Saray'da Düşes'li İngiliz Oyunu

Bir Amerikalının yardımıyla bir İngiliz, Ankara Saray’daki yuvada gizli görüntü çekti, Türkiye’yi karıştırdı. Yöneticilerin iyi niyetli çalışmaları, dünyaya ‘kötü muamele’ gibi yansıtıldı. Aslında gerçekler, yansıtılanlardan çok farklıydı.
Eren, zihinsel engelli bir çocuk olmasına rağmen aşırı hiperaktif. Bilinçsizce yatağından atlayıp kendine zarar verdiği için görevliler Eren’in içinden çıkamayacağı tahta bir yatak yapmış. Semih de zihinsel engelli bir çocuk. Sürekli yüzünü tokatlıyor, parmaklarını gözüne sokuyor. Kendine zarar vermesinden endişe eden yöneticiler eline önce plastik bir şişe geçirmiş, ardından peluş eldiven. Üstelik özgün tasarımlarıyla yapmışlar bunu. Yetişkin bir kızın başında ise boksörlerin kullandığı kask var. Kafasına zarar vermemesi için bu yöntem geliştirilmiş.
Burası, geçen hafta çokça tartışılan Ankara’daki Saray Rehabilitasyon Merkezi. Bir Amerikalının yardımıyla bu merkeze girip gizlice çekim yapan İngilizler, görüntüleri ekranlara taşıdı. Art niyetli oldukları çok açıktı; çünkü çocukların kendilerine zarar vermemesi için geliştirilen yöntemlerden söz edilmedi. Sanki işkence yapılıyormuş gibi görüntüler kamuoyuna yansıdı. İnşaatı süren merkezin yeni binaları da görmezden gelindi. Bu tartışmalar hem Türkiye’deki sorunu hem de istihbarat elemanı gibi çalışan yabancıların ajanlık hikâyelerini aratmayan, diplomatik krize dönüşen amacını ortaya çıkardı.
Aslında bu merkezdeki benzer görüntüler, 4 yıl önce de kamuoyunun gündemine gelmişti. Ancak tartışmalar bu kadar alevlenmemişti. Bu kez yangına benzin döken, İngiliz eski Düşesi Sarah Ferguson’un gizli çekim yapması, görüntüleri de ülkesinde ve Türkiye’de yayımlatması oldu. İlk başta Türk yetkililer, ‘imaj kaybı’ gibi bir açıdan olaya yaklaştı. Hâlbuki benzer bütün kurumlarda aynı manzaralara rastlamak mümkün. Peki, neydi bu olayın arka planındaki gelişmeler?
AMERİKALININ ROLÜ NE?
Norita Erikson isimli Amerikalı bir kadın uzun süredir Türkiye’de bulunuyor. İyi derecede Türkçe bilen Erikson, ülkemizde 10 proje yürütüyor. Bunlardan biri de Ankara Esenboğa Havalimanı yolundaki Saray Rehabilitasyon Merkezi’nde 4 yıldır devam ediyor. ‘Gönüllü anne’ diye hitap edilen Erikson, ücretini ve sigortalarını kendi cebinden ödediği 6 kişiyi bu merkezde çalıştırıyor. 719 engellinin bulunduğu merkezdeki bir ünitenin bakımını bu 6 görevli yürütüyor. Diğer bakıcılardan daha özverili şekilde çalıştıkları, Amerikalı Erikson’un personelini iyi motive ettiği söyleniyor. Aslında, işin arkasında misyonerlik çalışmasının yattığı, bu sebeple engelli çocuklara sahip çıkıldığı ve iyi davranıldığı iddia ediliyor. Buna göre Erikson, yaptıklarını Batı’dan gelen misafirlerine gösteriyor, engelli çocuklara nasıl sahip çıktığını öne çıkarıyor. Yurtdışından gelenler bu tabloyu görünce maddi yardımlarını esirgemiyor.
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun sorumluluğundaki bir merkezde, eleman ihtiyacı ve maddi sıkıntı olmamasına rağmen, bir Amerikalının masraflarını üstlendiği bakıcıların neden ve nasıl çalıştığı merak konusu. Kurum yetkilileri bu olayın ortaya çıkmasından sonra konuyu tartışmaya açtı. Hâlen süren soruşturmanın ardından Norita Erikson’un ‘gönüllülük’ gibi gösterdiği işine son verilmesi bekleniyor. Zaten geçen hafta müfettişler Erikson ve ekibinin ifadesine başvurdu. Erikson önce ‘hastayım’ bahanesini öne sürdü, ortalığın biraz sakinleşmesinden sonra da ifade verdi.
İÇİŞLERİ KARDELEN’İ KAPATMIŞ!
Maaşını ödediği Bahadır ve Başak isimli iki tercüman ise Türkiye’deki işlerinde ona yardımcı oluyor, bürokraside kanal açıyor, bir bakıma danışmanlık yapıyor. Amerikalı kadın, 5 yıl önce bu tür faaliyetlerini yürüttüğü bir dernek kurmuş. Ancak İçişleri Bakanlığı ‘Kardelen’ adını taşıyan derneği uygunsuz bulup kapatmış. Uygunsuzluğun misyonerlik faaliyetlerinden kaynaklandığı iddia ediliyor. Norita Erikson, derneğinin kapatılmasından sonra yeni bir çatı örgüt kurmamış. Ancak 10 proje yürüten Norita’nın diğer projelerinin ne olduğu, Türkiye’de neden bu tür bir faaliyetin içinde bulunduğu konusu gizemini koruyor. (Erikson, mail yoluyla gönderdiğimiz soruları önce cevaplayacağını söyledi; fakat sonra vazgeçti.)
Bir haftadır tartışılan görüntüler çekilmeden önce olaylar şöyle gelişti: Norita Erikson, maddi yardım toplamak için İngiliz Kraliyet ailesinin eski mensuplarından Düşes Sarah Ferguson ile irtibata geçti. Müfettişlere verdiği ifadeye göre Erikson, para yardımı almak için Ferguson’u Türkiye’ye davet etti. Ferguson da bir grup arkadaşı ile Türkiye’ye geldi. Engelli ve kimsesizlerin kaldığı bu tip yerleri ziyaret etmek isteyen yabancı uyrukluların Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun (SHÇEK) Dış İlişkiler Birimi’ne başvurması gerekiyor. Bu kurum da Dışişleri Bakanlığı ile temasa geçip yabancı uyruklu kişinin ziyaret için uygun olup olmadığına karar veriyor. Sarah Ferguson ve beraberindekiler ise uzun olacağı bahanesiyle bu başvuruyu yapmak yerine Amerikalı Erikson’un yönlendirmesiyle merkeze girip tartışmalı görüntüleri çekti.
MÜDÜR YARDIMCISI NEDEN SÜRGÜN EDİLDİ?
Anlatılanlara göre, Ferguson, Erikson’un yanında çalışan Bahadır ve Başak adlı danışmanlarla birlikte 22 Eylül 2008’de rehabilitasyon merkezine geldi. Öğle saatlerine gerçekleşen ziyarette, “Müdür yardımcısı Murat Bey ile görüşmek istiyoruz.” dendi. Erikson’un sık sık bu merkeze gönderdiği Bahadır ve Başak, güvenlik görevlilerince tanındığı için sorunsuz bir şekilde Murat Bey’in makamına çıkarıldı. Ardından müdür yardımcısı, misafirlere merkezi gezdirdi. Tabii, ‘Müdür yardımcısının bu olaydan haberi var mıydı, art niyetli şekilde mi yabancıları içeri aldı, çekimlere göz yumdu mu?’ gibi soruların cevabı müfettiş raporları tamamlanınca verilecek. Ancak müdür yardımcısı, olay basına yansımadan önce Danıştay’da kaybettiği idari dava sebebiyle Edirne’ye tayin edildi.
Sarah Ferguson ile birlikte merkezi gezen grubun içinde bir İngiliz kanalının ekibi de bulunuyordu. Gizli çekimleri onlar yaptı. Merkezi ‘sanki çağlar öncesinden kalma bir devlet kurumu’ gibi ekranlara yansıttılar. Görüntülerde engellilere iyi davranılmadığı imajı veriliyordu. Çocukların eline geçirilen pet şişeler, kafeslerdeki çocuklar, demir parmaklıklar arkasındaki engelliler, eli bağlı bir kız hafızalara kazındı. Merkezin dışkı koktuğu da satır arasında yer alıyordu. Ancak merkeze giden gazeteciler bu tür görüntülere rastlayamadı. Sarah Ferguson, “Bu görüntüler çocukların iyiliği içindi!” diye bir savunma geliştirdi; fakat Saray Rehabilitasyon Merkezi’ndeki eksiklikler, işkence sahnesi gibi yansıtıldığı için Türkiye zor durumda kaldı. Üstelik İngilizlerin “Bize en kötüsünü gösterin.” şeklindeki talepleri kamera görüntülerine yansıyordu. Yani, insani duyguları kullanan art niyetli ‘asil İngiliz’, çocukların kötü muameleye maruz kaldığını öne sürse de olayın aslı çok farklıydı.
Merkezde 719 engellinin koruma ve bakımı yapılıyor. Burada kalan çocukların kimisi belirli bir seviyeye kadar eğitilebilir, kimisi ise ağır derecede engelli. Bu yüzden sürekli bakıma muhtaçlar. Birkaç yıl önce merkezde 20-30 çocuğa bir bakıcı düşerken, şimdi 6 çocuğa bir bakıcı düşüyor. Bu oran dünya ortalaması ile aynı. 30 civarında sürekli bakıma muhtaç zihinsel ve ruhsal engelliyle de birebir ilgileniliyor. Bundan sonra ağır iki engelliyle bir bakıcı ilgilenecek.
ANNELER EVLATLARINI UNUTUNCA…
Merkezdeki çocuk ve yaşlıların birçoğunun aslında ailesi var. Ancak çoğu buradakievlatlarını, kardeşlerini ziyaret bile etmiyor. Devletin engellilere bakan ailelere maaş vermesini öngören kanunun çıkarılması da durumu değiştirmemiş. Yöneticiler, merkezdeki engellilerin ailesine maaş verileceğini iletmiş; ancak buna rağmen sadece 5 kişi evladını/yakınını geri almış. Onları dünyaya getiren anneleri hiç uğramadıkları için Saray’daki bakıcılara ‘anne’ diyorlar. 60 yaşındaki bir özürlü bile bakıcısına ‘anne’ diye hitap ediyor. Üniversiteye giden, Kızılay’da kafeteryada çalışan, ilkokula giden engelli bile var. Tesisin içindeki atölye çalışmalarına katılan 212 engelliden birisi Bülent Ecevit Biricik. Zihinsel bir engeli yok; ancak hayatını tekerlekli sandalyede sürdürüyor. 20 kişisel resim sergisini önemli sanat galerilerinde açmış. Onun gibi birçok engelli bu atölyelerden yararlanıp kendini geliştiriyor.
Ancak Eren gibi kimileri de var ki konuşamıyor, işitemiyor ve zihinsel engelli olduğu için sürekli bakım istiyor. İngilizlerin ekranlara taşıdığı görüntülerden birinde Eren vardı. Aynı zamanda hiperaktif olan Eren, uzun süre diğer çocuklarla aynı yataklarda yatırılmış. Ancak kendini yataktan aşağı attığı için yöneticiler çareyi, tahtadan derin bir yatak yapmakta bulmuş. Gizli çekim yapanlar bunu ‘hapisteki çocuk’ olarak yansıttı. Eli iple bağlı görünen kız da diğer arkadaşlarına zarar vermemesi için sadece yemek saatlerinde bu şekilde kontrol altında tutuluyor. Hepsinin saçları da aynı şekilde kısa kesilmiş. Çünkü, birbirlerinin saçlarını çekiyor, yemekte ellerini saçlarına sürüyorlar. Temizliğin daha kolay olması için saçlar kısa kesiliyor. Bir diğer kızın kafasında bulunan boksör kaskı da dikkat çekiyor. Yetkililer, “Keşke birileri işimizi kolaylaştıracak, bu çocukların kendilerine zarar vermesini engelleyecek aletler geliştirse. Burada pratik çözüm üretmeye çalışıyoruz.” diye yakınıyor. Tamamen iyi niyetli girişimlerle yapılan bu uygulamalara Avrupa’da da rastlamak mümkün. Çocuklara kötü muamele yapıldığına ilişkin herhangi bir bulguya rastlanmış değil. Yöneticiler “Kötü muamele de yok, tolerans da...” diyor.
Uzmanlar, bu değişime rağmen bakanlığın bir ‘çocuk politikasına sahip olması’ çağrısında bulunuyor. Buna göre, Türkiye’deki çocukların bilimsel veriler ışığında araştırılması ve sosyal dokunun ortaya çıkarılması gerekiyor. Bazı yetkililer, bu olayın birkaç memura fatura edilmemesi, zihinsel bir dönüşümün başlaması gerektiğini dillendiriyor. İngilizlerin görüntüleri Türkiye’yi Avrupa nezdinden zorda bırakmaya dönük bir kampanya imajı veriyor. Bu oyun tutar mı bilinmez ancak AB İlerleme Raporu açıklanmadan kısa süre önce gündeme getirilen görüntüler büyük fotoğrafı yansıtmıyor. Üstelik art niyetli öğeler taşıyor. Türk yetkililere düşen görevse bu merkezlerde zihinsel bir değişim gerçekleştirmek.
ENGELSİZ YAŞAM EVLERİ
1972’de temeli atılan Saray Rehabilitasyon Merkezi, 16 yıl sonra açıldı. Devlet bürokrasisinin hantallığı, binanın projesine de yansımış. Engelliler, koğuşları andıran yatakhanelerde kalıyor. Duvarları çiçek motifleriyle boyanmış olsa da binanın fizikî yorgunluğu ve basık havası değişmiyor. Daha insancıl bir merkez için ‘Engelsiz Yaşam Evleri’ adını taşıyan proje Saray’da bitmek üzere. TOKİ evleri çok süratli yapıyor, yarısını tamamladı bile. “Bu olay ortaya çıkmasaydı da bu binalar yapılacaktı.” diyor bir yetkili. Yurt binalarını andıran yapıların yerini ev-villa tipi merkezler alıyor. Her birinde en fazla 12 engellinin kalacağı 73 ev inşa ediliyor. Bunların 21’i aralıkta kullanıma hazır hâle gelecek. Her evde dört yatak odası, her odada en fazla üç engelli olacak. Ortak yemekhane ve yatakhane son buluyor. Tek katlı her evin kendine özgü banyo, tuvalet, mutfak ve büyük bir oturma odası olacak. Evde her şey engellilere göre inşa edilmiş.
Kaynak: http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=31620 | İbrahim Doğan
[ Üyelere Özel ] 13-11-2008 15:12:13
ilhan bey sizi tebrik ediyorum bunların insana yaptığını hayvan yavrusuna yapmıyor bu arkadaşlar çalış dendiğinde 40 bahane buluyorlar ama maaş verecekler deseniz maaş günüm gelmedi demez hemen banka kuyruğuna koşar. efendim insanlarda iman kalmamış ve imansız bir millet neslini mahveder. bence DÜŞEŞ denen adamlar eserlerini çekip dünyaya yayılıyorlar.
[ Üyelere Özel ] 11-11-2008 18:37:08
\t \t\tKimse kusura bakmasın arkadaşlar,biz bunların yaşandığını yaşandığını bilmiyormuyduk?duymuyormuyduk?şimdi ULUSAL olduk,rezaletin son perdesi,zihinsel engelli arkadaşlar için uyduruk ve yüzeysel olarak geliştirlmiş pet şişe,eldiven masalları oldukça bayağı birde utanmadan marifetmiş gibi haklı çıkaranlar var,alan dışından insanlar olsa belki bunu onaylar.Problemli davranışları minumama indirme gibi eğitim becerileri var bilmem bilirmisiniz?tabi kim rahatını bozacakta uğraşacak dimi?her ay maaş almayı bilirler,birde yetmezmiş gibi sapık zevklerine alet ederler.Bu masallar bizi kesmez arkadaşlar çok iyi bir haberdir,düşesi kutluyorum.İnsanlar size hibe fonu veriyor,yardımlar sunuyor,peki bu insanların hakkı değilmi burada neler oluyor?alınan hibeler yerini buluyormu?Şimdi ben diyormki o çözümleri icat eden kolaycı arkadaşlar aynı petleri size taksak ne hissederdiniz acaba?ve tüm bunlar sizlerin ailesinden birine uygulansaydı bu günde düşesi yargılarmıydınız?????????Biraz düşünün,biraz empatik olun,işkembeden sallamayınnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn
\t \t