29-08-2018 |

OTİZİM VE KETOJENİK BESLENMEYE GENEL BAKIŞ

otizm, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu,

KETOJENİK BESLENMEYE GENEL BAKIŞ

 

Aşağıda otizm, epilepsi, beyin tümörleri, Alzheimer, ALS, depresyon, felç, kafa travması, Parkinson hastalığı, migren, uyku bozuklukları, şizofreni, anksiete, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, öfke kontrolsüzlüğü, İrritabl barsak sendromu,  Reflü,  obezite,  kalp ve damar hastalıkları, akne, Tip-2 diyabet,  Çarpıntı, solunum yetmezliği ve neredeyse tüm nörolojik hastalıklar, kanser vb. rahatsızlıklarda hem koruyucu hem tedavi amacıyla kullanılan ketojenik diyet ile ilgili kalp cerrahı Gabriela Segura tarafından kaleme alınmış olan   The Ketogenic Diet – An Overview  isimli makalenin geniş çeviri özeti yer almaktadır.

 

Ketojenik Beslenmeye Genel Bakış 

 

Ketosis çoklukla, varlığı açlığın ya da metobolizmada bir şeylerin ters gittiğinin işareti olarak görülerek, yanlış değerlendirilen bir kavram olagelmiştir. Oysa (eğer Tip 1 Diyabet hastası değilseniz) bu oldukça gerçeklerden uzak bir inanıştır. Tam tersine ve popüler efsanelerin zıttına, normal yağ metabolizmasının bir sonucu olan Ketonlar hücrelerimiz için temel ve vazgeçilmez bir iyileştirme enerjisi sağlarlar.

 

Vücudumuz ketonları, karbonhidratlardan (şeker/glükoz) gelen enerjiden çok daha sağlıklı, güvenli ve efektif bir şekilde enerji ihtiyacı için kullanır. Peki vücudumuz ketonları nasıl üretir ? Taş devri insanı gibi, karbonhidratsız ya da düşük karbonhidratlı (günde 60 gr ya da daha az karbonhidrat) bir beslenme sistemi uyguladığımızda keto-uyumlu hale geliriz.

 

İşin aslı, büyük ilaç firmalarının ortaya çıkıp tehlikeli  yan etkileri olan epilepsi  ilaçlarını piyasa sürdüğü dönemden önce bugün ketojenik  olarak bilinen beslenme düzeni epilepsi tedavisinde kullanılan bir numaralı yöntemdi. Onlarca yıl sonra ketojenik beslenmenin isminin yeniden gündeme gelmesi, 20 aylık epilepsi hastası olan ve şiddetli krizler geçiren bir bebeğin babası sayesinde oldu. Çocuğun babası, kendisine daha önce hiç bir nöroloğun bahsetmediği  ketojenik  beslenmeyle ilgili bilgilere bir kütüphanede oğlunun rahatsızlığıyla ilgili araştırtma yaparken rastladı. Ve yalnızca 4 günlük bir ketojenik beslenmenin ardından çocuğun krizleri, bir daha ortaya çıkmamak üzere sona erdi. Charlie Vakfı çocuğun ismine ve yaşadığı iyileşme sürecine ithafen kuruldu. Bugün ise artık sağladığı faydaların kulaktan kulağa yayılması sebebiyle ketojenik beslenme tüm Dünyada daha fazla bilinen ve uygulanan bir sistemdir.

Kurumunuza ait program, modül sınırlamalarını siz değil, otomasyonunuz takip etsin.

 

Ketojenik beslenme yalnızca sağlıklı bir yaşam biçimi sürdürme amacıyla değil, bir çok hastalığın tedavisinde de kullanılmaktadır : infantil spazm ( bebeklik çağında görülen bir epilepsi  türü), epilepsi, otizm, beyin tümörleri, Alzheimer, ALS (Lou Gehrig hastalığı), depresyon, felç, kafa travması, Parkinson hastalığı, migren, uyku bozuklukları, şizofreni, anksiete, DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu), öfke kontrolsüzlüğü, Polikistik over (yumurtalık) sendromu, İrritabl barsak sendromu,  Reflü,  obezite,  kalp ve damar hastalıkları, akne, Tip-2 diyabet,  Çarpıntı, solunum yetmezliği ve neredeyse tüm nörolojik hastalıklar, kanser ve ayrıca oksijen kaybı sonrası dokuların iyileşmesi gereken durumlar.

 

Beyin, kalp ve böbrekler dahil olmak üzere organ ve dokularımız enerji kaynağı olarak ketonları  kullandıklarında çok daha iyi çalışırlar. Kalp de beyin de kan şekeri yerine ketonları enerji kaynağı olarak kullandıklarında %25 daha efektif çalışırlar.

 

Vücut için en ideal yakıt olan ketonlar, glikoz gibi hasar verici, daha az dengeli  ve yaşam süresini kısaltıcı değildirler. Ketonlar glikoz gibi glikasyon/şekerlenme özelliği göstermezler, bir başka deyişle karamelize olup , vücut üzerinde yaşlandırıcı etki  yaratmazlar.

 

Ayrıca sağlıklı bir ketosis hali kanserli hücrelerin beslenemeyip, aç kalmasına sebep olur, çünkü kanser hücreleri gelişmek için yalnızca glikoz kullanabilir, ketonları yakıt olarak değerlendiremezler.

 

Hücrenin enerji üretim fabrikası  olan mitokondri ketojenik beslenme sisteminde  enerji seviyelerini daha dengeli, efektif, daha uzun zamana yayılmış bir yakım süreci ile yükseltebilir.

Kurumunuza ait program, modül sınırlamalarını siz değil, otomasyonunuz takip etsin.

 

Ketojenik beslenme epigenetik değişimleri  indükleyerek mitokondrinin enerji çıkışını artırır, zararlı serbest radikallerin üretimini  düşürür ayrıca beyin için önemli bir nörotransmitter olan GABA’nın üretilmesini destekler.

 

Mitokondri enerji kaynağı olarak yağları kullandığında, toksik yükleri azalır, enerji üretici genlerin verimliliği ve enerji çıkışı artar.

 

Bu mucizevi iyileştirici etkinin sebepleri yağ metabolizmasında ve buna bağlı olarak ketonların karaciğerde  , mitokondri bünyesinde kimyasalların hücre içerisinde bırakıldığı ama hücre dışında güçlü antienflamatuar anti-oksidanların stimüle edildiği bir mekanizma çerçevesinde üretilmelerinde yatmaktadır.  Mitokondrinin durumu sağlık durumumuz için en temel anahtarlardan biridir.

 

Günümüzün modern dünyasında başlıca enerji kaynağı şekerdir (karbonhidrat)  ve şekerin bir enerji girdisi olarak hücrenin enerji santrali olan mitokondriye aktarılmasından önce hücre sıvısında işlem görmesi gerekmektedir. Yağ bazlı enerji kaynakları için ise böyle bir işlem söz konusu değildir ve enerji üretimi için doğrudan mitokondride işlem görürler. Dolayısıyla şekerden enerji üretmek yağlara göre çok daha karmaşık ve zordur.

 

Christian B. Allan, PhD  ve Wolfgang Lutz (MD)’ un kitapları ‘Life Without Bread’ de belirttikleri gibi enerji gereksinimi  için karbonhidratlara ihtiyacımız yoktur, yağlar benzer  miktarda karbonhidrata göre çok daha fazla enerji sağlarlar ve düşük karbonhidratlı beslenme sistemi vücudunuzun çok daha verimli bir şekilde enerji üretmesini sağlar. Ayrıca bir çok organımız enerji kaynağı olarak öncelikle yağı tercih eder.

Bireysellleştirilmş Eğitim Proğramını(BEP) kolayca hazırlayın.

 

İşin özü molekül başına yağdan şekere oranla daha fazla enerji elde edilir. Ne sayıda kronik ve otoimmün hastalağın temel bileşenlerinden biri enerji  eksikliğidir ? Kronik yorgunluk ? Fibromiyalji ? Eklem iltihabı ? MS ?  Kanser ? Tekrar Alan ve Lutz’a dönersek :

 

“Mitokondri hücrenin enerji santralidir. Vücuttaki enerjinin büyük bölümünü onlar ürettiği için belirli bir durumda mevcut olan enerji miktarı mitokondrinin ne oranda verimli çalıştığına bağlıdır. Enerji dediğimizde aklımıza gelmesi gereken, vücudun doğru çalışması için hücrelerdeki mitokondrilerin seri bir şekilde ATP üretmeleri olmalıdır. Yorgun olduğunuzda sadece daha fazla karbonhidrata ihtiyacınız olduğunu düşünmeyin, bunun yerine mitokondrinizin enerji üretimini nasıl maksimize edebilceğinizi düşünün.”

 

Tüm bunları okuduktan sonra bütün sağlık uzmanlarının ketojenik beslenmeyi tavsiye edeceğini düşünürsünüz. Ama ne yazık ki durum böyle değildir, ana akım tıp ve beslenme uzmanları karbonhidratı yani şekeri beslenmemizin temel taşı olarak gösterirler. Ve ne yazık ki yüksek karbnhidratlı beslenmede metobolizmamız ketonları üretmeyi beceremez.

 

İnsanlık olarak yaklaşık 3 milyon yıl boyunca ketojenik diyetle beslendik. Bu bizim yaşam tarzımızdı ve bu şekilde beynimiz gelişti ve evrimleşti. Ama artık bu durum sözkonusu değil, özellikle de bu konuda bir şeyler yapıp bu kaybolmaya yüz tutmuş geleneği yeniden su yüzüne çıkarmazsak. Günümüzde insan beyni yalnızca küçülmüyor aynı zamanda yaşlandıkça beyin atrofisi (yeteneklerinin körelmesi) durumu bir standart haline gelmiş durumda, örnek olarak Alzheimer, Parkinson, demans ve benzeri durumlardaki artış belirtilebilir.

Performans Takip Formu (PKT) eğitmenleriniz internet üzerinden girsin, siz sadece çıktıları alın.

 

Bu arada mitokondrinin hücre döngüsünün hayati süreçleri boyunca oynadığı kilit rol ile ilgili yeni araştırmalar ortaya çıkmaktadır. Örneğin tek hücreli döllenmiş bir yumurtadan gelişmiş bir organizmanın oluşması ya da saç, cilt, kan hücreleri ve bazı iç organların yenilenme döngüleri. Mitokondri  oldukça komplike bir süreç olan hücre döngüsü içerisinde sadece bir yanda enerji  üreten yan aktörler değil tüm süreç içerisinde kilit rol oynayan baş aktörlerlerdir.

 

 

 

 

Mitokondri  Fonksiyon  Bozukluğu

 

Daha önce de belirtildiği gibi mitokondri hücrelerin enerji santralleridir. Ama aynı zamanda hücrelerin nasıl yaşlanacağını, bölüneceğiniz ve öleceğini  belirleyen genetik mekanizmanın yöneticisidir. Organizmanın her ücresinde hangi genin açılıp kapatılacağına karar verilmesinde önemli rol oynarlar.

 

Hangi aktivitelerde bulunursak bulunalım, insan olarak sağlığımız ve aktiviteleri yerine getirme kabiliyetimiz enerji düzeyimizle ilgilidir. Peki ya yediğimiz besinlerden nasıl enerji elde ediyoruz ?

 

Günümüzde, vücumuzda enerji üretimi ve hangi besinlerin enerji sağlayıcı olduklarıyla ilgili bir çok efsane vardır. Ana akım tıp bizlere mitokondrinin enerji üretiminde yakıt olarak karbonhidratları kullandığını söylemektedir.  Bu sürece oksidatif metabolizma denir çünkü süreç için oksijen kullanılır. Mitokondride üretilen enerji bir tür kimysal pil olarak adlandırabileceğimiz  ATP (Adenozin trifosfat) molekülünde depolanır ve spesifik enzimlerden gelecek talebe bağlı olarak enerji yüklü ATP hücre içerisinde taşınarak enerjiyi serbest bırakır. Mitokondri eneri  üretmenin yanısıra bir yan ürün olarak, genellikle serbest radikaller olarak bilinen Reaktif oksijen türlerini (ROS) üretirler. Bize tam olarak söylenmeyen şey ise mitokondrinin karbonhidrat yerine özellikle yağ kullanmak üzere dizayn edilmiş olduğudur.

Öğrenci ve Veli bilgilerinin kolayca takip edin.

 

Mitokondri içerisinde ATP üretimi çok sayıda karmaşık süreçten oluşur ama yakıt olarak Karbonhidrat-Yağ kullanımlarının karşılaştırması için bazı temel adıma göz atmak yeterlidir:

 

 

Besin Temelli Yakıtların Mitokondriye Taşınması

 

 Mitokondri  karbonhidratı da yağ asitlerini de enerji yakıtı olarak kullanabilir ama karbonhidrattan gelecek yakıtın mitokondriye girmeden önce  hücre içersinde  pirüvata parçalanması gerekmektedir. Karbonhidrattan enerji üretiminin , mitokondri dışında gerçekleştiği çok verimsiz bir diğer yol vardır ki, anaerobik metabolizma yoluyla gerçekleşir ve oksijenin mevcut olmadığı durumlarda ATP üretilir. Yağ asitleri ise böyle bir parçalanmaya ihtiyaç duyulmadan yakıt olarak doğrudan mitokondriye giriş yaparlar.

 

Yakıtın asetil-CoA (asetil koenzim A) ya dönüştürülmesi

 

Karbonhidratların parçalanması sonucu oluşan piruvatların mitokondriye girmesinden sonra öncelikle enzimatik bir reaksiyon süreciyle asetil-CoA’ya dönüştürülmesi gerekir. Mitokondri içerisine alınmış yağ asitleri ise beta-oksidasyon süreci sonucunda doğrudan asetil-CoA’ya dönüştürülmüş durumdadır. Asetil koenzim A mitokondri içerisinde ATP üretimi için başlangıç aşamasıdır.

 

Eğer mitokondri olmasaydı enerji için yağ metabolizmasının kullanılması oldukça sınırlı ve verimsiz olurdu. Ama doğa bize evrim sürecimizde enerji için spesifik olarak yağ kullanan mitokondriyi tahsis etmiştir. Hayvanlar yağı bir yakıt olarak uzun mesafeleri katetmek, avlanmak, çalışmak, oynamak için kullanırlar çünkü yağ karbonhidratlara göre daha fazla depolanmış enerji olan ATP sağlar. Biyokimyasal açıdan mitokondriye sahip gelişmiş memeliler olarak yağ yemeye ihtiyacımız olduğu oldukça açıktır. Karbonhidrat metabolizması bir glükoz molekülünden 36 ATP molekülü üretirken, yağ metabolizması bir yağ asidi molekülünden 48 ATP molekülü üretir.

Öğrenci, veli, verilen eğitimler, kesilen faturalara ait ayrıntılı istatistik çıkartın.

 

Ama sadece bununla da sınırlı değil, mitokondrinin yağ yakması (beta oksidasyon) ketonları üreterek bir çok hastalıkla ilişkili olan beyindeki aşırı uyarılmayı ve oksidatif stresi dengeler, epigenetik değişimlere sebep olarak mitokondrinin çok daha enerjik ve sağlıklı çalışmasını sağlar, zararlı inflamatuvar  serbest radikallerin aşırı üretimini azaltır.

 

Mitokondri apoptozis adı verilen hücrenin kendisini öldürme sürecini regüle eder. Şöyle ki; yaşlanmış ve fonksiyon kaybına uğramış hücrelerin ölmesi ve yeni sağlıklı hücreler için yer açması gerekmektedir.  Ama mitokondri foknksiyonel olarak arızalı çalışmaya ve normal durumdaki sağlıklı hücrelere ölmeleri gerektiği yönünde sinyaller  yollamaya başladığında, işler ters gitmeye başlar. Örneğin, beyin hücrelerinin yıkımı nörodejeneratif durum olarak tabir edebilceğimiz bir çok hastalığın ortaya çıkmasına sebep olur, Alzheimer, Parkinson vb.  Mitokondriyal çalışma bozukluğunun çok çeşitleri kötü sonuçları vardır çünkü mitokondrinin sağlık durumu  vücudumuzdaki her hücre, doku ve organ için birincil seviyede önemlidir.

 

Mitokondride meydana gelebilecek bu bozulmanın en önemli tetikleyicisi kontrolsüz bir serbest radikal üretimidir ki bu dokuların, yağların, proteinlerin ve DNA’nın  oksidatif olarak hasar görmesine sebebiyet verir. Oksidatif stres adı verilen bu durum oksidize kolesterol, damar sertliği ve beyin hasarlarının temelini  oluşturur. Oksidatif stres demans (bunama) ve hatta otizmde önemli bir rol oynar.

 

Serbest radikal üretimini kontrol altında tutmak için kendi anti-oksidanlarımızı üretiriz ama bu üretim sistemi toksik çevre ve yüksek karbonhidratlı beslenme sebebiyle sekteye uğrar, diğer bir deyişle günümüzün yaşam ve beslenme düzeniyle.

Bireysellleştirilmş Eğitim Proğramını(BEP) kolayca hazırlayın.

 

Ketosis

 

Ketosis, yani bir anlamda kanda ve idrarda ketonların mevcudiyeti, her zaman açlığa bağlı gelişen negatif bir durum olarak  kabul edilmiştir. Açlık ve oruç durumunun keton üretimini tetiklediği doğru olsa da ketonlar tokluk ve bolluk şartlarında da üretilirler, ama tabii ki karbonhidrat ağırlıklı beslenmede değil, çünkü karbonhidratlar ketn üretimini baskılarlar. Karbonhidratsız beslenmede ketonlar depolanmış yağlardan oluşturlup, enerji kaynağı olarak kullanılırlar.

 

Ketojenik beslenme bolca sağlıklı, hayvansal yağ içeren, karbonhidratların ya tamamen elimine edildiği ya da çok düşük seviyede tüketildiği, böylece vücudun çok az miktarda glükoz kaynağına maruz kaldığı bir beslenmedir. Bu durumda yağlar (yağ asitleri) beyin, diğer organlar ve dokular için zorunlu enerji yakıtı haline gelir. Eğer karbonhidrat tüketiminiz fazlaysa insülin hormonu sebebiyle, yağ dokularınızda hem yağ hem de karbonhidrat depolamaya başlarsınız. Ayrıca dikkat edilmesi gereken bir durum; ketojenik beslenme bir yüksek protein tüketme rejimi değildir, çünkü görüldüğü üzere fazla protein tüketimi de insülin salgılanmasını tetikleyebilmektedir. Temel olarak hayvansal besinlerin ve özellikle de hayvansal yağların tüketildiği bir beslenme şeklidir.

 

Keton cisimleri yağ yakma metabolizmasının yan ürünleridir ve çoğunlukla karaciğerde üretilirler. Vücudumuz ağırlıklı olarak yağ ile beslendiğinde, yüksek miktarda astil-CoA üretilir bu da karaciğer mitokondrisinin keton cisimlerini üretmesiyle sonuçlanır. Kandaki keton cisimleri sayısı arttığında, beynimiz bunları enerji kaynağı olarak kullanmaya başlar. Keton cisimleri beyin ve kan arasındaki bariyerleri kolaylıkla geçerler, ayrıca kolay çözünebilir olmaları kan tarafından diğer organ ve dokulara kolaylıkla taşınmalarını sağlar. Keton cisimleri enerji kaynağı olarak kullanıldıkça asetil-CoA salgılarlar ki bu da yeniden Krebs döngüsüne katılıp yeniden enerji üretiminde kullanılır.

Öğrencilere verilen dersleri MEBBİS'e otomatik aktarın.

 

Tedavisi ketojenik beslenmeyle yapılan epilepsi hastası çocuklarda, krizlerin ketojenik beslenmeyi bırakmalarından çok süre sonra da devam etmediği  gözlenmiştir, ki bunun anlamı ketojenik beslenmenin sadece hastalıktan koruyucu değil , sebeplerini giderici değişimlere sebep olduğudur, bu da ilaçla tedavinin sağlamadığı bir durumdur. Alzheimer hastalığında, keton cisimi sayısı arttkça hafızanın geliştiği görülmüştür. İşin aslı neredeyse tüm nörolojik hastalıkta ketojenik beslenme sonucunda iyileşmeler elde edilmektedir.

 

Ketojenik beslenmenin faydaları  bir hafta gibi kısa sürelerde kendini hissetmektedir, 3 hafta içerisinde de gittikçe daha belirgin sonuçlar ortaya çıkar. Gen ifadesinde (bkz.http://tr.wikipedia.org/wiki/Gen_ifadesi) ; metabolizma, büyüme, gelişme, homeostaz (Organizmada normal şartların devamlılığını sağlayan denge durumu) , gibi değişimler meydana gelir.

 

Beyindeki hipokampus bölgesi  hafıza, öğrenme ve duygularla ilşkilidir ve beyindeki strese en duyarlı bölgelerden biridir; stres altında hücrelerini kaybetmeye başlar.  Ketojenik beslenme ile hipokampus mitokondrisi daha çok enerji kullanarak, genlerin kodlanmasını ve düzenlenmesini sağlar. Dolayısyla mitokondrinin daha çok enerji kullanımı strese karşı daha dayanıklı olmak anlamına gelir.

 

Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda ketojenik beslenen hayvanların, beslenmeyenlere göre , stres uyarıcılarına maruz kaldıklarında %60 oranında daha uzun bir süre dengelerini korudukları görülmüştür. Bu çok önemli bir bulgudur, çünkü çok fazla stres  hipokampusa ve bilgi alma kapasitesine zarar vererek, kişiyi dalgın, unutkan yapar ve prefrontal korteksin yeteneklerini engelleyerek düşünme ve yönetme yetilerini negatif yönde etkiler.

Öğrenci, veli, verilen eğitimler, kesilen faturalara ait ayrıntılı istatistik çıkartın.

 

Ketosis ayrıca hücrelerimizde kalıntı şeklinde bulunan ve davranan, hücre çalışmasını kötü etkileyerek yaşlanmayı artıran proteinlerden temizler.

 

Kesintili aç kalma (fasılalı oruç) ve ketojenik beslenme sonucu ortaya çıkan keton cisim üretimi mitokondrinin fonksiyon bozukluklarının tedavisinde en çok işe yarayan yöntemdir. Ketojenik beslenme sayesinde kalori kısıtlandırma programına girmeden, yağ yakım metabolizmasına geçiş yaparız.

 

Ketosis, yüksek karbonhidratlı beslenmede ortaya çıkan bir çok problemin – örneğin anksiete, aşırı iştah, asabiyet, çarpıntı , mod problemleri vb. – başarıyla üstesinden gelir. Ketojenik beslenmenin insan ve hayvanlarda tümörleri küçültebileceği , beynimizin stres ve toksisiteye karşı direncini artırdığı bu kadar açıkken, yüksek yağ tüketimine dayalı beslenmenin ana akımda bu denli kötülenmesi bir insanlık suçudur.

 

Ketojenik beslenmeye tabi hayvanların hipokampuslarındaki  mitokondri, mtDNA (mitokondrial DNA) bozulmalara karşı dirençlidir ve hücre intiharı denilen duruma daha az maruz kalırlar.

 

Mitokondrial ve Epigenomik Hastalıklar Merkezi Başkanı  Douglas C. Wallace, PhDketojenik beslenme konusunda  şunu söylüyor :  “ Ketojenik beslenme bir çok farklı seviyede etkinlik gösterir : eksitatör  nöronal (sinir hücresine ilişkin) aktiviteyi azaltır, biyo-enerjik genlerin ekspresyonunu artırır, mitokondrik biyojenezi yükseltir,  oksidatif enerji üretimini artırır, mitokondrik NADPH üretimini artırır ve böylece mitokondrik oksidatif stresi  düşürür.

 

“Human Brain Evolution: The Influence of Freshwater and Marine Food Resources [İnsan Beyni Gelişimi : Tatlısu ve Deniz Besin Kaynaklarının Etkisi]” isimli kitaptan alıntı :

Öğrencilere verilen dersleri MEBBİS'e otomatik aktarın.

 

“İnsan beyni için yakıt olarak glükoz yerine alternatif olarak keton cisimlerininin kullanılmasının iki temel avantajı vardır. Birincisi; insanlarda belirli miktarda yağ depolanmış olarak bulunur, yani oldukça verimli ve bol bir yağ asidi kaynağına sahiptirler. İkincisi; gıda alımı kesintilerinde, ketonların beyin enerji ihtiyaçlarının önemli bir kesimi için kullanımı, hem boşta kalan glükozun başka amaçlar için kullanımını sağlar hem de glükoz sentezi sırasında oluşan zararlı kas bozunması riskini ve ayrıca glükoza bağımlı başka hücrelerin, yani kırmızı kan hücrelerinin fonksiyon bozulması risklerini azaltır.”

 

Özet olarak; kendimizi yeniden iyileştirmenin bir yöntemi olan keton cisimlerinin kan dolaşım sistemimiz içerisinde dolaşmaları, yüksek yağ, çok az miktarda karbonhidrat ve makul ölçülerde protein tüketmeye dayalı ketojenik beslenmeyle mümkündür. Bu beslenme yöntemine ek olarak uygulanacak, keton cisimlerinin üretimini geliştirecek fasılalı oruç uygulaması ve daha sağlıklı mtDNA oluşmasına katkı yapacak direnç antremanı, gerçekten sağlıklı bir yaşam için şanslarımızı çok daha artırır.

 

İşin aslı günümüzde “normal beslenme” olarak kabul edilen beslenme  büyük,  global ilaç ve tarım/gıda firmalarının çıkarları doğrultusunda  oluşan bilimdeki yozlaşmanın yarattığı bir saptırmadan başka bir şey değildir.

 

Eğer zamanda geriye, günümüzün “normal” beslenmesinin kurumsal  ve tarımsal amaçlarla bir standart haline getirilmeye başlandığı dönemin öncesine gidebilseydik, ketosisin o zamanlarda metabolizmanın normal durumu olduğunu görürdük.

Öğrenci, veli, verilen eğitimler, kesilen faturalara ait ayrıntılı istatistik çıkartın.

The Ketogenic Diet -- An Overview isimli makalenin geniş çeviri özeti

Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmadı
Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Özel Eğitim Öğretmeni

Yenilenen EÇOP'u Denediniz mi?
Engelli Çocuklar Otomasyon Programı (EÇOP) yenilendi, Demo indirip anında, MEBBİS'den bilgilerinizi yükleyerek hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.
ÜCRETSİZ demoyu hemen indirin ve yükleyin.
  • SINIRSIZ Kullanıcı ve Öğrenci
  • Veritabanı sunucu hizmeti
  • Uzak sunucuya otomatik yedekleme
  • E-fatura entegrasyonu
  • Web tabanlı (mobil uyumlu) veya Masaüstü kullanımı
  • MEBBİS otomatik veri alma ve aktarımı
  • Tüm formların otomatik hazırlanması
  • Yılsonu değerlerlendirme işlemlerinin tek tuşla yapılması
  • Faturaların otomatik üretilmesi ve hatasız MEBBİS'e aktarılması
  • Online teknik destek imkanı
  • Pratik ders yazılabilmesi
Eleman mı Arıyorsunuz?

Kurumunuz büyüyor, ekstra yeni personele mi ihtiyacınız oldu?

Artık bunları dert etmeyin! Hemen bir iş ilanı ver, gelen başvuruları incele, birkaç görüşme yap ve uzmanla çalışmaya başla. Hepsi bu...

Ücretsiz İş İlanı
Özel eğitim ve sağlığın ortak paydası olan Rehabilitasyon.com adresinin sektöre özel iş veren ile iş arayan arasında ne kadar iyi bir köprü olduğunu görebilmeniz için çok kısa süreliğini ÜCRETSİZ bir İş İlanı verebilirsiniz.