle gece görüşü elde etmek için dokunma duyusu gibi ısıyla algılayan termal dürbünler yapılmıştır 

Dokunma duyusu işitme ve görme gibi temel öneme sahip değilmiş gibi gözükür dokunma duygusunun eksik olması tüm bilgileri kısıtlar özellikle ısı farklılıkları yaşamsal öneme sahiptir.Çevrenin dokusu ve yaşama uygun olup olmadığı hakkındaki bilgiyi verir.İşitmeyene ve görmeyene kör ve sağır gibi temel tanımlar konduysada dokunma tad alma ve koku duymayana pek isim verilmez .Neredeyse bu duyuların önemi bile pek görülmez.Dokunma duyusu ile hem çevreyi hem kendimizi algılarız.Dış dokulara kapandıkça kendi dokularımızı algılamaktan başka çaremiz kalmaz.Dokunma duyusunun eksiği tüm temel algılarımızı etkiler Dokunma duyusunda işlev eskiliği varsa tad alma ve koku görme ve işitmeye yardım eder böyle bir durumda kullanılabilecek en iyi organ ağızdır.Görme dışında dokunma tad alma ve işitmenin merkezi ağızdır.Ağız ve dil sayesinde üç boyutu en boy ve derinliği algılarız ısıyı duyumsarız sesini duyumsarız.Dokunmayı algılamamız için de bir bilgi gerektirir soğuk nesnelerin ne ve neler olabileceği hangi sıcaklık ve soğukluğun yararlı ve zararlı olduğunu çoğu kez yine diğer organlara dayalı olarak sentezle buluruz.

Tad alma yaşamın gerektirdiği beslenme zorunluğunu gidermek için çevreye ayrımştırma bakımından önemlidir.Acılar arasındaki farkı bilme zarar verip vermeyeceğini anlama tad alma ile gerçekleşir.Ağızdaki dil tarafından algılanır.Dil tad alma dışında kokuyu da algılamada yardımcı olur.Tad alması gelişmiş iguana gibi canılılarda ise dil aynı zamanda bir oku alma organıdır.

Koku tüm canlılıların çevre hakkındaki bilgiyi tıpkı gözünü ve işitmesini kullandığı  kolaylıkla toplatan bir özelliktir.Temel organı burundur çünkü havayı taşıyıp ilk değerlendirme yapan odur.Sürekli gereksinimizolan havayı aldığımız halde çok yoğun olmadıkça her kokuyu biz istemedikçe almayız.Havanın partiküler yapısı koklamada temeldirKoku ile diğer dört duyunun elde edileceği bilgilere ulaşmak mümkündür ve yine koklamada  temel bir organ ağızdır.Diğer organlardaki gerilikler koku duyusunun fazla çalışmasını gerektirir.Algı bozukluklarında duygu durumu bozukluklarında koku duyusu  aşırı çalışabilir.Duyulardan birinin aşırı algı yoğunluk ile karşılaşması diğer duyuların az çalışmasına neden olabilir.Koku duyusu yüksek olan tüm canlıların hareketliliğinin yüksek olmasını  da dikkat çekici bulmayan var mıdır?

Şimdi bir kez daha bakalım duruma otizm tanısı konmuş çocuğumuz bir yaprak görüyor,rengi sarı, bu bilgi gerekli ve yok sarının şekli oval ;görsel algı olarak tanımlanmamış ne yapılır, ağıza atılır

ayrımlaştırma merkezine dil onun dokusuna bakar çünkü eller gerekli dokunma duyusana ulaşamamamıştır,en boy ve şekiel hakkında bir karara varılır.Sonra damak arasına sıkıştırarak yaprağı kırar .Yaprak kurudur kırılgandır , bir tad ve koku çıkar yaprak acıdır defne yaprağıdır defne yaprağını yandaki yetişkin alıp kullanırsa bu bilgi önemli bir bilgidir.

Beş duyunun algılanması görevini ağız tek başına yapabilir göz dışında dört duyu organı ağızda birleşir.Ağız sanki bir tek gözün görevini yapmıyormuş gibi algılanır olsa ağız diğer dört duyu desteği ile tek başına göz görevi uygulamıştır, ancak dışa bakan değil içe bakan göz.Belki de bu nedenle otistik çocukların gözleri hep uzakları arar, çünkü asıl arayışları kendi içlerindedir dışa yönelmemiştir dışarda aranacak şeyler içeriden daha az yaşamsal gibidir.

Ağız,dokunma ve koku yolu ile dünyayı tanımlamak çok içsel bir yaklaşımdır.Ağız gibi neredeyse yakından bakma görevini tamamen beceren gözün işlevini bile yapabilen ağızın önemi, algı bozukluklarında temel bir görevdir.Tek bir organ ile diğer dört duyunun kavranmaya çalışıldığı her durum içselliğe yol açar.İnsanlarkişilik ölçeklerinde temel olarak iki ayrı yapıdaki özellikleri tanımlanır.İçe dönük ve dışa dönük. Böylesi bir tanımla beş duyuya yaklaştığımızda iç ve dışın dengesinin duyular üstünden sağlandığını görürüz.İnsanlarda sosyal ilişkilerdeki eksikliğin dokunma duyusu ile giderilmesi küçük yaş mastürbasyonlarında görülür.Dış seslerin algılanmaması ağız içindeki seslerin dinlenmesini getirir dış gıcırdatma yutkunma böylesi kendi kendine "oto" seslerdir

Ne ki içe dönük yapıyı en tanımlayanlardan biri kokudur.Temel koku organının sürekli hava sağlamak gibi istemsiz bir hareketinin dışında kokuları algılamada aynı ısrarcılığı göstermesi bir takıntı ile hep kullanılması diğer duyuların önünde bir engel oluşturur .

Beş duyunun temel yapısına baktığımızda duyu dengesizliklerini gideren temel organ gözün görevi dahil olmak üzere beş duyunun gücünü ağıza yüklediğini ağızın ise koku değerlendirmede temel birgörevinin olduğunu görürüz.Okul öncesinde ağız, analiz işlemini oral evre sonrasında da sürdürür ve sosyalleşme azaldıkça içsel görevini dışsala devreder.İçsel düşünceyi dışsala çevirmek için yapılacak şey yine duyuların çalıştırılmasıdır ki Montessori danil tüm eğitimciler duyuların açılması yolu ile eğtimi bir yol olarak benimsemişlerdir.Beş duyuyu çalıştırmak için gerekli olan ise dış dünyayı anlamaya yönelik ayrıştırma yeteneğidir

Yeni yılda duyum ve algılarımızın güzel tadlar vermesi dileğiyle

 

 

 

Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmadı
Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen