Otizmin adı yok - Melekler Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi - Kurumsal Haberler

Otizmin adı yok - Melekler Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi - Kurumsal Haberler
Melekler Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi
Ücretsiz İş İlanı
Özel eğitim ve sağlığın ortak paydası olan Rehabilitasyon.com adresinin sektöre özel iş veren ile iş arayan arasında ne kadar iyi bir köprü olduğunu görebilmeniz için çok kısa süreliğini ÜCRETSİZ bir İş İlanı verebilirsiniz.
Eleman mı Arıyorsunuz?

Kurumunuz büyüyor, ekstra yeni personele mi ihtiyacınız oldu?

Artık bunları dert etmeyin! Hemen bir iş ilanı ver, gelen başvuruları incele, birkaç görüşme yap ve uzmanla çalışmaya başla. Hepsi bu...

EÇOP'ta MEBBİS Yıl Sonu Değerlendirme İşlemlerini (RAM Evrakları Gönderim) Hızlıca Yapın!


28-08-2006 |

Otizmin adı yok

Otizmin uğramadığı şehir; Burdur.

Otizm tanısı ülkemizin gelişmiş kentlerinde çok karşılaştığımız bir tanı oldu.Ne ki kimi kentlere uğramadı şükür!)

Aslında otizmde de tıpkı CP li cocukların bir kısmında veçeşitli nedenlerleoluşmuş beyin fonksiyonsuzluklarında karşılaştıgımız gibi,gelişimin tüm alanlarında birgecikme ve anomalisöz konusudur.

Diger yandan, çocukluk şizofrenisinin kimi vakalarında da sosyal gelişim zayıf olduğu için dil gelişimi de yavaşlayabilir Bu alanlardaki gelişimlerin yavaşlaması ise devinsel gelişimi de etkiler ve yaygın gelişim gecikmesi (PDD)tanısına dayol açabilir.Tanılar çok kez karışır,herkes istediği tanıyı seçer ,ya da danışılanlar damarına göre ailelerin kırmadan tanı verebilir! Otistik tanısı Mr tanısından her zaman daha gönül alıcıdır.

CP li çocuklarda oluşmuş otistik özellikler, otizm tanısı konmuş çocuklarda da vardır.

Bir kez daha ortak semptonlara bakarsak;

Dört gelişim alanında birden gerçekleşen bir gelişim gecikmesi ,

sosyal gelişimde özel bir gecikme;

göz teması kuramama,

yabancılardan kaçınma

aşırı koku,

nevrotik semptomlar,

pisikotik semptomlar,

bir başkasının vucudunu kendisininki gibi kullanma, (annesininbileğini tutarak onu bir vinç gibi kullanıp bisküviyi alma)

üçüncü tekil sahis kullanma("Ben gideceğim "yerine Ali eve gidecek)

Hareki (devinsel) koordinasyonsuzluklar (Arabaları sırtından sürme ,arabaya "abara",kelebeğe kebelek deme gibi)

Ekolali ,son kelimeyi tekrar etme ,dahası son davranışı tekrar etme ,

tekrarlı konuşma (bu nedir dendiğinde ağaç ağaç gibi)

ip kemer gibidönen araçlarla oynama ,

disleksi (sağdan okuma.ayna görürünümü okuma,

yabancı yerlerde tuvalete gitmeme

şarkı gibi konuşma ,

kabızlık,

İçe kapanma,

gibi daha sayabileceğimiz özelliklerden bir kısmıcp li çocuklarda da görülür,diğer özellikler de çocukluk şizofrenisi alanına girer.

Öğrenciye verilen eğitim modüllerinin sınır kontrolü otomatik yapın.

Otizm de bir beyin disfunction' fonksiyosuzluğudur.

Beyin kıvrımları açısından tanımladığında çocukluk şizofrenisinde de benzer özellikler vardır

Diğer yandan gerek şizofreni gerekse otizm vakalarında ailelerdeaşırı otoriterlik ,tutumlarda dengesizlik gibibenzer aile atidütleri vardır.(benzer özellikler benim genç çalışma arkadaşlarımın bazılarında da var(!) ) :)

Diger yandan otizmde ,şizofrenideismi başka kimibeyin fonksiyonsuzluklarında ve yine bazı cp lilerdeortak şu özellikleri görürüz;

1-Alın lopları çok daha büyük. Ak madde oranı daha fazla. Aşırı büyüme ikinci yaşta başlıyor ve iltihaplanma belirtileri göstermekte.

2- Corpus callosum olarak adlandırılan ve iki beyin yarısını birbirine bağlayan beyin birleşiği gelişmemiş. Sol (Mantık, yapılar) ve sağ (sezgiler) beyin yarısı arasındaki karşılıklı etki otistiklerde çok zor işlemekte.

3- Özellikle tehlikeli olayları algılayan beyin bademciği (Amigdala), bir olasılıkla otistiklerin korku dolu yaşamlarına bir tepki gereğinden fazla büyümüş.

4- Küçük beyin de tıpkı alın lopları gibi çok fazla ak madde barındırmakta. Küçük beyin normalde hareketlerin planlanmasından ve yerine getirilmesinden sorumludur. Otistiklerin küçük beyinlerinde de(cerebellum)bozukluklar vardır.

otizmin adı yok

Biz eğitimciler için önemli olan çocuğun semptonlarını azaltabiliyorsak azaltarak ama her biçimde tüm engellere karşın eğitim verebileceğimiz zemini hazırlamak ve eğitim vermektir.

Okuyucuyu çok ilgilendirmese de "F" klavye internet kafe bulunmayan bu küçük güzel kentte "Q" klavye ile engelliliğin ne oldugu ve duyuların uygun enstrümanlar olmadıgında ne hale geldiği anlaşılmıştır:)

Diğer yandan kökeni ne olursa olsun nörolojik yapıdaki bozukların ve gelişim anomalilerinin bunca çok olduğubu kentte, Burdur Belediyesi sitesinde söz edilmese de, canlının eser miktarda bulunduğu göl kıyısı "Burda";

Bireysellleştirilmş Eğitim Proğramını(BEP) kolayca hazırlayın.

ne arseniğin ne metal birikmesinin ne de zehirin ne de otizmin adı yok...

BURDUR ÖZÜRLÜLERİ KORUMA VE YAŞATMA DERNEĞİ Rehabilitasyon merkezine başvuranların hiçbirinde otizm yok(!)Ama tabii tüm semptonlar var.Eğitimciler raporlar ve vakalar karşısında şaşkın, ama işbaşında.Diğer "Dükkanlar" zaten umarsız...

Bizim meşhur Çelikimtırak Ram' dan raporlar Allahlık, buraya ne çocukluk şizofrenisi ne de toksik etkiler uğramamış ,şükür...

Dernekce çıkılan taramalarda gördüğümüz vak'a lardaki benzerliklikler; bırakın Burdur'luları ,Türkiyeyi, Tüm dünyanın dikkatini çekecek kadar ilginç olmakla birlikte şu kısa yazıya uyacak türden değildir, ama ilgiye muhtaçtır.Arseniğin çocuklar üstündeki etkisiheryönüyle Edinburg'lu yazar İrwine Welch'in üç kimyasal Romans'ından ikincisi gibidir(stüdyo İmge yayınları)Burdur' daki gelişim anomalileri şaşırtıcıdır.

***

Yazının yazıldığı yere gelene dek üç kez Turizm Bakanlıgı'nın UYUYANGÜZEL BURDUR yazısısının önünden geçen bu satırların Q klavyesindecan çekişen tosunu,Burdur gölünde yüzerek , masaldaki güzeli uyandırmaya çalışmış, Umberto Eco' nun Gülün adı romanının kahramanı Arseniği;.Garip akımı şairi Muzaffer Tayyip Uslu'nun "öptüm Evodoksiya'yıZeyrek yokuşunda, ama o da beni öptü" demesi gibi saç dökücü etkisine veorta yaşına karşın dışlayaraköpmüşse de tüm güzeller uyumakta ve o İstanbul'a Burdur'da olanları çözememişlikle dönecek olmanın acısıyla yalnız yatmaktadır.

Amaher zehirin panzehiri vardır .Uyuyan güzel öpüldüğüne göre, güzel illaki uyanacaktır:)

www.blogcu.com/otism

Burdur

gölü

Göl sularında arsenik bulunduğu için su içi faunası oldukça fakirdir. Akarsuların göle karıştığı bölgelerde göle özgü küçük bir balık türü olan Aphanius burduricus bulunmaktadır. Aphanius burduricusun yanı sıra, yine göl için endemik olan Arctodioptomus burduricus zooplankton türünün varlığı gölün fauna açısından önem kazanmasına neden olmuştur.

Öğrenciye verilen eğitim modüllerinin sınır kontrolü otomatik yapın.
Göl çevresi sürüngenler bakımından oldukça zengindir. Yörede görülen başlıca sürüngen türleri; tosbağa (Testudo gracea), iri yeşil kertenkele (Lacerta trilineata), kaya kertenkelesi (Lacerta saxicola), tarla kertenkelesi (Ophisops elegans), mahmuzlu yılan (Eryx jagulus), kör yılan (Typhlops vermicularis), ok yılanı (Coluber caspius), uysal yılan (Eirenis modestus), sarı yılan (Elaphe quatuorlineata), çukurbaş yılan (Malpolon monspessularis), küpeli yılan (Natrix natrix L.) ve alaca engerek (Natrix xanthina)'dır.
Bütün sulak alanlarda olduğu gibi, Burdur Gölü çevresinde de sıkça rastlanan hayvan türü kurbağalardır. Ova kurbağası (Rana ridibunda Pall.) ve gece kurbağası (Bufo viridis Laur.) en fazla görülen türlerdir.Göl çevresinde yer alan çalılık ve ormanlık alanlar ise memeliler açısından çeşitlilik göstermektedir. Yörede görülen başlıca memeliler; kirpi (Erinaceus eurapaeus), köstebek (Talpa caece), tavşan (Lepus europaeus), kurt (Canis lupus), çakal (Canis aureus) ve tilki (Vulpes vulpes)'dir.

http://www.burdur-bld.gov.tr/golfauna.html

ARSENİK

Yağmur F, Hancı İ.H, Arsenik. STED, 11 (7), 2002, 250-251.

ARSENİK

Arsenik azot ailesinden metalloid özellik gösteren bir elementtir. Gri ve sarı kristaller halinde iki ayrı biçimde bulunan ve bileşikleri İ.Ö. 4.y.y. dan beri bilinen arsenik, element olarak ancak 17.y.y.’ da tanımlanabilmiştir.Yazılı belgelere göre arseniği ilk kez serbest element halinde tanımlayan, 1649 da oksidini taş kömürü ile ısıtarak arsenik elde etmiş olan Alman Eczacı Johann Schroeder' dir. Arsenik bakır, kurşun gibi metallerin eritilmesi ile yan ürün olarak da oluşabilmektedir.
Arseniğin bazı biçimleri metale benzemekle birlikte element olarak genellikle ametaller arasında sınıflandırılır. Yumuşak ve sarı arsenikten daha kararlı olan ve doğada daha bol bulunan gri ya da metalsi arsenik kolay kırılır, havada kararır ve hızla yüksek sıcaklıklara kadar ısıtıldığında süblimleşir; başka bir deyişle erimeksizin doğrudan buhar haline geçer, buhar soğutulduğunda sıvılaşmadan yeniden kristalsi katı biçimine döner. Arseniğin sarı ve griden başka biçimlerine de rastlanmıştır.

Performans Takip Formu (PKT) eğitmenleriniz internet üzerinden girsin, siz sadece çıktıları alın.
Arsenik akut toksisitesi kimyasal formuna bağlıdır. Elemental, gaz (arsin), organik ve inorganik formlarda bulunur. Gaz formu en toksik formudur. Doğada en çok bulunan formu inorganik arseniklerden arsenik trioksittir.İnsanlar günlük 300 µg alabilirler. Arsenik ppm'den ppd'ye değişen konsantrasyonlarda toprakta, suda ve canlı organizmalarda bulunur.
Arsenik çevrede çok yaygındır. Özellikle (+5) değerlikli bileşikleri toprakta diğer arsenik türlerine oranla daha fazla bulunur. Toprakta0,1-40 ppm miktarı arasında rastlamak olasıdır.Topraktaki organik maddelere bağlı olarak da bulunan arsenik, organik maddelerin okside olmasıyla suya ve oradan bitkilere geçer. Doğal su kaynakları ve denizlerde değişen oranlarda arsenik bulunmaktadır. Suyun ısısının arttığı yerlerde arsenik oranı da artmaktadır.
Bitkilerdeki arsenik oranı bitkinin bulunduğu coğrafi konum, topraktaki arsenik miktarı ve çevresel etmene bağlı olarak farklılık gösterir.Deniz bitkilerindeki arsenik konsantrasyonu daha yüksektir. Bazı yosun türlerinde bu oran daha da artmaktadır. Deniz ürünlerinde arsenik miktarı tolerans sınırının üstünde olabilir (2.6 ppm). Örneğin morinanın karaciğer yağında, yengeçte ve planktonlarda yüksek oranda arsenik saptanmıştır.
Element halinde arseniğin kullanım alanı oldukça kısıtlıdır. Daha çok tüfek saçmalarına yuvarlak biçim vermek için kurşuna element halinde arsenik katılır. Ayrıca tunç kaplamacılığında, fişekçilikte ve bazı alaşımların yüksek sıcaklıklara direncini artırmakta arsenikten yararlanılır. As-72, As-74 ve As-76gibi radyoaktif izotopları ise tıpta tanı yöntemlerinde kullanılır.
Paris yeşili olarak bilinen bakır asetoarsenit uzun yıllar insektisit olarak kullanılmıştır. Kurşun ve kalsiyum arsenat da özellikle tütün ve pamuk tarımında insektisit olarak kullanılmıştır.Çinko ve krom arsenatlar ahşapların korunmasında kullanılmaktadır.
Performans Takip Formu (PKT) eğitmenleriniz internet üzerinden girsin, siz sadece çıktıları alın.
Arsenik bileşikleri özellikle cilde, göze, solunum yollarına irritan etki gösterdiğinden savaş gazı olarak kullanılmıştır. Penisilinin keşfine kadar frengi gibi hastalıklara neden olan etkenlerle savaşmak için ilaçlarda da kullanılmıştır.
.Geçmişte arsenikle zehirlenmeler intihar ve kasıtlı ölümlerde kullanılırdı. Orta çağda arsenik sözcüğü zehir sözcüğüyle eş anlamdaydı. Renksiz, kokusuz arsenik trioksitin yiyecek ve içeceklerde fark edilmemesi ve zehirlenme belirtilerinin kolera, anemi gibi hastalıklara benzerliği tercih nedeni olmakta idi. Ancak analitik toksikolojideki zehirlenmenin kimyasal olarak tanımlanabilmesi ve diğer ilaçların da zehirleme etkeni olarak kullanılması ile arsenikle zehirlenmeler azalmıştır.
Metabolizma ve Toksisitesi
Kokusuz ve renksiz olan arsenik gastrointestinal sistem, solunum sistemi ve parenteral yollardan absorbe olur. İnorganik arseniğin gastrointestinal absorbsiyon hızı çok yüksektir. En fazla absorbsiyon ince bağırsaktan olur. Sütteki kazein absorbsiyonu azaltır. Solunum yoluyla alınan arsenik %80 sistemik absorbsiyonla sonuçlanır. Arseniğin cilt tarafından sistemik absorbsiyonu çok fazla değildir. Akut alımda en fazla dağılım karaciğer ve böbrekte olur, daha sonra beyindedir.
Ufak dozda kronik maruziyette sistein içeren proteinlerce zengin olan saç, tırnak ve ciltte birikir. Kronik birikme akciğerde olur. Plasentaya kolayca geçerek fetusta birikebilir.
Ağızdan alınan akut arsenikle zehirlenmenin başlıca belirtisi mide bulantısı, kusma, ağız ve boğazda yanma ve şiddetli karın ağrılarıdır. Bunu izleyen dolaşım ve kalp yetmezliği birkaç saat içinde ölüme neden olabilmektedir. Asrin gazıyla zehirlenmede en belirgin bozukluklar alyuvarların parçalanması ve böbrekte yıkımlarıdır.
Kronik arsenik zehirlenmesi ise yavaş yavaş güçten düşme, ishal ya da kabızlık, ciltte tümör gelişimi gösterebilen pullanma ve renk değişikliği, felç ve bilinç bulanıklığıyla ortaya çıkan sinir sistemi bozukluğu, yağ dokusunda bozulma, kansızlık ve tırnaklarda tipik çizgiler belirmesiyle tanınabilir.
Öğrenci ve Veli bilgilerinin kolayca takip edin.
Arseniğin biyolojik olarak izlenmesi akut ya da kronik arsenik maruziyetinin tanımlanmasında gereklidir.
Kaliforniya ve Nevada da arsenik içeren suların tüketildiği bölgelerde yapılan araştırmalarda alınan arsenik konsantrasyonlarının yaklaşık ¾'ünün idrarla atıldığı saptanmıştır.
Absorbe olan organik ve inorganik arseniğin kandaki yarılanma ömrü çok kısadır. Kan oral arsenik maruziyetinde kimyasal analizler için uygun bir biyolojik materyal değildir. Saç ve tırnak vücudun diğer dokularıyla kıyaslanığında arsenik konsantrasyonunun en yüksek olduğu bölgelerdir. Bunun nedeni bu bölgelerin trivalan arsenikle kolayca bağlanabilen sülfidril (SH) grupları içeren keratince zengin olmasıdır. Saç daha çok inorganik arsenik maruziyetinin ölçülmesinde kullanılır. Saçın biyolojik materyal olarak kullanılmasının dezavantaj olduğu durumlar saçın hava, su, sabun ve şampuanlardan etkilenerek arsenik konsantrasyonlarının değişmesidir.
Tırnaklar günde yaklaşık 0,12 mm büyüdüğünden tek doz arseniğe maruziyetten 100 gün sonra bile tırnakta arsenik bulunabilir. Arseniğin anne sütüne geçerek bebek üzerinde ciddi toksik etki yapabileceği belirtilmektedir.
Arsenik kostik özelliğinden dolayı kanserli hastalarda kullanılmıştır. Arsenik içeren tozların solunması arseniğin burun mukoza membranlarını etkileyerek nazal septumu delmesiyle sonuçlanır. Bu etki maruziyetin ilk ya da ikinci haftasında görülür.
Topikal maruziyet lokal inflamasyon ve vezikülasyon ile sonuçlanmaktadır. Hassas olan kişilerde kostik olmayan konsantrasyonda bile vezikülasyon ya da folikülitise neden olur.

Akut Arsenik Maruziyeti

Belirtiler arseniğin miktarı, alım zamanı ve hastanın yaşı gibi bir çok etmene bağlı etkilenir. En önemli etkiler gastrointestinal ve kardiyak bozukluklardır. Şiddetli karın ağrısı, ağızda metalik tat, boğazda sıkışma, kusma, koleradaki gibi diyare, bacaklarda kasılma, zayıf ve düzensiz nabız, solgun yüz, gözlerde çökme, soğuk ve ıslak bir cilt, konvülziyonlar, felç, kollaps, koma ve ölümle sonuçlanabilirler. Akut maruziyette çok az cilt reaksiyonu gözlenmiştir.
Öğrenci ve Veli bilgilerinin kolayca takip edin.

Kronik Arsenik Maruziyeti

Kronik zehirlenme belirtileri iştahsızlık, genel zafiyet, kusma, dişetlerinde kanama, dişetlerinde siyah çizgi, dermatit, hiperkeratozis, şiddetli deri döküntüsü, kolik,nefeste sarımsak kokusu, el ve ayak tırnaklarında açık lekeler en belirgin özelliklerdir.
Kronik arsenik maruziyeti ile cilt kanseri arasında bağlantı olduğu görülmüştür. Altı ile26 yıl arası fowler solüsyonu verilerek tedavi edilen 262 hastanın %40'ında keratoz ve%8'inde cilt kanseri oluştuğu saptanmıştır. İçme suyunda yüksek oranda arsenik bulunan Arjantin'in Girdaba Bölgesi’nde yapılan araştırmada herkeste keratodermo bulunmuştur. Ayrıca hastaların büyük bir kısmında hiperhidrozis ve pigment anormallikleri görülmüştür. Özellikle güneş almayan gövde üzerinde 1-10 mm çaplı ve birbiriyle birleşme eğilimli siyah lekeler görülmüştür. Gövdede pigment irregülasyonu ve keratoz kronik arsenik maruziyetinin en önemli göstergesidir.
Çalıştığı dönemde yıllarca arseniğe maruz kalmış 16 endüstri işçisinde yapılan araştırmada 9 psodermal lökomelanodermi, 7 cilt kanseri ya da intraepidermal karsinom, 8 akciğer kanseri olduğu görülmüştür

Kaynak: http://www.blogcu.com/otism

Yorumlar (2)

[ Üyelere Özel ] 01-09-2006 00:52:01

arsenik ve etkileri hakkında geniş bilgi sahibi oldum. teşekkürler.

[ Üyelere Özel ] 29-08-2006 19:14:48

ben burdur eğitim fakültesi okul öncesi mezunuyum. şuan özel eğitim öğretmenliğ yapmaktayım . Özel eğitim alanındaki stajerliğimi burdur Atatürk ilköğretim alt sınıfında yaptım . O ouklda benim bildiğim 01 tane otistik çocuk vardı ..çocukların özelleiğine tanı koyma işinin ram'lara devredilmesi çoook acıklı br olay ..devletimiz bunu hiç düşünmeden uygulamaya koydu aslında hiç aklına bile getirmeden olsun varsın dedi . bu olayda çook doğal değil mi sizce ?

Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.