Ben Engelli Değilim!

Aslında bakarsanız, iyi bir kişiliğim ve iyi bir düşüncem var. Ben sahip olduğum bu yapıma bazen ters düştüğünü bildiğim halde kötü bir insan olmak istiyorum. Ben iyi olduğum sürece kazandığım hiçbir şey bulamıyorum. İyi olup da hayatta yaşamak ağrıma gidiyor. Ölmeyi istedim, olmayınca bu hayata verebileceğim bir cevap arıyorum. Engelli olmak ağır belki de, suçumun hiç olmadığı halde sınav denilen bir mekânda olmayı mantıklı bulmuyorum. Evet, bazen de bir cani olsaydım. Katil olsaydım. Belki hayat daha ılımlı ve güzel geçerdi. En azından suçlu olduğunuz zaman başınıza ne gelirse gelsin. Hiç bir şey hissetmiyor. Hiçbir şey engel değildir ışıldamasına bir çift gözün ve hiç kimse engelli değildir yüreğinde sıcaklığını hissediyorsa sevginin. Ben koşuyorum, istediğim şeyi uzanıp alabiliyorum kollarımla, istediğimi görüyorum, duyuyorum ve konuşabiliyorum. Yani kestirmeden bakarsanız özürlü değilim. Evet; ben özürlü değilim çünkü sevmeyi de biliyorum. Oysa bir sürü sağlam insan var engelli olan, yapması gerekeni yapmayan, duyarsız duygusuz ve gözleri adeta kaderi tırmalarcasına inkâr edercesine kibirli bakan. Karanlıktan korkarız birçoğumuz. Karanlık bir yere girdiğimizde ilk önce hiçbir şey göremeyiz ama bir iki dakika sonra gözlerimiz seçmeye başlar oysa ışığı yakmamışızdır nasıl olurda ilk anda göremediğimiz şeyler daha sonra görünür gözümüze hiç düşündünüz mü? Gülün şeklini, yüzünüzü, ekmeği, suyu göremediğinizi. Hiç düşünmediniz değil mi? Neden öyle bakıyorsun bana? Görmüyorum seni biliyorsun… Ama hissediyorum yüzündeki ukalalığı Çok ta kötü göründüğümü sanmıyorum Sadece görmüyorum… Yüreğim kör değil en azından senin gibi. Bak ben seni küçümsüyor muyum? Madem her şey dünyayı görebilmekten ibaret Sen görebiliyorsun işte Demek ki büyük sensin! Öyleyse bana da göster dünyayı gücün yeter mi? Hem sen benim kadar iyi görebilir misin ellerinle? Beklide ömrünüz boyunca çabalarsanız yapamayacağınız bir şeydir. Zaten unuttuğum uykular her gece tümüyle terk eder yorgun bedenimi ve ruhumu. Bize en yakın olan annemize sorarız; anne ben neden yürüyemiyorum, göremiyorum, konuşamıyorum, duyamıyorum… Hiç takatsiz kaldığınız oldu mu? Herkesi ayakta kalma çabası sarmışken bunları düşündünüz mü? Hiç düşünmediniz belki de? Bakmayın bana öyle acınası gözlerle? Yanınıza gelemem biliyorsunuz. Bu durum o kadar da önemli değil zaten. Sadece yürüyemiyorum, göremiyorum, konuşamıyorum ve ya duyamıyorum. Kötü yollarda değilim en azından sizin gibi. Bakın ben sizi küçümsüyor muyum? Madem her şey yürümekten, konuşmaktan, duymaktan ve ya görmekten ibaret… Siz bunları yapabiliyorsunuz işte. Demek ki büyük olan sizsiniz ben değil! Öyleyse beni de kaldır ve gezdir dünyayı. Gücün yeter mi? Hem sen benim kadar iyi yürüyebilir misin ellerinle? Çoğu zaman öyle kaptırırız ki kendimizi şarkılara. Dinleriz, eşlik ederiz. Birde ah bu şarkılar yok mu deriz. Hiç düşündünüz mü duymadığınızı, söyleyemediğinizi şarkıların yok olduğunu. Hangi işaret anlatabilir en sevdiğiniz türküyü ya da hangi hareketle söylersiniz?
Neler konuşuyorsun karşımda? Seni duyamam biliyorsun Üstelik cevapta veremem sana. Ama hissediyorum sesindeki titreşimi görebiliyorum da Çokta önemli değil zaten sadece duyamıyorum ve konuşamıyorum. Duymazlıktan gelmiyorum en azından gerçekleri sizin gibi ve boş konuşmuyorum. Öyleyse bana bir türkü söyle de dinleyeyim hatta eşlik edeyim. Gücün yeter mi? Hem sen benim kadar iyi anlatabilir misin sessizliği bedeninle? Engel; elde, ayakta, gözde, dilde, kulakta ve zihinde değildir. Her ne kadar engelliler denilse de onlara asıl özür onları göremeyen gözlerimizde, koşmayan ayaklarımızda ve uzanmayan kollarımızdadır. Sen; göremeyen arkadaşım. Sana nasıl sıcak baktığımı görüyorsun… Sen; duyamayan arkadaşım Sana söylediğim türküyü duyuyorsun… Sen; yürüyemeyen arkadaşım Sana geliyorum sen bana yürüyorsun… Sen; zihnine kilit vurulmuş arkadaşım Sana sevgiyi anlatıyorum ve sen anlıyorsun…
Siz karanlığın ne demek olduğunu bilir misiniz? Bana karanlığı anlatabilir misiniz? Nasıl tarif edilir karanlık. Sizce karanlık, güneşin battığı yerde başlayıp, doğduğu yere kadar olan zaman dilimi midir? Sizce karanlık, güneşin dünya ile olan dansının bir parçası mıdır? Akşamdan sabaha kadar olan süreç midir karanlık. Sanmıyorum. Akşamdan sabah bir anlıktır. Karanlık ise çok karanlıktır. Ben doğduğumda her yer karanlıktı. Annemin gözlerini göremedim. Başımı koyduğum yastığa işlenen çilek dallarını göremedim. Oyuncaklarımı göremedim. Penceremin pervazına konan kuşları da, bana camın ardından ürkek ürkek bakan bakışları da. Siz renkleri görerek algıladınız. Bense hissederek. Papatyanın sarı olduğunu, Kasım çiçeklerinin beyaz olduğunu bilirim. Sonra gülleri gördüm karanlıkta. Kokusu düşüyor karanlığa sonra kendileri geliyor. Deniz maviymiş. Mavi ise güzelmiş. Dostmuş. Alıp götürürmüş dertleri. Maviyi görmedim ama sesini duydum. Gerçekten de alıp götürdü beni uzaklara. Derdimi hüznümü ıssız adalara koyup geldik. Siz gökyüzüne baktınız. Bulutları gördünüz. Bense gökyüzünde gezdim adeta. Bulutların üzerinde dans ettim. Bulutlara dokundum. Evet, körüm diyorum sesim titreyerek. Ama yere düşürdüğün yüreğimi görüyorum diye bitiriyorum. Bir beyaz baston oldu yoldaşım. O konuştukça ve ses verdikçe ben yol aldım usulca caddelerde. Onun elinden tutarak mahalle bakkalına gitmişim. Onun elinden tutarak evimizin sol yamacındaki parka yönelmişim. İnsan bir tahta parçasından da medet umarmış meğer Ve insanın yüreğince bir tahta parçası da yer edermiş meğer. Çiçeklere onunla basmadım. Karıncaları onunla ezmedim ben. Zamanı böyle devirdim zaman içinde. Yılmadım hiç. Yenilginin ve pes etmenin umutsuzluk içine düşmenin bana yakışmayacağına inandım. O yüzden karanlığımdan sıyrılmak adına bir mum yakmaya çalıştım. Her şey o mum alevinde şekillendi. Evet, hiç zor olmadı. Sevgiyle umutla en güzeli birbirimizi anlayarak görebilmenin kıvancını yaşıyorum. Ve diliyorum ki kimseler karanlıkta kalmasın. Kimseler gökkuşağının yedi renginden mahrum olmasın. Baharı olsun herkesin. Ezip geçtiği değil kokladığı çiçekler. Dağları olsun yeşil bayırlarında koşabildiği. Irmakları olsun. Onlara imrenip coşup taşabildiği ve engelleri olsun insanların. Aşabildiği…
Ben engelli değilim. Sizin ayaklarınız var ama yorgun, benim ise koltuk değneklerim var sağlam ve ayaklarınızla yarışacak kadar güçlü, sizin gözleriniz var gökyüzünün güzelliğini gören, benim yüreğim var, Gökkuşağındaki renklerini bilen Sizin elleriniz var, resimler çizen, şiirler yazan Benim ise umutlarım var, Bütün dünyayı kucaklayan… Bana engelli diyorlar. Görmüyormuşum hiçbir şeyi! Beyaz asam ile sendeleyerek yürürken yolda, Duyuyorum nasıl da gülüyorlar bana. Duymuyormuşum kimseyi! Ne olur birkaç defa tekrarlasalar aynı cümleyi? Duyamıyorum ama görüyorum bana sıkıntıyla bakan gözleri. Düşünemiyormuşum herkes gibi! Ama bilmiyorlar ki annemin her damla gözyaşının içime işlediğini. Yürüyemiyormuşum insan gibi! Ama unutuyorlar, Sürünerek de olsa daha zor şartlarda yapabildiğimi her işimi. Konuşarak anlatamıyormuşum derdimi! Ah bir bilseler su isteyemediğim için susuz uyuduğum geceleri. Hâlbuki beni görmemek için gözlerini kapatıyorlar, kulaklarını tıkıyorlar, yollarını değiştiriyorlar. Ben konuşmak isteyince; Susuyorlar! Ama bana engelli diyorlar. Sizler verin cevabını; Ben engellerimi aşmak için azimli davranırken, bana yeni engeller koymaya ve beni etiketlemeye, kimin hakkı var?
Ben bir kukla değilim. Bana kukla muamelesi yapmaktan vazgeçin. Evet, elinizi uzatmadan, yüreğimize dokunulmadan yapamayız belki ama ipimizi de birden çekmeyin! Gözlerim içimdeki duyguları anlatırda söyleyemez. Duygularım ağırdır taşıyamaz, dolar gözlerim düşer avuçlarıma. Gece olur herkes çekilir köşesine, bense her daim benimleyimdir, beni bana anlatır, bana derman olurum. Yıldızlardır beni en iyi gören, hem onlar söylediler; bir gün bu iplerimden kurtulabilir, istediğim masal ülkesinde yaşayabilirmişim… Bazen ellerim terler, sırılsıklam olurum, içimde yaşadığım heyecan sıkıştırır yüreğimi! Gözlerimin içine gülen birini gördüğümde, bundan mutlu olduğumu anlatamamak beni boğar, sıkışır yüreğim, çaresizliğim beni üzer, yürek çarpıntılarımı kimsecikler duymasın diye, bazen gök gürültüsüyle anlaşırım. Gürlesin, gürlesin ki duyulmasın çarpıntılarım ve yağsın yağmur yağsın ki, aksın gözyaşlarım. Bizde bunu zaman, zaman yaşıyoruz acıyarak bakma vah, vahlar kimide umursamıyor kafasını bizden yana çevirmiyor. Sanki engelli olmak ayıp bir şey ya da bizim suçumuz! “ Evet, engelimiz var! Dünya tatlısı, melek gibi kokusu yeni doğmuş bir bebek gibi masum bir engelimiz var ”
Ne olur madem biz engelliyiz, bir engelde siz olmayın. Bize ismimizle hitap edin, gözümüz görmüyorsa kör demeyin. Ayağımız sakatsa, topal demeyin. Elimiz sakatsa, çolak demeyin. Konuşamıyorsak dilsiz demeyin. Göremiyorsak, kör demeyin. Bizimde adımız var. Bizimde incinebilecek duygularımız, hislerimiz var.
BEN ENGELLİ DEĞİLİM NORMAL SINIFA GİTMEK İSTİYORUM…
Derleme(Alıntılardan Toparlanmıştır.)
[ Üyelere Özel ] 13-04-2013 14:31:03
..
[ Üyelere Özel ] 07-02-2011 16:02:04
Yorum ve eleştirilenizi bekliyorum...