03-04-2020 |

EVDE KAL AMA BOŞ KALMA

Her krizin içinde fırsatlar barındırdığı bir gerçektir ve bu gerçeklikten ders çıkarmak akılı toplumların öngörüsüdür.

Yaşadığımız gezegen insanlık tarihi boyunca birçok salgın, savaş, kıyım, göç, kıtlık... benzeri yapay ve doğal afetlere maruz kalmıştır. Bugün yaşanan COVİD-19 salgını da bu felaketlerden bir tanesidir. Hata en kötüsüdür. Düşününki bir yakınınızı(akrabanız,komşunuz..) bir yangında bir savaşta kaybettiğinizde acınızı dindirmese de tam olarak cenazesine katılabilir ölüsüne sarılabilir ve son kez de olsa dokunabiliyorsunuz. Fakat bu salgından ölen birinin ne ölüsüne dokunabilir ne de cenazesine katılabiliyorsunuz. Ölenlerin ardından kalanlar için bundan daha acısı da olamaz sanırım.

Hastalığın yayılım hızına bakılırsa kısa sürede kontrol altına alınamayacağı hastalıkla mücadelenin geniş bir zaman dilimine yayılarak sürdürülebileceği anlaşılmaktadır. Ancak bir gerçek ki her şey olup bitiğinde hiçbir şeyin olmasa da birçok şeyin eskisi gibi olmayacağı ve insanın balık hafızasına rağmen bu felaketin hiç yaşanılmamış gibi davranmanın mümkünsüzlüğü netir. Hastalığın ne şekilde oluştuğuyla ilgili birbirinden farklı tezler ortaya konulsa da ( laboratuar ortamında yapılmış yapay veya doğal) toplumların üzerinde ekonomik, sosyolojik, psikolojik açıdan olumsuzluklarının olacağı kaçınılmazdır. Bu olumsuz etkiler toplumlar üzerinde aynı dirençte olmayacaktır. Burada toplumun veya devletlerin eğitim düzeyi, ekonomik düzeyi, teknolojik düzeyleri ve kendi kendisine yeterliliği noktasında farklılıklar gösterecektir.

Yaşadığımız çağın en önemli özeliği her ne kadar uluslar coğrafik manada kendi sınırlarını çizmiş olsa da dünyanın bir ucunda yaşanan herhangi bir sorunun diğer uçta ki toplumları etkilemesidir. Bu sonuç ülkeler arası insan ve ticaret sirkülâsyonunun bir sonucudur ve bu sonuç fiziksel sınırları soyutlaştırma gücüne sahiptir. Bir başka nokta salgınla birlikte dünya ülkelerinin öncelikli olarak kendi vatandaşlarını koruma içgüdüsüne kapılmaları ve fiziksel sınırlarını komşusu olan ülkelere kapatmasıydı. Ülkeler açısından geçmişte yaşanan bir yanılgı da aynı iç güdüyle  savaşa karşı olan veya sınır kavramını kabul etmeyen yönetimlerin kendi ülkelerinin savaşa girmesini desteklemeleriydi ve bunun en net örneği 1. Dünya savaşıydı. Oysa bu salgının bir Pandemi ve dünyanın ortak sorunu olduğunu dile getirenler ortak sorunla ortak mücadelenin verilmesi gerektiğini unutmuşlardı ve canını seven kaçsın mantığına bürünmüşlerdir.

Öğrenci, veli, verilen eğitimler, kesilen faturalara ait ayrıntılı istatistik çıkartın.

’’  Evrensel sorun ulusal mücadele’’ sloganıyla açılan evde kal şiyarı aileler ve kişiler üzerinde farklı etkiler bırakmıştır. Örneğin ekonomik ve eğitim düzeyi yüksek semtlerde olumlu sonuçlar doğursa da bunun aksi semtlerinde işe yaramadığı görülmüştür. Bu durumda evde kalmanın bir gereklilik, gönülülükten ziyade salgınla mücadele ve sayısal olarak kontrol altına alınmasında bir zorunluluktur ve gerekirse ülke genelinde olmasa da bölgesel tedbirler alınmalıdır. Bu tedbirler kapsamında alınan evde kalma süreci içerisinde ilgili bakanlıkların işbirliği içerisinde dezavantajlı bireyler ve ailelerin temel yaşam ihtiyaçları sosyal devlet ilkesi gereğince karşılanmalı ve aynı zamanda salgının etkilerini her açıdan minimize etmeye üstün gayret göstermelidir. Böyle bir zaman diliminde ki siyaset üstü bir durumla karşı karşıya olmamız nedeniyle yerel yönetimler ve mensubu oldukları siyasi partilerin rengine bakmaksızın halkın taleplerini karşılamak üzere gerekirse işbirliği içerisinde çalışmalıdırlar. Aksi durumda süreç göz önünde bulundurulduğunda evde kalmak zorunda bırakılan aile veya bireyleri açlığa, sefalete terk etmek olacaktır. Bu durum hakları anayasal güvenceye alınan ve her vatandaşın temel yurttaşlık bağıyla bağlı olduğu vatandaşlık haklarının ihlalidir. İhtiyaç sahiplerinin doğru tespiti ve ihtiyaçların hızlı bir şekilde ulaştırılması ise yine ilgili birimlerin sistematik, koordineli bir şekilde çalışmasıyla yapılabilir ve yetersiz personel noktasında gerekli eğitimi almış fakat atanamayan insan kaynakları ve gerekirse bu noktada STK lardan destek alınarak yapılabilinmelidir.

Bir diğer husus sayıları azımsanamayacak çoğunlukta olan ve hastalığa bilinçsizce yakalanabilecek ve başkalarına bulaştırabilecek kişi veya kişiler. Bu kişiler ne yazık ki kendilerince geliştirdikleri bir jargonla ‘’ bana bir şey olmaz, hastalıktan mı korkacağım, kaderimde neyse o ‘’ şeklindeki rasyonel olmayan spontane ifadelerle hastalıkla mücadele sürecini zora sokarak ve mücadele verenlerin emeğini görmezden gelenlere yönelik yine gerekirse cezai işleme gidilmelidir. Çünkü bunlar akıl ile kalplerinin bağlantısı kopmuş ve düşünmekle beklemeyi sadece hiçbir şey yapmadan koşulsuz teslimiyeti ve bununla ilgili alışkanlıkları ritüelleştirip inançmış gibi algılamaları oldukça yanlıştır ve hiçbir kutsal kitapta karşılığı yoktur. Zira bu düşüncede olanlar İtalya da Venüs dağının patlaması sonucu kül altında kalarak yaşamın durduğu Pompei felaketini ilahi bir cezalandırma olarak adlandıranlarla aynı mantık ve fikirdedirler. Zira hastalıkların karşılığı Tıp ve hastanelerdir. İbadethaneler araya herhangi bir aracı koymaksızın kul ile Tanrının ya da Rabbin bütünleştiği mekânlardır.

Öğrencilere verilen dersleri MEBBİS'e otomatik aktarın.

Yine bu süreci daha da zora sokan en önemli etken hastalıkla mücadele noktasında yetersiz kalınan ekipman ve materyal yetersizliğidir. Bizzat riskli gurup sayılan yaşlılarla çalışan biri olarak yetersiz ve maliyetlerdeki ani fırsatçı artışlar yapmış olduğumuz stresli ve zorlu işi daha da ağırlaştırmaktadır. Bakanlığın bu konuda herhangi bir yardımı olmamış ve özel kuruluşlar olmamız dolayısıyla tabiri caiz ise kendi başımızın çaresine bakmakla bizi bırakmıştır. Fakat özel kuruluşların olması bu felaket günlerinde salgının bizleri es geçeceği anlamına gelmemektedir ve böyle zamanlarda kamu- özel ayrımına gidilmesi oldukça yanlıştır.

Sonuç itibariyle yitirilenler açısından süreç üzücü olsa da kalanlar için yaşam devam ediyor. Her krizin içinde fırsatlar barındırdığı bir gerçektir ve bu gerçeklikten ders çıkarmak akılı toplumların öngörüsüdür. Geçmişte yaş itibariyle bilmediğimiz veya hatırlayamadığımız fakat okuduğumuz, dinlediğimiz birçok benzer olay yaşanmıştır. Muhtemelen bu da yaşanacak, yaşandığı şekliyle kaynaklarda yerini alacaktır ve geçmişin referansıyla son da olmayacaktır. Önemli olansa bütün bunlardan kendi kendine yeterli bir toplumun öneminin anlaşılması ve bilime, eğitime, aştırmaya-geliştirmeye sermayeden harcanan bir kuruşun dahi boşa gitmediği realitesini anlamaktır. Birey olarak yapabileceklerimiz ise evde kalarak mideleri bol bol beslemek değil mideyi beslediğimiz kadar ruh ve beyinlerimizi beslemektir. Evde kalamayan çalışma zorunluluğu ve sorumluluğu olanların ise yeteri kadar önlemlerini alarak çalışmaları bu olmasa da asgari düzeyde buna riayet etmeye çalışarak sürece katkı sunmaktır. Bütün bunlar olup biterken tevekkül etmek( sabretmek) tevekkül ederken de tefekkür etmek(düşünmek) bizlerin yararına olacaktır. Dünyanın biran önce huzura kavuşması dileğiyle sevgiyle, sağlıkla kalın EVDE KALIN !

Öğrenciye verilen eğitim modüllerinin sınır kontrolü otomatik yapın.

Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmadı
Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Sosyal Hizmet Uzmanı

İş Arayanlar

iş arayan 619 kişi var. Hemen irtibata geçerek personel eksikliğinizi tamamlayın.

2 gün önce

Yasemin Ç. E.
Psikolog

Dün

Ayşenur D.
Psikolog

2 gün önce

Melike N. D.
Uzman Öğretici

2 gün önce

Zehra Y.
Sosyal Hizmet Uzmanı

3 gün önce

Hümeyra L.
Sekreter

21 yıllık birikim ve tecrübeyi içeren EÇOP ile tüm işlemlerinizi hızlıca yapın!

Ücretsiz İş İlanı
Özel eğitim ve sağlığın ortak paydası olan Rehabilitasyon.com adresinin sektöre özel iş veren ile iş arayan arasında ne kadar iyi bir köprü olduğunu görebilmeniz için çok kısa süreliğini ÜCRETSİZ bir İş İlanı verebilirsiniz.
Kullanıcı Görüşleri...