14-04-2010 |

0-2 yaş 0 TV

İkinci yarısından itibaren günlük yaşantımız içinde yoğun kullanım alanı bulan teknolojik ürünler, bir yandan yaşantımızı kolaylaştırırken, diğer yandan da mevcut yaşam biçimimizde köklü değişiklikler yaratmıştır. İnsanlık tarihi için oldukça kısa sayılabilecek bir sürede gerçekleşen bu teknolojik gelişmelerin yeni nesiller üzerindeki etkileri henüz yeni anlaşılmaktadır. Burada üzerinde durulmak istenen konu; her evde bulunan ve günde zamanımızın hiç de azımsanmayacak bir süresini karşısında geçirdiğimiz Televizyonun çocuklarımızın dil, sosyal ve ruhsal gelişimleri üzerindeki etkilerinin neler olabileceğine ışık tutmaktır.

Sosyal varlık olmamıza rağmen, bu becerinin kazanılması ancak uygun kültürel ve çevresel koşulların varlığına bağlıdır. Yeni doğanlarda iletişim, ihtiyaçların giderilmesi üzerinden gelişir. Acıkan, altı kirlenen veya uykusu gelen bebek, bu ihtiyacını etrafındaki bireylere ağlayarak iletir. Böylece ihtiyaçların giderilmesi esnasında ilk sosyal temas sağlanmış olur. Bu ihtiyacın giderilmesi sırasında bebek ile sağlanan temasın süresi ve kalitesi sosyalleşme sürecinin temel belirleyicisidir. İhtiyaçlarının giderilmesinden haz alan bebek ilişki kurmaya başlar. Acıktığı zaman ağlar, annesinin üzerinden beslenmesini gerçekleştirdiği için annenin varlığı ve kokusu onu rahatlatır. Dolayısıyla annesinin kokusu ile beslenmesi arasında bağ kurar. Bu güven ilişkisi kendisini sadece fizyolojik bağlamda değil, duygusal bağlamda da gösterir. Bebek ile anne arasında kurulan bu bağlanma, çocuğun ilerdeki kişilik yapısının da temel zeminini oluşturur.  Her ihtiyaç giderilmesi sırasında alınan haz, rahatlama duygusu ve oluşmaya başlayan güven, annenin konuşmaları ve dokunuşları ile bir üst boyuta taşınır. Belli bir süre sonra anneden duyulan seslere cevap verme çalışmaları agulamalar ile kendini gösterir. İhtiyaçların giderildiği bu anlar iletişim, sosyalleşme ve güven gelişimi için sihirli anlardır. Çocukların sosyal, duygusal ve dil gelişim alanlarının sağlıklı olabilmesinin birinci şartı çocukla bu sihirli anlarda kurulan sağlıklı iletişimdir. Bu sihirli anlarda kurulan doğru iletişim sağlıklı bağlanmanın gerçekleşmesini sağlar.

Bağlanma kuramı, yeni doğanlarda ihtiyaçları gideren bireyin yeni doğanla aynı ortama gelmesi ve/veya ayrılması anında diğer insanlara göre farklı anlamlı tepkiler vermesidir. Bağlanma sürecini sağlıklı bir şekilde  gerçekleştiremeyen bebeklerin duygusal, sosyal ve dil alanındaki gelişmeleri de doğal olarak geri olacaktır. İşte televizyon 0-2 yaş grubunun bu gelişimsel sürecini kesintiye uğratan bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Reklamlar ve video kliplerinde görüntünün çok hızlı değişmesi, görüntülerin üzerine bindirilen konuşmalar. Örneğin  dans eden inek görüntüsü üzerine “Ayran yararlıdır   ……….. ayran.”  0-2 yaş grubundaki bir çocuğun bu ilişkiyi anlaması, anlamlandırması mümkün değildir. Konuşan inek midir? İnek dans edebilir mi?  Gibi soruları çevresindeki yetişkinlere sorarak öğrenemez. Bu yaş grubunda zihinsel şemaya inek dans eder ve konuşur olarak yerleşmesi söz konusudur. TV’de monolog şeklinde olan konuşmalar ve diyaloglara katılmama durumu iletişim becerisinin gelişmesinde önemli bir engelleyici faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Amerikan Pediatri Birliği 0-2 yaş grubunda çocuklara TV seyrettirilmesine kesinlikle karşı olduğunu yayınladığı bir bildiri ile duyurmuştur. Bu savı destekleyici açıklamalar İngiltere gibi pek çok batı ülkelerinden de gelmektedir.  Ülkemizde TV’nin çocuklar üzerinde olumsuz etkileri konusunda pek çok açıklamalar bulunmakla birlikte, 0-2 yaş çocuk grubu ile ilgili spesifik araştırmalar henüz yapılmamıştır.  

0-2 yaş grubuna televizyon izlettirilmesi sonucunda dil gelişim geriliği, sosyal ve duygusal gelişim bozuklukları görülebilmektedir. Sonuçta yaygın gelişimsel gerilik olarak tanımlanan ve otistik belirtilerle kendini gösteren gelişimsel bozuklukların çıkmasında televizyonun etkisinin olduğu kabul görmektedir. Semptomları itibariyle otizm ile sıkça karıştırılan ve gerekli önlemlerin alınmaması durumunda sonu yine otizme varabilen “tepkisel bağlanma bozukluğu” nda aşırı televizyon izlenmesinin önemli bir rolü vardır.  Bu nedenle “0-2 yaş  0 TV“ sloganı ile bu yaş grubunu televizyondan uzak tutarak oluşabilecek olumsuz durumlardan korumak sorumluluk sahibi tüm kurum ve kişilerin görevidir.

                                                         Eğitim Programcısı

                                                         Amir AKDAĞ

Fotoğraflar

Yorumlar (2)

[ Üyelere Özel ] 16-04-2010 08:58:51

Sevgili Meslektaşım, yorumunu gördüğüm zaman ben de sevindim. Yorumdaki görüşlerine katılmasam da sevindim eğitimci bir tanıdıkla, dostla karşılaşmak güzel.

Yorumdaki görüşlerine katılmıyorum zira yasak olumsuz gibi algılansa da hayatımızın vazgeçilmezlerindendir. Sigara bu konuda oldukça iyi bir örnek olabilir. Sevgili hocam Prof. Dr. Üner Tan bir dönem yaptığı çalışmada sigara içenlerin akciyer kapasitelerinin içmeyenlere göre daha yüksek olduğunu kanıtlamıştı. Bu çalışma siğaranın zararsız olduğunu ve özellikle çocuklarda yasaklanmaması anlamına gelmemektedir. Yasak olayı cazibe de getirir. 4.Murat tarzı tütün yasağı konumuz değil ama yasak konuya ilgiyi artırabilir. Konumuz 0-2 Yaş grubu olunca durum değişir. Yasaklanan öğe doğal öğe değildir. Anne sütü yasaklanmamaktadır. Yasaklanan Televizyonun 2 yaşına kadar yaşam menümüzden çıkması bize pek bişe kaybettirmez. Yani zarar vermez. Karşıt iddea ise Televizyonun zarar verdiğidir. Sağlığın ve eğitimin temel pirensibi "zarar verme" dir. Yarar sağlamıyorsan bile zarar verme. Bu nedenle elde edilen sonuç 0-2 YAŞ 0 TV

[ Üyelere Özel ] 19-04-2010 00:52:23

yasak ve eğitim ve demokrasi kavramlarına girmeyeceğim ,çocuğuna ilkeler dışındaki yasakları seçim zamanında nasıl anlatabilirsin ki? demokrasi ailede başlar çocuğuna mavi bir demokrasi almak istiyorsan benim dükkana bi bak:)

[ Üyelere Özel ] 14-04-2010 17:24:17

sevgili meslekdaşım yazını gördüğüme çok sevindim.Ne ki batı yı bilirsin kesin yasakları hep bağdattan döner:)
Wiscar kartları ne kadar somut ,muhakeme sıralamaları ne denli somut bir de bunlarla insanların yaşamı belirleniyor rapor alıyorlar biliyorsun.Ben eğtimden wiscar ve stanford bine uygulamacısıyım Wiscar hakkında konuşulacak çok şey var
Yani wiscar kartları ,ve okul öncesinde olay sıralamaları gibi olayları birbirine bağlamak önemlidir aileleri bilinç olarak çocuklara tv izletmeye belli sürelere yönlendirmek daha doğru olmaz mı .İki yıl geçtikten sonra aile ne izlettirecek .Eğitimde erteleme ve yasak farkılı ideoloji eğitimi içine girer.İlk yıllar için nitelikli yayınlar da var.Saçları TV izlemekten dökülmüş çocuklar gördük evet ama tümden yasak öyle kolay ki.. Hangi yüksek sınıf abdli çocuğuna tümden yasak getiriyor nitelikli malzemeyi adeta eğitim aracı olarak ver miyor mu .Bu yasak ABD yoksul kesimi içinmiş gibi değil mi?
Bu arada hala bilgisayar eğtim cdlerini kullanan nadir insanlardanım eğitimdeki katkısı yadsınamaz
Yine bir araştırma; animatif canlandırmaların konuşmaları gerçekten konuşmayı hızlandırıyor
sevgiler

[ Üyelere Özel ] 19-04-2010 21:11:01

dış etkenler denge içinde kullanılmalı
Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Eğitim Programcısı