Ağrısız bir yaşam için
Ağrısız bir yaşam için korunma, bel ağrılarında da öncelik taşıyor
Anadolu Sağlık Merkezinde kurulan ve algoloji, fizik tedavi, beyin cerrahisi, ortopedi, nöroloji ve psikiyatri uzmanlarının multi-disipliner bir yaklaşımla çalıştığı Bel Okulu, bel ağrısı çekenlere hizmet veriyor.
Toplumda yaygınlık açısından bakıldığında en fazla karşılaşılan ve yaşam kalitesini düşüren sağlık sorunlarının başında bel ağrıları geliyor. Uzmanların verdiği bilgiye göre hemen hemen her insan hayatının bir döneminde bel ağrısından yakınıyor. Özellikle de günümüz çalışma şartları kişileri daha hareketsiz yaşam tarzına yöneltiyor ve bu yaşam tarzı; kilo artışıyla beraber bel ve sırt kaslarını zayıflatarak bel bölgesine binen yüklerde artışa neden oluyor. Ayrıca alt bel bölgesinin hareketli olması travmaya yatkınlığı da artıyor. Bel ağrılarının yüzde 80 kadarı ilaç tedavisiyle iyileşebiliyor. Yüzde 5'inde ise sorun kronikleşiyor ve tedavisi güçleşiyor. Uzmanlar ağrılı atakların erken tedavisi ne kadar kolaysa, yerleşmiş ağrının tedavisinin de o oranda zor olduğunu ve kişilerin yüzde 70'inin bel eğitim programı ile korunabildiklerine işaret ediyor.
Korunma Şart
Ağrısız bir yaşam için korunma, bel ağrılarında da öncelik taşıyor. Bunun için de hastanın bilgilenmesi gerekiyor. Bel ağrısı konusunda hasta eğitimi amacıyla oluşturulan "Bel Okulu" bu anlamda önemli bir misyon üstleniyor. Anadolu Sağlık Merkezi bünyesinde kurulan Bel Okulunda bel ağrısı, algoloji, fizik tedavi, beyin cerrahisi, nöroloji ve psikyatri uzmanlarının ortak görüşleriyle multidisipliner bir yaklaşımla tedavi ediliyor.
ASM Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. S. Yaprak Demir, bel ağrısı olan hasta ve hasta yakınlarına öncelikle konuyla ilgili bilgi vermenin hedeflendiği program dahilinde; belin anatomisi, hareket özellikleri, bel ağrısının nedenleri ve kimlerde ortaya çıkabileceği, bel ağrısında en sık rastlanan hastalıklar ve tedavi yöntemleri hakkında eğitim verdiklerini söylüyor. Dr. Demir, ayrıca bel ağrısında son derece önemli bir nokta olan korunmayı sağlamak adına nelere dikkat edilmesi gerektiği ve yaşam tarzında yapılması gereken değişikliklerin neler olduğunun da katılımcılara aktarıldığını vurguluyor.
Sigara ve Yaş Risk Faktörü
Bel ağrısının oluşmasında farklı etkenler rol oynuyor. Sıklıkla 30-50 yaş arasında ve her iki cinste eşit oranda görülüyor. ASM Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon uzmanlarından Prof. Dr. Semih Akı, bel ağrısındaki diğer risk faktörleri konusunda şunları söylüyor: "Özellikle ağır işlerde ve kompresyon cihazlarıyla çalışanlarda, tır şoförleri gibi uzun süreli vibrasyona maruz kalanlarda bel ağrısı daha fazla görülüyor. Yaşam tarzı ile yakından ilgili bir sorun. Ağır yük taşıyanlar, hamileler, beli zorlayıcı fiziksel aktivitelerde bulunanlar, sigara içenler ve kilo problemi olan kişiler bel ağrısı şikayetine daha sık maruz kalıyor."
Sosyo-Kültürel Düzey
Bel ağrısının kronikleşmesinin sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan kesimlerde daha fazla gerçekleştiğine işaret eden Prof. Dr. Akı konuyla ilgili şunları söylüyor; "Ağrının algılanması kişiye göre değişir. Ağrı öğrenilmiş bir duyudur, yani herkese göre farklılaşır. Ağrı, ağrıyı oluşturan uyaranın derecesi ile kişinin algılaması arasındaki ilişki sonucunda ortaya çıkar. Genellikle sosyo-ekonomik düzeyle birlikte ağrı eşiğinin de düştüğünü görüyoruz. Onun için bu kişilerde kronikleşme eğiliminin daha fazla olduğu söylenebilir.
Bel ağrısındaki en önemli prensiplerden bir tanesi verilen egzersizleri uzun süre uygulamak ve tedavinin gereklerini yapmaktan geçiyor. Bu nedenle tedavinin başarısı da eğitim düzeyine göre değişkenlik gösterebiliyor. Eğitim seviyesi ile birlikte hasta uyumu da düşüyor ve ağrının kronikleşme ihtimali artıyor. Çünkü hasta olayın ciddiyetini yeterince kavrayamıyor. Genç ve eğitim seviyesi yüksek olan grupta, bel ağrısı yaşam kalitesi ve iş gücü kaybı olarak kendisini gösterdiği için hasta çözüm için daha çabuk hekime başvuruyor. Sosyo-kültürel yapı hastanın hekime gittiği zamanı da belirliyor. Yine hayat kalitesinin düşmesi özellikle çalışan kişilerde daha belirgin olduğundan onlar ağrının akut olduğu dönemlerde sıklıkla hekime başvuruyorlar."
Nasıl tanı konuluyor?
Öncelikle hastanın yakınmasını dinleyerek, ağrı tipinin belirlenmesi gerektiğinin altını çizen Dr. Yaprak Demir, tanıda uygulanan diğer yöntemleri şöyle sıralıyor: "Yapılan fizik muayene sonucunda eğer gerekli ise ileri tetkikler istenebilir. Basit bel grafilerinde bel kemiklerine ait dejenerasyonlar, doğumsal anomaliler, şekil değişiklikleri, kırıklar tespit edilebilir. Yetersiz kalındığında bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MRG) tetkikleri yapılabilir. Bazı hastalarda sintigrafi, elektromyografi (EMG), kan tetkikleri istemek gerekebilir."
Akut ve kronik ağrının tedavisi farklılaşıyor. Prof. Dr. Akı, ASM olarak bel ağrısı tedavisine yaklaşımlarını şöyle anlatıyor: "Kronik ağrıda psikososyal faktörler belirgin rol oynuyor. Bu tip ağrıların tedavisinde hasta mutlaka psikolojik destek almalı. Onun için kronik ağrılı bir hastayı çevresiyle birlikte değerlendirmekte fayda var. Hastanın aile yaşamı, sosyal uyumu ve iş ortamı tedavi için önem taşıyor ve mutlaka birarada değerlendirilmeli. Akut tedavide ise yaklaşım farklılaşıyor. Burada ilk akla gelen nokta ilaç tedavisi ve fizik tedavi oluyor. Akut bel ağrılarının bir yıl içinde tekrarlama ihtimali yüksek (yüzde 50) olduğundan korunma son derece önem taşıyor. Korunmada, hastanın kas yapısını ve duruşunu düzeltmeyi amaçlıyoruz. Onun için hastalara; tedavinin bir parçası olarak mutlaka rehabilitasyon eğitimi vermek zorundayız. Günlük yaşamları içinde nelere dikkat etmeleri, hangi egzersizleri yapmaları gerektiğini yaşamlarının bir parçası haline getirmelerini istiyoruz."
Kronik ağrının tedavisinde daha farklı ilaç tedavileri gündeme geliyor. Çünkü kişinin ağrıyı algılama düzeyi değişiyor. Ağrı kronikleştikçe ağrı eşiği düşerek ağrıyı algılamasında problem meydana geliyor. Bunlara yönelik tedavinin uygulanması gerektiği için psikiyatrik destek tedavide vazgeçilmez oluyor. Bunun yanında elbetteki fizik tedavi modalitelerinden yardım alıyoruz. Yine akut ağrıda olduğu gibi fizyoterapist gözetimi altında egzersiz programları uyguluyoruz. Egzersiz programı oluştururken bel ağrısına yol açan esas problemi, kişinin yaşını, kilosunu, varsa eşlik eden diğer hastalıklarını göz önünde bulunduruyoruz.''
Bel ağrılarının ASM'de bütünsel ve multidisipliner bir yaklaşımla tedavi edildiğinin altını çizen Dr. Demir, ASM'ye bel ağrısı şikayeti ile gelen hastanın tedavisinin şekillendiği aşamaları ise şöyle anlatıyor: "Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon polikliniğine bel ağrısı şikayeti ile başvuran hastalar değerlendirilerek tetkik ve tedavileri planlanıyor. Bel ağrılarında kullanılan tedavi yöntemleri istirahat, ilaç tedavisi, fizik tedavi, korseler, egzersiz, manüplasyon ve mobilizasyon, enjeksiyonlar ve cerrahi. Multidisipliner yaklaşım gerektiren hastalar ağrı konseyinde görüşülerek tedavileri planlanıyor. Bel ağrısı tedavisinde fizik tedavi ve rehabilitasyonun tedavinin her aşamasında yeri olduğunun altını çizen Dr. Yaprak Demir, hastanın belini doğru kullanması, günlük yapması gereken egzersizlere uyumun rehabilitasyonla sağlanabildiğini söylüyor. Hastaya uygulanacak fizik tedavi de yine hastadan hastaya değişkenlik gösteriyor. Dr. Demir'in verdiği bilgiye göre öncelikle primer patolojinin ne olduğu belirlenerek tedavi planı çiziliyor. Bu nedenle egzersiz programıyla birlikte uygulanan elektroterapi modalitelerinin hastaya özel olarak planlandığını belirten Dr. Demir, sözlerine şöyle devam ediyor:
"Biz hekim olarak öncelikle hastayı değerlendiriyoruz ve tedavi programını çıkarıyoruz ve hastayı fizyoterapi ünitesine yönlendiriyoruz. Fizyoterapist arkadaşlarımız kendi değerlendirmelerini yaptıktan sonra tedavi başlıyor. Hastanın durumuna göre 5-7 seansta bir hastanın kontrol muayenesi yapılıyor ve tedavisi gözden geçiriliyor. Tedavi sonunda da hasta tekrar kontrol edilerek dikkat etmesi gereken durumlar hatırlatılıyor."
Ne zaman cerrahi?
Bel ağrısı çeken hastaların büyük kısmının kafasında soru işareti yaratan konuların başında cerrahi operasyonlar geliyor. Bel ağrısı şikayeti ile gelenlerin ancak yüzde 1-2'sinin cerrahi operasyona ihtiyaç gösterdiğine işaret eden Prof. Dr. Semih Akı, bel ağrısı hastalarında operasyona gönderme kriterlerini ise şöyle sıralıyor: "Tıbbi gereksinimlerin başında mevcut olan ve gittikçe ilerliyen kas gücü kaybı geliyor. Hasta açısından ise en önemli kriter ise, uygulanan tüm tedavi yöntemlerine cevap vermeyen ve hastanın ev, sosyal ve iş yaşamını olumsuz etkileyen, yaşam kalitesini düşüren ağrı şikayeti."
[ Üyelere Özel ] 18-08-2006 12:35:39
Hassasiyetin için teşekkürler sevgili meslektaşım...
SAYGILAR