05-11-2008 |

Devlet Oğulcan'lara Kör...

Saray ve Zeytinburnu bakımevleri skandalının ardından söz, 16 yıldır ağır zihinsel engelli oğlu Oğulcan’a evde tek başına bakmaya çalışan Tijen Güden’de. Yıllarca devletten yardım göremeyen Güden’in sesini bir tek gazeteci Ayşe Arman duymuştu

İSTANBUL - Türkiye, zihinsel engelli çocuk ailelerinin genellikle çaresizlikten, evlatlarını bırakıp gittiği bakımevleri gerçeğiyle yüzleşirken, Tijen Güden, ‘Oğulcan’ını her şeye rağmen yanından ayırmayan bir anne. 16 yaşındaki oğlu, doğduğu günden beri engelli, aşırı saldırgan. Tek başına çektiği çileyi devlete anlatamayınca derdini gazeteci Ayşe Arman’a dökmesi sayesinde bir nebze rahatladı. Hayırsever desteğiyle sokağa atılmaktan kurtulan Güden, hem altı çocuğa bir görevlinin düştüğü bakımevlerinde hastaların bağlanmasını anlayabiliyor hem de kendisi gibi aileleri yalnız bırakan devlete isyan ediyor.

Hastane mikrobu yüzünden Oğulcan 40 günlükken, beynine hastane mikrobu yerleştiği belirlendi. Art arda geçirdiği beş ameliyat yüzünden beyin hücrelerinden bir kısmı ölen Oğulcan, üçüncü ameliyattan sonra işitme duyusunu da kaybetti. Artık düşünemeyen, konuşamayan, duyamayan bir engelliydi. Güden, saldırgan yapıdaki Oğulcan’a tek başına bakarken yaşadığı çaresizliğini 11 yıl önce, Hürriyet yazarı Ayşe Arman’a yazdığı şu sözlerle dile getirmişti: “Oldu ya, cinnet getirdim... Ne mi olacak? Ben söyleyeyim, gazetenizin üçüncü sayfasında bir resmim yer alacak, başlığı da şöyle olacak: ‘Canavar anne, çocuğunu doğradı!’ Ama acaba neden? Hiçbir zaman yazılmayacak.”

Ayşe Arman bu annenin çığlığını defalarca köşesinde dile getirdi. Ama hiçbir şey yapılmadığı, Güden’in geçen yıl Arman’a yazdığı yeni bir çığlık mektubuyla ortaya çıktı. Oğulcan’ın yanı sıra bir çocuğu daha olan Güden, oturduğu evden atılma tehdidi altındaydı. Bu kez sesini bir yardımsever kuruluş duydu. Kendisine inşaatı süren bir ev bağışlandı. ev bitene kadar kirası karşılandı.

Ancak parayla halledilemeyen sorunlar da vardı. Mesela Oğulcan’ı bıakıp bir dişçiye bile gidemiyordu. Bu yüzden ağır engelliler için ‘pilot bakımevi’ istiyordu. Ancak olmadı. Güden şimdi projesine ilgisizlik ve kariyerini bırakıp yardıma muhtaç hale düşürülmesine tepkili. Annenin, yılların deneyimiyle biriktirdiklerini aktarıyoruz:

‘Oğulcan projesi’ hiç olmadı

“Bugünlerde manşete taşınan olayları Oğulcan’la yıllardır yaşıyorum. Yardımsever bir kuruluş olmasa bugün çocuklarımla sokaktaydım ama içime sinmiyor. Alcatel Teletaş’ta halkla ilişkiler uzmanıydım. Devlet imkân sağlamadığı için işimi bırakıp engelli çocuğuma baktım. Ekonomik olarak da çökertildim. SHÇEK, özürlülere bakanlara 457 YTL ‘evde bakım ücreti’ veriyor ama alacak kişinin aylık gelirinin 300 YTL’nin altında olması gerekiyor. Ayşe Arman’ın yazılarından sonra, SHÇEK yarım gün eve yardım için bakıcı gönderelim şeklinde ‘Oğulcan projesi’ni ortaya atmıştı. Ama bu hayata geçirilemedi.

Yasaya göre acil durumda kaymakamlığa, oradan da karakola gidip polis yardımıyla çocuğunuzu hastaneye götürebiliyorsunuz ama pratikte bu da yok. Yeterli polis yok deniyor, polisi alıp götürmek, getirmek ayrı masraf.

‘Benim gibi çok anne tanıdım’

Anneyiz.Biz sitesinde engelliler hakkında yazıyorum, birçok ağır özürlü yakınıyla tanıştım. En büyük sorunu bizim gibi çok ağır engelli bireyi olan insanlar yaşıyor. Çünkü bu grup çeşitli bedeni engeller yanında, akli engel de taşıyor. Kendilerine ve çevrelerine ciddi hayati zarar verecek agresiflik gösteriyor, zapt edilemiyorlar. Kendileri ve aileleri toplumdan dışlanıyor, ekonomik ve sosyal anlamda tam bir çöküş yaşıyorlar. Ama en büyük sorun, devleti yönetmeye talip olanlarda. Toplumda kimse size yardım etmez ama bakımevleriyle ilgili bu haberler yapılınca öncesini, niyesini düşünmeden vahşet çığlıkları atmaya başlar.

O rehabilitasyon kurumunda çocukların bağlanmaları bence son derece doğal. Altı çocuğa bir bakıcı düşüyormuş. Altı Oğulcan’a aynı anda baktığımı düşünemiyorum. Bu çocuklar her gün ellerini ısırır kanatır, kafasını vurur, patlatır, size saldırır, burnunuzu kırar, gözünüzü şişirir. Birçok tanıdığım özürlü yakını bu yüzden özürlüyü bağlıyor.

Sağlık Bakanlığı talimatıyla Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne gönderildiğimizde, yapılan ilk iş Oğulcan’ın yatağa bağlanması idi. Çünkü iki güvenlikçi dahi Oğulcan’la başedememişti. Ayrıca bir tek ergen psikiyatrisi vardı. Akli dengesi yerinde olanlar, olmayanlar, kanuni suçlular aynı yerde bakılıyordu. Aralarında Oğulcan gibi duymayan ve konuşmayan biri yoktu. Bankonun etrafına ‘gelin’ diye çağırıldığında bir tek o gidemedi. Hepsinin bir arada olmasına imkân var mı? Devletin kurumları her yönüyle yetersiz.

Çocuklar için en iyisi evde bakılmaları; çok iyi anladıkları ve hissettikleri tek şey sevgi. Ancak bu ilgisizlikle ailenin bunalıma girmesi, özürlüyü terk etmesi ya da kötü davranması kaçınılmaz. Yıllardır bir ‘bakımevi’ modeli öneriyorum. Hem aileye özgür birkaç saat sağlanarak psikolojik, sosyal, ekonomik destek olacak hem de özürlü, aile ortamından koparılmayacak. Sağlık Bakanlığı’na, Nimet Çubukçu’ya, bütün engelli derneklerine yazdım, çıt çıkmıyor.”

Kaynak: http://www.ra dikal.com.tr

Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmadı
Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.