31-01-2018 |

FAZLA KAYNATIP BURAHARLAŞTIRIYORUZ

Özellikle mesleki ve teknik liselerde öğrenim gören kaynaştırma öğrencilerinin sistem içinde nasıl kaybolup gittikleri ile ilgili eleştirel bir yazı

FAZLA KAYNATIP BUHARLAŞTIRIYORUZ SANIRIM...

       Değerli okurlar merhaba. Bu sayımızda yine alanımızın kanayan yaralarından biri olan Meslek Liselerinde Kaynaştırma Öğrencileri ve bu bağlamda ortaöğretim kademelerinde kapıya dayanmış ancak büyük bir kısmını daha kapının eşiğinde kaybettiğimiz öğrencilerimizi konuşacağız.

       Kaynaştırma ve bütünleştirme uygulamalarında ne yazık ki eğitim camiası olarak bir standart yakalamış değiliz. Hep o eğitimine özendiğimiz ve haklarında nasıl başarıya ulaşmışlar acaba diye araştırmalar yaptığımız avrupa ve hatta uzak doğu ülkeleri bu konuda da ne yazık ki bizden ileri seviyedeler. Eğitim politikalarının senaryo yazarları ve yöneticileri bu geride kalışların hep devşirme eğitimler, seminerler, kurslar gibi desteklerle aşılabileceğini düşünüp bunlar üzerine planlama yapıyorlar. Bence burada teknik bir hata yapıyorlar. Neden diyeceksiniz. Çünkü ilk önce kuvvetli bir düşünce yani algı değişikliğine ihtiyaç var. Ve siz algı değişimini eğitim, seminer gibi sıradan düzenlemelerle sağlayamazsınız. Bilmeniz gerekir ki değişimin karşısında oluşacak ilk duyu direnç duygusudur. Ve bunu aşabilmek öyle sıradan çalışmalarla mümkün olmaz.  Daha nitelikli, eğitim liderinden öğretmenine ve velisine kadar düşüncenin dinamikleri ile oynayan ve geniş zamana yayabileceğiniz hem sistem anlamında ciddi bir politika ortaya koymanız lazım hem de bunu hiç bırakmadan desteklemeniz. İşte neden tam da burada hiç bırakmadan desteklemek dedim. Nedenini belirteyim. Çünkü bu durum bizim toplumsal bir özelliğimiz ve ciddi bir handikap. Biz Türk milleti herhangi bir şeye başlamakta sorun asla yaşamıyoruz. Bizim en önemli sorunumuz devam ettirebilmekte.  Bahsettiğim türden çalışmaların alanda örnek uygulamaları var. İlerleyen zamanda sizlerle daha spesifik konular için paylaşımlarım olacak. Ama şimdi meslek lisesinde öğrenim gören kaynaştırma öğrencilerimize geri dönelim istiyorum.

Performans Takip Formu (PKT) eğitmenleriniz internet üzerinden girsin, siz sadece çıktıları alın.

       2015-2016 eğitim öğretim yılı verilerine göre kaynaştırma eğitiminden faydalanan ilkokul öğrenci sayısı 81 bin civarı, bu sayı ortaokula gelindiğinde 89 bin civarına yükseliyor. Bu yükselişi basitçe tanılanan öğrenci sayısının kademe geçişlerinde artıyor olması olarak ifade edebiliriz. Şimdi sıkı durun. Ortaöğretime yani lise düzeyine gelindiğinde sayı 20 binlere düşüyor. ilk soru nereye gidiyor bu 70 bin öğrenci ?  Bu düşüşün organik nedenlerini kısaca özetleyeyim size. Öncelikli nedenlerimizin ilki değişen yönetmelik ve bu öğrencilerin ders geçme ve devamsızlık konularında artık ayrıcalıklı olmamaları. Daha küçük kademelerde zihnen yetersiz olsa da davranışları konusunda problem çıkarmayan öğrencilerin öğretmenlerin büyük bir kısmı tarafından zaten sistemde idare edilerek sınıf geçişlerinin sağlanması ve mezun edilmeleri. Diğer bir neden daha küçük kademelerde kağıt üzerinden eksiksiz ancak işlevsel yönü bakımından çoğu zaman çocuğa fayda sağlamayan bireysel destek eğitim planlamalarının lise düzeyinde daha karmaşık bir hale gelmesi ve bunun doğuracağı sorumluluklardan öğretmenden idaresine kadar topluca kaçış davranışlarının sergilenmesi. Ve sayabileceğimiz bir kaç teknik nedenin üzerine olayların psikososyal faktörlerini ele aldığımız zaman sonuç olarak kaybedilen bir yığın kitle karşımıza çıkıyor. Tabi burada sizlere rakamlardan bahsediyorum. Realitede bu gençler işte bizim köşe başı gençliği dediğimiz en iyisinin desteklenmediği için en fazla asgari ücretle basit işleri yapabilen hem duyguları sömürülmüş hem geleceği elinden alınmış halde topluma entegre oluyor.

Öğrenci, veli, verilen eğitimler, kesilen faturalara ait ayrıntılı istatistik çıkartın.

Ah yasalar yasalar. Engelli hakları, özel eğitim yönetmeliği, anayasal haklarımız. Farkındalık seremonilerimiz. Çeşitli bakanlıkların protokolleri. Ararsanız yığınla hak bulabilirsiniz. Peki işlevsel mi? Son derece hayır. Bu aynen şuna benziyor. Uluslararası bir konferansta ülkelerin toplam kalite yönetimi üzerine yaptığı işlerle ilgili brifingler ülke sırasına göre veriyormuş. Her temsilci çıkıp 10 dk lık zamanda kendi ülkesinde geldiği noktayı ve yaşadığı zorlukları anlatıyormuş. Sıra bize geldiğinde moderatör araya girerek bu aşamada Türkiye nin sunumu yok.  Çünkü elimizdeki belgelere göre Türkiye eksiksiz bir şekilde misyonunu tamamlamış görünüyor denmiş ve konuşma sırası bizden geçmiş. Toplam kaliteden kalanı size söyleyeyim. Kurumların ana katlarındaki misyon ve vizyon tabelaları. Anlayacağınız buradaki durum da aynen bundan ibaret.

Yalnız kimsenin hakkını da yememek lazım. Konuya son derecece nitelikli bir algı ile bakıp sahiplenen, ışıl ışıl işler yapan okullar ve öğretmenlerimiz elbette var. Lakin büsbütün ne kadarı. Onlarda olmasaydı ne yapardık. Öğretmenin itibarını kendisinin kazanmak zorunda olduğu, adanmışlık duygusunu asla enjekte edemeyeceğiniz ama meslekte olmazsa olmaz olarak gördüğünüz bir sistemde topyekun hassasiyet beklemek inanın çok zor. En iyi modellerin ve uygulamaların olduğu okullarda en iyi şu sözle karşılaşıyoruz. Tabi hocam bir düşünsenize ya bizler de böyle çocuklara sahip olsaydık duygu farkındalığı. Allahdan vicdanlı bir milletiz. Ama bunu anlatmaya çalışıyoruz işte bizde zaten vicdanı eğitimle kazandıramazsınız ki zaten bizim genlerimizde var. O zaman bunun üzerine teknik anlamda koymak, politika geliştirmek ve planlamalar yapmak neden bu kadar zor. Burada ki asıl sor olan şeyleri aslında kendimiz mi oluşturuyoruz. Küçük bir örnek verip yazımın başında dile getirmeye çabaladığım düşünceye atıfta bulunayım. Bir okulda daha önce 10 kez seminer ve eğitim yapılmış kaynaştırma konusu ile ilgili öğretmen grubuna. 11. kez yapılan eğitimin sonunda ki soru cevap kısmında el kaldıran öğretmen şunu soruyor. Şimdi bep leri kim hazırlayacak. Sonuç sıfır mesafe.

Öğrenci ve Veli bilgilerinin kolayca takip edin.

       Yazımın başlığı çok manidar aslında. Ocağın başında durup ateşi ayarlayanda biziz nasıl bir tatla ne yapacağımıza karar verende biziz. Malzeme aynı malzeme, lakin öyle çok kaynatıyoruz ki hızlı bir şekilde buharlaşıyor. Belki şimdileri ülke sorunu haline gelmedi inşallah gelmesinde. Lakin unutmamak gerekir ki buharlaşanlar bir gün amansız bir yağmur olup tepemize yağabilir. Dostça kalın.

 

Hasan ÇELİK

Uzm. Psk. Danışman

Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmadı
Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık

Eleman mı Arıyorsunuz?

Çalışanınız sizi yüzüstü bıraktı, ortada mı kaldınız?

Artık bunları dert etmeyin! Hemen bir iş ilanı ver, gelen başvuruları incele, birkaç görüşme yap ve uzmanla çalışmaya başla. Hepsi bu...

Ücretsiz İş İlanı
Özel eğitim ve sağlığın ortak paydası olan Rehabilitasyon.com adresinin sektöre özel iş veren ile iş arayan arasında ne kadar iyi bir köprü olduğunu görebilmeniz için çok kısa süreliğini ÜCRETSİZ bir İş İlanı verebilirsiniz.

Kurumunuzun ihtiyaç duyduğu tüm işlemler tek otomasyonda... Hem de ücretsiz!