18-07-2008 |

Özürlü Vatandaşlarımızın Eğitim Hakkının İptal Edilmesi (Basın Bülteni 2. Bölüm)

ÇAREM

ÇAMLICA ÖZEL EĞİTİM VE REHABİLİTASYON MERKEZİ

BASIN BÜLTENİ (2.BÖLÜM)

17 Temmuz 2008

“ENGELLİ ÖĞRENCİLERİMİZİN DE 

EĞİTİM VE REHABİLİTASYON MERKEZLERİMİZİN DE SORUNLARI ÇÖZÜMSÜZ DEĞİLDİR”

HAKAN ÖZDEMİR

Fizyoterapist

Dağıtım: 

Başbakanlık Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Maliye Bakanlığı

TBMM Plan Bütçe Komisyonu Üyeleri

Ak Parti Genel Merkezi

Ak Parti İl ve İlçe Teşkilatları

Yazılı ve Görsel Medya Haber Müdürlükleri

Özel EĞİTİM VE REHABİLİTASYON MERKEZLERİ

ÇOK ZOR GÜNLER YAŞIYOR

Sayın Başbakanım, 

Sayın Maliye Bakanım, 

Sayın TBMM Plan Bütçe Komisyonu Üyesi, 

Sayın Ak Parti İl / İlçe Başkanı, 

Sayın Basın Mensubu,

EK: 3

Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin rehabiliteye ihtiyacı var: 

ALTERNATİF REHABİLİTASYON KOMPLEKSLERİ

Haber: Üsküdar Gündemi Gazetesi

Röportaj: Ünal Bolat

Ü.Bolat: Bir zamanlar özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin sayısı üçü beşi geçmezdi. Şimdi ne oldu da mantar biter gibi her tarafta açılmaya başlandı? 

Fizyoterapist Hakan Özdemir:  Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde eğitim ve rehabilitasyon hizmeti verilen çocuklar için devlet belli bir miktar ödeme yapmayı güvence altına aldığı tarihten bu güne kadar- ki yaklaşık on yıllık bir geçmişi vardır.- özel eğitim ve rehabilite merkezleri İstanbul ve Türkiye genelinde ciddi anlamda çoğalmaya başladı. Ama ben mantar gibi çoğaldı yaklaşımına katılmıyorum. Çünkü ne kadar çok merkez olursa bence o kadar kalite ortaya çıkacaktır. 

Ü.B: Böylesi kurumlarda rekabet nasıl olur ki?

H.Ö: Bu sahada eğitim verenler, rakipsiz olmadıklarını, yalnız olmadıklarını bilmeli ki kaliteli hizmet her zaman ön plana çıkmalı. Bu yaklaşım, kaliteli eğitim veren kurum tercihini ortaya çıkartır. Kaliteli eğitim ve rehabilite hizmetini en güzel şekilde sunan merkezler, tercih edilen merkezler olur. Dolayısıyla böyle bir anlayışa sahip olanlar için mantar türedi gibi merkez açılması rekabet sıkıntısı oluşturmaz. Aksine, avantaj oluşur. Eğitim ve rehabilitasyon hizmetini iyi yapan ile yapamayan fark edilmiş olur. Yıllar önceden olduğu gibi tekdüze bir hizmet ile standart bir eğitim veren merkezler de artık kendilerini geliştirmeye mecbur kalır.  

Ü.B: O zaman bu merkezlerin de bir bakıma yeniden rehabilite edilmeleri mi gerekiyor. 

H.Ö: Evet aynen öyle. Yıllardan beri tek düze hizmet vermeye çalışan eski ve yeni birçok özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin kendilerinin de rehabilitasyona ihtiyacı var. Bu kurumlar eğitim veriyor ama eğitimleri ne kadar kaliteli? Rehabilitasyon hizmeti sunuyor ama kendilerine gelen hasta çocuklara ne katabiliyorlar?

Ü.B: Ama bu merkezleri açarken zaten belli bir kriter istenmiyor mu?

H.Ö: Belli kriter var ama bunlar eğitimin kalitesinden ziyade prosedür türü kriterler. Ama sözünü ettiğiniz anlamda da özel eğitim rehabilitasyon merkezlerinin rehabilite edilmesi gerekir. Ancak benim bu söyleşide gündeme getirmek istediğim konu şu. Bu merkezlere gereken rehabilitenin ne olduğu ve nasıl uygulanacağı.

Ü.B: Buyurun anlatın düşüncenizi?

H.Ö: Bu bir alternatif rehabilitasyon kompleksi projesi. Biz bu projeyi daha önce İstanbul Sağlık A.Ş’ye sunmuştuk. 

Ü.B: Ne cevap verildi?

H.Ö: Yetkililerce bireysel olarak kabul görmesine rağmen, kurumsal anlamda konunun uygulanabilirliği, teknik altyapı yönünden mümkün olsa bile raporda sözü edilen uzman kadronun oluşturulması konusunda gerekli yeterlilik görülmemiş olmalı ki gündeme alınamadı. 

Ü.B: Nasıl bir uzman kadro ki Sağlık AŞ’nin bünyesinde bulunamıyor?

H.Ö: Bu projede, sadece merkezleri komplekse dönüştürmekle kalınmıyor ayrıca alternatif tedavileri bilen ve uygulayabilen uzmanlara ihtiyaç duyuluyor ki meslektaşlara belli bir sürede eğitim verilerek sağlanabilir. Bu aslında göründüğü kadar zor bir şey değil ama önemli olan karar vermek gerek. Projede özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin alternatif rehabilitasyon komplekslerine dönüştürülmesi öneriliyor. 

Bunun niçin öneriyoruz? Türkiye’de şu anda, parmakla gösterilebilecek birkaç rehabilitasyon merkezi dışındaki merkezler en fazla 40–50 m² bahçesi olan dubleks ev veya dairelerdir. Yani eğitim ve rehabilitasyon hizmeti genelde prosedüre uygun olmakla birlikte kapalı mekânlarda verilmektedir. Bu açıdan bakıldığında bu kapalı mekanlar, eğitim ve rehabilitasyon mantığını daraltan birimlerdir. Çünkü eğitim ve rehabilitasyon denildiğinde çocuğa yalnızca görsel öğrenme, okuma, yazma, konuşma, algılama, düşünme ve fizyoterapi proğramları dışında sosyal yaşamla ilgili olarak, aile ilişkileri, çevresel faktörler, doğal ortamlar, oyun parkları oyun alanları vb. bir arada olması gerekmez mi?

Ü.B: Yani eğitim ve rehabilitasyon hizmeti apartman dairelerinden çıkartılıp doğal ortamlarda mı olmalı demek istiyorsunuz?

H.Ö: Evet öyle demek istiyoruz. Böylece çocuğa bir dünya sunacaksınız. 250 m² -300 m², taş çatlasın 500 m² dairelerde değil zihinsel ve bedensel engelli çocuğa sağlıklı çocuğa dahi bir dünya sunamazsınız. Kaldı ki bu çocukların çok daha fazla ilgiye ihtiyacı var. Bu doğal ortamı sağlamazsanız prosedüre göre açılan kapalı mekanlarda olsa olsa evcilik oynarsınız.

Ü.B: Yani şu anda bilinen rehabilitasyon merkezlerinde yapılan evcilik oyunu mudur?

H.Ö: Ama bu, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerini açan arkadaşlarımızın sorunu veya yanlışı değil. Bu, sistemin sorunu. Biz de zaten kişiler hakkında değil sistem hakkında görüşlerimizi belirtiyoruz. Şahıslarla bizim herhangi bir uğraşımız söz konusu olamaz. 

Ü.B: İyi de belediyeler bile bir veya iki merkez ile eğitim vermeye çalışırken sözünü ettiğiniz kompleksleri siz nasıl kuracaksınız?

H.Ö: Bunu biz kendimiz kuralım demiyoruz ki. Bu konuyu örneğin belediyelere sunmak istiyoruz. Zaten geçtiğimiz yıllarda İstanbul Sağlık AŞ’ye de bu bakımdan önermiştik. 

Ü.B: Belediyelerin işi mi bu?

H.Ö: Türkiye’de belediyecilik demek, eskiden kaldırım döşemek, asfalt yapmak, çevre temizliği yapmak vs idi. Bir kısım belediyeler bir adım öne çıkarak bu görevlerine ilaveten sosyal ve kültürel birçok etkinliği üstlendiler. İyi de ettiler. Ama bu arada kimi belediyeler, özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetine de girmek istedi. Tabii ki burada bazı yanlışlıklar da beraberinde gelmiş oldu.

Ü.B: Mesela ne gibi bir yanlışlık?

H.Ö: Belediyecilik sadece elektrik su yol kaldırım hizmetinden ibaret olmadığı gibi, bana göre rehabilitasyon merkezi açmak da değildir. Türkiye’de şu anda bir kısım belediyeler kendi belediye sınırları içersinde, belediyeye ait eğitim ve rehabilitasyon merkezi açtılar. Bu merkezlerde yapılan hizmet, belediyenin gücü ve imkanlarına göre kıyaslandığında, dostlar alışverişte görsün anlamında çalışmalardı. Bir örnek verelim. Diyelim bir belediye sınırları içinde beş bin çocuğun bu hizmetten yararlanması gerekiyor. Ama bu merkezde en fazla 200–250 çocuk hizmet alabiliyor. Diğerleri ne olacak? O çocuklara ne zaman ve kaç yılda sıra gelecek? Belediyenin verdiği hizmet ilçe halkının kaçta kaçının ihtiyacını karşılamış olacak? Dolayısıyla bu merkezlerin açılmasını belediyecilikten öte reklâmasyon çalışması olarak görüyorum. Ve ben belediyelere yukarıda ana hatlarıyla anlatmaya çalıştığım projeyi hayata geçirmelerini öneriyorum. Böylece hem ciddi anlamda halka gerçek hizmet sunmuş olacaklar. Hem de siyasi bir kurum olarak arzu ettikleri halk desteğini çok daha fazlasıyla alabilecekler. 

Ü.B: Peki, sözünü ettiğiniz rehabilitasyon merkezlerinde sunulacak temel hizmetlerden kısaca söz eder misin?

H.Ö: Özel eğitim ve rehabilitasyon kompleksinde, bilinen eğitim ve rehabilitasyonun dışında sunulması düşünülen hizmetlerden bazıları şöyle. *Spastik çocukların eğitimi ve rehabilitasyonu. *Zihinsel özürlü çocukların eğitimi ve rehabilitasyonu. *İşitme ve konuşma özürlü çocukların eğitimi ve rehabilitasyonu. *Fiziksel özürlü çocukların eğitimi ve rehabilitasyonu. *Doğuştan kas hastalıkları (musküler distrofi) eğitimi ve rehabilitasyonu. *Nörolojik vakaların eğitimi ve rehabilitasyonu. *Koruyucu aile yönetmenliği kapsamında özürlü çocukların ailelerine psikolojik danışmanlık hizmeti. *Rehberlik ve eğitime alınan çocuk ve ailelerine alternatif eğitimler ve alternatif tedavi programları sunumu. *Bu çocukların sosyal anlamda topluma kazandırılması için bu alanda hizmet veren tüm kurum ve kuruluşlarla ortak çalışma içersinde oluş. *Psikolojik danışmanlık bünyesinde alternatif motivasyon ve NLP (Nöro Linguistik Programlar) programlarıyla özürlü çocukların ailelerinin de sıkıntılarını gidermeleri için hizmet vermek. Ayrıca alternatif ve tıbbi destek ve tedavilerini de aynı bünyede sunmak. 

Ü.B: Peki belediyelerin bu projeyi hayata geçirmesi için ne yapmasını istiyorsunuz?

H.Ö: Bizim projemiz şu. Belediyelerin imkânları bireysel girişimlerle kıyas edilemeyecek kadar fazla. Ellerinde arazi veya yer sorunu yok. Belediyeler, örneğin yüz dönüm bir arazi içersinde alternatif rehabilitasyon kompleksi kurabilecek güce sahip. Belediye böyle bir sahaya alternatif rehabilitasyon kompleksini kuracak. Sonra kendi sınırları içersinde ne kadar özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi varsa onlara diyecek ki;

“Biz belediye olarak, tıpkı tatil köylerinde olduğu gibi size böyle geniş alan içersinde alternatif tedavilerin de yapılabildiği, sosyal tesislerinin, oyun alanlarının, yüzme havuzlarının, sinemaların, spor salonlarının, meslek edindirme kurslarının vb. bulunduğu; hidroterapi uygulamalarının, görsel etkinliklerin kermeslerin vs. yapılabildiği; geniş ferah ve doğal bir alan tahsis ettik. Sizleri, şehir içindeki apartman dairelerinden ve kısıtlı imkân sağlayan evlerden kurtulup böyle doğal ve ferah ortamlarda eğitim ve rehabilite hizmeti sunmaya davet ediyoruz.”

Bu davete hiçbir rehabilite merkezinin itiraz edeceğini sanmıyorum. Zaten böyle bir kompleks olduğunda kimse apartman dairesini tercih eder mi? Etmez. Böylece bu merkezlerde belediyemizin imkânlarından da yararlanarak halkımıza daha iyi, daha kaliteli ve seviyeli eğitim ve rehabilite hizmeti verilebilecek. Belediyelerin bu tür kompleksleri kurması çok da zor bir şey değildir.

Ü.B: Doğrusu güzel bir düşünce.

H.Ö: Böyle olduğunda her özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinin bireysel çalışması sebebiyle ortaya çıkan harcamalar % 70 oranında azalacak. Bu da ciddi bir tasarruftur aslında. Düşünsenize işletme kaygısı olmayacak, hizmet en üst seviyede olacak. Birbirleri arasında kopukluk olmayacak, birbirinden çocuk kapma derdi yaşanmayacak vb. Tüm merkezler birbirleriyle koordinasyon ve işbirliği içersinde olacak.

Ü.B: Şu an böyle bir koordinasyon yok değil mi?

H.Ö: Aksine, maalesef ister rekabet deyin ister başka bir yorumda bulunun ama tüm merkezler birbirinden çocuk çalma yarışı içersinde denilebilir.

Ü.B: Bu çok acı bir şey. 

H.Ö: Acı ama bir realite. Hatta bazen aileler bile aranıp adeta promosyon teklifler sunuluyor. 

Ü.B: Ne gibi?

H.Ö: Ne bileyim, “Eğer çocuğunuzu bizim eğitim ve rehabilitasyon merkezimize getirirseniz, ayda şu kadar seans daha fazla eğitim vereceğiz” diyen var. “Bak onlar şu kadar yetersiz biz bu kadar iyiyiz” şeklinde çocukları kendine çekme hareketi var. Tabii bu rekabetten istifade etmek isteyen kimi aileler örneğin “ Siz şöyle bir hizmet diyorsunuz ama şu kurum daha fazla eğitim veriyor, ona giderim” gibi güya piyasa kızıştırmak türünde yaklaşımlarda bulunabiliyorlar. 

Ü.B: Çok enteresan gerçekten. 

H.Ö: Oysa burada bu promosyon türü yaklaşımı kullanan merkez de, Pazar kızıştırmak isteyen veli de çocuğu değil kendini düşünmüş oluyor. Çocuğun eğitim ve rehabilitasyonu unutuluyor. Ama bu hizmeti kompleks haline getirdiğinizde yüz birimlik harcama otuz birime düşünce, potansiyel olarak bir merkez için düşen çocuk sayısı en az üç dört kat artınca hiçbir sıkıntı kalmayacak. Hem merkezler hem aileler bu hizmetin faydasını görmüş olacak. Geriye sadece kaliteli eğitim verenin tercih edilmesi kalacak. 

Ü.B: Peki bu kompleksi yapmaya kalkışsalar belediyeler alternatif rehabilitasyonu sunabilecek kadroyu nerden temin edecek?

H.Ö: Belediyelerin böyle kadrolarının olmasına gerek yok. Bir anda kadro bulma derdi de yok. Sonuçta bu merkezlerin her birinde mevcut eğitim ve rehabilitasyon hizmeti veren kadrolar var. Sadece bu merkezlere zaman içinde alternatif hizmet sunabilecek kadroların da yetiştirilmesi ve ilave edilmesi gerekecek. 

Ü.B: O zaman bu konuda bir danışmanlık istense hazırlığınız da var demektir. 

H.Ö: Elbette var. Zaten biz kendi eğitim ve rehabilitasyon merkezimizde bu tür hizmetin pilot uygulamasını gerçekleştirmek arzusundayız. 

Ü.B: Nedir bu farklı uygulama? 

H.Ö: Mevcut eğitim ve rehabilite hizmetine ilaveten ihtiyaç duyulan çocukların örneğin bağışıklık sistemini güçlendirmek, alerjik tedavilerini yapmak vb gibi sağlıkla ilgili problemlerine alternatif yaklaşım durumlarda akupunktur ve lazer akupunkturu uygulaması sunuyoruz. Bu hizmeti de Maraş Polikliniğinin desteğiyle yapıyoruz. Maraş Polikliniği bize bu hizmeti veriyor.

Ü.B: Bu hizmet için velilerden ek bir ücret alıyor musunuz?

H.Ö: Hayır herhangi bir ek ücret gerekmiyor. 

Ü.B: Maraş Polikliniği, ileride düşündüğünüz komplekse de aynı hizmeti verecek alt yapıya sahip mi?

H.Ö: Tabii ki. Maraş akupunktur, söz konusu komplekslerde hizmet verecek bilgi ve birikime sahip. Hem de altı ay gibi çok kısa bir sürede alternatif tedavi teorik ve pratik eğitimini çok rahatlıkla verebilecek tecrübeye sahip bir kuruluş. 

Ü.B: Bu tür çalışmanın dünyada bir benzeri var mı?

H.Ö: Dünyada değişik ülkelerde sözünü ettiğimiz tarzda kompleks şeklinde eğitim ve rehabilitasyon merkezleri var. Ama bu merkezlerde sözünü ettiğimiz alternatif yaklaşımlar yok. 

Ü.B: Alternatif tedavide ne var?

H.Ö: Alternatif tedavilerde vücut bir bütün olarak ele alınır. Örneğin nasıl ki bir binanın temeli ve sütunları sağlam değilse, o bina en ufak bir sarsıntıda yerle bir oluyor. Veya aksine bina sağlam olduğunda sarsıntıya rağmen ayakta kalma başarısını gösteriyor. Tıpkı bunun gibi insan bünyesinin de rahatsızlıklar karşısında yıkılmaması için şu temel özelliklerinin sağlam olması gerekiyor: *Boyun omurgası ve genel omurga yapısının bozuk olmaması. *Bağışıklık sisteminin güçlü olması, alerjik problemlerinin olmaması,

*Sindirim sisteminin ve bağırsaklarının sağlıklı çalışması, *Kulak Burun Boğaz sisteminde rahatsızlık olmaması. % 80’ninde serozotistik media (ortakulak iltihabı) vardır. Hangi türde olursa olsun özürlü çocuklarımızın % 80’nin bu temel esaslarda zaten problem yaşadığını biliyoruz. Her iki türlü yöntemi de iyi bilen bir kuruluş olarak bu ana unsurların iyileştirilmesi için klasik eğitim rehabilitasyon yönteminin kafi gelmediğini biliyoruz. Çünkü çocukların rehabilitasyonu demek onlara bir takım egzersizlerin uygulanması demek değildir. Vücudu bir bütün olarak tedavi etmek demektir. 

Örneğin, klasik rehabilitasyon gören bir çocuk bu dönemde ufak bir gribal enfeksiyona yakalansa, vücudun dengesi yerinde değilse meydana gelen yıkımda aldığı tüm eğitim boşa gidebiliyor. Bu kez ne yapılıyor? Rahatsızlığın ortadan kaldırılması için ilaç ve antibiyotik yüklemesi yapılıyor. Bu ilaçlar rahatsızlığı baskı altına almakla birlikte bünyenin zaten sınırda bulunan bağışıklık sistemini hepten yıkıyor ve çocuk tıpkı depremde yerle bir olan binalar gibi yıkılıyor. O ana kadar öğrendiği ne varsa hepsi gidiyor. Yine örneğin, sık sık havale (nöbet) geçiren çocukların birçoğunda bağırsak problemi, sinüs problemi, beyin oksijen ve kan dolaşımında yetersizlik vb. vardır. Çünkü beyin oksijenlenmesi ve kan dolaşımı yeterli sağlanamadığında bağırsak seratonin salgılamadığı için çocuğun stresi vücuttan atma imkânı yoktur. Böylece stres birikir birikir ve bir süre sonra taşar. Bu taşma anına nöbet geçirme deriz. Yine örneğin, bağışıklık sistemi zayıf olan bir çocuk sık sık ateşli enfeksiyon geçirir. Bize gelen çocuklarda bu ve benzeri rahatsızlıklara şahit olduğumuz gibi, kiminin sinüslerinin dolu olduğunu, kiminin omurga yapısında bozukluk olduğunu, kiminin bağırsak problemi olduğunu, kabızlık yaşadığını, alerjik sorunları olduğunu vs. görüyoruz. *Böylesi durumlarda, çocuktan baş ağrısı eksik olmaz. *Omurga bozukluğu sebebiyle beyne yeteri derecede oksijen ve kan gitmez, *Dominant ve nondominant lopları yeteri derecede kan ve oksijen alamaz. *Bağırsak problemi ve kabızlık varsa vücutta stres birikir. *Bağışıklık sistemi bozuksa alerjiye karşı direnç gösteremez. Böyle bir çocuk en ufak bir rahatsızlıkta tamamen geriye düşebilir.

Dolayısıyla bu çocukların bu tür rahatsızlıkları, temelden düzeltilmezse, fizyolojik yapıdaki bozukluklar halledilmezse, o zaman bu çocukların bağışıklık sistemi ve gelişmeleri, nörogelişimsel seviyeleri, nörofizyolojik motor ve sensorial dediğimiz gelişmeleri eksik kalır.

Çocukların bu tür rahatsızlıklarına temelden çözüm alternatif tedavi metotlarımız içinde mevcuttur. Sadece lazer akupunkturu ile çocukların boyun omurları ve fizyolojik yapıdaki bozuklukları, bağışıklık sisteminin düzeltilmesi, KBB sorununun giderilmesi, sindirim sisteminin düzenli çalıştırılması mümkün oluyor ve aileler çocuklarındaki bu değişikliği gördüklerinde gözlerine inanamıyorlar. Bu tedavide çocuğun temel yapısı düzeltildiği için, çocuk kolay kolay enfeksiyon da kapmıyor, strese de girmiyor, nöbet de geçirmiyor.

Alternatif tedavilerde vücut bir bütün olarak ele alınır demekteki amacımız budur. Bu nedenle özürlü çocukların rehabilitasyonunda alternatif tedavi metodu olmazsa olmaz bir yöntemdir. Bu yöntem ilk defa Maraş Polikliniğinde uygulanmaktadır.

Ü.B: O zaman böyle bir tedavi desteği olmadığında sunulan rehabilitasyon hizmeti kalburla su taşımak gibi bir şey mi oluyor?

H.Ö: Evet aynen öyle oluyor. Gerçi rahatsızlandığında hastanelerden de hizmet alınabiliyor ama bu çocuklara mevcut devlet hastanelerinde veya SSK hastanelerinde ne derece tedavi sunulabilir ki? Doktor üç ayda beş ayda bir iğne ilaç yazdığı çocuğu ne kadar hatırlayacak ki? Oysa bu rahatsızlıklara karşı tıbbi takip ve tedavi kurum içinde yapılmalıdır. Hatta bu anlamda eskiden olduğu gibi Fizik Tedavi Uzmanları ile fizyoterapistler arasında mahkemelere kadar varan tartışmalara da gerek yoktur. Çünkü bu merkezlerde her iki kesime de ihtiyaç bulunmaktadır. Yani sadece fizyoterapistler değil, pediatri uzmanları, çocuk nörologları, psikologları, fizik tedavi uzmanları vb. de bu komplekslerde yer almalıdır. 

İ.Ö: Eğitim merkezinizdeki pilot uygulama ne zaman rapor halinde sunuma hazır olacak. 

H.Ö: Hedefimiz, 2007’nin sonunda veya 2008’in başında bu sistemi oturtmak ve tüm belediyelere bu hizmeti sunmak. Onlara bu alanda danışmanlık hizmeti de vermek. Çünkü alternatif yaklaşımları diğer arkadaşların da bilmesi gerekir. Rehabilitasyon merkezinde yaptığımız pilot çalışma bunun ne kadar önemli olduğunun ispatı içindir. Bazen anlatmakla değil göstermek gerekiyor.

Ü.B: Şu an merkezinizde bu tür eğitim ve rehabilite hizmet kapasitesi ne kadar?

H.Ö: Yaklaşık 200 çocuğa hizmet verebilecek kapasiteye sahibiz.

Ü.B: Başarılarınızın devamını ve pilot uygulamanızın sonuçlarını merakla bekliyoruz. 

H.Ö: Teşekkür ederim. Ama biz bu yaklaşımın olumlu sonuçlarını biliyoruz. Çünkü Maraş Akupunktur 1998-1999’dan beri böylesi çocuklara uyguladığı akupunktur ve lazer tedavileriyle birçok çocuğa inanılmayacak derecede faydalı hizmet sunmuş bir kurum. Zaten bizi böyle merkez açmaya zorlayan da bu çocukların aileleri. Hepsi, “Biz size birebir tavsiye ile tesadüfen geldik. Çok fayda gördük. Ama böyle bir merkez açarsanız insanlar size daha kolay ulaşır” dediler. Bu sözlerinde elbette haklıydılar.

EK: 4

 BU İKTİDARI ENGELLEYEBİLİRSİNİZ; AMA…

Hukuk bizim sahamız değil.

Siyasetle de işimiz olamaz.

Biz sağlıkçıyız…

Dolayısıyla siz, AK Parti’nin kapatılması için dava açmış olabilirsiniz.

Başbakan Erdoğan hakkında siyaset yasağı isteyebilirsiniz.

Ak Partiyle ilgili 71 kişiye de uygulayabilirsiniz istediğiniz yasağı…

Hatta bu isteğinizi tüm partililer için yapabilirsiniz.

Biz bunları bilemeyiz…

***

Biz neyi biliriz?

Biz ideallerimize atılan imzaları biliriz.

Böyle diyordu Çarem Özel Rehabilitasyon ve Eğitim Merkezi Sahibi Fizyoterapist Hakan Özdemir.

Ve şu mânidar bilgileri veriyordu:

Bizim mesleki tek idealimiz var... Bu ülkede yaşayan yaklaşık sekiz buçuk milyon bendensel ve zihinsel engelli vatandaşımızın sorunlarına sosyal devlet olarak çözüm üretmek.

Bir fizyoterapist olarak da bedensel ve zihinsel engelli çocuklarımızın eğitim ve rehabilitasyonunun arzu edilen seviyede gerçekleştirilebilmesi.

Biz bu konuda kim ne yapabilmiş ona bakarız.

***

Kafa sizin kafanız.

Hukuk sizin hukukunuz.

Ama bu sahanın dertlileri bir tek şey istiyor:

Kim gelirse gelsin bu hükümet dönemindeki hizmet gibi hizmet…

Bedensel ve zihinsel engellilere verilen hizmet gibi hizmet…

***

Çünkü diyor Fizyoterapist Hakan Özdemir: “Eksikleri noksanları, hataları elbette olabilir. Ama biz biliyoruz ki bu iktidar döneminde Gökkuşağı projesi adı altında özürlüler ve sorunlarına çözüm için ilk defa reel adımlar atıldı.

İlk defa tüm illerde özürlü potansiyeli incelendi. Klinik araştırmalar yapıldı. Nerede ne sayıda özürlü var, durumları nedir, ne hâldedir tespit edildi.

Şimdiye kadar Emekli Sandığı ve SSK’lı aile çocukları dışında kalan özürlü çocuklar hizmet alamazdı.

İlk defa bu hükümet döneminde sosyal güvencesi olsun olmasın her bedensel ve zihinsel engelli çocuğa hizmet verilmeye başlandı.

Bu hükümet öncesinde özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi sayısı 350-400 civarında iken, bugün bu merkezlerin sayısı 2000’lere ulaştı.

Eğitim ve rehabilitasyon alan özürlü çocukların sayısı da bir o kadar çoğalmış oldu.

***

İlk defa bu hükümet döneminde o çocuklar boynu bükük olmaktan kurtuldular.

Aileler ilk defa bu hükümet döneminde özürlü çocuklarından utanmadılar.

Dört çocuğu var ise özürlü olanı dışlayıp “üç çocuğum var” demekten kurtuldular.

İlk defa bu hükümet döneminde aileler devletin varlığını hissettiler.

İlk defa devletten bu hükümet döneminde ciddi anlamda hem ekonomik hem sosyal hizmet almaya başladılar.

İlk defa bu hükümet zamanında devlet özürlülerinin de vatandaş olduğunu görmeye başladı.

İlk defa bu hükümet döneminde yaşlı bakımı evde bakım hizmetleri için ailelere para ödenmeye başlandı.

İlk defa yaşlı ve özürlü hastası olanlar “bizim geleceğimiz ne olacak?” demekten kurtuldu.

İlk defa bu hükümet döneminde çevre düzenlemelerinde özürlü aileler de hatırlandı.

Sahil boyu kurulan park ve bahçelerde özürlülerin de yürüyebileceği parkurlar, dinlenebileceği mekânlar kuruldu.

Bu hükümet döneminde toplu taşıma araçlarında özürlü vatandaşlarımız da hatırlandı ve ona göre araçlar getirtildi.”

***

Diyoruz ki…

Bu iktidarı engelleyebilirsiniz.

Ama engellilerin aldığı bu tür hizmetlere engel olmamalısınız.

Ya engellilere yeniden böyle “engelli dostu” bir iktidar bulmalısınız ya da “engelli dostu” bu iktidarın bu hizmetlerine engel olmamalısınız. 

Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmadı
Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Fizyoterapist