Özürlü Vatandaşlarımızın Eğitim Hakkının İptal Edilmesi (Basın Bülteni)

ÇAREM
ÇAMLICA ÖZEL EĞİTİM VE REHABİLİTASYON MERKEZİ
BASIN BÜLTENİ
14 Temmuz 2008
“ENGELLİ ÖĞRENCİLERİMİZİN DE EĞİTİM VE REHABİLİTASYON MERKEZLERİMİZİN DE SORUNLARI ÇÖZÜMSÜZ DEĞİLDİR”
HAKAN ÖZDEMİR
Fizyoterapist
Dağıtım:
Başbakanlık Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü
Maliye Bakanlığı
TBMM Plan Bütçe Komisyonu Üyeleri
Ak Parti Genel Merkezi
Ak Parti İl ve İlçe Teşkilatları
Yazılı ve Görsel Medya Haber Müdürlükleri
Özel EĞİTİM VE REHABİLİTASYON MERKEZLERİ ÇOK ZOR GÜNLER YAŞIYOR
Sayın Başbakanım,
Sayın Maliye Bakanım,
Sayın TBMM Plan Bütçe Komisyonu Üyesi,
Sayın Ak Parti İl / İlçe Başkanı,
Sayın Basın Mensubu,
2005 yılında çıkartılan 5378 sayılı özürlüler kanunuyla (Bkz. Ek:1) birlikte ülkemizde faaliyet göstermeye başlayan Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri çok zor günler yaşamaktadır.
Yasada tanımlanan ilgili kurum ve kuruluşların yapacağı çalışma şekli, oluşturulacak komisyonlarca hazırlaması gereken yönetmelikler üç yıl geçmesine rağmen halen tam anlamıyla düzenlenememiş yap-boza dönen uygulamalar sebebiyle de bu merkezler bunalıma sürüklenmiştir.
2005 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından yürürlüğe giren ve başta özürlü ve yakınları olmak üzere konuya duyarlı her kesim tarafından takdir toplayan “özürlüler yasası” devletin özürlü vatandaşına sosyal hizmet sunması bakımından somut bir adım olmuştur.
Yine bu yasa çerçevesinde bir somut adım daha atılarak, devletin özürlü çocuklara sağlayacağı sosyal hizmetin önemli bir ayağını, yine devlet izniyle kurulan özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinin yürütmesine imkân tanınmıştır.
Bu hizmet karşılığında da bu merkezlere her bir birey için bir ücret belirlenmiş ve aylık olarak ödenmeye başlanmıştır.
Ülkemizdeki özürlü sayısına göre halen sınırlı sayıda olmalarına rağmen yine de hayli miktarda özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi açılmış ve dolaylı olarak bu merkezlerde hayatlarını öğrencilere hizmet vererek sağlamaya başlayan (fizyoterapist, psikolog, özel eğitim uzmanı, sınıf öğretmeni gibi) kimseler oluşmuştur.
Ancak, bir süre sonra birçok sahada olduğu gibi bu sahada da devletin özel eğitim kurumları aracılığıyla özürlü çocukların eğitim ve tedavisi için ödediği fondan, haksız yararlanmak isteyen istismarcılar türemiştir.
Çünkü devletin bu konuda her özürlü çocuk için ödeyeceği ücretin hatırı sayılır bir miktar ve devlet güvencesinde olması istismarcıların iştahını kabartmıştır.
Böylece iyi niyetle açılan bu merkezlerin prosedüre uygun tarzda benzerlerini oluşturan art niyetli kimseler türlü çeşitli yollardan sistemi istismar etmeye başlamışlardır.
Bu istismarın zaman içersinde idarecilerce fark edilmesi ve müfettiş raporlarıyla ortaya çıkartılması üzerine, hiçbir yolsuzluk ve istismara geçit vermek istemeyen hükümet bu merkezlerin tamamını mercek altına almıştır.
Zaten 2005 yılında çıkan yasa sonrasında oluşturulan komisyonlarca, bu merkezlerin çalışmalarını istismar etmeden ve edilmeden yürütebilmesi için yönetmelikler hazırlanırken eksik veya yanlış görülen uygulamalar ikinci bir genelgeyle bu merkezlere sürekli tebliği edilmekteydi.
Hatta bu merkezler, önceki uygulamalar sebebiyle kendilerine yapılan bazı kanuni ödemelerin yeni uygulamalar gereği artık ödenmeyeceğinin ve hatta önceki ödemelerin de bundan sonraki hakkedişlerden kesileceğinin tebliğ edilmesine bile boyun eğmişlerdir.
Ancak ortaya çıkan “şüyuu vukuundan beter” istismar dedikodusu öylesine yaygınlaşmıştır ki kurunun yanında yaşın da yanmasına sebep olacak şekilde kamuoyu oluşturmuş; böylece bu merkezlerin imajı, bu uğurda her şeyini feda etmiş idealist nice eğitimcinin şeref ve haysiyetine gölge düşürecek şekilde zedelenmeye başlamıştır.
KAVRAM KARGAŞASI YAŞANIYOR
Bu konuda tam anlamıyla bir kavram kargaşası yaşanmaktadır. Hangi amaçla ve niyetle olursa olsun bu merkezlerle ilgili (yazılı ve görsel) medyada yer alan haberler tamamen yüzeysel bilgilerden ibarettir.
Belki de yoğun gündemlerden bu konulara araştırmacı gazetecilik mantığıyla yaklaşmaya vakit ayıramayan medya, kendisine gelen nokta bilgileri biraz da reyting içgüdüsüyle genelleyip haberleştirmektedir.
Diğer yandan, özürlü çocuğuna hizmet alamayan veya istismar edilen ailelerin sesi haberleştirilirken, aynı haber sebebiyle bu merkezlerin tamamının imajının zedelendiği, gerçek anlamda hizmet alan aileler ve bu uğurda kendini feda eden iyi niyetli eğitimci ve uzmanların emeklerinin de aynı haberle yok edildiği akla gelmemektedir.
Kaldı ki bu kurumlar arasında samimi eğitimciler ve aileler istismarcılara herkesten daha çok tepkilidir. Çünkü onların istismarından en çok kendileri zarar görmektedir.
Bütün bu üzücü gelişmeye rağmen ne enteresandır ki, habercilik mantığında, işini doğru yapanların dürüstlüğü haber değeri taşımazken istismarcıların istismarı hem sisteme zarar vermekte hem de bu istismarcılar habere konu edilerek kamuoyunun dürüstlere de kötü gözle bakmasına sebep olunmaktadır.
Bu da yetmez gibi oluşturulan kamuoyu baskısı, kanun koyuculara kadar tesir etmekte ve bu merkezler çekidüzen verilmesi, sıkı denetimden geçirilmesi, gerekirse cazibe merkezi olmaktan çıkartılarak sayılarının azaltılması ve belki de kimi yetkililere göre “kapatılması” gereken kurumlar olarak değerlendirilmeye başlanmaktadır.
Böyle olunca da bu merkezlerle ilgili yasalaşması öngörülen yeni bir kanun tasarısı yine bu açıdan ele alınmış ve bu merkezlerdeki eğitim hizmeti standardında ciddi değişikliğe gidilmiştir. (Bkz. Ek:2)
Öyle ki tasarı eğer bu haliyle kanunlaşırsa bu merkezlerde özürlü çocuklarımıza sosyal devletin öngördüğü eğitim ve rehabilitasyon hizmeti vermek mümkün olamayacaktır. Evet, devlet bu kararıyla belki bu merkezleri cazibe merkezi olmaktan çıkartacak ve istismarcılar rehabilitasyon merkezlerinden el çekeceklerdir ama olan bu merkezlerde gerçekten dürüstçe hizmet vermek isteyen idealist eğitimcilere ve daha da önemlisi bu merkezlerden hizmet almaya başlamış özürlü çocuklar ve ailelerine olacaktır.
Henüz kanunlaşmayan bu tasarıdan vazgeçilmesi için başta AK Partili görme engelli milletvekilimiz Sayın Lokman Ayva olmak üzere konudan haberli olan herkes ve özürlü çocuk aileleri arayışa girmişlerdir.
Bu arada kavram kargaşası nedeniyle özürlülerin hakları bu hükümet tarafından ellerinden alınıyor zanneden kimi aileler ve sivil toplum örgütleri tasarıyı protesto etmek için AK Parti il ve ilçe merkezleri önünde gösteri düzenlemeye ve hatta engelli çocuğunu sırtına alarak bu şekilde Ankara’ya protesto yürüyüşü yapmaya niyetlenmişlerdir.
AK PARTİNİN NİYETİ KÖTÜ OLAMAZ, ÇÜNKÜ…
Üsküdar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü sınırları içersinde ÇAMLICA özel EĞİTİM VE REHABİLİTASYON MERKEZİ (ÇAREM) adıyla, başından beri konunun içinde bulunduğumuz için yakinen biliyoruz ki bu konuda AK Parti hükümetinin niyeti asla kötü değildir ve olamaz.
Bu kanaatimizi bu süreç yaşanmadan çok önce değişik zamanlarda yazılı ve internet medyasında da dile getirmiş bulunmaktaydık. (Bkz. Ek:3)
Hatta belki de tek örnek sayılabilecek şekilde bu iktidarın kapatılmasını isteyen çevrelere siyaset üstü yaptığımız çağrıda görüşlerimizi şöyle aktarmıştık:
“Ya engellilere yeniden böyle “engelli dostu” bir iktidar bulmalısınız ya da “engelli dostu” bu iktidarın bu hizmetlerine engel olmamalısınız!”
Çünkü AK Parti’ye muhalefet edenlerin dahi gerçek anlamda hizmet gördüğü, insan yerine konulduğu, maddi manevi yardım aldığı ve hepsinden önemlisi de geleceğe güvenle baktığı belki de en önemli zümre özürlü ve engelliler olmuştur. Bu çağdaş hizmeti de art niyetli olanlar haricinde herkes takdirle karşılamıştır.
Bu vesileyle bir kere daha hatırlatmakta yarar görüyoruz ki; ilk defa tüm illerde özürlü potansiyeli AK Parti iktidarında incelenmiştir.
Klinik araştırmalar yapılmış nerede ne sayıda özürlü var, durumları nedir, ne haldedir tespit edilmiştir.
Şimdiye kadar Emekli Sandığı ve SSK’lı aile çocukları dışında kalan özürlü çocuklar hizmet alamazken AK Parti iktidarında sosyal güvencesi olsun olmasın tüm çocuklar hizmet kapsamına alınmıştır.
Bu hükümet öncesinde özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi sayısı 350–400 civarında iken, bugün bu merkezlerin sayısı 2000’lere ulaşmıştır. Eğitim ve rehabilitasyon alan özürlü çocukların sayısı da bir o kadar çoğalmıştır.
İlk defa bu hükümet döneminde bu çocuklar boynu bükük olmaktan, aileleri ise ilk defa bu hükümet döneminde özürlü çocuklarından utanmaktan kurtulmuşlardır.
İlk defa aileler dört çocuğu var iken özürlü olanı dışlayıp “üç çocuğum var” demekten kurtulmuştur.
İlk defa bu hükümet döneminde aileler devletin varlığını hissetmişlerdir.
İlk defa devletten bu hükümet döneminde ciddi anlamda hem ekonomik hem sosyal hizmet almaya başlamışlardır.
İlk defa bu hükümet zamanında devlet özürlülerinin de vatandaş olduğunu görmeye başlamıştır.
İlk defa bu hükümet döneminde yaşlı bakımı evde bakım hizmetleri için de ailelere para ödenmeye başlanmıştır.
İlk defa yaşlı ve özürlü hastası olanlar “geleceği ne olacak?” endişesinden kurtulmuştur.
İlk defa bu hükümet döneminde çevre düzenlemelerinde bile özürlü aileler de hatırlanmış sahil boyu kurulan park ve bahçelerde özürlülerin de yürüyebileceği parkurlar, dinlenebileceği mekânlar kurulmuştur.
İlk defa bu hükümet döneminde toplu taşıma araçlarında özürlü vatandaşlarımız da hatırlanmış ve araçlar ona göre dizayn edilmiştir.
Dolayısıyla bu hükümetin, özürlü çocukların eğitim ve öğretimi ve bu hizmeti verecek özel Eğitim ve Rehabilitasyon merkezleriyle ilgili düzenleme girişiminde doğrudan veya dolaylı olarak herhangi bir art niyet güttüğü söylenemez.
Meclise sunulan tasarı daha çok kamuoyuna da yansıyan şikâyetler sebebiyle istismarcıların bu sistemden ayıklanmasına yönelik bir acı reçete mahiyetindedir.
HİÇBİR SEBEPLE BU MERKEZLER MAĞDUR EDİLMEMELİDİR.
Yine başından beri bu sistemin içinde bir kurum olarak şunu da belirtmeliyiz ki, alınmak istenen tedbirler her ne kadar istismarın önüne geçmek ise de kurunun yanında yaşın da yanmasına sebep olacak bir uygulama yapılmaktadır.
Bu ise dürüstçe hizmet vermek durumunda olan eğitimcilerin hüsrana uğramasına, dolayısıyla istemeden bile sistemin dışına itildikleri takdirde bir daha bu sahada hizmet verme sevdalarının ümitsizliği ve karamsarlığa dönüşmesine sebep olabilecektir.
Hizmeti veren o, mağdur olan o, cezalandırılan yine o mantığı elbette hiçbir “idealist” tarafından kabul edilemez.
Kaldı ki bu konuda Çamlıca özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinin (ÇAREM) verilen rutin hizmete ilaveten Sağlık Bakanlığına sunulmak üzere yaptığı pilot bir uygulama ile bedensel ve zihinsel engelli yüzlerce öğrenciye ücretsiz alternatif sağlık hizmeti uygulaması başta olmak üzere, birçok merkezimiz kendince bu çocuklar için ekstra çaba sarf etmektedir. (Bkz. Ek:4)
Bu merkezlere yapılan denetlemelerde usul hatası dışında istismarı görülenlere en ağır ceza uygulanmalı ama merkezleri bu sevdadan vazgeçirtecek yönetmelik değişikliklerine asla gidilmemelidir.
Eğer maksat bu merkezlerin lağvedilmesi değil de baştan beri anlatmaya çalıştığımız şekliyle istismarcıların cazibe merkezi haline gelmesini önlemekse bunun yolu bu merkezlerin imkânlarının kısıtlanması olamaz. Bu tür bir yaklaşım kesinlikle sistemin kendisini yok eder.
Biz bu konuda da zaman zaman bu merkezlerin eksikliklerini en samimi duygularla dile getirmiş ve iğneyi kendimize de batırmış bir kurumuz. (Bkz. Ek:5)
Ancak yine konunun içinde bir kurum olarak bu samimiyetimizle diyoruz ki devletin engelli çocuklara vereceği hizmete aracı kurum olarak kabul ettiği Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinin, bu görevini istenilen oranda yerine getirmiş olduğuna inanılmasa bile, bu durum, bu çocuklara ve ailelere hizmet verecek olan iktidar için çözümsüzlük olmamalıdır.
İktidarın elinde, bu merkezleri de bünyesine alacak ve yaşatacak şekilde, ayrıca zaman içinde istismarcıların eleneceği ve denetlemenin daha kolay ve kurumsal halde yapılabileceği ve böylece hem hizmetin daha geniş kapsamlı verileceği hem de kendini dürüstçe bu hizmete adamış özel eğitim kurumlarını sisteme entegre edebileceği mevcut yapılanması vardır.
Bu konuda mesleki bilgi birikimimizle, söz konusu alternatif yapılanmayla ilgili projelerimizi iktidarın konuyla ilgili komisyonlarına sunmaya hazırız.
ÇÖZÜM ÖNERİMİZ NETTİR
Konuyla ilgili çözüm önerimiz nettir. Ülkemizde Ak Parti iktidarı ve ondan da önce Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı döneminde bu ülkeye kazandırdığı bir belediyecilik anlayışı vardır.
Bu anlayışa göre en küçük beldeden Büyükşehir belediyelerine kadar eski belediyecilik anlayışı tepeden tırnağa değiştirilmiş ve BİT’ler türü yapılanmayla değme hükümetlerin bile yapamayacağı şekilde halka hizmet sunan kurum ve kuruluşlar oluşturulmuştur.
AĞAÇ A.Ş, BELBİM A.Ş, BELTUR A.Ş, BİMTAŞ, HAMİDİYE A.Ş, İDO A.Ş, İGDAŞ, İSBAK A.Ş, İSFALT A.Ş, İSPARK A.Ş, İSTAÇ A.Ş, İSTANBUL DÜNYA TİCARET MERKEZİ A.Ş, İSTANBUL ENERJİ A.Ş, İSTANBUL HALK EKMEK A.Ş, İSTANBUL İMAR A.Ş, İSTANBUL ULAŞIM A.Ş, İSTON A.Ş, KİPTAŞ KONUT A.Ş, KÜLTÜR A.Ş, SAĞLIK A.Ş, SPOR A.Ş bunlara örnektir ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilktir.
Yurdumuzdaki diğer belediyelerimiz de İstanbul Belediyesindeki bu çalışmaları örnek alarak kendi iktisadi teşekküllerini kurmaya başlamışlardır.
Bu yapılanmada bizi ilgilendiren özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerini belediyelerin Sağlık veya Eğitim hizmetleri bünyesinde yeniden yapılandırması ve kurulacak dev rehabilitasyon kompleksleriyle bedensel ve zihinsel engelli çocuklara dünyada dahi henüz uygulaması yapılamamış (doğal alanda) eğitim ve rehabilitasyon hizmetiyle bir ilke imza atmaları mümkün olacaktır.
Nitekim biz 1997’den beri yaptığımız ar-ge çalışmaları sonucunda bu önerimizi geçtiğimiz yıllarda İstanbul Sağlık AŞ’ye proje olarak sunmuştuk.
Ancak bize, gerek hükümetimizin Rehabilitasyon merkezlerine yönelik mevcut programının uygulamada olması sebebiyle gerekse projemizde öngörülen yetişmiş eleman kadrosunun o dönemde henüz yeteri kadar bulunmaması sebebiyle “projeniz çok mükemmel ancak biraz zamana ihtiyaç var” diyerek beklememiz önerilmişti.
O günlerde hükümetimizin yasa ile yetki verdiği özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinin bireysel kurumlar olması sebebiyle istismara açık olduğu bugün çok net bir biçimde görülmüş ve bu soruna çözüm aranır hale gelinmiştir.
Ayrıca geçen süre içersinde bu sahada hayli eleman yetişmiştir.
Ayrıca, gerek iktidarımızın (icraat olarak) yaptığı tanıtımlarla, gerek ne maksatla olursa olsun basında yer alan haberler sebebiyle, bedensel ve zihinsel engelli çocuklarımıza bu iktidarın hem sosyal imkân hem gelecek sunduğu beklentisi topluma tamamen yayılmıştır.
Bütün bu gelişmelere rağmen bilinen bir gerçektir ki mevcut özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri ülke çapındaki hizmet bekleyen çocukların tümüne ulaşmak ve eğitim ve rehabilitasyon hizmeti vermek konusunda birçok bakımdan yetersiz kalmaktadır.
Dolayısıyla, başladığı her icraatı sorunlar çıktıkça çöze çöze nihayete ulaştırma becerisini gösteren bu iktidarın bu alanda da sorunları kökten çözebilecek bir arayış içersinde olduğunu bilfiil gözlemlemekteyiz.
Çözüm önerimizin hem dürüstçe hizmet veren özel Eğitim ve Rehabilitasyon merkezlerinin varlığını bir şekilde devam ettirebileceği, hem halkın beklentilerinin yerine getirilebileceği hem de hükümet olarak bu hizmeti de çok başarılı olduğu belediyecilik yöntemiyle dünyada bir ilk olarak başarıyla yerine getirebileceğine kesinlikle inanıyoruz.
Çözüm; portföyümüzde bulunun projemizde belirtilen tarzda mevcut özel merkezlerin de içinde görevlendirilebileceği şekilde belediyelerimizin kuracağı ve alternatif tedavi uygulamalarının da gerçekleştirilebileceği dev kompleksler ile bu hizmetlerin belediyeler eliyle yapılmasındadır.
Saygılarımızla.
ÇAREM
Özel EĞİTİM VE REHABİLİTASYON MERKEZİ
Fizyoterapist Hakan Özdemir
EKLER
EK–1:
ÖZÜRLÜLER VE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN
Kanun No: 5378
Kabul Tarihi: 1.7.2005
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Tanımlar ve Genel Esaslar
Amaç
MADDE 1.- Bu Kanunun amacı; özürlülüğün önlenmesi, özürlülerin sağlık, eğitim, rehabilitasyon, istihdam, bakım ve sosyal güvenliğine ilişkin sorunlarının çözümü ile her bakımdan gelişmelerini ve önlerindeki engelleri kaldırmayı sağlayacak tedbirleri alarak topluma katılımlarını sağlamak ve bu hizmetlerin koordinasyonu için gerekli düzenlemeleri yapmaktır.
Kapsam
MADDE 2.- Bu Kanun özürlüleri, ailelerini, özürlülere yönelik hizmet veren kurum ve kuruluşlar ile diğer ilgilileri kapsar.
Tanımlar
MADDE 3.- Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Özürlü: Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişiyi,
b) Özürlülük ölçütü: Uluslararası temel ölçütler esas alınarak hazırlanan ve gerek duyuldukça revize edilen ölçütleri,
c) Hafif özürlü: Özürlülük ölçütüne göre, hafif özürlü olarak tanımlanan kişiyi,
d) Ağır özürlü: Özürlülük ölçütüne göre, ağır özürlü olarak tanımlanan kişiyi,
e) Bakıma muhtaç özürlü: Özürlülük sınıflandırmasına göre resmi sağlık kurulu raporu ile ağır özürlü olduğu belgelendirilenlerden, günlük hayatın alışılmış, tekrar eden gereklerini önemli ölçüde yerine getirememesi nedeniyle hayatını başkasının yardımı ve bakımı olmadan devam ettiremeyecek derecede düşkün olan kişileri,
f) Korumalı işyeri: Normal işgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan özürlüler için meslekî rehabilitasyon ve istihdam oluşturmak amacıyla Devlet tarafından teknik ve malî yönden desteklendiği ve çalışma ortamının özel olarak düzenlendiği işyerini,
g) Korumalı işyeri statüsü: Çalışanlarının yönetmelikle belirlenen oranını özürlülerin oluşturduğu veya özürlülere yönelik çalışmaları ile korumalı işyerine sağlanan teknik ve malî destek sağlanma şartlarını taşımayı,
h) Rehabilitasyon: Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle oluşan özrü ortadan kaldırmak veya özürlülüğün etkilerini mümkün olan en az düzeye indirmek, özürlüye yeniden fiziksel, zihinsel, psikolojik, ruhsal, sosyal, meslekî ve ekonomik yararlılık alanlarında başarabileceği en üst düzeyde yetenekler kazandırarak; evinde, işinde ve sosyal yaşamında kendine ve topluma yeterli olabilmesi ve özürlünün toplum ile bütünleşmesi, ayrımcılığa karşı tüm tedbirlerin alınması amacıyla verilen koruyucu, tıbbî, meslekî, eğitsel, rekreasyonal ve psiko-sosyal hizmetler bütününü,
i) Sınıflandırma: Önemli bir sağlık öğesi olarak insan vücudunun fonksiyonu ve yetersizliğinin tanımı konusunda ortak ve standart bir dil ve çerçeve geliştirme çalışmasını,
ifade eder.
Genel esaslar
MADDE 4.- Bu Kanun kapsamında bulunan hizmetlerin yerine getirilmesinde aşağıdaki esaslara uyulur:
a) Devlet, insan onur ve haysiyetinin dokunulmazlığı temelinde, özürlülerin ve özürlülüğün her tür istismarına karşı sosyal politikalar geliştirir. Özürlüler aleyhine ayrımcılık yapılamaz; ayrımcılıkla mücadele özürlülere yönelik politikaların temel esasıdır.
b) Özürlülere yönelik olarak alınacak kararlarda ve verilecek hizmetlerde özürlülerin, ailelerinin ve gönüllü kuruluşların katılımı sağlanır.
c) Özürlülere yönelik hizmetlerin sunumunda aile bütünlüğünün korunması esastır.
d) Kurum ve kuruluşlarca özürlülere yönelik mevzuat düzenlemelerinde Özürlüler İdaresi Başkanlığının görüşünün alınması zorunludur.
İKİNCİ BÖLÜM
Sınıflandırma, Bakım, Rehabilitasyon, İstihdam, Eğitim,
İş ve Meslek Analizi
Sınıflandırma
MADDE 5.- Özürlülerle ilgili derecelendirmeler, sınıflandırmalar, tanılamalar uluslararası özürlülük sınıflandırması temel alınarak hazırlanan özürlülük ölçütüne göre yapılır. Özürlülük ölçütünün tespiti ve uygulama esasları, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı ile Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Bakım
MADDE 6.- Özürlü kişilerin yaşamlarını öncelikle bulundukları ortamda sağlık, huzur ve güven içinde sürdürmesi, toplum içinde kendi kendilerini idare edebilecek ve üretken hâle gelebilecek şekilde bakım ve rehabilitasyonlarının yapılması, bunlardan ihtiyacı olanların geçici veya sürekli bakım altına alınması veya bunlara evde bakım hizmeti sunulması esastır.
Ruhsatlandırma
MADDE 7.- Özürlülere yönelik bakım hizmetlerini, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünden ruhsat alan gerçek ve tüzel kişiler ile kamu kurum ve kuruluşları verebilir.
Hizmet sunumu
MADDE 8.- Bakım hizmetlerinin sunumunda kişinin biyolojik, fiziksel, psikolojik ve sosyal ihtiyaçları da dikkate alınır. Bakım hizmetlerinin standardizasyonu, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü koordinasyonunda çalışmalar yürütülür.
Bakım hizmetleri ile bakımın nitelikli temini sağlanır.
Bakım çeşitleri
MADDE 9.- Bakım hizmetleri, evde bakım veya kurum bakımı modelleriyle sunulabilir. Öncelikle kişinin sosyal ve fiziksel çevresinden ayrılmaksızın hizmetin sunulması esas alınır.
Rehabilitasyon
MADDE 10.- Rehabilitasyon hizmetleri toplumsal hayata katılım ve eşitlik temelinde özürlülerin bireysel ve toplumsal ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak verilir. Rehabilitasyon kararının alınması, plânlanması, yürütülmesi, sonlandırılması dâhil her aşamasında özürlü ve ailesinin aktif ve etkili katılımı esastır.
Rehabilitasyonun her alanında ihtiyaç duyulan personelin yetiştirilmesine yönelik eğitim programları geliştirilir ve bu personelin istihdamı için gerekli önlemler alınır.
Erken tanı ve koruyucu hizmetler
MADDE 11.- Yeni doğan, erken çocukluk ve çocukluğun her dönemi fiziksel, işitsel, duyusal, sosyal, ruhsal ve zihinsel gelişimlerinin izlenmesi, genetik geçişli ve özürlülüğe neden olabilecek hastalıkların erken teşhis edilmesinin sağlanması, özürlülüğün önlenmesi, var olan özrün şiddetinin olabilecek en düşük seviyeye çekilmesi ve ilerlemesinin durdurulmasına ilişkin çalışmalar Sağlık Bakanlığınca planlanır ve yürütülür.
İş ve meslek analizi
MADDE 12.- Özür türlerini dikkate alan iş ve meslek analizleri, Özürlüler İdaresi Başkanlığının koordinatörlüğünde Millî Eğitim Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yapılır. Bu analizlerin ışığında, özürlülerin durumlarına uygun meslekî rehabilitasyon ve eğitim programları, anılan kurumlarca geliştirilir.
Meslekî rehabilitasyon
MADDE 13.- Özürlülerin yeteneklerine göre mesleğini seçme ve bu alanda eğitim alma hakkı kısıtlanamaz.
Özürlülerin yetenekleri doğrultusunda yapabilecekleri bir işte eğitilmesi, meslek kazandırılması, verimli kılınarak ekonomik ve sosyal refahının sağlanması amacıyla meslekî rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanmasının sağlanması esastır.
Gerçek veya tüzel kişilerce açılacak olan özel meslekî rehabilitasyon merkezleri, yetenek geliştirme merkezleri ve korumalı işyerlerinin değişik tipleri ile özel işyerlerinde bireylerin bireysel gelişimleri ve yeteneklerine uygun iş veya becerilerini geliştirici tedbirler alınır. Bu alandaki hizmetler ihtiyaçlara göre iş ve meslek analizi yapılarak hizmet satın alınması suretiyle temin edilebilir. Buna ilişkin usûl ve esaslar, Milli Eğitim Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Sosyal ve mesleki rehabilitasyon hizmetleri belediyeler tarafından da verilir. Belediyeler bu hizmetlerin sunumu sırasında gerekli gördüğü hallerde, halk eğitim ve çıraklık eğitim merkezleri ile işbirliği yapar. Özürlünün rehabilitasyon talebinin karşılanamaması halinde özürlü, hizmeti en yakın merkezden alır ve ilgili belediye her yıl bütçe talimatında belirlenen miktarı hizmetin satın alındığı merkeze öder.
İstihdam
MADDE 14.- İşe alımda; iş seçiminden, başvuru formları, seçim süreci, teknik değerlendirme, önerilen çalışma süreleri ve şartlarına kadar olan safhaların hiçbirinde özürlülerin aleyhine ayrımcı uygulamalarda bulunulamaz.
Çalışan özürlülerin aleyhinde sonuç doğuracak şekilde, özrüyle ilgili olarak diğer kişilerden farklı muamelede bulunulamaz.
Çalışan veya iş başvurusunda bulunan özürlülerin karşılaşabileceği engel ve güçlükleri azaltmaya veya ortadan kaldırmaya yönelik istihdam süreçlerindeki önlemlerin alınması ve işyerinde fiziksel düzenlemelerin bu konuda görev, yetki ve sorumluluğu bulunan kurum ve kuruluşlar ile işyerleri tarafından yapılması zorunludur. Özürlülük durumları sebebiyle işgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan özürlülerin istihdamı, öncelikle korumalı işyerleri aracılığıyla sağlanır.
Korumalı işyerleriyle ilgili usûl ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Eğitim ve öğretim
MADDE 15.- Hiçbir gerekçeyle özürlülerin eğitim alması engellenemez. Özürlü çocuklara, gençlere ve yetişkinlere, özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak, bütünleştirilmiş ortamlarda ve özürlü olmayanlarla eşit eğitim imkânı sağlanır.
Özürlü üniversite öğrencilerinin öğrenim hayatlarını kolaylaştırabilmek için Yükseköğretim Kurulu bünyesinde araç-gereç temini, özel ders materyallerinin hazırlanması, özürlülere uygun eğitim, araştırma ve barındırma ortamlarının hazırlanmasının temini gibi konularda çalışma yapmak üzere Özürlüler Danışma ve Koordinasyon Merkezi kurulur.
Özürlüler Danışma ve Koordinasyon Merkezinin çalışma usûl ve esasları, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurumu ile Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken hazırlanan yönetmelikle belirlenir.
İşitme özürlülerin eğitim ve iletişimlerinin sağlanması amacıyla Türk Dil Kurumu Başkanlığı tarafından Türk işaret dili sistemi oluşturulur. Bu sistemin oluşturulmasına ve uygulanmasına yönelik çalışmaların esas ve usûlleri Türk Dil Kurumu Başkanlığı koordinatörlüğünde, Milli Eğitim Bakanlığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ve Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Özürlülerin, her türlü eğitim ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak üzere kabartma, sesli, elektronik kitap; alt yazılı film ve benzeri materyal üretilmesini teminen gerekli işlemler, Millî Eğitim Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığınca müştereken yürütülür.
Eğitsel değerlendirme
MADDE 16.- Özürlülerin eğitsel değerlendirme ve tanılaması il milli eğitim müdürlükleri rehberlik araştırma merkezlerinde uzman kişilerden oluşan ve özürlü ailesinin yer aldığı özel eğitim değerlendirme kurulu tarafından yapılır ve eğitim plânlaması geliştirilir. Bu plânlama her yıl yeniden değerlendirilerek gelişmeler doğrultusunda gözden geçirilir.
Çıraklık eğitimi almak isteyen özürlülerin ilgi, istek, yetenek ve becerileri doğrultusunda ve sağlık kurulu raporunu da dikkate almak suretiyle hangi meslek dalında eğitim alacaklarına kurul karar verir.
Kurulun teşkili ve çalışma usûl ve esasları Milli Eğitim Bakanlığı ile Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Değiştirilen Hükümler
MADDE 17.- 8.6.1965 tarihli ve 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 1 inci maddesinde yer alan "öğrenci etüd eğitim merkezleri," ibaresinden sonra gelmek üzere "özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri," ibaresi eklenmiştir.
MADDE 18 .- 625 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 2.- 24.5.1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu hükümleri gereği izin almış olan özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri 31.12.2007 tarihine kadar Millî Eğitim Bakanlığınca belirlenen şartlara uygun olarak açılış izinlerini yenilerler.
MADDE 19.- 23.6.1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 42 nci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Özürlülerin yaşamı için zorunluluk göstermesi hâlinde, proje tadili kat maliklerinin en geç üç ay içerisinde yapacağı toplantıda görüşülerek sayı ve arsa payı çoğunluğu ile karara bağlanır. Toplantının bu süre içerisinde yapılamaması veya tadilat talebinin çoğunlukla kabul edilmemesi durumunda; ilgili kat malikinin talebi üzerine bina güvenliğinin tehlikeye sokulmadığını bildirir komisyon raporuna istinaden ilgili mercilerden alınacak tasdikli proje değişikliği veya krokiye göre inşaat, onarım ve tesis yapılır. İlgili merciler, tasdikli proje değişikliği veya kroki taleplerini en geç altı ay içinde sonuçlandırır. Komisyonun teşkili, çalışma usulü ile özürlünün kullanımından sonraki süreç ile ilgili usûl ve esaslar Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından müştereken hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.
MADDE 20.- 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 53 üncü maddesinin başlığı ve birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Özürlülerin Devlet memurluğuna alınmaları:
Mevzuata uygun olmak kaydıyla; özürlülerin mesleklerine uygun münhal kadrolara atanması, mesleklerini icra veya infaza yardımcı araç ve gerecin kurumlarınca temin edilmesi esastır. Özürlülerin Devlet memurluğuna alınma şartları ile hangi işlerde çalıştırılacakları, mesleklerini icra ve infazda hangi yardımcı araç ve gereçlerin kurumlarınca temin edileceği, zihinsel özürlülerin hangi görevlere atanmasında asgari eğitim şartından istisna edileceği hususları Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca müştereken hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.
MADDE 21.- 657 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 39.- Devlet memurlarının, hayatını başkasının yardım veya bakımı olmadan devam ettiremeyecek derecede özürlü olduğu sağlık kurulu raporu ile tespit edilen eşi, çocukları ile kardeşlerinin, memuriyet mahalli dışında resmî veya özel eğitim ve öğretim kuruluşlarında eğitim ve öğretim yapacaklarının özel eğitim değerlendirme kurulu tarafından belgelendirilmesi hâlinde, ilgilinin talebi üzerine eğitim ve öğretim kuruluşlarının bulunduğu il veya ilçe sınırları dahilinde kurumunda bulunan durumuna uygun boş bir kadroya ataması yapılır.
MADDE 22.- 29.7.1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "gazilerin," ibaresinden sonra gelmek üzere "özürlülerin," ibaresi eklenmiştir.
MADDE 23.- 18.1.1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun 73 üncü maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
İlgilinin işitme, konuşma veya görme özürlü olması:
Madde 73.- Noter, ilgilinin işitme, konuşma veya görme özürlü olduğunu anlarsa, işlemler özürlünün isteğine bağlı olmak üzere iki tanık huzurunda yapılır. İlgilinin işitme veya konuşma özürlü olması ve yazı ile anlaşma imkânının da bulunmaması hâlinde, iki tanık ve yeminli tercüman bulundurulur.
MADDE 24.- 1512 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Bir noterlik işleminde imza atılmış veya imza yerine geçen el işareti yapılmış olmasına rağmen, ilgilisi ister veya adına işlem yapılan ve imza atabilen görme özürlüler hariç olmak üzere noter, işlemin niteliği, imzayı atan veya el işaretini yapan şahsın durumu ve kimliği bakımından gerekli görürse, yukarıdaki fıkradaki usûl dairesinde ilgili, tanık, tercüman veya bilirkişinin parmağı da bastırılır. Mühür kullanılması hâlinde parmağın da bastırılması zorunludur.
MADDE 25.- 1.7.1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış ve aynı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 1.- 65 yaşını doldurmamış olmakla birlikte;
a) Başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek şekilde özürlü olduklarını tam teşekküllü hastanelerden alacakları sağlık kurulu raporu ile kanıtlayan, 18 yaşını dolduran ve kanunen bakmakla mükellef kimsesi bulunmayan özürlülerden; her ne ad altında olursa olsun her türlü gelirleri toplamının aylık ortalamasına göre bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilen gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutardan daha az geliri olanlara, bu Kanunun 1 inci maddesine göre belirlenecek aylık tutarının % 300'ü tutarında,
b) 18 yaşını dolduran, kanunen
[ Üyelere Özel ] 18-07-2008 17:37:14
Öncelikle yazımızı okuyup yorumda bulunma nezaketi sebebiyle tüm yorumcu arkadaşlara teşekkür ederek önemli bir açıklamada bulunmak istiyorum.
“Basın bülteni” olarak gönderdiğim yazımın, (zannediyorum kanun maddelerini içeren ekler kısmı uzun olması sebebiyle) konuyla ilgili detaylı açıklama içermekte olan EK:3 , EK:4 ve EK:5 maddeleri yayınlanamamıştır.
Ayrıca, sizin de bildiğiniz gibi çok geniş bir sahayla ilgili yazılan sorun ve çözüm önerilerinin birkaç sayfada özetlenmesi bazı arkadaşlarımızca amacın yeteri kadar anlaşılmasına doğal olarak yetmeyebilmektedir.
Şu konunun kesinlikle bilinmesini isterim ki, ben ne siyaset ne belediye ne de herhangi bir kesim yanlısıyım. Ben de bu sahada çalışan içimizden biriyim. Problemlere samimi anlamda kafa yoran, çözümü için uğraşan bir özel rehabilitasyon merkezi sahibiyim.
Biliyorum ki hepimizin amacı bu kurumların çalışması için en mantıklı ve en uygulanabilir çözümler üretmektir. Benim önerilerim de samimi anlamda tamamen çözüm amaçlıdır.
Dolayısıyla rahatlıkla söyleyebilirim ki gerek yazımda yaptığım sorun ve çözüm önerilerim gerek genel anlamda merak edilen herhangi bir konu hakkında, istenilirse her arkadaşıma özel veya genel anlamda detaylı bir açıklama yapmaya ve çözüm önerimi paylaşmaya hazırım.
Bu bağlamda yazıma yapılan eleştirileri de “fikirlerim tartışmaya değer bulunmuş” olarak değerlendirip memnun olduğumun bilinmesini isterim.
Tabi eleştiri veya yorumların önceki yazımda yayınlanamayan ilave bölümleriyle birlikte okuduktan sonra yapılmasının daha sağlıklı olacağı düşüncesindeyim.
Saygılarımla.
Fizyoterapist Hakan Özdemir
Çarem Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi
[ Üyelere Özel ] 16-07-2008 14:59:31
Yazınız içeriğinde katıldığım pek çok husus var.
Ancak çözüm önerinizi hem uygulanamaz, hem de sakıncalı görüyorum.
Tüm dünyada özel sektör girişimlerinin daha başarılı olduğu, çok büyüyen yapıların kendi ağırlıklarıyla çökmeye başladığı bilinen bir şeydir.
Belediyeler siyasi kurumlardır. Böyle bir imtiyazın belediyelerin eline bırakılması durumunda bunu belli kesimlere kullandırmak isteyecekleri, belli kesimleri ise dışlayacakları aşikardır.
Diğer taraftan, kamu eliyle yürütülen hizmetler hiç bir zaman özel sektör tarafından yürütülen hizmetler kadar ucuz ve kaliteli olamaz. UCUZ kısmına özellikle vurgu yapmak isterim.
Diğer eleştireceğim bir görüşünüz ise, "kurumlar başıboş kaldı, bunlar o yüzden oldu" anlamına gelebilecek açıklamalarınızdır. Ne yazık ki aynı fikirde değilim. Kurumların BÜYÜK kısmı, meslek elemanları tarafından kurulmuştur. Bunlar içinde yol yordam bilmeyenler, işletme zihniyetini bilmeyenler, yanlış yapanlar elbette olabilir. Ancak, başı boş kalmış bir sektör imajı kanımca çok doğru değildir.
Sektörün en büyük açığı, sivil örgütlenmenin yetersiz kalması, ETİK KURALLARIN yeterince vurgulanmamasıdır. Sistem içerisinde zarar veren kurum ve merkezler açıkça dışlanmalı, temizlenmelidir. Temel sorun budur.
Diğer taraftan, doğru düzgün, güncel, bilimsel ve akıllıca bir mevzuat (yönetmelik, programlar, kadrolar vs) olmadıkça bu işi ister belediye yapsın, ister hükümet değişen pek bir şey olmaz.
Saygılarımla..
[ Üyelere Özel ] 16-07-2008 14:50:11
DEĞERLİ ARKADAŞIM
Görüşleriniz yanlı olduğu için çoğu görüşlerinize katılamıyorum.
Ancak engellilerimizin ve Özel Öğretim Kurumları “Özel Eğitim Okulları ve Rehabilitasyon Merkezlerinin” sorunlarını, bu alanda çalışan bir arkadaşımız olarak gündeme getirdiğiniz için size saygı duyuyor ve teşekkür ediyorum.
www.rehabilitasyon.com MAKALELER ‘de Özel Eğitim Okulları ve Rehabilitasyon Merkezlerinde Maliye Bakanlığı Bir Düzenlemeye Gidiyor Mu ? Engellilerin Eğitimi ve Tarhsel Gelişimi vb. 10’ larca makalemi” incelediğinizde engelliler konusunu ve sorunlarını dile getirdiğimi göreceksiniz. Sizin yazınızdan alıntı.
Bu yapılanmada bizi ilgilendiren özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerini belediyelerin Sağlık veya Eğitim hizmetleri bünyesinde yeniden yapılandırması ve kurulacak dev rehabilitasyon kompleksleriyle bedensel ve zihinsel engelli çocuklara dünyada dahi henüz uygulaması yapılamamış (doğal alanda) eğitim ve rehabilitasyon hizmetiyle bir ilke imza atmaları mümkün olacaktır.
Belediyelerin Sağlık ve Eğitim Hizmetleri derken ne kastetmek istiyorsunuz.
Ülkemiz demokrasi ile idare ediliyor. Ülkede MEB var. Eğitim Anaya ve İlgili Eğitim Kanunları gereği MEB’ ca yürütülür. Siz bütün bunları bir çırpıda ortadan kaldırıyor. Engellilerin Eğitimi Yerel Yönetimlere bağlıyorsunuz. Ben mi yanlış anladım yoksa siz uzaydan mı geldiniz. O zaman gelen her belediye başkanının Eğitim Kurumlarımız Milli iken siyasallaşmasını nasıl önlersiniz ? Belediye Bakanları ne zaman Eğitim Fakültelerini bitirdiler. Gördünüz Özel Öğretim Okulları ve Rehabilitasyon Merkezleri eğitimci ve özel eğitim alanına yabancı olanların eline geçince ne durumlara geldi, görüyorsunuz.Ancak süreç içinde eğitim dışı, yasal olmayan, bu kurumları ticari yada bir görüşün arka bahçesi gibi düşünenlerin bu gaflete düşenlerin sonu hüsran olacaktır.
Dünyada imza atılmamış Rehabilitasyon Kompleksleri oluşturularak … diyorsunuz. Benim kitabımı okuyun Ülkemizin çocukları engelli, engelsiz, falan mezhep, falan renk,ırk vb. ayrım yapmak hatadır. Tevhid-i Tedrisat Kanunu nedir biliyor musun? Kitabımda Türkiye’ de yaşayan her bireyin yararlanacağı “Eğitim Kompleksleri” amacı, temel ilkeler,özellikleri, yapısı,oluşumu vb. fikir babası benim.1996
Yazınızdan anladığım kadarı ile yanılıyorsam beni uyarın! Siz Rehabilitasyon Merkezleri yetersiz kalıyor bahanelerine sığınarak, yasa dışılığa ve siyasallaşmaya uygun projeler ileri sürerek, eşitsizliği meşrulaştırmış olursunuz. Rehabilitasyon Merkezleri konusunda yasal düzenlemelerde uygulama kaynaklı yanlışlıklar var ise yasal düzenlemeleri yapılır. Uymayanlar için ne gibi işlemler yapılacağı Yasalarda, Disiplin ve Sicil Amirleri Yönetmeliği ve Diğer Yönetmelikte bellidir.Bu kurumlar eskisi gibi SHÇEK ‘e bağlı kurumlar mı sanıyorsunuz. Ben ve benim gibilerin yıllardır savunduğumuz “Engellilerin Eğitimi işlevi yapan kurumların” MEB ‘ na bağlanması görüşü sonunda gerçekleşti. MEB’ na bağlandı. Diğer Eğitim Kurumları bir usulsüzlük yaptığında MEB’ in müfettişleri boş durmayacaktır. Kuşkunuz olmasın yeter ki kayırmaca olmasın. Ama bu kurumların MEB’ a bağlanması yeni, ilerde yapılacak düzenlemelere sizde şaşıracaksınız…..
Ayrıca ben tam 32 yıldır MEB’ nda Eğitim Şur’ası üyeliği, çeşitli komisyon ve kurumlarda aktif görevler almış biri olarak; yürürlükten kaldırılan bazı yasa ve yönetmelikleri örnek vermeden lütfen vaz geçmenizi öneririm. Çünkü geçerlilikleri kalmamıştır.
Saygılarımla…
Halil Türkmen
www.rehebilitasyon.com
www.geleceginegitimi.com
www.hturkmen.com
[ Üyelere Özel ] 15-07-2008 13:08:53
hocam size katılıyorum. kendim bu günlerde birebir şahit oldum. bir kaç özel eğitim kurumunu gezdim ve durum içler acısı. insanlar kesiinlikle (bu konuda samimi çalışanları tenzih ederim) para için açmışlar bu kurumları.olacak şeymi bir emekli sınıf öğretmeni 2 ay almış olduğu zihinsel engelli veya özel eğitim hocalığı sertifikasıyla bu işi yapmaya çalışıyor. hocam diyorum konuşamayan çocuklar için ne tür etkinliklerin yapılmasında fayda var? garip garip bana bakıyor. kurumların kesinlikle denetlenmesi lazım. bu çocukların eğitime ihtiyacı var. kurumların para kazanması için devleti soymasına değil. ne güzel bir yasa çıkmış devlet özürlü vatandaşına sahip çıkıyor. bizde samimi şekilde işi bilen insanlara devretmeliyiz. liseyi bitirmiş kızmeslek lisesi öğrencilerine veya emekliliğini kazanmış öğretmenlere değil. yanlış anlaşılmış olmuyayım emekli hocalarım kınamak istemiyorum. ama bu çocukların gerçekten profosyoneller tarafından eğitilmesi lazım. eğitilebilir ve eğitilemez çocukları ayırt edemeyen kişilere değil... tuncay hocam bahsettiğiniz makaleler iyollarsanız sevinirim. n.baran65@hotmail.com
[ Üyelere Özel ] 15-07-2008 09:50:16
Tabiiki birlik olalım nedensede bu birlik olma zamanları (şavaş var veya seferberlik var biz bilmiyoruz) herhalde bu bir raslantı!!! komisyonlar gelirlerimizi kısarken oluyor!!!!
Neden bir idyosinin eğitim alamadığını görmenize rağmen bir BİRLİK oluşturup bakanlığa.... sayın bakanlık bu düzeydeki (idyosi-embesilite)bireyleri ne yazıkki bizler eğitemiyoruz ve eğitilemez veya belirli bir düzeyden sonra ilerleme bu kurumlarda olamaz bunların raporlarını sınırlandıralım çünkü kurumlarımız bunlara herhangi birşey veremiyor bu ödenekleri bu YAVRULARIMIZ için başka alanda kullanalım.... demediniz.Samimi değiliz!! (isteyen kişilere bu bilimsel makaleleri verebilirim)
Defalarcada bunu belirtmişimdir bu sitede, tamam devletimizin en büyük hatası özel eğitimde bir genelge cıkartırken top yekün cıkartması , neden mi bir debilitenin(hafifdüzey) 5 yıl eğitim alması normal çünkü alabilecek düzeyde ama bir idyosinini yıllarca kurumlara taşınması çok çok yanlış. aslında burada şunu söylüyoruz sen anneciğinin dizi dibinde oturnma bunun yerine rehabilitasyon merkezlerine seni tasıyalım hiçbir ilerleme olmadan (ilerlemenin olmamasını kurumda çalışan uzman arkadaşlarım çok iyi biliyorlar ne demek istediğimi). yapılan yanlış işte bu hangi çocuğun eğitim alması uygun bunun ayrımını yapmalıyız. Yaptığım araştırma ve gözlemlerime göre (bu araştırmalar bilimsel makalelerdir) bir hafif düzey 5 yıl eğitimden yararlanabilir ama orta dereceli veya IQ 50 den az olan bir bireyi rehabilitasyon merkezlerine yıllarca taşımanın ne devlete ne aileye nede en önemli öznemiz olan o yavrumuza bir katkısı yoktur peki katkı kime sadece kurum sahiplerinedir.
Merkezlerin savunduğu bir diğer husus istihdamdır. Meslek yaşamımda bir cok insanla tanıştım gerek meslekdaşım gerekse diğer alanlardan eğerki kurumda çalışan uzmanın o kurumla bir ortaklık ilişkisi yoksa inanırmısınız herkez bir an önce bu kurumlardan yakasını kurtarmak istiyor. Neden bu böyle. Bu kurumların hiç birimi iyi yönetilmiyor değil, burada çalışan insanların vicdanları işin içine giriyor , neden mi! çünkü eğitim alamayan çocuğu biz yıllarca kuruma taşıyoruz. TEKRAR SÖYLÜYORUM EN BÜYÜK USULSÜZLÜK YAPILAN YOLSUZLUKLAR DEĞİL BU BİR ŞEKİLDE ENGELLENİR, ASIL YOLSUZLUK EĞİTİM ALAMAYACAK ÇOCUĞUMUZU YILLARCA KURUMLARA TAŞIMAMIZDIR.
Lütfen samimi olalım bu çocuklarımızı tek alternatifi özel eğitim merkezleri değildir. bunun yerine boşa akan paralarla özel eğitimden yararlanan bireylerin hem kendilerinin hemde ailelerinin yararlanacağı sosyal faliyetler alanları merkezleri yapılabilir.
Aslında şunu yapıyoruz evet evde durması yanlış ama özel eğitimdende faydalanamıyor ee ne yapalım ikisida yanlış ama ikinci şık birilerine fayda sağlıyor!!! o zaman o olsun.
Bence özel eğitimi kurumlarda çalışan vicdan sahibi uzmanlarımıza soralım. Lütfen sayın uzman arkadaşlarım sizler bize özel eğitimi biraz anlatın . Saat doldurma seanslarını, bir fizik tedavi uzmanı olmadan tahta basamaklarla verilmeye çalışılan fizyo terapiyi düşünne biliyormusunuz sağlık hizmeti veriyorsunuz ama bu hizmeti veren ekip hekim sorumluluğunda yapılmıyor (burada hedef çalışma şartlarıdır). veya uzman olmadıkları halde bireysel eğitime sokulan uzmanlar, aylık kurslarla ilk öğretim hocalarının özel eğitimci olması vs vs . Dikkat ederseniz bunlara sebeb bakınlığın kurmuş olduğu komisyondaki kişiler ve oradaki insanların uzmanlık alanlarıdır ve sonrada insanların buna istirmar etmesidir.
Lütfen sayın kurumda çalışan uzman arkadaşlarımız ve daha önceden çalışan uzmanlar bize özel eğitimi anlatırmısınız!!!!!!
Psk.Tuncay TIĞCI
[ Üyelere Özel ] 14-07-2008 22:02:11
Sn Hakan OZDEMIR
yukaridaki goruslerin coguna katilmakla birlikte,
bir konuda ayni fikirde olmadigimizi belirtmek istiyorum.
Su anda ozellikle istanbulda bircok belediye zaten Rehabilitasyon Merkezi
acmis ve de isletmektedirler!!! Sizin Uskudarda ki oyle degil ama
onlarca belediye ve yandasi bu isten para kazanmaya calismaktadir.
Hem de Belediyelerin imkanlarindan yararlanarak haksiz rekabete de yol
acmaktadirlar. Ayrica Yerel belediyelerin yuruttugu bircok projeyi yakindan takip eden birisi olarak sunu rahatlikla soyleyebilirim ki, yerel yonetimler bu tur sosyal hizmetleri genellikle cok pahaliya ve dusuk kalitede yaparlar. bu tur merkezlerin kalitesi Belediye Baskanlarinin gelir-gider hesaplari icinde eriyip gider.
Kisaca, Rehabilitasyon hizmetleri icin Mevcut durum, Daha Mantikli bir Yonetmelik ve daha ciddi bir denetim mekanizmasiyla COZUMdur... Fakat
Milli Egitim zihniyeti bizim sektor icin uygun degildir. Bence Rehabilitasyon Merkezleri tekrar SHCEK`e devredilmelidir. Duydugum kadariyla da Sn bakan Nimet CUBUKCU`da buna isteklidir.
Saygilarimla..
[ Üyelere Özel ] 14-07-2008 21:43:29
TOPLU HAREKET ETMELIYIZ.
[ Üyelere Özel ] 14-07-2008 19:38:30
umnarım bu yazıyı bu sektörde olan tüm arkadaşlar görür ve gereken işlemleri yapar aslında bizler ailelerle ugraşırken şimdi kendi içimizde birliktelik sağlayıp gücümüzü göstermemiz gerkiyor. bireysel ve örgütsel olarak herkesi bu konudada duyarlı olmaya davet ediyorum.