Rehabilitasyon Merkezleri Sıkıntılı
2006 Haziran`ında çıkan yasa yürürlüğe girmeden önce yapılan araştırmalarda, Türkiye nüfusunun yüzde 8`i engelli çıktı. Bu da Türkiye`de 12 milyon insanın engelli olduğunu gösteriyor.
2006 Haziran`ında çıkan yasa yürürlüğe girmeden önce yapılan araştırmalarda, Türkiye nüfusunun yüzde 8`i engelli çıktı. Bu da Türkiye`de 12 milyon insanın engelli olduğunu gösteriyor. 850 bin kişi özel eğitime muhtaç olarak tespit edilmiş, ancak MEB ödemelerde kısıtlamaya giderek sadece 190 bin kişiye ödeme yapıyor. Çıkarılan yasalar ve genelgeler özel okullar ve rehabilitasyon merkezlerini ve çalışanlarını zor durumda bırakıyor. Rehabilitasyon merkezleri ağustos ayından itibaren MEB`den ödeneklerini alamadıkları için çalışanlar da maaşlarını alamıyorlar. Konuyla ilgili görüşlerini almak için Özel Okullar ve Rehabilitasyon Merkezi Derneği Başkanı Filiz Kardelen ile görüştük.
Özel okul çalışanları birkaç aydır ücretlerini alamadıklarını belirtiyorlar, bu durumun sebebi nedir?
Karşıyaka`da 15 özel eğitim merkezi var. Ekimin sonu oldu vergilerimizi ödeyemiyoruz. Her kez kendi parası ile ödeyecek. Ya kredi çekecek ya bir yerden borç alacak. Ağustos ayının ödeneğini bile daha alamadık. Ödenek alamadığımız zaman çalışanlara maaşlarını varsa kendi öz kaynaklarımızdan ödemeye çalışıyoruz. Ama ödeyemeyen kurumlar da var. Öğrenci yok, bir de öğrenciler daha az kazanç getirmeye başladılar, masraflar çok arttı. Ama öğrenci ücretleri artmadı. Kontenjan aynı, kontenjan dışına çıkamıyoruz. Türkiye bütçesine baktığımızda özel rehabilitasyon okullarına ödenecek paradan dolayı en büyük bütçeye MEB sahip. Ancak özel eğitime verilen ödenek haziranın ortasında bitiyor. Hazirandan sonra yeni ek bütçe hazırlanması gerekiyor. İşin özü, altyapı iyi olmadığı için bunlar oluyor.
Devlet bize ödemiyor, biz de çalışanlarımıza ödeme yapamıyoruz. Bu domino taşları gibi gidiyor. Eskiden aldığımız paralar bir kuruma bağlı olmadığından rahat bir şekilde alıyorduk. Biz SSK`yı önceden pek önemsemezdik. Oysa SSK`dan paramızı tam zamanında alırdık. Şimdi SSK`yı çok arıyoruz... Diğer kurumlardan da cenaze ve tedavi giderlerini hemen alırdık. Kısacası, ödeneklerimizi bir çatı altında toplanana kadar bir problem yaşamadan alıyorduk. MEB meblağı çok gördüğünden ödememek için çeşitli kısıntılara gidiyor.
Rehabilitasyon merkezlerinin başka sorunları var mı?
Vakıf olmadığı halde sırf para kazanabilmek amacıyla kurumlar açılıyor olması birinci problem. Tabii bir de bu kurumlara hemen öğrenci gelmiyor. Veliler yeni kurulan kurumlara hemen güvenemedikleri için çocuklarını o kurumlara götüremiyorlar. Bu kurumlar bu kadar masraf ettikten sonra öğrenci olmayınca ne yapacaklar; 2 yolu var, birincisi hastaneler ya da rehabilitasyon merkezlerine gidip oralarda sıradaki çocukları kapmaya çalışmak ve başka kurumlara giden çocukların adreslerini telefonlarını alarak evlerine gidip velileri yönlendirmeye çalışmak. İkincisi, nerelerden öğrenci geliyorsa oralarda başı tutan kişilerle özel ilişkiler kurmak, oralardan yardım istemeye çalışmak. Bazıları başarıyor bazıları başaramıyor. Sonuçta öğrenci gelmezse o kurumların varlığını sürdürmesi mümkün değil. Hele bu krizden sonra hiç mümkün değil. Tabii bir de bu son dönemde AKP Hükümeti çok fazla genelge çıkarıyor. Birkaç hafta içinde bu genelgeye uymamız isteniyor. Uyum sağlamak için zaman toleransı yok.
Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Derneğimiz aracılığıyla kurumlara bir standart getirmeye çalışıyoruz. Derdimizi toplu olarak anlatmaya çalışıyoruz. Bize dayatmayla gelen genelgelerde, yönetmeliklerde sesimizi duyurabilmek, daha yasayı masa başında hazırlarken müdahil olabilmek istiyoruz. İşin başındakiler alanı tanımadan bilmeden yazıyorlar, kağıt üzerinde yazmak çok kolay ama uygulamaya gelince bize uymuyor.
Milli Eğitim Bakanlığı dernek sayesinde bizi tanımaya başladı. 800 üyemiz var. Bir eğitim komisyonu kurduk. Yeni bir yasa çıkacağı zaman engellilerle ilgili program yapıyoruz ne dersiniz, diyorlar. Komisyondaki arkadaşlara fikirlerini soruyorlar. Ya da bizi yaralayan bir genelge çıktığında dernek harekete geçiyor. Çıkan bir genelgeyi durdurduk. Ama onun üzerine öyle güzel genelgeler ve yönetmelikler geldi ki yapmak istediklerini çok güzel hayata geçirdiler. Dil-konuşma bozukluğu yasasını bayram arasına getirdiler. Yasa gereğince dil-konuşma bozukluğu olan çocuk rapor alamazsa bizde eğitim alamıyor. İnsanlar yasaya itiraz edemeden bu iş kapandı gitti. Öğrenciler kapıda kaldı. Eğitim bir anayasal haktır. Ancak MEB bu işi ben yapacağım diyerek okullarda çalışan personele belli meblağlar ödediğinden, engelli çocuklara da bireysel eğitim vereceğim diyor. Türkiye`deki eğitim sistemine baktığımızda kaynaştırmaya tabi olan çocuklar iki üç olsa bile sınıfların 40-50 kişilik olmalarından dolayı bu çocuklar kaynaştırma olmuyor, arada kaynıyor. Bu çocuklarla öğretmenlerinin ilgilenmesi mümkün olmuyor. Okullarla yaptığımız görüşmelerde bunu gördük. (İzmir/EVRENSEL)
Kaynak: Evrensel Gazetesi Sultan Kaya-Sakine Kapıkıran
[ Üyelere Özel ] 05-11-2008 00:32:44
tekrar merhaba
Yukardaki fotoğraf şu an söz konusu olan özel özel eğitim kurumları derneğine ait bir fotoğraf değildir. iZMİR Özek özel eğitim kurumları derneğinin izmirde ,bir eğitim fuarındaki standından alınmış bir fotoğraftır..Yazıyla ilgisi yoktur.Bilgilerinize sunulur.
[ Üyelere Özel ] 04-11-2008 16:35:55
04-11-2008
ÜSTTEKİ YAZININ ÇIKTIĞI GAZETEYE GÖNDERİLEN TEKZİPTİR.
Gazeteniz muhabirlerinden, Sn. Sultan Kaya ve Sn. Sakine Kapıkıran ile yaptığımız konuşmanın (yanımda bir dernek üyesi daha vardı) metninin daha önce bana okutulmasını rica ettiğim halde muhabir arkadaşlarınız kendi süzgeçlerinden geçirerek sohbet amaçlı konuşmayı biraz farklı bir biçimde gazetenizde yayınlanmasını sağlamışlardır. Bu konuda bazı düzeltmeler yapmak istiyoruz. Zira içerik bizi rahatsız etmiştir.
Bu konuşma; muhabirlerinizden birinin eşinin özel eğitim merkezinden maaşını alamaması ve o kurumun ağustostan bu yana paramızı alamıyoruz diye savunma yapmasıyla gerçekleşmiştir .O kurum sahibi , muhabiri bana yönlendirerek dernek adına açıklama yapsın diyerek muhabirinizi kendi alanından uzaklaştırmış , çalışanına neden maaş ödemediğinin açıklamasını bize yaptırmak istemiştir.Ben muhabir arkadaşlara defalarca anlattım. Her kurum her ay ödenek alır... ve biz ödeneklerimizi hak edişimizden iki ay sonra alabiliyoruz. Ancak ağustos 2008 ödeneği çok gecikti,ödemelerimizi yapamadık diye anlattım. Ancak gazetede .”””.sanki ağustos ayından bu yana ödenek almamışız “”” gibi yazılmıştır.Çünkü o kurum maaşları “ağustostan bu yana ödeme alamıyoruz ,bu yüzden veremedim diye savunmuştur. Maaşları zamanında vermek, ya da vermemek o kurumun etiğiyle ilgilidir. Eleman çalıştıran herkes önce elemanının maaşını ödemek zorundadır diye düşünmüşümdür...Bunu ek kaynak bularak belki kredi alarak, belki başka yollarla yapmak zorunda kalabiliriz...Ancak maaş ödememek gibi bir konu asla söz konusu olamaz.Dilerim bu duruma da düşmeyiz..
Muhabir arkadaşlarımıza , Özel Özel Eğitim Kurumları Dernek Başkanı olduğumu söylemedim... Ben yönetimde dahi değilim. Ancak kurum sahiplerinin sorunlarıyla ilgilenirim. Sorunlarımız ortaktır. Dernek kurucularındanım ve yönetimlerde çok görev aldım. Şu anda sadece İzmir temsilcisiyim. Bu yönetim dışı bir görevdir. Seçimle gerçekleşir. Başkanımız Sn. Metin Taştır. Mersinde Özel Eğitim Okulu sahibidir.
Sorunlarımızdan bahsederken, yönetmelikleri yapan genelgeleri çıkaran ve uygulanmasını sağlayan kurum olarak Milli Eğitim Bakanlığını kastetmiştim. AKP hükümeti ile ilgili bir beyanda bulunmadım. Bağlı olduğumuz kurum Milli Eğitim Bakanlığıdır. Ve ilgili genel müdürlüktür. İlla da hükümeti kasteden bir konuşma yapmadık. Sorunlarımız lokaldır.
Yeni uygulamalarla engelli çocuklarda ihtiyaçları olduğu halde grup eğitimlerinin kesildiğini, rapor yenilenmelerinde mümkün olduğunca yeni rapor verilmediğini, rapor yenilenmediği için 13 ay oluyor denerek eğitimi verildiği halde çoğu çocuktan 11 ay ödeme alabildiğimizi söylemiştik. İade faturalar için iki klasörümüz doldu. Ama çocuklar daha az kazanç getiriyor sözünü kullanmadık. Bu onaylamadığımız çirkin bir tabirdir. Biz bu sözü kullanamayız. Böyle de düşünemeyiz. Sadece ücretlerin artmadığını ancak masraflarımızın” kira, maaş ,harcamalar vb” arttığını bu durumun gelir gider tablosunda açıklar yarattığını kasteden bir açıklama yaptık. Çocukları kazanç kapısı gibi gören bir zihniyetin hep karşısında olmuşken bu lafı söylemiş gibi olmamız bizi üzmüştür.
Sosyal hizmetler genel müdürlüğüne bağlı olarak çalışırken ödemelerde, zaman olarak, bu kadar sorun yaşanmadığını söyledik. Ancak” SSK yı biz önemsemezdik “”diye bir şey söylemedik. Konuşma diliyle söylenen her şey aynen yazı diline ve okurların huzuruna çıkarılır mı bilmiyorum. Amacımız bir kurumu yada bir mercii karalamak kötülemek yada methetmek değil ki. Biz sıkıntılarımızı anlattık o kadar. Daha önce eğitim alması gerektiğine dair raporu olduğu ve sağlık bakanlığından ücretleri ödenen bazı eğitim ödeneklerinin (hiperaktivite ve dikkat bozukluğu –gibi) daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı tarafından da ödendiğini ama ani bir kararla programı olmadığı nedeniyle; vergisi ödenmiş eğitimi verilmiş masrafları karşılanmış bu ödeneklerin geriye doğru kesilerek kurum bütçelerinde delikler açıldığını anlatmıştık. Bu konu atlanmış. Keşke yazılsaydı.
Cenaze ve tedavi giderleriyle ilgili bir cümlenin burada ne işi var. Ne amaçla konu geçmiş neden böyle yazılmış anlamadık. Kurumların ödemesiyle ne ilgisi var. Çok şaşırdım. Biz bunun sohbetini yapmadık.
Vakıf olmadığı halde sırf para kazanabilmek için …. diye başlayan cümle bize ait değildir. Yeni açılan veya eski kurumların bazı uygulamalarını, hastanelerde veya başka yerlerde yaptıkları hoş olmayan davranışları herkes bilir. Bu konuda çok hikaye dinledik. Her açılan yeni kurumun bunu yaptığını işaret eden bir yazış tarzı son derece sakıncalı ve inciticidir. Her iş yeri elbette para kazanmak ister. Kazanmadan o iş yeri varlığını sürdüremez. Çok hassas bir dönemdeyiz. Bu genellemeleri yapmak zarar vericidir. Rahatsızlık yaratır.
Derneğimizin kurumlara standart getirmesi söz konusu olamaz. Yine söylenenler karıştırılmış. Standartlar Yönetmeliği Milli Eğitim Bakanlığı tarafından zaten hazırlanmış bulunmaktadır, yürürlüktedir. Özel Eğitim merkezleri bu standartlara göre açılabilirler. Ancak sorunlar çıktıkça hep beraber olgunlaşıyoruz demiş olabiliriz. Standart koymak Derneğimizin işi değildir. Dernek her kuruma açıktır. Öyle olmasa 800 üyeye ulaşabilirmiydik.
Milli Eğitim Bakanlığının kaynaştırma eğitimine ilişkin görüşleri, bizi dinleyen muhabirlerin yorumlarıdır. Ciddiyetten uzak “ kaynaştırma olmuyor, kaynama oluyor” lafı kaynaştırmadaki çocuklarımızı ve onların öğretmenlerini de üzer. Bunu kasteden bir konuşma olduysa bu anlamda söylenmemiştir.
Konuya yabancı ancak iki iyi niyetli arkadaşımızın bize onaylatmadan yazdıkları bu yazı beni ve diğer dernek üyesi arkadaşımızı rahatsız etmiştir. Özel Eğitim Merkezlerinin sorunlarını anlatmak son zamanlarda hakkımızda söylenen yanlış ve asılsız iddiaların bir nebze olsun giderilebilmesi için bilgi verilmeye çalışılmıştır. Ancak konuşmalarımızın bir süzgeçten geçmeden biraz acelece kaleme alınmış olması ve topluma yanlış ve eksik ulaştırılması bizi üzmüştür. Rahatsızlığımızın bu gazetenin aynı sayfasında çıkması için gereğini rica ederiz.
Filiz KARDELEN - Saniye FIÇI